Sizin beslenme tarzınız hangisi?
Sizin beslenme tarzınız hangisi?
Beslenme tarzınızın duygu, düşünce ve kişiliğinizle oldukça yakından ilgili olduğunu biliyor muydunuz?
Duyarlı insanlar nasıl beslenir? Fazla araştıranlar veya fazla duygusallar yiyeceklerini neye göre seçer? Yararcı kişilikler sadece doymak için mi yer? İşte karaktere göre beslenme analizi...
Duyarlı insanlar nasıl beslenir?
Fazla araştıranlar veya fazla duygusallar yiyeceklerini neye göre seçer? Yararcı kişilikler sadece doymak için mi yer? Bana beslenmeni söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim... Duyarlılar zevk için yerler. Duyarlı kişilikler için yiyeceklerin çekici yanları ya kokuları, ya tatları ya da sunumlarıdır. Yani yemekler duyularına hitap ettiği için onları severler. Yemeklere bir gurme edasıyla yaklaşırlar ve yemek yemek onlar için bir zevk meselesidir. Dolayısıyla duyarlı insanlar yemek konusunda yeniliklere çok açıktırlar; her çeşit yemeği denedikleri için de vücutları gerekli olan çeşit çeşit vitaminleri almaktadır. Ayrıca yemekten zevk aldıkları için fiziksel ve ruhsal açıdan faydalarını görürler. Duyarlı kişiliklerin tek dikkat etmesi gereken konu nerede duracaklarını bilmektir. Çünkü çok çeşit denedikleri ve zevk alarak yedikleri için kilo almaya da çok yatkındırlar. Eğer duyarlı olduğunuzu düşünüyor ve yemeklere bu şekilde yaklaşıyorsanız şunu unutmayın: Durmanız gereken zaman yediğiniz şeyin ağzınızda artık ilk anki gibi bir hoş bir tat bırakmadığı andır. Siz duyarlı bir insan olarak bu anı çok kolay anlayabilir ve orada kendinize dur emrini verebilirsiniz.
Entelektüeller içeriklere göre beslenirler
Entelektüel kişiliğe sahip olanlar içinde katkı maddesi olan yiyecekleri yemekten hoşlanmazlar. O kadar çok bilgi sahibidirler ki, her yemeğin besin değerlerini ölçmeyi alışkanlık haline getirmişlerdir. Eğer yemeklere bu şekilde yaklaşıyor ve aldığınız her yiyecek paketinin arkasını tek tek okuyorsanız entelektüel beslenenlerdensiniz demektir. Tabi bu durumun oldukça fazla iyi yanı var. Bilgileriniz sayesinde zararlı yiyeceklerden, doymuş yağlardan, katkı maddelerinden her zaman uzak durursunuz. Fakat bazı yiyecekleri de hayatınızdan tamamen çıkarmanız, ihtiyacınız olan bazı besin değerlerini vücudunuza hiç almamanıza da neden olur. Dolayısıyla bu dengeyi iyi korumak gerekir. Bu durumu önlemek için yiyeceklerin ne içermediklerine değil, size ne gibi faydaları olabileceklerine bakın. Yemeğin içerikleri yüzünden yiyeceklerden zevk almamayı bırakın. Şunu unutmayın: İyi veya kötü yiyecek yoktur, önemli olan neyi ne kadar yediğinizdir.
Duygusalların mideleri hislerine göre dolar
Moraliniz bozuksa, o gününüz çok stresli geçtiyse eliniz hemen bir çikolata paketine veya bir bisküvi kutusuna mı gidiyor? O zaman siz duygusal bir kişiliğe ve beslenme tarzına sahipsiniz demektir. Evet, çok çeşit yemek zaman zaman iyi olabilir. Mutluluk hormonu salgılatacak besinlerden almanız geçici de olsa moralinizi düzeltecektir. Ama farkındaysanız bu besinler genelde karbonhidratlı ve yağlı yiyeceklerdir. Dolayısıyla moralinizi başka şeylerle düzeltmeye çalışmanız sağlığınız ve kilonuz açısından daha faydalı olacaktır. İlla ki yemek yiyecekseniz de balık, kabak çekirdeği, fındık gibi Omega 3 yağı açısından zengin yiyeceklerin de moralinizi yükselteceğini unutmayın. Ayrıca dikkatinizi ve kendinize olan güveninizi artırmak için protein açısından yüksek yiyeceklere yönelebilirsiniz. Sinir sisteminizi kuvvetlendirmek için de bol sıvı tüketin.
Yararcı kişilikler ihtiyaçlarına göre yerler
Yararcı kişilikler için yemek sadece yaşamın bir parçasıdır; gerekli olduğu için yemek yenilir. Onlar sadece ihtiyaçları olduğu zaman beslenirler ve yemekten çok da fazla zevk almazlar. Örneğin sadece acıktıklarında yemeğe yönelirler ve o sırada kolayda ne varsa onu ağızlarına atarlar. Kilo almamak açısından kulağa hoş gelse de yararcı kişiliklerin beslenmesinde de kötü yönler ağır basmaktadır. Yemek yemeyi unuttukları bile olur. Sadece açlıklarını bastırmak için düşünmeden ve istemeden yemek yedikleri için, yediklerinin sağlıklı veya sağlıksız olduğunun farkına varmazlar. Yapılan araştırmalarda yararcı beslenenlerin çoğunun günlük hayatlarının diğer alanlarında daha disiplinli oldukları ortaya çıkmış. Eğer beslenme tarzınızın bu şekilde olduğunu düşünüyorsanız yapacağınız en mantıklı şey, hızlı ama sağlıklı yiyeceklere yönelmenizdir. Hazır salatalar, taze makarnalar, bol yeşillikli sandviçler, kahvaltılık tahıllar, kuruyemişler gibi pratik ama bir yandan da sağlıklı yiyecekler yardımınıza koşacaktır.
(Gazeteport/09.11.2009)
Cevap: Sizin beslenme tarzınız hangisi?
Hazımsızlığa neden olan 5 hastalık
Siz de bir türlü yediklerini hazmedemeyenlerden misiniz? Dikkatli olun, bu durum bir hastalığın işareti olabilir.
Çoğumuzun hayatımızın bir döneminde yakındığı bir durum hazımsızlık. Tıpta “dispepsi” denilen bu rahatsızlık, karnın üst bölgesinde ağrı, erken doyma, şişkinlik, bulantı hissi gibi yakınmalarla tarif edilebilir. Araştırmalar gösteriyor ki toplumun dörtte biri bu dertten muzdarip.
Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Bahattin Çiçek, hazımsızlığın tek bir hastalık olmadığını, bazı durumlarda hazımsızlığı yapan organik bir hastalığın görülebileceğini belirterek, hazımsızlığa yol açan beş hastalığı şöyle sıralıyor:
Yemek borusunda reflü olması
Safra kesesi hastalıkları
Pankreas hastalıkları
Mide ülser veya kanseri
Aspirin veya romatizma ilaçlarının kullanımı
Hareketsizlik ve kilo hazımsızlık yapıyor
Dr. Çiçek, hazımsızlık sorunu çekenlerin üçte ikisinin sahip olduğu “fonksiyonel hazımsızlık” rahatsızlığının kesin olarak bilinen bir nedeni olmadığını vurguluyor. Ancak, bu kişilerde hazımsızlığın nedeni şunlar olabilir:
“Bu kişilerin büyük kısmı yakınmalarının yemeklerle ilişkili olduğunu belirtir. Az yemekle hemen doyduklarını, şiştiklerini bazen de açlıkla midelerinin ağrıdığını söylerler. Dolayısıyla mide hareketlerinde, boşalmasında sorun olması veya mide asidine kişinin duyarlı olması fonksiyonel hazımsızlıktan sorumlu olabilir. Hareket azlığı ve kilo alımı, mide bağırsak hareketlerinin yavaşlaması sonucu hazımsızlığa neden olur.”
İşgücünü kaybettiriyor
Fonksiyonel hazımsızlığın, yaşam kalitesini bozmak, işgücü kaybına neden olmak gibi etkileri olduğunu söyleyen Dr. Çiçek, “Fonksiyonel hazımsızlık ilerleyici bir hastalık değildir. Ancak fonksiyonel hazımsızlığı olan kişilerin önemli kısmında uzun dönemde de bu yakınmalar devam ediyor. Hazımsızlığın giderilmesinde ilaç tedavisi uygulanırken, mide asidini baskılayıcı ya da mide hareketlerini uyarıcı ilaçlar kullanılıyor. Eğer uygun bir ilaç tedavisi ile yakınmalarda belirgin bir düzelme sağlanamıyorsa hekimin yeniden değerlendirmesi gerekir” diyor.
Mikroptan mı, stresten mi?
Dr. Çiçek, ülkemizde yaygın olarak bulunan “helikobakter pylori” mikrobunun hazımsızlıkta rol oynadığının düşünüldüğünü, ancak bunun kesin olmadığını belirterek, bu mikrop ortadan kaldırıldığında hastaların ancak 10’da birinde kalıcı rahatlama sağlanabildiğini ifade ediyor.
“Stres muhtemelen kişinin hazımsızlığı daha ciddiye almasına, daha çok sorun etmesine neden oluyor. Anksiyetesi olan kişiler, diğerlerine göre daha çok hekime başvuruyor” diyor.
Bu durumda öncelikle hazımsızlığın altında yatan bir hastalık olup olmadığının bilinmesi gerekiyor. Mide ya da mide dışı ciddi organik nedenleri fonksiyonel hazımsızlıktan ayırt etmek gerekiyor. Bunun için hazımsızlık sorununuz sürekli hale geldiyse mutlaka bir doktora başvurmalısınız.
45 yaşın üzerindekiler, dikkat!
“Ciddi bir hastalığın olduğunu düşündüren sebepsiz kilo kaybı, lokma yutmada güçlük, inatçı kusmalar, kansızlık, dışkı veya kusmukta kan olması durumunda veya hazımsızlık çeken kişi 45 yaşın üzerindeyse araştırılması gerekir” diyen Dr. Çiçek, hazımsızlıkta tercih edilen testin endoskopi olduğunu belirtiyor.
Dr. Çiçek’ten hazımsızlık çekenlere öneriler
Yeme alışkanlığınızı gözden geçirin
Hazımsızlık yaptığını bildiğiniz besinlerden sakının
Ağır, yağlı yiyecekler yemeyin
Fazla yememeye özen gösterin
Akşam geç saatlerde yemeyin
Hızlı yemekten kaçının
Egzersiz öncesi yemek yemeyin
Sigara içmeyin
Alkolden sakının, özellikle akşamları fazla almayın
Sağlıklı bir kiloda kalmaya çalışın
Haftanın 4-5 günü en az yarım saat egzersiz yapın
(Gazeteport/12.11.2009)