Atatürk'ün yolunda yürüme fırsatı verdiği için Allahıma Şükürler Olsun
Televizyona boş boş bakıyordum , saat yeni günün ilk saatleri... 3-4 gibi.. ne ilginçtir tv lerde güzel programlar anca bu saatte oluyor... Onbir gibi başlayan tartışma haber programlarını saymazsak... Sanıyorum ki dünyanın en zararlı tv leri bizde... Bunada geçenlerde karar verdim... Çok düzeyli muhteşem olabilecek bir dizi ''reyting'' almıyor diye kaldırılmış.. Neyse bu reyting ? Ne kadar doğruysa bilmem ... Pek doğru olduğunuda sanmıyorum daha doğrusu inanmak istemiyorum... İçinde ucuzaşk, seks, entrika, gürültü patırtı olmayan diziler neden tutmaz ki? İlle muhteşem ensest ilişkileri show a mı dönüştürmek lazım diye düşünüyor insan... Nerede Müjde Ar ın Aşk-ı Memnu su nerede şimdi ki!!! Konum da bu değil zaten... Müjde Ar söylemiş zaten sözün özünü ... ''yakında Bihter Kerhaneye düşecek ...''diye... Anlayana artık....
Yaşlı bir adam konuşuyordu. Çokta hoş konuşuyordu. Kimki diye baktım baktım çıkartamadım... Zaten konuşurken dediği
''"Kocaeli ve Uludağ üniversitelerini Atatürk'ün yolunda yürüyecek gençler yetişsin diye kurdum"
cümlesi beni iyice şaşırttı kimdi bu kocaeli ve uludağ üniversitelerini Atatürk yolunda yürüyecek gençler yetiştirsin diye kuran yaşlı amca... Kaldı ki yer ne Kocaeli ne Bursaydı... Erzurumdu Erzurum... Onuda ekrandan anladım ha... yyoksa kapalı bir salondan Erzurumu tanıma şansım hiç yok... Duvarda bulunan dev Atatürk portresine bakıp kaldım... Sanıyorum her zaman olduğu gibi gözlerim buğulandı biraz... dudaklarım kurudu boğazıma bir yumruk oturdu... Biz hiç ona layık olamadık dedim içimden evet kesinlikle olamadık... Böylemi olmalıydı?....
Amca konuşuyordu... ben merak ediyordum kim bu diye... çok kısa konuştu muhteşem bir final sözü kullandı... Kulaklarımda uğuldayan çın çın çınlayan bir final sözü...
''Bana Atatürk'ün yolunda yürüme fırsatı verdiği için Allahıma şükürler olsun!.."
Yarabbim ... ne muhteşem bir söz... amca kim diye vali dahil herkesi dinledim... sonunda buldum Asım Kocabıyık'mış... Seksen küsür yaşlarında bir delikanlı... bu seferde gözlerim onun sözlerinden buğulandı... ne müthiş insanı sarıp sarmalayan daha ötesi ne anlamlı bir cümle...
Asım Kocabıyık 1924 te Afyon 'un Tazlar Köyünde doğan bir gençmiş... Öyle bir genç ki ülkemize Borusan ı kazandıran , vakıf kuran, eğitime destek olan, iki üniversite kuran,bir sürü lise kazandıran ve ilginçtir en ilginci senfoni orkestrası kuran birisi... İki devamlı orkestradan birisini kurmuş kişi... Öteki devletin Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası... Zaten Erzurumda bulunma nedenleride bu Orkestranın Konseri nedeniyle imiş... Erzurum Atatürk Üniversitesinde Cumhuriyet Konseri... Orkestra ''Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası'' kurucusu da bu seksenbeşlik genç Asım Kocabıyık... Çok yaşa emi hiç tanımadığım ihtiyar delikanlı... çok yaşa....
Günümüzde Atatürk ü din düşmanı yapmanın, Atatürk ü deccal ilan etmenin moda olduğunu maalesef kabul edersek, Atatürk ve eserlerini yok etmek için açılan top yekün savaşı gözlerimizin önüne getirirsek hiç bir şey bilmeden Atatürk hakkında atıp tutanları bilirsek, onun kurduğu Cumhuriyet sayesinde bugün köle değilde Cumhurbaşkanı Başbakan koltuğunda oturduklarını anlatabilsek, bu muhteşem sözün anlamını daha iyi anlarız...
''Bana Atatürk'ün yolunda yürüme fırsatı verdiği için Allahıma şükürler olsun!.."
Cevap: Atatürk'ün yolunda yürüme fırsatı verdiği için Allahıma Şükürler Olsun
Sevmek…
Mustafa Kemal'i sevmek…
Özgürlüğü ve bağımsızlığı sevmek…
Bunları karakter Mustafa Kemal'li yani ruh, öz, omurga olarak kabul edenleri sevmek.
sevmek… Fikri hür, ilmi hür, irfanı hür olanları sevmek…
Mustafa Kemal'i sevmek…
Yoksul, yürekli, namuslu,yalansız, riyasız, pazarlıksız…Tertemiz alnından vurulup düşen hem de daha , bir tek kurşun atmadan, o istedi diye Allah deyip şehitlik için ileri atılan dedelerimiz, Eğinli dedem, Ali Çavuş gibi sevmek…
Mustafa Kemal'i sevmek …
Kopan bacağını tüfeğinin dipçiğinin kayışıyla bağlayıp savaşarak ölen Ezineli Yahya Çavuş gibi sevmek… Çanakkale'de 19. Tümen 'in her bir neferi gibi sevmek…
Sevmek… Ölmeyi emreden birini, Mustafa Kemal'i sevmek… Ölenleri dün olduğu gibi bugün de anlamak:
"Benimle beraber burada muharebe eden askerler kesin olarak bilmelidir ki, bize verilen namus görevini eksiksiz yapmak için bir adım geri gitmek yoktur. Uyku, dinlenme aramanın, bu dinlenmeden yalnız bizim değil, bütün milletimizin sonsuza kadar mahrum kalmasına sebep olacağını hepinize hatırlatırım."
Sevmek …Mustafa Kemal'i sevmek… Dün olduğu gibi bugün de bir adım geri gitmeyenleri ,gitmeyecekleri sevmek…
Mustafa Kemal'i Sevmek… Ölümden kaçarken durup onu dinleyip ölüme koşmak…
Sabah saatlerinde Mustafa Kemal 57.Alay'ı bir batarya ile Koca Çimen Tepe istikametinde harekete geçirdi. Kendisi de durumu izlemek için Conk Bayırı'na çıktığında Arı Burnu tarafından erlerin çekilmekte olduğunu gördü. Seslendi:
"Niçin kaçıyorsunuz?"
"Efendim düşman" dediler
"Nerede?"
"İşte, diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.
Düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve ileri doğru yürüyordu. Askerlere,
"Düşmandan kaçılmaz" dedi.
"Cephanemiz kalmadı" dediler.
"Cephaneniz yoksa, süngünüz var," dedi. "Ve bağırarak süngü taktırdı. Yere yatırdı... Ölmeyi emretti…Öldüler…
O anlatıyor:
"Yalnız size 'Bomba Sırtı olayını' anlatmadan geçemeyeceğim. Karşılıklı siperler arasında mesafemiz 8 metre, yani ölüm kesin... Birinci siperdekiler hiç biri kurtulamamacasına hepsi düşüyor; ikincidekiler onların yerine giriyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, 3 dakika kadar sonra öleceğini biliyor, en ufak bir duraksama bile göstermiyor. Sarsılmak yok! Okuma bilenler ellerinde Kuran-ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler Kelime-i Şahadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren hayrete ve tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale Muharebesini kazandıran bu yüksek ruhtur."…'
Mustafa Kemal'i sevmek… Ölesiye sevmek… Dün değil bugün gibi sevmek… Bugün de ölmeyi bilmek..
Ölen çocuklarının ardından Avusturalyalı annelerin acısını dindiren,onlara :
"Bu memlekette kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız huzur içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlâtlarını harbe gönderen analar, gözyaşlarınızı siliniz. Evlâtlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler, onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlâtlarımız olmuşlardır."
Diyebilen Mustafa Kemal'i sevmek.
"Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu.Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birdenbire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu
Paşalar: "Üç", dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkla akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı" …
Atladı…Bir ayağı İzmir' de bir ayağı Ankara'da dimdik durdu… Sevmek.. Mustafa Kemal'i Nazım gibi sevmek…
Cumhuriyetini emanet ettiği gençler gibi sevmek… 23 Nisan çocukları gibi sevmek. Dünyanın en aydınlık yüzü Türk kadınları gibi sevmek…
Mustafa Kemal'i sevmek… Kütahya'da Kurtuluş savaşının ortasında, 2 yıldır görmediği oğlunun sekiz ay önce hastalıktan öldüğünü duyup el defterine, " oğlum İzzet sekiz ay önce ölmüş." diye not düşüp savaşa devam eden, İsmet Paşa kadar sevmek…
Osmanlı Genelkurmay Başkanı ve Mareşali iken rütbelerini sıyırıp, onunla Anadolu'ya geçip yeniden kavgaya tutuşacak Fevzi Çakmak Paşa kadar sevmek.
Mustafa Kemal'i sevmek… Erzurum'da bir yalnız adama, silahlarını teslim etmemiş tek Osmanlı ordusu olan 9 kolorduyu kendisiyle birlikte teslim edecek kadar çok inanıp, emrine girip, cenk edip, barışta karşı durup, ciltlerce kitap yazacak Kazım Karabekir Paşa kadar sevmek…
Mustafa Kemal'i sevmek…Yağan yağmur altında,ayaklar çıplak yürürken hastalıktan,açlıktan ateşler içinde yanan bebesinin üzerindeki örtüyü alıp, cephane yüklü kağnının üzerine örten analar kadar sevmek…
Mustafa Kemal'i sevmek… Kadın olup aşık olduğun adamdan, evladından, anandan, babandan daha çok sevmek Mustafa Kemal'i…
Anlamak o kadınları, onları anlamak için kendilerini kurtarmaya gelen askerleri " Kemal'in askerleri" diye selamlamalarını anlamak, Afyon'da, Antep 'de, Maraş 'da, Eskişehir'de yani Anadolu'da, düşman işgali altında tecavüze uğrayıp, ölmemek…O acılar içinde sağ kalmak…Herkesin sattığı, terk ettiği, arkadan vurduğu ,hançerlediği bir halkı elinden tutup kaldırmak. Yokluğunu yokluklarına, gözyaşlarını gözyaşlarına, azmini, azimlerine ekleyip onlara haydi diyebileni sevmek… Yaşama azminin adının Mustafa Kemal olmasını anlamak… Namusun adının Mustafa Kemal olmasını, onurun, erdemin adının Mustafa Kemal olmasını anlamak… Bu toprağın kadını, erkeği, evladı olmak…
Mustafa Kemal'i sevmek, tecavüze uğrayan o Anadolu kadınları gibi sevmek, tecavüzden kurtarılan o Anadolu kadınları analarımız, bacılarımız, kardeşlerimiz gibi sevmek… Dinimizi, milletimizi, devletimizi kurtaranları, Kemal'in askerlerini sevmek… Acıyı bilenler, unutmayanlar,unutmayacaklar gibi sevmek…
Mustafa Kemal'i namus bilmek…
Sevmek… İzmir'de ki o sevda anıtı gibi dimdik durmak…İzmir'e ilk giren Kemal'in askerlerinin Yunan askerleri tarafından şehit edilmesi üzerine o anıta Mustafa Kemal'in Türkiye'nin macerasını anlattığı Nutuk 'da kavgasının parolası ve işareti olarak yazdığı "Vatan ve Namus" diye yazan İzmirliler gibi sevmek ...
Mustafa Kemal'i sevmek… Vatan ve Namus gibi sevmek…
Mustafa Kemal'i Vatan ve Namus bilmek… Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür gençler gibi sevmek… Bağımsızlığı ve özgürlüğü sever gibi sevmek…Gelişmiş,büyük Türkiye'yi sevmek…
Cumhuriyet'i…Devrimciliği… Milliyetçiliği…Halkçılığı…Laikliği…Devletçiliği sever gibi sevmek…
Mustafa Kemal'i sevmek…
Anti emperyalizmi sever gibi, sömürgeciliğe karşı duranları sever gibi… Türkiye'nin çınarlarını, çiçeklerini,bozkırını, bataklıklarını,denizlerini, havasını, kuşunu, kurdunu sever gibi ….
Dünyanın aç ve yoksul çocuklarını sever gibi, çocuklarımızı sever gibi, insanları, doğayı sever gibi, dünyayı, iyiyi,doğruyu,güzeli sever gibi sevmek…
Ulusalcılar gibi sevmek…
Mustafa Kemal'i sevmek…
Kursağından haram lokma geçmemiş çocuklar gibi sevmek…
Hazreti Ömer'i bile kıskandıracak o büyük ahlakı sevmek… Yaratıp, kazanıp, anasının ak sütü gibi helal mallarının hepsini, ölünce milletine bağışlayanı sever gibi sevmek…
O'nun kalpaklı fotoğrafı ellerinde ,oğullarının al bayrağa sarılı naaşlarının önünde "Devlet , millet sağ olsun" diyen şehit anaları gibi sevmek…
Mustafa Kemal'i sevmek…
Elmalılı hoca Mustafa Yazır gibi , Tuncelili Diab Ağa gibi sevmek…
Kurtuluş savaşında tebdili kıyafet gezen Galip Hoca gibi sevmek…Sonra barışta Celal Bayar olup kavgalardan geçip, ölmeden önce " Atatürk seni sevmek ibadettir" diyerek sevmek…
İzmir'de Yunan'a ilk kurşunu sıkan gazeteci Hasan Tahsin'in ruhunu şad edip, beş yıl sonra düşmanı kovup namusu ve şerefi yerden kaldırıp; İzmir'de , büyük kısmı hain iğfasına uymuş, İstanbul gazetecilerini toplayıp:
" Türkiye basını, milletin hakiki sada ve iradesinin belirtisi olan Cumhuriyet'in etrafında çelikten bir kale vücuda getirecektir. Bir fikir kalesi, zihniyet kalesi. Basın mensuplarından bunu talep, Cumhuriyetin hakkıdır…" diyen Mustafa Kemal'i, doğumunun 125. yılında vefa ve minnet duygularıyla ilk günkü gibi sevmek…
O'na karşı görevini yerine getirememenin utancıyla manda yürekleri çatlayıp ölemeyenler, intihar bile edemeyen dönekler,korkaklar, alçaklar, hainler, satılmışlar gibi değil…
Mustafa Kemal'i Türk halkı gibi sevmek, Türk milleti gibi sevmek, Türkiye gibi sevmek, namuslu gazeteciler, yazarlar, yayıncılar gibi… Abartısız, yalansız, sade, duru, basit…
sevmek
Mustafa Kemal'i sevmek… Onun bildiği gibi, "memleketimizin halini, ihtiyacını milletimizin elemlerini ve emellerini" bilmek…
Mustafa Kemal'i sevmek…
Sevdasını Vatan…
Sevdasını Namus…
Sevdasını Bayrak…
Sevdasını Türkiye bilenler gibi sevmek…
Esaret altında yaşamaktansa…
Bu yoksul ve bitap milleti ayağa kaldıramamaktansa…
Onun kazanımlarını koruyamamaktansa…
Türkiye'yi muassır medeniyete, çağdaş; bilimde teknolojide, eğitimde, sağlıkta, adalette, emekte gelişmiş, çalışanın kazanacağı,eşit,kardeş, özgür insanların yaşadığı ülkelerin düzeyine ulaştıramamaktansa…
Türkiye'yi tam bağımsızlık ilkesiyle yönetememektense…
Türkiye'yi bilimden, aydınlıktan koparıp şeriata, karanlığa, irticaya, şeyhlere, tarikatlara teslim etmektense…
Dağlarda çoban ateşleri yakacaklar gibi sevmek…
Mustafa Kemal'i sevmek "Vatan ve Namus" demek…
Başka da hiçbir şey demek değil…
Düşmanlarına, döneklere, eski ve yeni mandacılara, takiyecilere, yalancılara, bin bir suratlı para kölelerine, mezarının önünde ağlayıp eğilip, sana ve devrimlerine kalleşlik edenlere inat…
Seni her zamankinden daha çok seviyoruz…
rahat uyu ATAM!
Alıntıdır.
Cevap: Atatürk'ün yolunda yürüme fırsatı verdiği için Allahıma Şükürler Olsun
Seni her zamankinden daha çok seviyoruz…
Resmin Altındaki Tarihe Dikkat edin.
http://img534.imageshack.us/img534/8...iekemliste.jpg