Gezme Ceylan Bu Dağlarda Seni Avlarlar

Av. Abbas Bilgili



Gezme Ceylan Bu Dağlarda Seni Avlarlar

“Ölüm bu,
Fukara ölümü
Geldim, geliyorum demez.
Ya bir kuşluk vakti, ya akşamüstü,
Ya da seher, mahmurlukta,
Bakarsın, olmuş olacak.
Bir hastan vardır umutsuz,
Hayreti uykularda,
Hayreti soğuk sularda.
Gayrı, iki korku çiçeğidir gözleri,
İki mavi, kocaman korku çiçeği,
Açar, derin kuyularda... “

Ahmed Arif (Hasretinden Prangalar Eskittim, sh. 43)


Takvimler 28 Eylül 2009’u gösteriyor... Dağların ardında bir köy… Orda bir köy var uzakta… “Gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür” diye kendimizi avutmuşuz yıllarca.. (Gitmediğin köy nasıl senin köyün olabilir k?) O köyde Ceylan isimli 13 yaşındaki kız çocuğu koyun otlatırken bir patlama sonucu parçalanarak can verdi..

Bu ülkenin “düzeyli” medyası, bir adi cinayete kurban giden Münevver Karabulut’a gösterdiği ilgiyi Ceylan’a göstermedi.. Ceylan’ın anası, babası medya önünde çığırtkanlık yapmadı, yapamadı… Münevver’in alımlı görüntüleri Ceylan’da yoktu.. Ceylan, kentin süslü kızı değildi… Garibandı… Dağların ardında gitmediğimiz, görmediğimiz yaylaların kızıydı.. Belki gülmeyi de bilmiyordu.. Ahmed Arif ustanın yukarıdaki şiirinde betimlediği gibi “iki korku çiçeğidir gözleri” Ceylan’ın… Fotoğrafına bir bakın lütfen.. Gözlerine bakın… O gözler ne ifade ediyor sizler için? Küçük çocuğun büyük gözleri korku ve hüzünle açılmış bir hayret ifadesi taşımıyor mu? O kocaman gözler birer “korku çiçeği” değil mi?

Bir patlama sonucu o korku çiçekleri sonsuza dek kapandı.. Ceylan’ın küçük ve masum bedeni parçalandı… “Gezme Ceylan bu dağlarda seni avlarlar… Anaydan, babaydan, yardan ayrı koyarlar.” Hain avcı hedefi tam ortasından vurmuştu.. Ceylan’ın elleri, ayakları sağlamdı ama karnı parçalanmıştı… Etler ağaç dalarında asılı kaldı…

“Büyük ve kutsal” devletimizin savcısı, “can güvenliği olmadığı” gerekçesi ile olay yerine gitmedi.. Köy imamına kamera verilerek, çektiği görüntüleri karakola getirmesi istendi… Köylülerin topladığı ceset parçaları savcının talimatı ile karakola götürüldü.. Karakol nizamiyesinde pratisyen hekim otopsi yaptı… Asker, köylüleri içeriye almadı… Avukatın otopside bulunmasına izin verilmedi… Ve Ceylan toprağa verildi…

Kimin kimle ne yaptığını ballandıra ballandıra ve “azzz sonraaa” çığlıkları ile anlatan anlı şanlı medyamız Ceylan’ın dramını görmedi… Görmek istemedi…

Olay yerine gitmeyen “büyük ve kutsal” devletimizin savcısı, dosya için gizlilik kararı aldı… Birilerinin gizlenmesi gereken ayıbı olmalı… Ne de olsa devletimizin hikmetinden sual olunmaz.. Her şeyin en iyisini o bilir… Gizlilik kararının da vardır bir gerekçesi… “Vatan” gibi… “Millet” gibi… “Kamu güvenliği” gibi… Yüksek gerekçelerimiz var bizim ayıplarımızı örten… Söz konusu olan vatansa Ceylan’lar teferruat değil mi?

Dağların ardında; gitmediğimiz, görmediğimiz köylerde, yaylalarda, mezralarda açan korku çiçekleri hepimizin sorumluluğu değil mi? Dosyayı örten gizlilik kararı vijdanları da örtecek mi? O gözlerin ruhumuzda bıraktığı izleri nasıl sileceğiz?

Ürkek ve narin ceylanların gezdiği dağlarımız, yaylalarımız av sahası olmaktan ne zaman çıkacak? Özgürlük ve barış rüzgarı saçları ne zaman okşayacak? Korku dolu gözler ne zaman gülecek?

Ne zaman bahar gelecek dağlarına memleketimin?
Az sonra mı?
Yoksa gelmeyecek mi?

"Bir şeyi güzel olarak mı algılıyorsunuz? demek ki yanlış algılıyorsunuz."

NİETZSCHE

Birşeyler daha yazmak istedim ancak filozofun sözlerinin gölgesinde ve anlamsız kalacağı için vazgeçtim...

Bilirkişi: Ceylan mühimmata bıçakla vurmuş

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcı Vekili, Lice’de ölen Ceylan Önkol’un, patlamamış bir bomba atar mühimmatına elindeki bıçakla vurması sonucu meydana gelen patlamada öldüğünü açıkladı.

Devamı: http://www.ntvmsnbc.com/id/25009474/

Alıntı:

---

Mehtap Deniz rumuzlu üyeden alıntı

Bilirkişi: Ceylan mühimmata bıçakla vurmuş

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcı Vekili, Lice’de ölen Ceylan Önkol’un, patlamamış bir bomba atar mühimmatına elindeki bıçakla vurması sonucu meydana gelen patlamada öldüğünü açıkladı.

Devamı: http://www.ntvmsnbc.com/id/25009474/

---

Geçenlerde bir basın mesubu mayından sakat kalan bir vatandaşa diyor ki.. size ne oldu beyefendi.. o da diyor ki valla yolda yürürken mayın buldum fakat mayın olduğunu bilmiyordum elime aldım top gibi havaya attım bi sağa salladım bi sola salladım sonra yere koyup üstüne taşla bir vurdum ki ondan sonrasını hatırlamıyorum...İşte, Güneydoğu'da nerden ne çıkacağı belli olmuyor. Ölüm, yaralanma dünyanın neresinde bu şekilde oluyordur acaba merak ediyorum!

12.10.2009/MİLLİYET

Rıza Türmen

Yenmemiş makarna ve demokratik hukuk devleti12 Ekim Pazartesi 2009


Çoban kızı Ceylan Önkol, iri, kara gözleriyle dünyaya sadece 14 yıl bakabildi. Koyunları otlatıp, eve dönecek, annesinin pişirdiği makarnayı yiyecekti. Makarna yenmedi. Soğudu. Ceylan Önkol karnına isabet eden bir havan mermisiyle paramparça olmuştu. Parçalarını ağaç dallarından topladılar. Annesinin eteğine doldurdular.
Ceylan Önkol’un hesabı kimden sorulacak?
Bir parkta arkadaşlarıyla gitar çalıp içki içtiği için elleri kelepçelenip polisler tarafından dövülen, beyninde meydana gelen kanama nedeniyle ölümden dönen, bacağındaki kırık ile kurtulduğuna sevinen Güney Tuna’ya atılan dayağın hesabı kimden sorulacak?
İki yıl önce Bahçelievler’de gazete satarken polis kurşunu ile felç kalan 17 yaşındaki Ferhat Gerçek’in hesabını kim verecek?
İşkence ile gözaltında öldürülen Engin Çeber’in hesabının verilmesi için gerekli çaba gösteriliyor mu?
Hrant Dink’in öldürülmesinin hesabının verilmesi gerçekten isteniyor mu?

AİHM’nin aradığı koşullar
Bu soruların muhatabı devlet. Hesaplar devlete kesiliyor. Bütün bu olaylarda devlet önce etkili bir soruşturma yapmakla yükümlü. Soruşturmanın amacı, ulusal yasaların uygulanmasını ve sorumluların cezalandırılmasını sağlamak. AİHM, soruşturmanın etkili olabilmesi için bazı koşullar arıyor:
a. Soruşturmayı yürüten kişiler bağımsız ve tarafsız olmalı. AİHM devlet memurları için idari makamların yaptığı soruşturmayı bağımsız ve tarafsız bir soruşturma olarak kabul etmiyor.
b. Soruşturma yeterli olmalı ve sorumluları bulmaya, cezalandırmaya yönelmeli. Kanıtları elde etmek için gerekli her şey yapılmalı. Olay yerinde incelemeler, tanık ifadeleri, balistik incelemeler, otopsi raporları eksiksiz olmalı. Soruşturma için gerekli kişilerin ifadelerine başvurulmaması, soruşturmanın etkisiz olması sonucunu doğuruyor.
c. Soruşturma olaydan hemen sonra başlamalı ve makul bir sürede bitirilmeli.
d. Soruşturma ve soruşturmanın sonuçları hakkında kamuya bilgi verilmeli.

Mahkemelerden beklenenler
Ceylan Önkol gibi kamuoyunun dikkatini çeken bir olayda, soruşturmayla ilgili olarak kamuoyunun aydınlatılması önemli. Soruşturma hangi aşamaya geldi, neler yapıldı? Halkın bunları öğrenmeye hakkı var. Bu aynı zamanda ifade özgürlüğünün bir gereği. Savcının aldığı gizlilik kararı, bilgi ve belgelere ilişkin. Halka bilgi verme yükümlülüğünü ortadan kaldırmıyor. Tersine, gizlilik kararı nedeniyle, avukatlar soruşturma dosyasındaki bilgi ve belgeleri öğrenemeyeceklerinden, halkı bilgilendirebilecek tek kaynak soruşturmayı yürüten makam kalıyor.
Devletin sorumluluğu burada bitmiyor. AİHM, yargı aşamasında, mahkemelerin olayın ciddiliğini göz önünde tutarak gerekli özeni göstermelerini, örneğin davanın zaman aşımına uğramasına izin vermemelerini ve benzer olayların meydana gelmesini caydıracak nitelikte cezalara hükmetmelerini öngörüyor.

2 maddenin ihlali yeterli
Soruşturmanın etkili olmaması, yaşam hakkına ilişkin 2 maddenin ihlali için yeterli. Güvenlik güçlerinin öldürücü güç kullanmalarına karşın talihleri yaver gittiği için ölümle sonuçlanmayan Güney Tuna, Ferhat Gerçek gibi olaylar da 2 madde kapsamına giriyor.
Soruşturmanın etkililiği, devlete duyulan güvenle yakından ilgili. Devlet bireyin yaşam hakkını mı yoksa kendi ajanlarını mı koruyor? Devlet, ölüme yol açan bir olayda görevliyi yargı önüne çıkarıp cezalandırmak için ciddi bir çaba gösteriyor mu, yoksa o görevliye kol kanat mı geriyor? Bireylerin, kamuoyunun bu sorulara verdikleri yanıtlar aynı zamanda devlete duydukları güvenin ya da güvensizliğin bir ifadesi oluyor.

Hesap verebilirlik önemli
AİHM, Akkoç/Türkiye kararında (10.10.2000) şöyle der: “Güvenlik güçlerinin kendi davranışlarından dolayı hesap verebilir olmamaları, Sözleşme’de güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklere saygılı demokratik bir toplumdaki hukuk devleti ile bağdaşmaz.”
Ceylan Önkol ve diğer olaylarda, devletin kendine bağlı görevlilerle ilgili etkili bir soruşturma yürütme ve sorumluları cezalandırma yükümlülüğünün altında yatan sorun, temel hak ve özgürlüklere saygılı demokratik bir hukuk devleti olup olmadığımız.

Alıntı:

---

Av.Abbas Bilgili rumuzlu üyeden alıntı

Ceylan Önkol karnına isabet eden bir havan mermisiyle paramparça olmuştu.

---

Sn. Türmen'in verdiği diğer örneklere katılıyorum ve suçlunun dolaylı da olsa (çünkü bu işleri yapan kamu görevlilerinden hesap sormadığı için) Devlet olduğu aşikar. Bu yaşananların demokratik herhangi bir ülkede olması bile ilgili Bakanları ve hatta Hükümetleri yerlerinden eder.

Ancak Sn. Türmen'in tam da Emniyet Kriminal Laboratuvarı'nın, "Ceylan Önkol havan mermisi ile ölmedi." sonucuna ulaştığı gün yayınlanan yazısında kesin ifadeler kullanarak TSK'yı suçlamasına bir anlam veremediğimi de belirtmek isterim. Niyetinin bölücü terör örgütü yandaşları gibi, olayın arkasından 13 yaşında bir kızın parçalanan cansız bedeni üzerinden kirli propaganda yapmak olmadığını biliyorum. Ancak bir hukuk adamının ortada bir tespit varken kesin ifadelerle böyle bir iddiada bulunması garip olduğu gibi, hadi yazısını bir gün önce yazdığını ve bu rapordan haberdar olmadığını düşünsek dahi bu kez de henüz sonuçlanmamış bir inceleme ile ilgili böyle kesin ifadeler kullanmasını anlamakta zorluk çekiyorum.

Sonuçta 13 yaşında bir kız çocuğu daha yaşamının başında kara toprağa düştü. Bölücü terörün bu aşamaya gelmesinde sorumluluğu bulunan eski, yeni siyasiler ne düşündüler. Kavramlar öyle bir anlam kaymasına uğradı ki, neredeyse eline silahı alıp dağa çıkanlar demokrat, görev tanımında bu silahlı gücü etkisiz hale getirmek olanlar terörist sayılır oldu. Ceylan Önkol'un ölümünde bu demokratların hiç mi suçu yok?

Genelkurmay basın sözcülüğü de soruşturma bitmeden olayı "vatandaşın PKK mayınına basması" olarak açıklamıştı. Şimdi lançerin kime ait olduğu muğlak bırakılarak olayda bir kusur varsa gizlenmek isteniyor.

Ayrıca elindeki tahrayla "lançer mermisi"ne vuran Ceylan'ın karnı ve iç organları parçalandığı halde elleri sapasağlam. Tahra da öyle... sapasağlam.

Sanatçılar Ceylan Önkol'u andı

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı Lice İlçesi Şenlik Köyü Paşaçiya Mezrası'nda 28 Eylül'de meydana gelen patlamada yaşamını yitiren 12 yaşındaki Ceylan Önkol'un, 40 milimetrelik bomba atar mermisinin patlaması sonucu öldüğünü açıklamasının ardından bir grup sanatçı Önkol ailesine başsağlığı diledi.

Devamı: http://www.haberturk.com/haber.asp?i...&dt=2009/10/13

Alıntı:

---

sdt23 rumuzlu üyeden alıntı

Genelkurmay basın sözcülüğü de soruşturma bitmeden olayı "vatandaşın PKK mayınına basması" olarak açıklamıştı. Şimdi lançerin kime ait olduğu muğlak bırakılarak olayda bir kusur varsa gizlenmek isteniyor.

Ayrıca elindeki tahrayla "lançer mermisi"ne vuran Ceylan'ın karnı ve iç organları parçalandığı halde elleri sapasağlam. Tahra da öyle... sapasağlam.

---

Sn. sdt 23,

Siz hiç hayatınızda havan topu gördünüz mü? Havan nasıl bir silahtır ve amacı nokta atış mıdır yoksa parça tesiri midir bilir misiniz? Herhangi bir havan mermisinin neredeyse 10 kilometre uzaklıktan atılıp küçücük bir bedenin tam ortasına isabet ettiğini iddia etmenin ucubeliğini teknik yönden anlayabilecek bilgiye sahip misiniz? Değilsiniz tabi, diğer bilmeden yorum yapanlar gibi...

Şimdi yeni moda, yalanlara menzil yetmeyince 81'lik havan yerine 120'lik havan atıldığı iddiası. E atın bakalım nereye kadar?

Tanık olarak ifadesi alınan Ceylan Önkol’un ağabeyi Rıfat Önkol, kardeşi Ceylan’ın hayvanları otlatmak için evden ayrıldığını ve kısa bir süre sonra hava topu sesi tarzında bir ses duyduğunu, ardından da patlama sesi geldiğini söyledi. Önkol, “Patlamanın olduğu yere gittim. Köylülere nereye düştüğünü sordum. Bana hayvanların olduğu yere düştüğünü söylediler. Kız kardeşime seslendim, daha sonra parçalanmış cesedini gördüm. Kardeşim hayvanları otlatmaya çıkardığında sürekli yanına bir satır alırdı, zannedersem bu satırı silah sandılar. Akrabalarıma haber verdim, 3-4 hayvanın telef olduğunu gördüm” dedi.
Basından



Tahra, satır, nacar denilirken bu bizim bildiğimiz NACAK olmasın. 10 kilometre ötedeki bir karakolun 13 yaşındaki bir kızı görüp de elinde ne olduğunu görememesi, gördüğü tahra, satır veya nacaksa bunun için havan topu kullanması, o mesafeden kullanılan havan 81'lik olamayacağına göre, şimdi kimilerinin yeni iddiasına göre 120'likse o patlamada, hedefin iddia edildiği gibi isabet alması halinde geride herhangi bir elle tutulur parçasının kalmasının mümkün olamayacağını bilmez mi birileri? Bilirler de işlerine gelmez...