Bunlar da oldu hayatta (Episode II:) )
"Neler oluyor hayatta" başlıklı yazımı tekrar okudum, geçmişi düşündüm ve son paragrafta yazdıklarımla AKP'ye haksızlık ettiğimin farkına vardım.:alala
Yok yok!!! Hidayete ermedim. Başıma taş da düşmedi. Başıma düşmekte olan VEDAT'tı. Düşerken soyadında bulunan "demir" gibi ağırdı. Kendime geldim. Steril keyfim kısa sürmüştü. Hafızam yerine geldi. O siyah beyaz filmi geriye sardım ve ağır çekimde yaşamaya başladım. Amerikan 6. Filo askerlerini, Ergenekoncu?!!! gençlerden bir türlü koruyamayan dönemin İçişleri Bakanı kuduruyordu (kuduruyordu lafı siyasi görüşü ile örtüştüğünden yazılmıştır.) ve onun polisi 18 Temmuz 1968'de İTÜ Yurdu'nunun 2. kat penceresinden Vedat'ı aşağıya atıyordu. Ağır çekim dedik ya, işte Vedat bugün kafama düşmekteydi.
Bu arada başka bir siyasi görüşün mücahitleri ise, "Bugün" olduğu gibi yine işbaşındaydılar. Bir grup hayırsever işadamının, topladıkları paraları adeta emrivaki yaparcasına O'na teslim etmesinin ardından, 1966’nın sonbaharında, Ramazan ayının ilk gününe tekabül eden bir günde, yayına başlayan gazetesi BUGÜN'de , bugünlerde ise "Milli?!!!" gazetelerden birinde yazan zat-ı muhterem: “Büyük fırtına patlamak üzeredir. Müslümanlar ile kızıl kafirler arasında topyekün bir savaş kaçınılmaz hale gelmiştir... Müslüman kardeşim, sen bu savaşta bitaraf kalamazsın. Ben namazımı kılar, tesbihimi çekerim, etliye sütlüye karışmam deyip de zulüm edenlerden olma, gözünü aç bak..." diyerek Dolmabahçe Camii'ndeki cemaati, Amerikan 6. Filo askerlerini denize döken Ergenekoncuların?!!! üstüne salıyordu.
Sonra izlediğim ağır çekim film, birden zaman atladı ve geniş açıya geçti. Kare, bir Amerikan meşrubat markasının dolabının önünde secde edip, namaz kılan bedevi Arap'ı zumladı. Önce kızdım sonra bu "sürrealistik" bir resim değil ki diye düşündüm.
Velhasılı bu yazıyı yazmama da yatak odamdaki televizyondan izlediğim steril bir TV haberi sonrası beynime kazınan bir fotograf karesi neden oldu. Habere göre Washington bir ilke tanıklık etmiş. Amerikan halkının İslam'a karşı önyargılarını yıkmak isteyen binlerce Müslüman, Amerikan Kongre Binası önünde Cuma namazı kılmış.New Jersey'deki Darül İslam Elisabeth Camii tarafından organize edilen namaza 3 bine yakın kişi katılmış."
Çocukken evde namaz kılan varsa önünden geçmekten imtina eden, meşrubat dolabı önünde namaz kılan Bedevi'yi de artık hoşgören ben, o meşrubat markasının doğduğu ülkenin Kongre Binası'na kıble eden 3.000 kişilik topluluğun verdiği resme bir daha, bir daha baktım ve gerçek hidayete erdim.
Kimi din bilginlerinin yıllardır sürdürdüğü tartışmalara nispet, Darül İslam ne demek, Darül Harp ne demek, bu kavramların anlamının şıp diye ayırdına vardım.
Sonuç olarak; bu işlerde en masum AKP'ymiş anladım. Çünkü onlar bu jenerasyonun en son temsilcileri, şimdilik bebek sayılırlar.:)))
Geçmişin milliyetçi ve İslamcılarının, günümüzün liberal solcularının dahi gayet iyi özümsedikleri bu realite hakkında steril bir laf etmek gerekirse:
"Kıblesi, Amerikan Kongre Binası olanın sırtı yere gelmez."
Bunu, halen ABD'de ikamet eden birileri şöyle dillendirmişti zamanında : "Şöyle veya böyle Amerika ile dostça geçinmeden destek almak değil, dostça geçinmeden, Amerikalılar istemezlerse, kimseye dünyanın değişik yerlerinde hiçbir iş yaptırmazlar. ... Amerika, hâlâ bu dünya gemisinin dümeninde oturan bir milletin adıdır. ... Bu realite kabul edilmeli. Amerika göz ardı edilerek şurada burada bir iş yapılmaya kalkılmamalı. Rusya destekleyebilir bir işi, fakat Amerika ile iyi geçinmezseniz, işinizi bozarlar. ... Amerika’daki ahengin devam ve temadisini ister. Ve ben bunu çok yadırgamam."
Hiç sıhhi olmayacak ancak bence mesele günümüzde şunu diyebilmekte:
"Düşmedin Vedat !!! Tuttum seni..."