Türkiye'nin AB üyeliği için başvurmasının 50. Yıldönümü

50 yılda çok şey değişti, başvuru sonucu hariç

Eski adıyla Ortak Pazar bugünkü adıyla Avrupa Birliği'ne girmek için Türkiye bundan 50 yıl önce başvuru yaptı. O zaman sadece 6 üyesi (Almanya, Fransa, İtalya, Belçika, Lüksemburg, Hollanda) olan AB'nin şimdi 27 üyesi var; Türkiye hariç. Hala birliğe kabul edilmeyen Türkiye ile müzakereler hala devam ediyor. Bugüne kadar yapılan 35 müzakere yapıldı ama sonuç değişmedi. Eski başbakanlardan Mesut Yılmaz yabancı basına hitaben yaptığı bir konuşmada bu durumu "Kendinizi Türkiye’nin yerine koyun. 50 yıl bir erkek sizi nişanlı olarak tutuyor. 50 yıl nişanlı kalınmaz. Ya evlenilir, ya bitirilir" dedi.

Sürecin bu kadar uzun süremesi kamuoyunu da etkiledi. Son 50 yılda, AB üyesi olamaya halk desteği %72'den %42'ye düştü.

www.Haberturk.com

AB YOLUNDA GEÇEN YARIM ASIR

‘31 Temmuz 1959 ’ Türkiye’nin AET'ye yaptığı ortaklık başvurusunun tarihi. Ben bu tarihi hiç unutmam. Bugün Türkiye AB serüveninin 50. yılını doldurdu. Ben de bugün 50. yaşıma girdim.Yani bugün benim doğum günüm. Her doğum günümde bu yıl da olmadı dediğim AB serüveni yarım asırı geride bıraktı.

Sanırım Türkiye, Avrupa Birliği ile resmi ilişkileri en eskiye dayanan ülkedir.

Yunanistan AET ye 15 Temmuz 1959 tarihinde başvurdu, 16 gün sonra da 31.07.1959 tarihinde Türkiye AET’ ye ortaklık başvurusunda bulundu.

Türkiye'nin ortaklık başvurusunu yaptığı tarihteki koşulları bu günkü koşullarıyla kıyaslamak mümkün değildir. Türkiye o tarihlerdeki durumuna göre her alanda aşama kaydetmiş bir ülkedir.

Türk sanayisinin gümrük birliği ile rekabet gücü artmıştır. Türkiye AB'nin altıncı büyük dış ticareti olan ve yedinci büyük ekonomisine sahip bir ülke olmuştur. Türkiye AB ile Gümrük Birliğine girmiş ve gümrük birliği süreci içinde, daha çok Yunanistan’ın engellemeleriyle Gümrük Birliğine katkıda bulunacak olan AB fonlarını alamamıştır.

AB ye tam üyelik gerçekleşmeden Gümrük birliğinin Türkiye’ye ne gibi faydası olmuştur ?

Günümüzde Türkiye'nin AB'ye katabileceği değerler tartışmasızdir.Türkiye’nin Türk Cumhuriyetleri, Afrika v.b ülke pazarlarına yaptığı açılımlar ve AB üye ülkeleriyle yapılacak güç birliğiyle ekonomik kazanımların yeni pazarlarla daha da artacağı göz ardı edilmemelidir.

Son zamanlarda yaşanan uluslararası ekonomik dar boğazda, Türkiye pazar alternatifleriyle AB ye çok katkıda bulunabilecek güçte bir ülkedir.

Ben bir sonraki doğum günlerimde AB ye müraacat tarihini geride bırakmış ve AB üyesi olmuş bir Türkiye’yi hayal ederken, Türkiye’deki ve Avrupa’daki vatandaşlarımızın, kurum ve kuruluşların AB sürecini desteklemelerini ve bu konularda çalışmalar yapmalarının önemini vurgulamak istiyorum.

Arkanıza baktığınızda daha dün gibi, oysaki yarım asır çoktan geride kalmış….

Erhan Yurdayüksel

ÇAYIN TAŞIYLA ÇAYIN KUŞUNU KAÇIRMAK

İşin asıl doğrusu, çayın taşıyla çayın kuşunu avlamaktır. AB fonlarıyla ilgili Türkiye’de hazırlanan projelere baktığımızda bu projelerin çoğunun sonuçlanmasının mümkün olmayacağını da görürüz. Aslında AB fonlarında hazır açılmış dosyalar var. Bu dosyalara katılabilecek projelerin yapılması mümkün. Bugün ülkemizde hazırlananlara bir göz attığımızda bu projelerle ilgili verileri anlamak, labirent bulmacalarını çözmekten daha zor.
Proje denetmenlerinin üzerinde ilk durdukları projenin risk verileridir.Bu veriler nerede?

Kaç tane proje bir risk denetim şirketinin kontrolünden geçmiş? Bunlar cevap verilemeyen sorular. Son dönemlerde yaşanan ekonomik krizde daha çok kendini gösteren risk yönetimi işin içine sokulmazsa bu işler malesef olmaz.

Fortis Bank Belçika Hükümeti tarafından risk döneminde desteklendi ve satışa çıkarıldı. BNP Paribas bastı parayı aldı demek isterdim ama ortaya konan sadece taahhütler vardı. Taraflar taahhütleri yerine getirdi ve satış gerçekleşti. BNP Paribas Fortisi satın aldıktan altı ay sonra mevduatını toplamda 2.2 milyara çıkarmayı başardı. Satın almanın özünde çayın taşıyla, çayın kuşu tabiri var.

En önemlisi de satın alan bankanın risk yönetim sirketiyle olan bağı ve bu şirketten aldığı raporlar. Raportörlerden biri verileri ortaya koyan aktüerden bahsederken sanki geleceği okuyan bir kahinden bahsediyor. Ama işin gerçeği riskin profosyonelce doğru çekilen rontgenidir.

Risk yönetimiyle ilgili verilebilecek örnekleri yazmaya kalkarsak sayfalarca yazılır.

Konunun özüne dönersek gözümüzün önündeki örneklerden yola çıkarak şu AB fonlarından ülkemiz nasıl yararlanır ona bakalım. Bu fonları alıp kullananlar çayın kuşunu avlarken biz çayın kuşlarının kaçmasına seyirci kalmayalım.

Erhan Yurdayüksel

70 milyonluk Türkiye, 500 milyonluk AB’yi geride bıraktı

Doğan sayısından ölenlerin çıkarılmasıyla bulunan doğal nüfus artışında geçen yıl 70 milyonluk Türkiye, 500 milyonluk AB’yi geçti.
AB istatistik kurumu Eurostat’ın verilerine göre 2007 sonunda 70 milyon 586 bin olan Türkiye nüfusu, 2008 yılı sonunda 931 bin artarak 71 milyon 517 bine ulaştı.

Türkiye’de geçen yıl 1 milyon 272 bin bebek doğarken, 454 bin kişi öldü. Böylece geçen yıl doğal nüfus artışı 818 bin olan Türkiye, 113 bin de net göç alarak bir yıl içinde 1 milyona yakın bir nüfus artışı yakaladı. Eurostat, 27 üyeli AB’de ise 2007 sonunda 497 milyon 660 bin olan nüfusun 2 milyon 135 bin artışla 2009 başında 499 milyon 795 bine yükseldiğini duyurdu. Böylece 500 milyon sınırına dayanan AB’nin nüfus artışında alınan 1 milyon 549 bin net göç en büyük faktör olurken doğal nüfus artışı, 5 milyon 421 bin doğum ve 4 milyon 835 bin ölümle birlikte 586 bin düzeyinde seyretti. Geçen yıl 27 üyeli AB’de, Almanya, Romanya, Macaristan, Bulgaristan, Litvanya, Letonya ve Estonya olmak üzere 7 ülkenin nüfusu geriledi. AB’nin en kalabalık ülkesi Almanya’da, geçen yıl 675 bin doğuma karşın 844 bin ölüm oldu. Bu dönemde sadece bin net göç alan Almanya’da nüfus 168 bin gerileyerek, 82 milyon 50 bine indi.

Geçen yıl AB’de en fazla doğum 835 bin bebeğin dünyaya geldiği Fransa’da meydana geldi. Bir yıl içinde 544 bin kişinin öldüğü ülkede 291 bin doğal nüfus artışı sağlanırken, alınan 77 bin net göçle birlikte toplam nüfus artışı 368 bine ulaştı. AB’nin en kalabalık ikinci ülkesi Fransa’da 1 Ocak 2009 itibarıyla nüfus 64 milyon 351 bin oldu.

İngiltere’de 2008 yılında 794 bin doğum ve 580 bin ölümle doğal nüfus artışı 214 bin olurken, 226 bin de net göç alındı. Böylece 441 bin artan İngiltere nüfusu, geçen yıl sonunda 61 milyon 635 bine çıktı. Birkaç yıl öncesine kadar Fransa ve İngiltere’yle eşit nüfusa sahipken doğurganlık oranındaki hızlı düşüşle geride kalan İtalya’da, geçen yıl 576 bin doğuma karşılık 580 bin ölüm kaydedildi. Böylece nüfusu 4 bin kişi azalan İtalya, 438 bin net göç alarak nüfusunu artırabildi. Ülkede 2009 başında nüfus 60 milyon 53 bine yükseldi.

AB’de geçen yıl sonunda İspanya’nın nüfusu 545 bin artışla 45 milyon 828 bine ve Polonya’nın nüfusu 20 bin artışla 38 milyon 136 bine ulaştı. Eurostat’a göre, 2008 sonu itibarıyla diğer AB üyelerinin nüfusları ve son 1 yıldaki değişim şöyle:

“Romanya 21 milyon 499 bin (30 bin düşüş), Hollanda 16 milyon 405 bin (81 bin artış), Yunanistan 11 milyon 214 bin (44 bin artış), Belçika 10 milyon 755 bin (88 bin artış), Portekiz 10 milyon 627 bin (10 bin artış), Çek Cumhuriyeti 10 milyon 468 bin (86 bin artış), Macaristan 10 milyon 31 bin (14 bin düşüş), İsveç 9 milyon 256 bin (73 bin artış), Avusturya 8 milyon 455 bin (37 bin artış), Bulgaristan 7 milyon 607 bin (34 bin düşüş), Danimarka 5 milyon 511 bin (39 bin artış), Slovakya 5 milyon 412 bin (11 bin artış), Finlandiya 5 milyon 326 bin (26 bin artış), İrlanda 4 milyon 466 bin (64 bin artış), Litvanya 3 milyon 350 bin (16 bin düşüş), Letonya 2 milyon 261 bin (10 bin düşüş), Slovenya 2 milyon 32 bin (22 bin artış), Estonya 1 milyon 340 bin (bin düşüş), Kıbrıs Rum kesimi 794 bin (5 bin artış), Lüksemburg 494 bin (10 bin artış) ve Malta 414 bin (3 bin artış).”

(Milliyet/05.08.2009)

Alıntı:

---

Erhan Yurdayuksel rumuzlu üyeden alıntı

Sanırım Türkiye, Avrupa Birliği ile resmi ilişkileri en eskiye dayanan ülkedir.

Yunanistan AET ye 15 Temmuz 1959 tarihinde başvurdu, 16 gün sonra da 31.07.1959 tarihinde Türkiye AET’ ye ortaklık başvurusunda bulundu.

---

Yunanistan'ın başvurusunun ardından geri kalmamak için başvuruda bulunan bir ülke Türkiye. O dönemde iki ülkenin de ekonomisi kötü durumda. Ülkelerin tarihleri, kültürleri, dinleri, dilleri ortada. Bir tarafta müslüman ve Osmanlı'dan gelen Türkiye, diğer tarafta ekonomisini güçlendirmeye çalışan ve mitolojisiyle ünlü Yunanistan. Hangisinin alınması gerektiği konusunda karar vermekte zorlanmadıkları aşikar. Yunanistan birliğe kabul edildikten sonra pastadaki paylar azalmış ve çok az nüfusa sahip Yunanistan'ı adam etmek bir hayli zaman almıştır. Türkiye'nin bir pasta dilimi olmasına hiç gerek yok.

AB'den Türkiye ve Batı Balkan ülkelerine mali yardım!

Avrupa Birliği, Sırbistan, Türkiye ve bazı batı Balkan ülkelerine ekonomik krizle mücadelede destek olması amacıyla çıkartılan yardım paketlerini onayladı.

Avrupa Komisyonu sadece Sırbistan’a bütçesini düzeltmesi için 1OO milyon euro değerinde yardım yapılacağını duyurdu.Türkiye ve diğer Balkan ülkelerine de 85 milyon euro verilecek.

Türkiye ve Balkanlar’a verilen yardım yatırım fonlarını artırmayı, bankacılık sektörünü canlandırmayı ve işsizliği azaltmayı hedefliyor.

Brüksel’den yapılan açıklamada mali yardımın Avrupa için de yararlı olacağı, çünkü yardım yapılan ülkelerde, Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin yatırımlarının bulunduğu belirtildi.
(AB Haber/06.08.2009)

Alıntı:

---

Av.Emrah Yavuzcan rumuzlu üyeden alıntı

Yunanistan'ın başvurusunun ardından geri kalmamak için başvuruda bulunan bir ülke Türkiye. O dönemde iki ülkenin de ekonomisi kötü durumda. Ülkelerin tarihleri, kültürleri, dinleri, dilleri ortada. Bir tarafta müslüman ve Osmanlı'dan gelen Türkiye, diğer tarafta ekonomisini güçlendirmeye çalışan ve mitolojisiyle ünlü Yunanistan. Hangisinin alınması gerektiği konusunda karar vermekte zorlanmadıkları aşikar. Yunanistan birliğe kabul edildikten sonra pastadaki paylar azalmış ve çok az nüfusa sahip Yunanistan'ı adam etmek bir hayli zaman almıştır. Türkiye'nin bir pasta dilimi olmasına hiç gerek yok.

---

Sn Yavuzcanın pasta dilimi fikrine tamamen katılmakla birlikte Türkiye'nin uygulaması gereken stratejileri saptamasının çok önemli olduğunu belirtmek isterim. Akılcıl yol ve bilinçli strateji Türkiye'yi çıkarları doğrultusunda kutlama pastasının mumlarını söndüren bir ülke konumuna getirebilir.

Barosso,Nabucco'nun Türkiye’nin AB üyeliği şansını artıracağını söylüyor!


Bulgaristan’da yayımlanan Dnevnik gazetesi Avrupa Komisyonu Başkanı Barosso’nun,Nabucco'nun Türkiye’nin AB üyeliği şansını artıracağını söylediğini yazdı.

Gazete, Türkiye'nin AB'ye üyelik başvurusunun 50. yıl dönümünü mercek altına alarak Ankra-Brüksel arasındaki son gelişmelerin bir analizini yaptı:

“Türkiye'nin AB'ye üyelik başvurusunun 50. yıl dönümüne hüzün damgasını vurdu. Bazı kişiler AB ile Türkiye arasında yapılan Nabucco Projesi ile ilgili anlaşmanın, Ankara ile AB'yi daha da yakınlaştıracağına inanıyor. 31 Temmuz 2009 Cuma günü 74 milyonluk Avrasya ülkesinin o günkü adıyla AET'ye yaptığı resmî ortaklık başvurusu, 50. yılını doldurdu.

Aynı gün 1959'da Başbakan Adnan Menderes iki yıl önce kurulmuş olan ve sadece altı üye ülkesi (Belçika, Fransa, Almanya, İtalya, Lüksemburg ve Hollanda) bulunan Avrupa Ekonomik Topluluğuna katılmak için başvuru yaptı. Ankara'nın AB'ye başvurusundan çok sonra müracaat eden diğer ülkeler artık Birliğin çok önemli bir paçası durumunda.

Örneğin: İngiltere ve İspanya. Ankara'nın başvurusundan beri süreç, inanılmaz derecede ağır ilerliyor. AET ilk başta Türkiye'nin başvurusunu reddediyor. 1963'te birtakım müzakereler söz konusu olmaya başlıyor. Bu da Türkiye'nin 40 yılına mal oluyor adaylık statüsü verildikten 6 yıl sonra 2005 yılında da tam üyelik müzakerelerine başlanabileceği resmen açıklanıyor.

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Türkiye-AB ilişkilerinin 50. yıl dönümü dolayısıyla yaptığı konuşmada, artık Türkiye'nin hiçbir şekilde zaman kaybına ve oyalanmaya tahammülü olmadığını ve Ankara'nın ne kadar kararlı olduğunu da belirtircesine "Bugün yapılması gereken, şimdiye kadar yapılan hatalardan ders çıkarmak, sorumlulukların farkında olarak en kısa sürede tam üyeliği gerçekleştirmek üzere müzakerelerin en etkin ve hızlı biçimde yürütülmesi için çalışmaktır." dedi. Bu dört yıllık sürede 35 başlıktan sadece 11'i açıldı.

Müzakerelerin geçici bir süre durdurulmasının ilk nedeni, Kıbrıs konusundaki anlaşmazlıklardır. Tartışmalar, Türkiye'nin 1974 Kıbrıs'ı işgaliyle başladı, bugün Ada'nın kuzeyinde Türk askerleri var ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin varlığı sadece Ankara tarafından tanınıyor. 2006'da AB, Türkiye'nin Kıbrıs Türk bölgesindeki limanların Rumlara açılması şartını yerine getirmediğinden müzakereleri geçici bir süre için askıya aldı. Kıbrıs, Ankara'nın Kıbrıs Rumlarının Ada'nın güneyindeki enerji kaynaklarını kullanmasına karşı harekete geçmesiyle Türkiye ile ilgili "enerji" faslının kapatılmasına itiraz etti. Fakat kaderin cilvesi herhâlde, şimdi Türkiye, Avrupa'nın, Rusya'nın enerji kaynaklarına bağımlılığını bertaraf ederek anahtar "müttefik" konumuna gelebilir.

AB ve ABD tarafından desteklenen Nabucco Projesi "enerji çeşitliliği ve kompozisyonu" ile dikkati çekiyor. Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, Nabucco Doğal Gaz Boru Hattı Projesi Hükümetler Arası Anlaşması'nın imza töreninde, bu hattın, Türkiye'nin şansını artıracağını ima etti. Barosso, "Nabucco, halklarımız arasındaki ilişkileri sağlamlaştıracak." dedi. Fakat bazı Türk yorumcular, bu tür umutların hayal kırıklığı ile sonlanabileceği görüşünde.”


(ABHaber/07.08.2009)

Merkel'in ortağından Türkiye'ye destek

Almanya'da dün yapılan seçimleri kazanan Başbakan Angela Merkel'in koalisyon ortağı olması beklenen Hür Demokrat Parti'den (FDP) Türkiye'nin AB üyeliğine destek geldi.

Devamı: http://www.cumhuriyet.com.tr/?im=yhs&hn=84456

Merkel'den Erdoğan'a sürpriz telefon

Daily Telegraph: "Bu uyarının ardından Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılma umutları, neredeyse tükenmiş bir görüntü arz ediyor"

Haberin devamı...