Suudi Arabistan'ın Kuruluş Dönümü Türkiye

Bu iki üç gündür yazmayı düşünüp bir türlü parmaklarımın klavye ye gitmediğinden gecikmiş bir yazıdır... Kaldı ki hiç üşenmeyip bildiğim şeyleri teyit bile ettim ...

İşte üç dört gece önce oturmuş kitap okurken yanımda arkadaş olsun diye açtığım TV ye bakmamla başladı herşey... BBC kanalında takılıp kalmış tv... Bir kadın sunucu iki adamla konuşup duruyor. Doğal olarak İngilizce konuşuyorlardı... Çok zeki olduğum için anında anladım gayri ihtiyari saate baktım... Saat 23 sularıydı.. İki saat çıktım oldu mu saat 21? Yani ingiltere'de akşamın dokuzuydu ve tv sinde sohbet vardı Bizim kanallarda kimbilir ne ciddi şeyler vardı !! o saatlerde... Neyse konum o değil de sadece biz neden böyle olduk sorusunun ufacık bir yanıtı gibi geldi bana...

Ekranda görüntüler akmaya başladı sarıklı cüpbeli bir sürü adam kapalı bir sürü kadın... Alla Allah İngiltere'de ne iş bu ? diye düşünürken Suudi Arabistan'dan kesitler gösterdiklerini anladım.. Meğersem konuşan konuklardan birisi İngilterenin Suudi Arabistan eski başkonsolosuymuş..

23 Eylül kuruluş ve kutlama törenlerinden görüntüler ekrana gelecek dendi... Kral tüm yabancı elçilere kokteyl e davet etmiş... O arada 23 Eylül 1932 de resmen kurulmuş olan Suudi Arabistan ın kutlaması olduğu konusunda açıklama yapıldı... İtiraf ediyorum ben şaşırdım... Nedendir bilmem belkide islam merkezi olmasındandır, tarihi de o kadar iyi bilmeme rağmen ben Suudi Arabistan ı ''hep var'' en azından islamdan beri var kabul etmişim içten içe... Daha sonra ilgili kaynaklardan araştırdım ki cidden Suudi Arabistan ın kuruluşu 1926-1932 tarihleri arasına yayılıyor ve 23 Eylül 1932 de birleşmeyle resmen Suudi Arabistan oluyor... Suudi Arabistan ı ilk tanıyan ülke de Türkiye İlk kutlayan kişi de Gazi Mustafa Kemal Atatürk oluyor... Cumhurbaşkanı sıfatı ile....

Her neyse Suudi Arabistan kralı 23 Eylül 2008 de bir kutlama resepsiyonu ve kokteyl i vermiş... Sheraton Riyadh Hotel & Towers da... Ben tabiiki''vay be riyad ada sheraton dikmişler'' diye bakınırken kokteyl görüntülerine takıldım.. Yabancı misyon şeflerinin ellerinde sanki kadeh var gibi geldi bana görüntüler.. Hemde kimi şarap kimi whisky gibi...

'' Ulen dedim adamlara bak, ayranı meyve suyunu kadehle sunuyorlar...''

Aynı anda kadın sunucunun da dikkatini çekmiş olacak ki bu durum direk soruverdi...

'' I wonder, please tell me what did you drink there... it'slook like alcohol...''

Gelen yanıt beni koltuktan düşürdü...

'' Yaaa it's bourbon....''

Anam adam Suudi Arabistan ın başkentinde hemde kralın yanında burbon whisky içiyor... ve hala yaşıyor üstelik İngiltere de tv de bunu gösterip söylüyor...

Tüm yabancı misyon şeflerine elçilere içki servisi yapılmış, Fransıza şarap, İngiliz e whisky kim ne isterse... Türke meyve suyu islam olduğundan...

Ağzım açık kaldı...

Rakısıyla ünlü Tekirdağ'da düşman işgalinden kurtuluşun 83. yılı resepsiyonu ve kokteylinde Alkol yoktu servis edilmedi... AKP li belediye başkanı böyle uygun gördü...

Bu sene yaşanmaya başlayan durumsa daha da vahim olmaya başladı... Başbakan veyaCumhurbaşbakının yabancı ülke misyon şeflerine veya yabancı ülke devlet adamları şerefine verdiği resepsionlarda yada ağırlamalarda içki servisi yok...

Bu AKP ve bu AKP nin Çankayada ki adamı Mr.11. dünya ya biz böyleyiz Türkiiye de içki içilmez islamız biz mesajı veriyor... Aynı anda bulunduğumuz yerde içmeyin mesajıda.. Yani hep bana bize saygı duyun...

Buda bir yazarın güncesinden...

3 ŞUBAT öğlen saatleri... Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, beraberindeki bakanlar ve işadamlarını Riyad’a (Suudi Arabistan) götüren uçaktayız.

Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin rehberliğinde işadamlarını, bürokratları, gazetecileri selamladıktan sonra yemek servisi başladı.

Troleye göz attım, alkollü içki görünmüyordu. Güngör Uras’a döndüm:

- Güngör Abi, sanırım alkollü içki servisi yok.

- Neden olmasın ki?

Bunun üzerine hostese sordum:

- Alkollü içki servisiniz yok mu?

- Yok efendim.

- Neden?

- Suudi Arabistan’ın koyduğu kurallar gereği Riyad’a kalkan uçaklara alkollü içki yüklenmiyor.

Ve Riyad’da ikinci günümüz. Akşam, Türkiye’nin Riyad Büyükelçisi Ali Naci Koru ve eşi Canan Koru’nun Cumhurbaşkanı Gül onuruna düzenlediği resepsiyona giderken Güngör Uras kendini hazırladı:

- Bu akşam bir viski içeriz.

- Büyükelçilik Türkiye toprağı sayılır. Orada alkollü içki serbesttir sanırım.

Ancak, resepsiyonda durum Güngör Uras’ın hayal ettiği gibi değildi. Alkollü içki servisi yoktu. Büyükelçi Koru yanımıza geldiğinde konuyu açtım:

- Burada alkollü içki servisi konusunda kural nedir?

- Yabancı konukları ağırladığımız davetlerde alkollü içki ikram ediyoruz. Sadece Türkler’i ağırlıyorsak alkollü içki ikramı yapmıyoruz.

- Bunun özel nedeni var mı?

- Suudi Arabistan’a karşı nezaketsizlik yapmak istemiyoruz.

Dönüşte işin uçakla ilgili bölümünü, Kokpit yazarımız Uğur Cebeci’ye danıştım:

- Dünyanın herhangi bir noktasından Riyad’a kalkan uçakların hepsi için ’içki yüklemeyin’ kuralı söz konusu mudur?

Uğur Cebeci, THY’nin durumunu işi bilenlere sordu. Riyad, Cidde, Mekke, yani Suudi Arabistan’daki hangi uçuş noktası olursa olsun, alkollü içki yüklü gidilirmiş.

Örneğin Cidde’ye inildiğinde içinde alkollü içki bulunan troleylere "seal" adlı plastik kilit takılırmış. Suudi Arabistan’ın gümrük yetkilileri gerektiğinde kapalı olup olmadığını denetlermiş. Cidde’den kalkışta "seal" açılıp, isteyen yolculara alkollü içki servisi gerçekleştirilirmiş.

THY yönetimi bir süre önce, "Suudi Arabistan’a uçuşlarda alkollü içki servisi olmayacak" kararı almış.

Anlaşılan THY yönetimi de "Suudi Arabistan’a karşı ’nazik’ olalım" yöntemini benimsemiş...


İşte günümüz Türkiyesini getirdikleri nokta.....

Şimdi bu iki haberde gerçek ne yazık ki... Özellikle ikincisine ne yazıkki diyorum.. İlk yazıdaki olay için helal olsun demek gerekir...

Tabiiki inanılır gibi değil... Bende inanamadım ... Bir kez daha ansiklobediler kaynaklar açıldı...

Suudi Arabistan karşısında ''Suudi Arabistan, şeriat yasalarının anayasa olarak kabul edildiği bir krallıktır.''

Türkiye karşısında ''Türkiye, Laik demokratik sosyal bir hukuk devletidir''

yazıyor. Gel görki yer değiştirmiş gibi... Son sürat de bunu sağlamak için koşturuyor... Hemde hukuksuz bir hukuk içerisinde... Tatlı su liberalleri , korkularını tarafsızlıkla maskelemeye çalışan seçkinler, aymazlar saroz çocukları onlar bunlarda bunu destekliyor...

Konuya tam hakim olamayanlar ise ''içkiyle laikliğin ne ilgisi var'' diyor...

Hiç bir ilgisi yok normalde.. Laikliğin bir yaşam biçimi olarak algılandığı ülkelerde isteyen içer isteyen içmez. Ancak Laiklikten kayma başladığında ve bu özellikle irticai yönde olmaya başladığında bunun ilk göstergelerinden birisi içki olur... Yani içkiyle laikliğin değil ama içkiyle irticanın yakın ilgisi vardır. Konunun bu özünü yakalayamayanlar ( Örneğin sayın sdt23) hep ters taraftan sorgular laiklikle içki ne alaka diye... E haklıda olur o açıdan ama açı bu açıdır...

İrtica genişlerken içkili yerler yok edilmeye içki satışları zorlanmaya çalışılır... Örneğin belediyeler ryhsat vermez var olanları iptal eder fırsatını bulunca...

Örneğin maliye döviz girdi çıktısı dar boğaz gibi nedenlerle belirli bir süre içki ithalini çaktırmadan durduruverir...

Yerli üreticiye ve onun tedarikçisine dolaylı ve açık baskılar gelir... Örneğin üzümünü şarap imalatçısına satan çiftçinin borçları ertelenmez destek verilmez... Şaraba inanılmaz ÖTV kdv zart zurt gelir 92 kuruşluk şarap olur 4,5 tl...

Ne ilgisi varsa belediye sosyal tesislerinden yok oluvarir , devletle ilgili sosyal tesislerde de azalır da azalır...

Öbür taraftan bakarsın özel yerler ve doğuş nedeniyle ''islamın kalesi'' olan yerde yabancılara içki verilir... SEnin laik ülkende yabancılara da burada içki yok diye ağır ağır alıştırılır...

Bu konuya biraz devam edelim...

http://img5.mynet.com/ha5/yazi/konya-mars.jpg
http://haber.mynet.com/detay/yasam/i...kesince/492748

ANLAR DİYAR-I RUM’A TACÜ TEBERLE GELDİLER
KİMİ YUNUS
KİMİ TAPTUK
KİMİ HACI BEKTAŞI VELİ
GÖKTE RAHMET
YERDE NİMET
DÖRT YANA SERPİLDİLER

ANLAR GELENDE BİR AVUÇ BUĞDAYDILAR
OLUK YETMEDİ DOLUP TAŞTI
BİR UCUN ANDA KALDI
BİR UCUN BELLER AŞTI
ÇOLUĞUN GÖKTE YILDIZLAR İLE BİR SAYDILAR
ANLAR GELENDE BİR AVUÇ BUĞDAYDILAR

KİMİSİ HİSAR OLDU KİMİSİ BURÇ
KİMİSİ OLDU SAHİBÜL HURUÇ
ULULEMRE PİR OLDULAR
ŞOL DİYAR-I RUM MÜLKÜNE SALTANATSIZ KURULDULAR

BİR BÖLÜK ATEŞE GİRİP YİTTİ
BİR BÖLÜK ACİP KEMAL ETTİ
“KERAMET GÖSTERİP HALKA SUYA SECCADE SALDILAR.”
ANLAR DİYAR-I RUM'A BİR LOKMA BİR HIRKA GELİP
ANDA KALDILAR
KİMİSİ YILDIZ OLUP GÖYE AĞDI
KİMİSİ YAĞMUR OLUP YERE YAĞDI
KİMİSİ DERGAH OLDU KİMİSİ YOL
TUTTULAR RUM’U DÖRT YANA KOL KOL
TOPRAĞA KARIŞIP SU OLDULAR

ANLAR DİYAR-I RUM'A BİR LOKMA BİR HIRKA GELİP
ENELHAK’TA BOĞULDULAR
KABE DE BU CENNET DE BU DEDİLER
EN GÜZEL İBADET DE BU DEDİLER
BİR BUĞDAY HARMANI GİBİ TOPRAĞI
YIKADILAR SAVURDULAR
GÖNÜL PAZARINDA KAVURDULAR
ÇÖLDE KAVRULMUŞ İNANCI BİR AKAR SU ETTİLER
HAK’LA HALKI BİR EDİP DÖRT YANA İLETTİLER
MÜLKÜ DEVLET
DEVLETİ MÜLK BİLDİLER
ANLAR DİYAR-I RUM’A BİR LOKMA BİR HIRKA GELİP
ÖYLE GİTTİLER.

////

Yukarıda

"ANADOLU'yu KUTEYBE'nin kılıcı değil Ortaasya'dan kopup gelen erenlerimiz Müslümanlaştırmıştır."

diye çok doğru bir tespitte bulunmuş olan ve benim de çok değer verdiğim bir Cumhuriyet Çocuğu, CAHİT TANYOL'un bir şiiri var...

Konuyu okurken alıntılayıp noktalamak istedim:

Şu Araplar bile KUTEYBE'yi inkar edip ERENLERin yolunu tercih etmeye başlamışken

şu güzelim ANADOLU'ya KUTEYBE'yi salmak

islama hizmet etmez...

Olsa olsa KUTEYBE'lerden ilham alacak binlerce ERENLERin doğuşuna zemin hazırlanmış ve ANADOLU'nun üzerine serpilen ölü toprağının atılmasına hizmet eder...

Ne zaman mı?

Koskoca evrende bir okyanus damlası bile değiliz...

Bu evrenin ise karşısında duramadığı tek güç ZAMANdır...

VESSELAM!

BUNLAR NE BİÇİM MÜSLÜMAN?

Ankara'da emlakcılık yapan Ufuk Karan bir mesaj göndermiş. Anlattığı olay çok ilginç. Yazdıklarını özetliyorum.
"Suudi Arabistan'ın Ankara Büyükelçilği,Ankara'da bir bina satın almak istiyordu. Bu amaçla kendilerine bazı binaları göşterdim ve sözleşme imzaladık. Binayı Eğitim Ateşeliği alaçaktı. Sözleşmeye Eğitim Ateşesi Talal M. Alshaban ile tercüman Kamil Candan imza atılar.
Kendilerine Turan Güneş Bulvarı'nda bir binayı gösterdim, emlakçıu olarak bütün gerkli işlemleri yerine getirdim. Mal sahibiyle anlaşıp 5 milyon dolara satın aldılar.
Ben sözleşme uyarınca yasal hakkım olan yüzde 2 kamisyon alaçaktım.
Şimdi bana alaçağımı ödemiyorlar. Hakkım olan parayı vermiyeceklerini söylediler. Telefonlarıma çıkmıyorlar. 'Bizim dokunulmazlığımız var, kimse bir şey yapamaz.
Sen sözleşmeyi Eğitim Ateşeşi ile imzalamışsın, oysa tapuda Büyükelçinin imzası var' diyorlar.
Suudi Arabistan Büyükelçilği için Dışişleri Bakanlığı'na şikayet ettim. Adamları dokunulmazlıkları olduğu için icraya veremiyoruz.
Lütfen bana yardımcı olun."

Bu mesajı alınca Ufuk Karan'dan belgeleri istedim ve tamamını gönderdi. Şimdi benim aklımın almadığı bir olay var.
Bu suudi Arabistan, dünyanın İran'la birlikte en önde gelen din devletidir. Din devleti deyince, bu adamların biraz dürüst olmaları beklenmez mi?
Dinimizde adına Kul Hakkı denilen bir kavram var ki, en büyük günahlardan birini oluşturur. Sen biriyle sözleşme imzalıyaçaksın, onun payını verceğini imzanla bildireceksin ve iş bitikten sonra ortalıktan kaybolup paranın üzerine yatacaksın!
Var mı böyle bir şey Müslümanlıkta?.. Ya da insanlıkta?..
Hırsızlıklarını örtbas edebilmek için din devleti kurarlar, şeriat kuralları uygularlar, ama işlerine gelince kul hakkı yerler.
Ne biçim Müslüman bunlar!Şimdi bu yazıyı okuyunca bakalım bir açıklama yapaçaklar mı!
Emin Çölaşan 25 Haziran 2010 Sözcü G.T.Z Sayfa 5