timid rumuzlu üyeden alıntı
Sayın Selçuk Bey,
Marka konusu aslında çok uzun kısaca özetliyim,
Uzunca araştırmalarımız neticesinde bir ürün ithal ediyoruz, ne ürün ne de markası Türkiye'de bilinmiyor, 2-3 sene çalışıp didinip, yazılar hazırlayıp özellikle internet ortamında bu ürünü tanıtmaya başlıyoruz, bu yazıları yüzbinler okuyor ve sonunda ürün tanınır hale geliyor, tam distribütörlerle anlaşma sağlayıp çabalarımızın meyvesini yiyecek konuma geldiğimizde, bir ithalatçı ve onun distribütörü olan ikinci el iki firma türüyor, anlaştığımız distribütörlere sürekli fiyat kırıyorlar, ilk başlarda umursamıyoruz çünkü onlarca çalışanları olan kira vs masrafı olan firmaların yanında masrafı neredeyse "0" olan bir firmayız ve fiyat konusunda kimsenin bizimle rekabet edemeyeceğini düşünüyoruz, ancak ikinci el firmalar olmalarına rağmen fiyatı beklemediğimiz şekilde ürünün maliyetine kadar çekiyorlar, yaptığımız satışlarda para kazanamıyoruz ve son ithalatımızı zararına satmak zorunda kalıyoruz. Ürünü ithal ettiğimiz firma yasal zorunluluklarına yerine getirmeyip gönderdiğimiz arızalı ürünleri ya kaybediyor yada postadan reddediyor, istersem garanti veririm istersem vermem şeklinde beyanatlarda bulunuyor, sonra da maillerimize ve ürün telabimize cevap vermiyor, maliyetin çok altına inerek zararına satıştan sonra, diğer ithalatçının ihbarları ile firmamızı maliye ve sanayi bakanlığı basıyor, incelemeler yapılıyor, enayice bir dürüstlüğümüz olduğu için tabi ki sorun çıkmıyor, benim seneler önce yazdığım yüzbinlerin okuduğu yazılar çalınarak ithalatçı firma tarafından dergilere reklam olarak veriyorlar aynı yazılar web sitelerinde kullanılıyor ve satışlar çığ gibi büyüyor.
Yapılan büyük haksızlıklar ve kirli oyunlar nedeniyle tamamen benim çabamla Türkiye'nin tanıdığı bu markayı tescil ettiriyorum ve tescil edildikten sonra da daha kaliteli bir ürün getirip diğerlerinin kullanmadığı aynı markanın başka bir versiyonunu altında kendi firmamın logosu ve ismi ile satmaya başlıyoruz, yani taklit veya yanıtma amaçlı bir durum, ambalaj da dahil olmak üzere hiçbir benzerlik yok onlarınkiyle, aşağıda anlatacağım organize vergi kaçakçılığı, bandrolsüz satış naylon fatura gibi fiillerden dolayı yüklüce ganimet elde eden diğer ithalatçı da sağa sola sitelere ve forumlara cüzzi hediyeler vererek ürünlerimizin taklit ve kötü olduğu şeklinde yazılar yazdırıyor, hatta bazı forumlarda ürünümüzü kullanıp iyi olduğu şeklinde görüş bildirenlerin üyelikleri iptal ediliyor. Bunun üzerine, ürünün bandrolsüz çoğu yerde faturasız sattıran ithalatçısına ve satıcılara marka davası açıyorum bunun akabinde Avrupadaki firma da bunu haber alıp markanın hükümsüzlüğünü davası açıyor. Açtığımız davada gümrükten tespit yapılıyor, biz ürünü 3 yıl boyunca 36 Eurodan ithal ederken diğer ithalatçının 23 Eurodan başlayıp 19Dolara kadar inen bir trend içinde ithalatlarını görüyoruz. Diğer yandan piyasada onbinlerce satılan farklı bir versiyonun da sadece 2.500 adet ithal edildiğini görüyoruz, bu ürünleri sıklıkla kullanan 5-6 firmanın en küçük hacimlisi olanla yaptığımız tel. görüşmesinde ithalatçısından sadece 2.500 adet kendisinin aldığını belirtiyor.
Avrupadaki firmanın açtığı hükümsüzlük davasında ise onlar da bir sürü belge yığıyorlar bu belgelere göre Türkiye'ye ihracatları, diğer davada gümrükten gelen faturaların yarısı kadar görünüyor seneler boyunca verdikleri satış ve faaliyet raporlarında da ürünün fiyatının ortalama 36 Euro olduğu görünüyor. Ürünün ÖTV, KDV ve Bandrol olmak üzere %45 civarında vergiye tabi olması nedeniyle 1/3 fatura kesilerek ithal edildiği ve geriye kalan paranın açıktan verildiğini bu yolla gümrüklerin büyük zarara uğratıldığını, ithal edilen ürünlerin bir bölümünün faturasız ve bandrolsüz önemli bir bölümünün de naylon fatura düzenlenerek satıldığını, piyasadaki diğer firmalarla, üreticilerle, bu yolla haksız rekabet yapıldığını, firmamızın zarara uğratılması bir yana önünün ve gelişiminin nasıl kesildiğini anlatmaya dahi gerek duymuyorum. Sözde davacı vekili olan kişi çuval çuval 2006-2007-2008 tarihli avrupa bröşürler yığıyor, sunulan yerli broşürlerde ise ithalatçı adına bizi Maliye ve Sanayi Bakanlığına ihbar eden şahsın imzası üzerinde, benim olduğuna dair tespitli olan yazılarla dolu. Davacı tarafından her defasında aynı şeyleri tekrarlayıp 20-30 sayfa dilekçe sunuluyor. İşin garip davacı firma sağlam ayakkabı olmadığı için getirdiği her evrak getirdiği başka bir evrakla çelişki halinde.
Davacılar iki tane biri marka sahibi ve üreticiyim diyen diğeri ise ihracat yapan dolayısı ile bizi zarara uğratan, üretici ile temasımız hiç olmadı diğer firmanın da üretici ile aralarındaki distribütörlük sözleşmesine göre hukuki işlerde yetkisinin olmadığı görülüyor. Geçenlerde dava bilirkişiye gitti mahkeme tarafından sorulan soru bu firmaların dava açmaya yetkisi var mıdır yok mudur şeklindeydi, bilirkişiden gelen cevap ise bununla ilgili değildi, marka derhal ihracat yapana (marka iddiası olmayan firmaya) geri verilsin şeklindeydi. Ardından da 3-4 tane mail geldi senelerdir temasımızın olmadığı ihracatçı firmanın yetkilisinden "birbirimize büyük zararlar verdik, markayı mahkemenin bize vereceğinden kuşkum yok ama mahkeme olayına çok para gidiyor, sizin hala müşterileriniz varsa bizim ürünleri satın sizinle iş birliği yapmak istiyoruz"
Getirilen belgelerle yolsuzlukları sabit görünen ihracatçı ve buradaki ithalatçıyı gümrüğe ihbar ettik ancak büyük paralara sahipler, sanırım bundan da yırtacaklardır. Sonuç olarak ne olur bilmem bu iş benim için artık bir gurur meselesi oldu, milyon dolar tazminar da verseler vazgeçmem bu işi sonuna kadar kovalayacağım. Olaylar yukarda anlattıklarımdan biraz daha karmaşık tabi.
Siz vekalet konusunda kanun böyle yapacak birşey yok derseniz o zaman mantıken şu durum ortaya çıkıyor, önüne gelen mahkemelerde başkası adına veya yabancı bir firma adına vekaleti olmadan dava açsın, senelerce davayı takip etsin, sonunda böyle bir aykırılık farkedildiğinde veya vekaletin geçerli olmadığı anlaşıldığında, davayı takip eden kişi firmadan vekalet alamazsa veya davayı kaybedeceğini anladığında, pardon desin, "vekili olduğum firma bana yazılı vekaleti gönderemiyor kusura bakmayın artık geri kalan mesleyi, davacı davalı ve mahkeme aranızda halledersiniz" deyip çekip gitsin, bu kadar basit mi? Benim bildiğim kadarıyla, bir dava vekalet olmadan daha doğrusu hakimden izin alınarak açılabilir ve en geç bir ay içinde de vekalet getirilmelidir peki vekalet gerekmiyorsa kanunlarda bu madde niye var?
Ben konuyu hukuki açıdan sordum, kanımca vekalet adi bir kağıt parçası değil veya matematiksel bir denklem değil ki düzeltme istensin, eğer hata varsa vekalet geçersiz yani yok demektir ve vekaletin alındığı tarihe kadar yapılan işlemlerin de geçerli sayılmaması lazım dolayısı ile dava açılmamış sayılmalıdır. Dava erken sonuçlansaydı da bu kişi vekil olmadığı halde markayı alıp üçüncü bir şahısa devretseydi veya satsaydı söyler misiniz bana bu işin içinden kim nasıl çıkılacaktı?