Türkişi, Hakişi, Kürtişi bundan öpülen kaç kişi?

Çin işi Japon işi ..... diye süregiden bir tekerleme vardır bilirsiniz. Devamı çocukça müstehcendir.

Çinlilere uygulanan Nanking Katliamı Japon işidir, Uygur Türkleri'ne yıllardır sürdürülen katliam ise Çin işi... Aslında her birinin arkasında emperyalizm vardır.

Ya Türkişi, Hakişi, Kürtişi... tekerlemesi?

Bilmiyorsanız;

Bu, yetişkin müstehcenliğine girer ve yıllardır sadece karşı cinsle değil, aksine ağırlıklı olarak hemcinslerle çeşitli münasebetleri (karşılıklı rıza ile olmayan) kapsadığından, sapıklık veya tecavüz olarak tanımlanabilir.

Ülkemiz hamdolsun böyle sapıklıklara alışkındır. Milliyetçi ve Dini duyguları höpürdeterek, işçinin alınterini hüpletenler, öte yanda sınıf mücadelesini iğne deliği liberal Aralıklardan geçirmeye çalışanlar oldukça, eğer taban da buna meyilli ise buna eşcinsellik denir. Artık bu iş sapıklık ve tecavüz boyutundan çıkmış, karşılıklı rızaya dayanmış olur ki, buna da saygı duyarız.

İşçinin hakları birer birer elinden alınırken, emek alınabilir olmaktan çıkıp da artık satılabilir bir meta olarak kasap çengeline asılmaya çalışılırken, bunun Türk'ü, Kürt'ü veya herhangi bir Dini, mezhebi, cinsiyeti, cibiliyeti farketmezken liberal özgürlükçü ve hatta kendine göre solcu bir "taraf" lara bakıyorum da bu konuda tık yok. Oysa Türk-Kürt ve ötekiler ilişkileri tefrikaydı o "taraf"larda...

Mardin Bilge Köyü'ndeki katliam sonrası akademisyenlerin yaptıkları “Mardin Saha Araştırması”nın ön değerlendirme raporu açıklanmış. Nedenler:

KIZ ÇOCUKLARINA MİRAS VERİLMİYOR
AKRABA TOPLULUĞUNA BAĞIMLILIK HUSUMETE NEDEN OLUYOR
VATANDAŞ DEVLETE DOĞRUDAN ULAŞAMIYOR

Anket ve gözleme dayalı yapılan araştırmanın ön değerlendirme raporunda, bölgenin temel geçim kaynağının tarım ve buna bağlı olarak üretim aracının da toprak olduğu ifade edilmiş.

Toprak üzerindeki mülkiyet türünün ise feodal aile mülkiyeti olduğu kaydedilen raporda, kağıt üzerinde tapuların ayrı olmasına rağmen erkek kardeşlerin toprak üzerindeki kullanım haklarını büyük olana devrettiğine dikkat çekilmiş.

Akademik çalışmaya gerek yoktu...

Alıntı:

---

Benim Kürt Sorunu'na çözüm önerim ise şu:

Bölgedeki feodaliteyi ve tarikatları silmeden ne bu soruna çözüm bulabilirsiniz ne de bu ülkeye gerçek demokrasiyi getirebilirsiniz.

---

demiştim, bir başka köşe yazımda...

Bazı yazarların olayların ertesinde sorunun kaynağının bölgesel olduğunu yazmaları, bir kısım liberalller tarafından faşist olarak damgalanmalarına yetmişti.

Bu yazıda değinilen konuların hepsi için ironi ile yazıyor ve soruyorum ;

BaşTÜRK'lerden, TÜRKler'lerden de mi hiç ders almadın ey halkım ?!!!

Alıntı:

---

Toprak üzerindeki mülkiyet türünün ise feodal aile mülkiyeti olduğu kaydedilen raporda, kağıt üzerinde tapuların ayrı olmasına rağmen erkek kardeşlerin toprak üzerindeki kullanım haklarını büyük olana devrettiğine dikkat çekilmiş.

---

Bu sadece Doğu da değil ki.. Ülkenin her bir yerinde böyle, yani herşey kağıt üzerinde.. Aksini savunabilen var mı ki..

Bir öğretim görevlisine daha kulak verelim: (sitede daha önce de paylaşmıştım ama olsun) http://www.haber7.com/haber/20090511...yikarlardi.php

İkisi de öğretim görevlisi ; biri olayları içinden gelen - yani bir bakıma yaşayarak bilebilen - diğeri sadece rapor etmek için görevlendirilen , geçici bir gözlemci de diyebiliriz.

Hangisinin görüşleri ve çözüm önerileri daha etkili olabilir sizce?

Bu gibi sorunlar zamana ve eğitime bağlı olarak düzelebileceğine inanıyorum , başka türlüsü göçe zorlama durumuna benzemekten öteye gidemez - ki, onun sonuçlarını hep birlikte gördük ve yaşadık...

Türkiş , Kürtiş farketmez, bu iş de böyle bir İŞ... Bir nevi aile içi yönetimi de diyebiliriz buna, karışılamaz ki?

Bana göre Sayın Doç. Dr. Mazhar Bağlı nın görüşleri çok daha ön planda; anlattıkları ve önerileri çok daha doğal, diğer öneriler bana biraz yapay geldi. Çözümde yapaylık daha az etkili - süre olarak da az - diye düşünüyorum.

Saygılarımla,

Yazının Anafikri: Şu sistem veya bu sistem, ancak sistem gerçekten demokratik ve sosyal adaletçi olmazsa ezenler değişir, ezilenler değişmez.

Dünyanın belki de başka hiçbir ülkesinde görülmeyen ideolojik olarak bölünmüş sendikalar (TÜRK-İŞ, HAK-İŞ, DİSK), etnik köken üzerinden ezilmişlik edebiyatı, eğitimsizlik, bir de bunun üstüne tarikatlar ve aşiretler, ezilmişliğin katmerlisini yaratır.

Yazıyı yazdığım tarihte, özel istihdam büroları marifetiyle emeğin kiralanması ile ilgili yasa gündemdeydi. (Cumhurbaşkanı yasayı veto etti, etmeyebilirdi de) Velev ki yasalaşsaydı, o uygulamalar Türk, Kürt ayırmadan işçiyi daha bir esaslı ezecekti.

Bilmeyenler için; yazının sonunda ironi ile yazılan TÜRK'ler, DİSK'in efsanevi başkanları Abdullah Baştürk ve Kemal Türkler'dir. Bir de şimdiki sendikacılığın haline bakın...

Bu gerekli olduğuna inandığım girizgahtan sonra;

Sn. çoban,

Kaynak gösterdiğiniz akademisyenin görüşlerine katılmıyorum. Fikirleri arasına serpiştirdiği Aşiret=Savcı, Cumhuriyet=PKK gibi önermeler, Taraf yazarı Neşe Düzel'in neden bu akademisyeni seçtiği konusunda da ipuçları veriyor.

Feodalite; batı ve doğuyu da kapsayacak genel anlamıyla; toprağın üretim gücünü elinde bulunduranın toprağın üstündeki insana da sahip olması anlamına gelir. Eşitsizliklerin olduğu bir düzende, gerçek demokrasiden bahsedilemez. Cumhuriyet rejimini tu kaka ilan edenlere bakınca, o rejim bir de Toprak Reformu'nu gerçekleştirseymiş, ne derlerdi diye düşünmeden edemiyor insan...

Selamlar,