Ücret Garanti Fonu var ama kıdem tazminatları konusunda bir garanti var mı?

Merhaba sayın hukukçular,

İŞKUR bünyesinde yönetilen, çalışanların ücretlerini alamaması durumunda onların ücret alacaklarının son üç aylık bölümünü karşılayan "Ücret Garanti Fonu" sadece ücret alacaklarını kapsamaktadır. İşten çıkartılma durumunda, İş Kanunu ile işçilere hak olarak verilmiş, kıdem tazminatlarımız ise karşılanmamaktadır. Ücret alacağımız devlet garantisinde olmasına rağmen, kıdem tazminatlarımızla ilgili bir düzenleme yapılmaması doğru mudur? Kıdem tazminatları da devlet güvencesinde olmaması normal midir? İşçiler kıdem tazminatlarını nasıl alacaklardır?

Sözkonusu şirketin menkul / gayrımenkul olmak üzere hiçbir mal varlığı bulunmamakta, hiçbir yerden alacaklı durumda değildir. Aksine piyasadaki birçok şirkete borcu vardır. Şirket yönetim kurulu üyeleri şirketin iflası, konkordatosu veya aczi konusunda mahkemeye başvurduklarını söylememektedirler. Yargı kararı olmadan da böyle bir bilgi üçüncü şahıslarla paylaşılmamaktadır. UYAP sisteminden şirketle ilgili herhangi bir iflas davası görünmemektedir.

Saygılarımla,

Kıdem tazminatı için bahsettiğiniz şekilde bir fon kurulmamıştır.
Ödenmeyen kıdem tazminatları için işveren firma adına kayıtlı mal da yoksa, tahsil edebilme imkanınız olamayacaktır.

Alıntı:

---

Erdoğan Kırcalı rumuzlu üyeden alıntı

Kıdem tazminatı için bahsettiğiniz şekilde bir fon kurulmamıştır.
Ödenmeyen kıdem tazminatları için işveren firma adına kayıtlı mal da yoksa, tahsil edebilme imkanınız olamayacaktır.

---

Yani şunu söyleyebilir miyiz:
"İş Kanununda verilmiş bu hak, aslında gerçekleştirilememektedir."

Bu haksızlık değil midir?

Söyleyemeyiz, kıdem tazminatını alamayıp hukuki yollara başvurarak alanlar veya herhangi bir hukuki sürece girmeden olması gerektiği gibi tazminatını zamanında ve doğru hesaplanmış şekilde alanlar varken,bu şekilde genelleyemezsiniz.

Alıntı:

---

"İş Kanununda verilmiş bu hak, aslında gerçekleştirilememektedir." Bu haksızlık değil midir?

---

Alıntı:

---

Erdoğan Kırcalı rumuzlu üyeden alıntı

Söyleyemeyiz, kıdem tazminatını alamayıp hukuki yollara başvurarak alanlar veya herhangi bir hukuki sürece girmeden olması gerektiği gibi tazminatını zamanında ve doğru hesaplanmış şekilde alanlar varken,bu şekilde genelleyemezsiniz.

---

Tabii ki dediğiniz doğru ama benim söylemek istediğim, işverenin kötü niyetli olma durumunda veya şirketin iflası, kapanması, faaliyetinin durdurulması durumunda işçi isterse 10-15 senelik çalışan olsun bu hakkını alamıyor.

Fakat vergi borcu için devlet işverenin şahsi mal varlığına icra götürebiliyor. Sizce bu haksızlık değil mi acaba sayın hukukseverler?

Bugüne kadar devlet güvencesinde kurulmuş olan fonların işlerliğine bakıldığında, kıdem tazminatları bir fona aktarılırsa,daha çok kişinin mağdur olacağı da ortada aslında.Ne deseniz doğru,aşağısı sakal,yukarısı bıyık!

Çok afedersiniz Sayın Kırcalı ama ne demek istediğinizi anlamadım, lütfen sorumu mazur görünüz.

1) Kıdem tazminatlarını devlet toplasın mı demek istediniz?
2) Eğer yukarıdakini kastetmemiş olsanız bile aklıma bir soru geldi.
Kıdem tazminatlarımızın devlet güvencesinde olmasını istiyoruz, bunun için ne yapabiliriz? İmza kampanyası mı başlatılmalı ne dersiniz? Daha sonra TBMM dilekçe komisyonuna mı sunulmalı?

Yukarıdaki kısa görüş alışverişimizden de anlaşılacağı gibi aslında kıdem tazminatını hak etmesine rağmen, devlet gibi işverenin şahsi malvarlığına haciz götüremeyen işçilerin hakları yenmiş oluyor denebilir.

Bu durumda bir insan hakkı ihlali söz konusu değil midir? Güzel ülkemiz İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ni kabul ettiğine göre bu hakkı milletine vermek zorunda değil midir? Böyle bir kanun olmaması hukuk dışı değil midir?

Yani demek istediğim şudur:
Bu konuda bir kanun olmaması bir haksızlığa neden olduğuna göre, bu haksızlığı kim düzeltecektir? Ülkemizin yasama organının bu konuda bir şey yapmaya zorlanması hukuken mümkün müdür? Eğer İnsan Hakları Beyannamesi Anayasamız sevitesinde bir hukuk varlığıysa Anayasa Mahkemesi bu sorunla ilgilenmez mi?

Demek istediğim şu;
01.09.1971 tarihinde yürürlüğe giren eski 1475 sayılı iş kanununda (kıdem tazminatı ile ilgili halen geçerlidir) bir kıdem tazminatı fonu kurulacağı, çalışanların kıdem tazminatı paylarının bu fonda güvence altına alınacağı , fonun işleyiş ve kuruluş yapısının ayrıca kanunla belirleneceği konusu belirtilmiş ancak,o fon kurulamamıştır.
Aynı deyimler,22.05.2003 tarihinde yürürlüğe giren şu anda da geçerli olan 4857 sayılı iş kanununda da geçmektedir.
Ancak fon yönetiminin işveren ağırlıklı olması,günümüze kadar örneği yaşanmış diğer (Tasarrufu Teşvik Fonu,Konut Edindirme Yardımı Fonu gibi başarısız örnekler, kıdem tazminatı ödenme şartının sadece emekli olunmasına bağlanması,kıdem tazminatı ücretinin her yıl için 30günlük brüt ücret yerine 15günlük ücret olarak değiştirilmesi gibi bazı kesimlerce haklı!talep ve düşüncelere karşı çıkan çalışma örgütleri,sendikalar,çalışanların tepkileri nedeniyle (bana göre iyi ki)fon kurulamamış, bu konuda bir sonuc varılamamıştır.

Aslında çalışanlar mümkün olsa işe başlarken bireysel emeklilik yaptırsa işverene
tahsil garantisi olur. Şu an bazı yerlerde uygulanıyor. İş veren ödüyo pirimi parça parça ona da avantaj çıkarken yüklü tazminat ödemiyor. İşçi de ister devam eder ister çeker.

Sayın Erdoğan Kırcalı, değerli bilgilendirmeniz için teşekkür ederim.

Sayın Av.Engin OĞUZ, size de teşekkürü bir borç bilirim; fakat bu söylediğiniz "İşverenin kıdem tazminatını işçiyi işten çıkartırken bir kerede ödemesi yerine, işçi çalıştıkça bireysel emeklilik sistemi (=BES) yaptırması"nın ödemeyi parça-parça yapması dışında işveren için ne gibi bir avantajı vardır?

Bu söylediğiniz gerçekten güzel bir yöntem. Biz işçiler, işverenleri ikna etmek için onlara bu yöntemin neden faydalı olacağını da söylemek zorundayız, yoksa bunu yapmazlar.

=> Sizden ricam işveren açısından işçiye kıdem tazminatı yerine BES yapılmasının faydasını bize anlatmanızdır.

Saygılarıma,