Re: Ruh sağlığımız da krizde...
Yalçın Güzelhan
Stres'in pençesinde
Son günlerde yaptığım her iş nedense bana son derece ağır ve zor gelmeye başlamıştı . Yıllardır çevresiyle barışık olan ben, şimdilerde ise olur olmaz şeylerden dolayı kolayca kırdığımdan, her geçen gün onların bir kaçını daha kayıp eden birisi olmuştum. Böyle devam etmesi durumunda bir süre sonra yalnız başıma kalacağımı bilmek ise hiçte zor değildi.
Daha geçen akşam işten eve dönerken trafiğin yoğunluğundan iyice bunaldığım bir anda , selektör yaparak benden yol isteyen bir araç sahibi ile kavga ederek karakolluk olmuştum. Geçenlerde de bir market de sıra yüzünden bir beyefendi ile benzer şekilde tartışarak, son derece zor anlar yaşamıştım.
Daha kötüye gitmemek adına arada bir kendimi hesaba çekmeye çalışıyordumsa da, verdiğim sözleri bir türlü tutamıyor ve kısa bir süre sonra da yeniden aynı şekilde davranmaya devam ediyordum. Öyle ki sanki kendimi pimi çekilmeye hazır bir bomba gibi hissediyordum. Her hatalı davranışımdan sonra son derece pişman oluyordum ama, işte işten geçmiş oluyordu.
Geçenlerde küçük kızım bana "Baba artık beni neden sevmiyorsun? Dediğinde, birden çok tuhaf duygular yaşadım. Kendisine hiç öyle şey olurmu! ben seni çok seviyorum dediğimde " öyleyse son günlerde bana neden çok bağırıyorsun? hem ben senin kızgın bakan gözlerinden çok korkuyorum" dedi. Bu söz bana öylesine dokundu ki! Kimseye hissetirmeden doğrudan banyoya giderek, aynada dakikalarca canımdan çok sevdiğim kızımı korkutan o öfke dolu gözlerime uzun uzadıya baktım. Ne olmuştu da yıllardır değil sadece insanlara!.. canlı olan her şeye sevgi dolu gülümsemeyle bakan o gözlerim öfke saçar olmuştu anlamaya çalıştım. Keza benzer sözleri eşim ve diğer çocuklarımdan da son günlerde çok sık olarak duyuyordum.
Benzer şekilde son zamanlarda İşyerimde ki arkadaşlarımı da sıklıkla kırdığımın farkındaydım. Geçenlerde dalgınlığımdan olsa gerek, kayıtları yanlış dosyalara koymuşum. Bir süre sonra Patron istediğinde de onları olması gereken dosyada bulamayınca, arkadaşlarıma evrakları görüp görmediklerini sordum. Hayır cevabı alınca da, onların kasıtlı olarak evrakları yok ettiklerini düşünerek "hepinizin canı cehenneme" diyerek, onları ciddi şekilde kırmış sonrada duyduğum pişmanlıktan dolayı sabahlara kadar uykusuz kalmıştım.
Son günlerde artık taşıyamadığımı düşündüğüm bu yük'ün büyük bölümünün insanların bana olan taleplerinden kaynaklandığının farkındaydım. Bir türlü hayır diyemediğimden dolayı, yıllardır kendimi zora sokma pahasına da olsa, çevremin bana olan taleplerini karşılamaya çalışmıştım. Ancak son zamanlarda bundan dolayı son derece zor günler yaşıyordum . Aynı iş yerinde çalıştığım arkadaşım için bankaya kefil olmuştum, ancak o da aldığı krediyi geri ödemeyince evime icra gelmiş ve çevreme karşı da son derece zor durumda kalmıştım.
Geçmişte de buna benzer durumlar yaşamıştım ancak!.. o dönemlerde elimde olan üç kuruşluk birikimlerim sayesinde sorunu evime yansıtmadan çözmeyi başarmıştım. Ancak şimdiler de ise bırakın birikim yapmayı, günlük ihtiyaçlarımızı dahi zor karşılar olmuştuk. Bu nedenle Kendi ailemin sorumluluklarını yerine getirmede dahi son derece zorlanırken, birde çevreni n bitmek bilmez taleplerine maruz kalmak, beni son derece STRESE sokuyordu. Bir türlü hayır diyemediğimden dolayı da yaşamın bu ezici ağırlığını kat be kat daha fazla hissediyordum.
Yine son zamanlarda Trafik sorunu da beni iyiden iyiye sık boğaz etmeye başlamıştı. Saatler süren tıkanıklıklar sırasında sanki görünmeyen bir el boğazımı sıkıyor ve boğulacağımı düşünerek dehşete düşüyordum . Bazende hiç olmayacak anlarda ortaya çıkan göğsümde ki sıkışmalar ve çarpıntılar ise, sanki bana ölümün nefesini ensemde hissettiriyordu.
Yaşamın omuzlarıma yüklediği bu stresler her geçen gün beni bir ahtapotun kolları gibi daha sıkı sardığından, artık hayattan hiçbir heyecan duyamaz olmuştum. Öyle ki aynı yatağı paylaştığım eşimin dahi yanımda olduğunun aylarca farkında olamıyordum. Artık Yaşam sanki tek düze olmuş ve ben onu bir ritüel biçiminde yaşıyordum . Açıkçası her geçen gün duygularımı biraz daha kayıp ederek ruhsuz bir makineye dönüşüyordum.
GÜNÜN SÖZÜ: RUHUNU KAYIP EDEN DÜNYAYI KAZANSA NE ÇIKAR. VİCTOR HUGO
24/Ocak/2009 Ortadoğu G.Z.E.si
Re: Ruh sağlığımız da krizde...
Ruh sağlığımız ne zaman krizden çıkmıştı ki?
Sosyal RUH krizimiz kendimi bildim bileli VAR!
Re: Ruh sağlığımız da krizde
''Ruhsal sendromlar olumsuzluklarla artık baş edemez duruma düştüğümüzde ortaya çıkan bir sendromdur..
Alışkanlıklarımız monotonluğu tetikler. Monotonluk, bıkkınlık, isteksizlik, heyecan yitimi gibi; durumları ortaya çıkartır.
Bu durum kaygı yı (anikisiyate) artırır , kısa zamanda kapıda beliren öcü çöküntüdür.
Günümüzde hızlı iletişimin zararlarından biride çok çabuk tüketilen heyecanlardır.
Döngüsel bir benzerliğin sürekliliği; toplumun hangi katmanında olursak olalım kısa sürede bıkkınlığı, heyecan yitimini, kaçınılmaz olarak getirecektir.
Bu durumdan kaçış, eskiden kolayca halledilebilen bir durumken, bugün yüksek teknolojinin sayesinde dinamizm yok olmuştur.
Besin değeri yüksek gıdalardan ortaya çıkan hantal bedenler, gelişmiş teknoloji sayesinde, daha az oksijen tüketerek beyin hücrelerinde tahribatı hızlandırmıştır.
Aslında yaşamın doğurganlığını görece olarak tersine döndüren bir semptomla karşı karşıyayız. (çok ölüp az doğmak gibi)
Bütün bu olumsuzlukları aşmanın yolu ''yeni bilinç'' egzersizleriyle olacaktır. ''yani eskimiş çoraplarımızın atılma zamanı gelmiştir.''
Örneğin, katı bireyselleşme kişileri yanlızlığa iteklemiştir.
Bu yanlızlaşma aslında insanların diyalog dan çok monolog, paylaşmadan çok sadaka, çoğulculuktan çok çokluk, kültürüne sürüklediği gibi,
gelişen korkulardan da oraya,buraya gelişi güzel savurmaktadır.
Bu durumda bi çok aklına güvendiğimiz insanı, çok anlamsız, aykırı yerlerde görebilmekteyiz..
Darwin' i Tanrı'yla barıştırma gayretinde, yığınla aklıbaşında sandığımız insan çıkıyor ortaya.
Bir yandan kopyalama gibi, akla hayale gerlmeyecek bir bilimsel devrimin gerçekleşmesi için çalışıp, diğer yandan bu yeni durumun ahlak-i boyutları görmezden gelinebilmektedir...
Bu yaman çelişkinin kitleler üzerindeki stres etkisi, giderek bütün güvenilir değerleri istesekte istemesekte aşındırmıştır.
İşte bütün bu hızlı ama kontrolsuz yaşamın defosu olarak, geldiğimiz nokta şikayet ettiğimiz bu durumdur.
Maddi kaygılarımızın giderilmesi bu sorunu çözmeyecektir ama bu sorunu daha iyi kavramamıza ve daha çabuk önlem almamıza yarayacaktır.
Bu yüzden benzer kavramlar, örgütlenerek bilinçlenmenin önünü açmalıdır.
Saygılarımla
Ayazoglum
.
Re: Ruh sağlığımız da krizde
Kriz varsa çare de var" seferberliği
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/11706069.asp
Yorumu da Hürriyet yazarı Vahap MUNYAR 'dan:
Yerli malla yola çıktı ’Kendi Malın’da durup ’Krize Çare Var’a geçti
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/...arid=44&gid=61
Re: Ruh sağlığımız da krizde
İcraya düşmüş kişi sayısı 1 milyon civarında geziyor. Bu kişiler aileleri ile beraber yaklaşık 4 milyon. Bu sayının yaşanan krizle beraber jet hızıyla artışa geçtiğini düşünüyorum. Bana göre bu insanların psikolojisini en çok bozan evlerine icra gelmesi korkusudur. Evdeki eşyalarının alınmasından ziyade hem kendi ailesine hem akrabalarına hemde konu komşularına rezil olacaklarını düşünerek kendilerini yok etmeyi çözüm olarak görebiliyorlar.
Farklı bir çözüm olarak ise adreslerini kaybettirip toplum içerisinde kaçak konumunda çalışarak yaşamlarını idame ettirmeye çalışıyorlar. Hiç suç işlemeyen insanların azılı bir suçlu gibi kaçarak yaşamaya çalışmasının 1. sebebi eve gelen icralardır. Oysa yapılan her ticarette borç veren kişi ticaretin doğası gereği risk almış olur. Her ne kadar kanunlar borçlulardan yana gözüksede işin psikolojik kısmı borçlu açısından öyle değildir. Eminim ki 6 ay hapiste yatacaksınız ve kart borcunuz tamamen silinecek deselerdi şuan cezaevlerinde yatacak yatak bulmak çok güç olurdu. Fakat bu borç asla silinmiyor katlanarak büyüyüp sizi hayat boyunca takipte olacak evinize defalarca haciz gelecek denilmesi ile yaşadıkları psikolojik travma, bu insanları çaresizlikten kötü yollara saplamalarını yahut intiharı düşünmelerini kolaylaştırıyor.
Bu insanları bu psikolojiden kurtarabilmek sosyal devletin görevidir. Kesinlikle borçların silinmesi bir yarar sağlamıyacaktır. Nitekim böyle bir şey olsa dahi akabinde yeni borçlular oluşacaktır ve pek birşey değişmiyecektir.
Borçluların psikolojisini bozan en büyük etken eve haciz korkusudur. Eve her an haciz gelebilme korkusu ile yaşayan aile, yuvasını güvensiz hisseder. Oysa hayvanlar bile yuvalarını içerisinde huzur ve güven buldukları için kurarlar. İnsanlar yuvalarını güvenli hissetmedikleri an psikolojilerini kaybetmeye başladıkları andır.
Cevap: Ruh sağlığımız da krizde
Kriz kriz dedik başımızın etini yedik...
Basındaki Kurban Bayramı manzaralarına bakınca hiç de kriz varmış gibi bir hava sezinlenmedi... Bir kurbanlık kaç para ! üstelik öyle koyun-keçi falan da değil, koca koca danaları kovalayıp durdu kasaplar...
Hani ya kriz vardı?
Anlaşılan o ki krizsiz krizlere girmişiz!..
Herkes krizsiz krizlerde iken , ben de kanlı manzaralar krizi ile sarsıldım durdum. Akıl tutulmasına girmemek mümkün değil... Sanırım çok da düşünmemek gerek, akıl krizi ekonomik krizden beter...
:alala