Nazım Hikmet memleket, memleket Nazım Hikmet
Nazım uzun bir aradan sonra galiba rüyasına, hayaline, memleketine kavuşuyor.
Bir sögüt gölgesi altında daha huzurlu yatacağına eminim.
Bu ayıbın yıllar sonra kaldırılmasına vesile olan her insana yürekten saygı ve teşekkürlerimle.
Memleketim, memleketim, memleketim,
ne kasketim kaldı senin ora işi
ne yollarını taşımış ayakkabım,
son mintanım da sırtımda paralandı çoktan,
şile bezindendi.
Sen şimdi yalnız saçımın akında,
en farktinda yüreğimin,
alnımın çizgilerindesin memleketim,
memleketim,
memleketim...
NAZIM HİKMET
Re: Nazım Hikmet memleket, memleket Nazım Hikmet
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması,topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Re: Nazım Hikmet memleket, memleket Nazım Hikmet
VATAN HAİNİ
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
"Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
NAZIM HİKMET
Re: Nazım Hikmet memleket, memleket Nazım Hikmet
“Biz, İstanbul’da, kendimiz için, bütün eski ve yeni Türkiye sınırlarını
kapsamak üzere geçici bir AMERİKAn güdümünü, katlanılabilir kötü durum olarak
görüyoruz. Serüven ve savaş zamanı artık geçmiştir.”
SİVAS KONGRESİ ÖNCESİ
“AMERİKA işleri pek iyi gitmektedir”
İttihatçı Cavit Bey’e yollamış olduğu mektuptan alıntı...
9 Ağustos 1919
“Ulusal bağımsızlık savaşımında, Türk ordusunu zafere ulaştırmış olan Mustafa
Kemal Paşa, adına bağlanmış olan prestij ve zaferi bir diktatörlük kurmak için
kullanmıştır. Üzülerek görüyorum ki, son birkaç yılda gerçekleşen çürüme ve
canavarlıklara bir gerekçe göstermek, mazeret bulmak için tarihsel olayları
saptırmaktadır.”
Times
2 Kasım 1927
“Eğer [Mustafa Kemal] saltanat ve hilafeti yeniden kurarsa –ki, gece-gündüz [hilafeti] şiddetle suçlamaktadır– bu onu gülünçleştirir. Onun kendisine bir çıkar sağlamayacak, böyle bir konumu isteyecek denli aptal olduğunu sanmam. Bütün bunların yanında, O’nun yeni bir hanedanlık kurması olanaksızdır. Çünkü evli değildir ve bir mirasçısı yoktur.”
...
“Vakit [Gazetesi] idarehanesinde, Paris’te bulunan Wilson’a hitaben bir muhtıra vücuda getirildi. Fakat bu muhtıra, AMERİKA’nın Türkiye’ye iktisaden yardım etmesi, belirli bir süre için uzmanlar, danışmanlar göndermesi, memlekette bir barış dönemi kurması, Türk milletine içerde reform yapmak ve yeni bir yönetim tarzı uygulama imkânını vermesi isteğini kapsayan bir projeden ibaret idi.”
Daily Telegraph
29.9.1928
“Diktatör [M. Kemal] kamuoyu önünde, belgelerde adı geçen kişilere
zulmetmeyeceğine ve onları öldürmeyeceğine söz vermelidir.”
The Times,
2 Ekim 1928
Bütün yukarıdaki alıntılar ADIVARlardandır...
Bu ittihatçı artığı "hizmetçi"ler Mustafa Kemal'e zehirlerini zikredememişlerdir...
Zikredemediği zehirlerini ödleri patlayarak terkettikleri ülkelerinden ve halkından uzakta, taaa sahiplerinin yanında ve yayın organlarında zikretmeye çalışmışlardır...
Bu zehir, yazık ki, olmayan itibarlarının İnönü ile iadesi ile TBMM'de, üniversite kürsülerinde zikredilirken bakın VATANHAİNİ, ANARŞİST, KOMUNİST, İSYANCI .. diye hapishaneye atılan Nazım, katılmayı çok istediği ancak izin verilmeyen Milli Mücadelede cephedeki Mustafa Kemal'i nasıl hayal etmiş:
SARIŞIN BİR KURDA BENZİYORDU
VE MAVİ GÖZLERİ ÇAKMAK ÇAKMAKTI...
YÜRÜDÜ UÇURUMUN KENARINA KADAR
EĞİLİP DURDU...
BIRAKSALAR
İNCE UZUN BACAKLARI ÜSTÜNDE YAYLANARAK
VE KARANLIKTA AKAN BİR YILDIZ GİBİ KAYARAK
KOCATEPE'DEN AFYON OVASINA ATLAYACAKTI…
Bizler, kimlerin ADAM kimlerin ise 'mahluk' olduğunu ayırt etmeyi unutturulamayacaklardanız...
Bizler Nazım'ı, bırakın vatan topraklarına, gönlüne kazımış Cumhuriyetin Çocuklarıyız!
Haydi sözü bir şiirini okuyan ve Nazım'a iltifat eden Mustafa Kemal'in sözleri ile bitirelim:
"ŞURASI KESİN Kİ, ŞİMDİYE KADAR KİMSE TÜRK DİLİNDE BU KADAR ETKİLEYİCİ BİR ŞEY YAZMAMIŞTIR."
...
VESSELAM!
Re: Nazım Hikmet memleket, memleket Nazım Hikmet
Bu duyguları paylaşan gerçekleri gören,at gözlüğü takmamış hepimiz Nazım Hikmet.Nazım Hikmet memleket,memleket Nazım Hikmet.....................
Re: Nazım Hikmet memleket, memleket Nazım Hikmet
Siyasi düşüncelerine katılın ya da karşı çıkın, ortaya koyacağınız hiçbir tepki onun şair gücünü gölgelemez. Memleket sevdalısı ve dava adamıydı.
Zekeriya Sertel’in ‘Hatırladıklarım’ kitabında (sayfa 166) Nazım’a atfen aktarılan bir anekdot onun kişiliğini anlatmaya yeter artar bile.
Atatürk, bir grup arkadaşıyla Dolmabahçe’de sofra kurmuş. Hazır bulunanlar bir ara Nazım’dan övgüyle söz edince şiir plakları getirilip çalınır. Nazım’ın şiirlerini ilk kez dinleyen Mustafa Kemal, arkadaşlarına ‘Bu şair sizlere benzemiyor’ der. Nazım’ı getirtip şiirlerini onun ağzından dinleme arzusuna kapılır.
Fakat vakit gece yarısını çoktan geçmiştir.
Telefonla Kadıköy Polis Merkezi’ne Nazım’ı bulup getirmeleri emri verilir. Gece geç vakit bir polis, Nazım’ın kapısını çalar. Nazım uykudan kalkıp kapıyı açar. Karşısında polisi görünce şaşırır. Bir an soğuk terler döker.
Polis nezaketle Mustafa Kemal’in kendisini Dolmabahçe Sarayı’nda beklediğini bildirir. Nazım o vakit kendisine gelir: ‘Oğlum. Paşaya benden selam söyle. Ben Deniz Kızı Eftelya değilim.’
O sıralarda Eftelya, Mustafa Kemal’in sofrasından eksik olmayan ünlü bir şarkıcıdır. Nazım, bu davetle Eftelya’ya benzetildiğini düşünmüştü.
Nazım’ın cevabı karşısında sofranın müdavimleri şoke oldu. Cevabı merakla beklenen Atatürk şöyle dedi: ‘Aferin çocuğa, işte şair dediğin böyle olmalı...’
Re: Nazım Hikmet memleket, memleket Nazım Hikmet
“Bakın cancağızlarım! Elbette aslı yoktur. İşin doğrusunu da Türkiye’deyken yakın dostlarıma bir kaç kez anlatmışımdır. Ama dünyanın her yerinde halklar efsane uydurmaya bayılırlar. Bir kez ‘tutunca da’ kimse kimseyi işin doğrusuna inandıramaz…
Şimdi, Mustafa Kemal dünyanın en nazik ve efendi adamlarından biriydi. İnsanları gece yataklarından kaldırıp, keyfi öyle istedi diye ayağına çağırtmak, onun yapacağı bir şey değildi.
Atatürk Dolmabahçe Sarayı’ndaymış da
‘Gidin şu deli oğlanı bulun, gelip şiir okusun bana’
demiş de, evime doluşan görevlileri
‘Ben Denizkızı Eftalya değilim…’
diye geri çevirmişim!
Neresini düzelteyim ben bu ‘hikaye’nin?
Atatürk’ün, ancak kendini bilmez sarhoşlara yakışan böyle bir davranışın içine girmesi bir yana, adamı kimse sarhoş görmemiştir!.. Bana da hiçbir zaman böyle bir davet gelmemiştir.
O OLMASAYDI TÜRKİYE OLMAZDI!
Bir davet gelmiş olsaydı ondan, geri çevirir miydim? Bir kere devletin başı adam. Hem de nasıl bir ‘baş’!..
‘Denizkızı Eftalya’ sözüne gelince, devrinin ünlü bir sanatçısı olmalı kadın. Böyle birini küçültücü ve incitici bir söz de bana yakışmaz zaten. İnandığım dava uğruna neler çektiğimi herkes bilir. Hapisliklerden yazdığım mektuplar da bir gün elbet çıkacaktır ortaya. Kimin hakkında ileri geri konuşmuşum? Nasırıma basanları yerdiğim doğrudur. Ama, yalnızca şiirlerimde. ‘arkalarından’ konuşmadım onların bile.
‘Allah aşkına’ unutun artık şu ‘Denizkızı Eftalya Hikayesi’ni, ‘bir gün’ de bu anlattıklarımı yazın, olmaz mı?”
NAZIM HİKMET
TANIDIĞIM NAZIM HİKMET, ORHAN KARAVELİ, DOĞAN KİTAP, 7. BASKI, ŞUBAT 2008
/////////
Bu sözlere yorum yapmaya ZUL duyarım!
Re: Nazım Hikmet memleket, memleket Nazım Hikmet
Aklınca birileri bu forumda Nazım Hikmet'e arka çıkıp, o yollada dünyaya gelmiş geçmişlerin üstünde bir lider, Atatürk'üme de inceden dokunduruyor.
Bu gibilerin ne Nazım'ın ne de Atatürk'ün adını ağızlarına alması farz değil.
Duyurulur
Re: Nazım Hikmet memleket, memleket Nazım Hikmet
Alıntı:
hukuk ve adalet rumuzlu üyeden alıntı
Aklınca birileri bu forumda Nazım Hikmet'e arka çıkıp, o yollada dünyaya gelmiş geçmişlerin üstünde bir lider, Atatürk'üme de inceden dokunduruyor.
Gerçek olmadığını burada yazılanlardan öğrendiğim bu hikayede ne Nazım Hikmet'i ne de Atatürk'ü küçük düşürücü bir unsur bulunmadığına inanıyorum.
Tam tersine yakın çevresindeki "kraldan çok kralcı"nın inancının aksine astığı astık, kestiği kestik bir diktatör olmadığını, sanata ve sanatçıya değer verdiğini gösteren bir hikayedir.
Yazan kişinin (Zekeriya Sertel) "Mavi Gözlü Dev (1968)", "Hatırladıklarım (1968)" ve "Nazım Hikmet'in Son Yılları (1978)" adlı eserleri olunca Nazım Hikmet'in yaşamının en yakın tanıklarından olduğunu düşünmüştüm.
http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=351
Ayrıca Sertel'in eşi ve kızıyla yazdığı "Sertel'lerin Anılarında Nazım Hikmet ve Babıali" (1993) kitabında kızı Yıldız Sertel şöyle der:
"Annem Sabiha Sertel, babam Zekeriya Sertel ve ben ömrümüzün önemli ve uzun yıllarını Nazım Hikmet'le geçirdik. (...) Nazım Hikmet hakkında pek çok orijinal, bilinmeyen bilgiler verdiğimizi, onu gençliğinden ölümüne kadar, bütün yönleriyle ele alıp tam bir portresini çizdiğimizi sanıyorum."
Re: Nazım Hikmet memleket, memleket Nazım Hikmet
Ben kimin ne amaçla ne yazıp kime ne sinyal gönderdiğinin farkındayım. Bu farkındalıkla hangi amaçla ne yazıldığına dikkat çektim.
Üzerine alınanlar haklılığımı kanıtladı. Kitapta yazılanı okumakla anlamak farklı şeyler. Bakmakla görmek gibi.
Namık Kemal ile ilgili bir hikaye geldi aklıma.
Padişah Namık Kemal'i öldürtmeye karar vermiş. Bir türlü bulunmuyor, yurt dışında mı, içinde mi bilinmiyor. Sonra padişahın kızı bir öneride bulunmuş babasına ve duvarlara bazı yazılar yazılmış ve sonra Namık Kemal'in ona cevabıyla yurt içinde olduğu anlaşılmış ya, onun gibi birşey oldu bu forumda.