Hiçkimse hukukçular kadar hukuka zarar veremez. Hukukçular, (Hakim-Savcı-Avukat) gibi meslek mensuplarının karar verme ve savunma aşamalarında üstlendikleri görevleri yerine getirirlerken kişisel görüş ve düşüncelerinin üstünden olayları göremezlerse yani kişiselliklerini aşamazlarsa hakkını arayanların hukuka olan güven duyguları zayıflar ve hatta ortadan kalkar.
Gerek toplumu ve gerekse bireyi ilgilendiren konularda karar verme veya savunma yapma gibi görevler üstlenmiş kimi görevlilerin kişisel yaklaşımlarını aşamayıp hukuku bu kişisel yaklaşımlarına kurban ettiklerini bu ülkede gözlemleyen yoktur sanırım.
Kararı veren yargıçın veya savunmayı yapan müdafilerin bireysel veya grup çıkarlarına ters düşse de sağlıklı bir empati yaparak daima doğrunun yanında yer almalarında en başta kendileri açısından büyük yararlar vardır. Zira hukuk, gün gelir kendilerine de lazım olur.
Kısa vadeli çıkarları uğruna hukuk kurumunu yıpratmaya ve toplumun ona olan güven duygusunu yok etmeye kimin hakkı olabilir.
Yakın tarihimizde özellikle siyasal alanda bunların örneklerini fazlasıyla görmekten dolayı böyle bir ülkenin vatandaşı olmaktan utanç duyar hale geldik. Geçmişte olanları yok saymıyorum. Elbetteki onlar da milletimizin hafızalarında çok kötü bir izlenim olarak yer almıştır.
Ama 21.YY. Türkiyesine bunları yakıştırmak son derece güç. Ülkemizdeki üretim-bölüşüm gibi temel ekonomik konuları kapsayan bu hukuk katliamlarının ne zaman son bulacağını bir yurttaş olarak büyük bir heyecanla merak ediyor ve özlüyorum.