Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz
Sayın Çiçek,
Öncelikle yazımı okumaya değer bulup yanıtladığınız için samimi olarak teşekkürlerimi sunarım.
Sanırım benim eksik anlatımımdan kaynaklı olsa gerek, bazı konular hala bende anlaşılır olmaktan uzak duruyor. Şöyleki;
- Hukuk bir bilimdir; doğru, adil ve kişi haklarını gözetir nitelikte olmalıdır. Yani mantık ile düşündüğünüzde hangi kanunun neden öyle yazıldığını ya da anlaşmazlık durumunda herhangi kararın ne için, nasıl verilebildiğinin doğru bir mantık ile açıklamak durumunun oluşması gerektiği düşüncesi içindeyim.
Boşanma konusunda değişik sitelerde bulunan yazılar ve bu konudaki bazı kanunları okumuş bulunmaktayım. Haddinize sığınarak bu konuda bazı görüşlerimi aktarmak istiyorum.
Boşanma için gerekli esas; evlilik birliğinin temelden sarsılmış olması durumudur. Dahası, evlilik birliğinin devamı, ancak evebeynlerin, çocukların ve de toplumun bir yararı sözkonusu olduğunda verilebilmektedir. Ancak; eşlerden birisinin az da olsa kusurlu olması ve bunu da kanıtlanması durumunda boşanmaya karar verilebilmektedir.
Yargıtay emsal kararlarından bir alıntı yapmak istiyorum, ".....Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır.(TMK.md.166/2)"
Başka bir emsal kararı ise "Toplanan delillerden davalının cinsel ilişkiden kaçındığı, davacının ise bir başka kadınla ilişkiye girdiği ve eşlerin 2001 senesinin Temmuz ayından beri ayrı yaşadıkları anlaşılmaktadır. Tarafların davranışları sonucu evlilik birliği temelinden sarsılmıştır. Kadın kocasına nazaran daha az kusurlu ise de bu evliliğin korunmasında hukuki yarar kalmamıştır. Davalının boşanmaya karşı çıkması da iyi niyetli bir davranış olarak yorumlanamaz. (743 sayılı MK.m.134/2) Mahkemece boşanmaya karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde isteğin reddedilmesi usul ve yasaya aykırıdır."
2. emsal kararı benim durumumla aynen örtüşmekte. Şöyleki; evi terkettikten sonra, iyiniyet çabası içinde eşimle 2 farklı psikoloğa gittim. Eşimin yanında psikolog ile konuşmamda, eşimle cinsel sorunlar bulunduğu, başka kadınlarla ilişkim olduğunu söyledim. Eşimin rahatsızlık duyması karşısında, psikolog duruma müdahale ederek, yapmış olduğumun çok normal bir davranış olduğunu söyledi.
Benimle ilgili olan kısım ise evliliğimiz süresi içinde aşağıda ana hatları ile verilen olaylardır.
a) Ciddi bir rahatsızlık geçirip evde 4 ay gibi bir sürede raporlu olmam ve bakım gerektiren bir durumum sözonusu olmasına karşın, eşimin beni bu halde evde tek bırakıp tatile çıkması /İSPATLAYABİLİRİM)
b) Ailemle konuşmuyor olması ve bu durumun tarafımdan sıkıntı yaratması (İSPATLAYABİLİRİM)
c) Cinsel uyumsuzluk olması (eşimden kaynaklı) (İSPATI YOK)
d) Sürekli tartışır durumda olmamız, kavgasız günümüzün olmaması
gibi (ŞAHİTLER VAR ANCAK MAHKEMEYE ÇIKMAK İSTEMEDİLER)
Soru 1:Bu yazılanların bir kısmı ispatlanırsa, eşimin az da olsa (?) kusurlu olduğu durumu ortaya çıkar mı?
Mahkemede yapılan ilk duruşmada boşanma kararı verilmiştir. Gerekçeli karar aynen şöyledir;
"Davacı vekilin mahkememize vermiş olduğu ....... tarihli dilekçesinde davalı(eşim) ile müvekkililin 199X yılında evlendiklerini, bu evliliklerinden müşterek çocuklarının bulunmadığını, evlilik birliğini temelden sarsacak biçimde geçimsizliklerinin bulunduğunu belirterek davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı da davacı eşi ile aralarında geçimsizlik bulunduğunu, kendisinin de eşinden boşanmak istediğini beyan etmiştir.
Mahkemece M.K. nun 166/1 maddesi uyarınca tarafların boşanmalarına karar veriilmiştir."
Karar eşim tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtayca kararın bozulması üzerine, boşanmamıza karar veren mahkemenin hakimi ile yüzyüze görüşmemde bana, bu karara çok şaşırdığını, yargıtay tarafından da boşanmanın onanacağından çok emin olduğunu söyledi.
Yargıtay tarafından gönderilen konu dosyanın görüşülen 2. duruşmada
"....
Her ne kadar taraflar boşanmayı kabul etmiş iseler de T.M.K. nun 166/1-2 maddesi uyarınca boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayat sürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelden sarsıldığının sabit olması gerekmektedir.
M.K. nun 184/3 maddesine göre; tarafların boşanma konusundaki ikrarı hakimi bağlamayacaktır.
M.K. nun 184/1 maddesine göre; Hakim, boşanma davasının dayandığı olguların varlığına kanaat getirmedikçe bunlar ispatlanmış sayılmayacaktır.
KARAR: Yukarıda belirtilen nedenlerle;
1- Davanın REDDİNE,
........"
şeklinde karar çıkmıştır.
1.duruşmada BOŞANMAMIZ yönünde; Yargıtayca bozulması üzerine yapılan 2. duruşmada ise EVLİLİĞE DEVAM yönünde karar çıkmıştır. Her iki kararın verildiği süreler içinde bizim evliliğimizin topluma ya da bizlere yarar sağlayacağı konusunda herhangi bir gelişme olmamasına ilave olarak ben eşimle aynı evi paylaşmak şöyle dursun telefonla bile görüşmem olmamıştır.
Bu noktada 2. sorum şudur: Medeni Hukuk 166 ve 184. maddeler bir hakim tarafından bilindiğine göre, boşanma ile sonuçlanan ilk duruşmada bu maddeler geçersiz iken 2. duruşmada geçerli mi olmuştur?
Soru3: Eşim tarafından da her iki duruşmada da boşanma kabul edildiğine göre; ayrıca müşterek çocuğumuz olmaması ve eşimin yüksek maaşlı bir işte çalışır olması sonuçları ortada iken bizleri yasal anlamda evli gözükmemizi sağlayacak bu kararın kime nasıl bir yararı vardır.?
Soru4: Kararın kesinleşmesinden itibaren aynı konuda başka dava açamayacağıma göre, evliliğin devamı yönünde verilen bu karar benim bir anlamda 3 yıl süresince GELECEĞİME İPOTEK KOYMA anlamında olmuyor mu?. Yargıtay ya da mahkeme benim 3 yıl daha çmrüm olacağı konusunda bir garanti verebilir mi?
Çok uzun olduğunun farkındayım. Okuması çok sıkıcı da gelebilir. Ancak çok doluyum.
Şimdiden teşekkür ederim.