Cevap: Dil ve Tarih Üzerine
Dil severlerin ve Ulusumuzun 26 Eylül Dil Bayramını Atatürk'ü içtenlikle anarak yürekten kutluyoruz.
Günün anlam ve önemini belirten, Derneğimiz önceki saygın Genel Başkanı Yekta Güngör ÖZDEN'in makalesini aşağıda yayınlıyoruz. Atatürkçü Düşünce Derneği
DİL BAYRAMI
Bayramlar birer kutlama şölenidir. Değerbilirliğin, toplumsal dayanışmanın, saygıyla anmanın ve kıvançla mutluluk bileşkesinde gönenç duymanın simgesi sayılan günlerdir. Anma, önemini benimsetme, değerini vurgulama ve yaşatma bağlamında kişisel ve toplumsal yaklaşımların etkinliklerle güç kazandığı zaman bölümleridir. Ama son yıllarda, bayramları önceleri olduğu gibi coşkuyla, devingenlikle, geleceğe yönelik umutlar la doyasıya kutladığınızı savunamayız. Siyasal çalkantıların neden olduğu kırgınlıklar, bozulmalar ve kötülükler bizi bir birimizden soğutacak düzeye geldiği gibi yönetimlerin ulusal ilkeler konusundaki aymazlıkları bayramların rengini soldurdu.
Atatürk ve ilkelerine karşı siyasal kesimin duyarsızlığı bizi daha ne tür kötülüklerle karşılaştıracak, kestirmek güç değilse kolay da değil. Ama kimsenin yadsıyamayacağı (nankörler ve döneklerle hainler dışında) bir gerçek var ki 30 Ağustos 1922 Başkomutan Meydan Savaşı zaferi kazanılmasaydı ne ulusal ne de dinsel bayramları yaşamamız, kutlamamız olanağını bulabilirdik. Bu nedenle, ben tüm bayramlarda laik cumhuriyetimizle taçlanan Ulusal Kurtuluş Savaşı' mızın kaynak ve dayanak olması özelliğini içselleştirmiş biri olarak duygularımı açıklarım. Dil güzelliktir, terbiyedir, özen gösteririm.
Yarın kutlayacağımız Dil Bayramı, Atatürk'ün kurdurduğu Türk Dili Tetkik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu) 'nun Dolmabahçe Sarayı'nda 26 Eylül 1932' de Atatürk'ün de izlediği ilk kurultayının yapıldığı günün yıldönümüdür. Bağımsızlık ve çağdaşlaşma yolunda dilin büyük önemini kavrayan, devrimci atılımlar için önceliğini bilen insanların hukuksal bir kurumlaşmayla güçlerini birleştirdikleri günü unutmak olanaksızdır. Büyük Atatürk'ümüzün 5.9.1938 pazartesi günü düzenleyip, 6.9.1938 günü İstanbul- Beyoğlu 6.Noterliği' nin 7061 no.lu tutanağa bağladığı vasiyetnamesinin son (6.) maddesinde " Her sene nemadan mütebaki mikdar yarı yarıya, Türk Tarih ve Dil Kurumlarına tahsis edilecektir. K. Atatürk" diye düzenleyip imzaladığı bağışıyla yaşayan kurumlar 12 Eylül 1980 sonrasında sahipleri olan üyelerinin ellerinden alınarak devlet kurumuna dönüştürüldü.
Demokrasi sözcüğüyle halkı kandırıp Anayasa değişikliğine kalkışan siyasetçiler bu kurumlara ilişkin vasiyetin çiğnenmesini, hukukun dışlanmasını içlerine sindirip gericilerin suçlamalarına ve kışkırtmalarına destek verdiler. Anayasa değişikliği bile gerektirmeyen yasal düzenlemelerle kurumları gerçek sahiplerine vermekten kaçındılar. Olanaklarını kullanarak ve kendi amaçlarına uygun çalışmalarını yandaş kadrolarla sürdürerek siyasal çıkar sağlamayı yeğlediler. Yarın, bu olumsuz tutumların burukluğuyla Dil Bayramı' nı Atatürkçü dilcilerin kurup yönettiğini Dil Derneği öncülüğünde kutlayacağız. Türk Dil Kurumu kapatılmadan önce üyesi ve hukuk danışmanı idim. Dil Derneği' nde genel kurul başkanlığıyla onur kurulu üyeliği yaptım ve ilki 1987' de, ikincisi 2009' da olmak üzere iki kez de " Onur Ödülü " ne yaraşır görüldüm. Prof. Dr.Cevat Geray, Prof. Dr. Şerafettin Turan, Prof. Dr. Olcay Önertoy' dan sonra şimdiki Baş kan Sevgi Özel ile çalışma arkadaşlarını yürekten kutluyorum. Gereken çalışmaları özveriyle sürdürüyorlar.
Atatürkçü düşünce aydınlığında dil devrimini ödün vermeden sürdürüyor, etkin çabalarını birbirine ekliyor, dil kirliliğini duygu ve düşünce kirliliği olarak yaşamamak için gereken uyarılırı yapıyorlar. Bölücülerin anadil sömürüsüyle, yabancıların ekonomik ve siyasal dayatmalarının sonucu olan yabancı sözcüklerin kullanılmasına karşı çıkarak ulusal varlığı mızı korumak zorundayız. Unutmayalım ki dil bağımsızlıktır, öz gürlüktür, kişiliktir. Dil onurdur, Dilseverlerin ve ulusumuzun Dil Bayramı' nı ATATÜRK'Ü içtenlikle anarak yürekten kutluyorum.
Atatürk'ün Ankara'sının, Atatürk'ün Samsun' unun, Amasya'sının, Erzurum' unun ve Sivas' ının arandığı günümüzde dil devriminin sürmesi ona olan bağlılığın ve onun yaktığı ateşin asla sönmeyeceğinin anlamlı bir belirtisidir ve kanıtıdır.
Serdar Ant/
LÂNET OLSUN!
Bugün 26 Eylül…
Dil Bayramı…
Ama bu yazı ne Dil Bayramı ne de Dil Devrimi üzerine… Bugüne kadar bu konularda çok yazı yazıldı, çok şeyler söylendi. Herkesin bildiklerini şimdi yinelemenin bir anlamı olmasa gerek…
78. Dil Bayramı’nda gazetede okuduğum bir ilanı paylaşmak istiyorum sadece. Milliyet gazetesinin Ege Eki’nin 25 Eylül 2010 tarihli sayısının 2. Sayfasında yer alan bir anaokulu ilanı aynen şöyle:
....... ANAOKULU
(2-6 yaş arası)
EK DERSLER
*Seramik * Fransızca * Jimnastik *İngilizce
*Bale * Drama * Müzik * Satranç * Halk Oyunları
Kayıtlarımız devamlıdır.
Dikkat! Bu bir ANAOKULU ilanıdır. Okul öncesi eğitim veren bu anaokuluna sadece 2-6 yaş grubundaki çocuklar kabul edilmektedir. Dahası, anaokulumuz Milli Eğitim Bakanlığı onaylıdır!
Ne var ki bırakın okuyup yazmayı, daha kendi anadilini konuşmayı bile bilmeyen bu 2-6 yaş grubu çocuklarına, bu anaokulunda ayda 8 saat İngilizce dersi veriliyor. Tabii isteyen İngilizce yerine Fransızca dersi de aldırabiliyor yavrusuna…
Bilmem ki bu uygulama karşısında ne demeli? Daha kendi anadilini konuşmayı bile öğrenmeden, el kadar bebelere başka bir yabancı dil öğretmeye kalkmak adı konulmamış misyonerliktir! Yabancı bir kültürün misyonerliği…
Böyle anaokulları da ilköğretim okulları da bugün Türkiye’nin dört bir yanında, ama özellikle üç büyük şehirde hızla yayılmaktadır.
Bu uygulamalar ortada dururken, göstermelik törenlerle Dil Bayramı’nı sözde kutlayan resmi otoritelere de kendi anadilinden utanacak kadar bir aşağılık duygusunun esiri olup yavrularını kılık değiştirmiş bir misyonerliğin eğitimine terk eden velilere de lânet olsun…
İçiniz rahat ediyorsa hepinizin Dil Bayramı da kutlu olsun!
26.9.2010
www.bellek2009.blogspot.com
“Ya istiklal ya ölüm… İşte halâs-ı hakiki isteyenlerin parolası bu olacaktır.”
Mustafa Kemal ATATÜRK
kaynak:http://www.turkcelil.com/2010/09/26/...lanet-olsun-2/