-
Tanrı'nın Göktaşları
Tanrı nın göktaşları
Önceki gece, kutsal katında sıkkındı Tanrı...
Dev aynasının karşısında oturmuş elindeki taşlarla oynuyordu.
Yine böyle sıkıntılı bir anında yarattığı insanoğlu, başlıbaşına sıkıntı vesilesi haline gelmişti.
Kulları aşağıda yoksul, yalnız ve mutsuzdu.
Acı çekiyor, kan döküyor, eziyor, öldürüyorlardı. Sevgiden ziyade nefret kusuyor, sevaba değil günaha sarılıyorlardı.
Şeytan, zulmün bayrağını dikmişti yerküreye...
Bıktım diye mırıldandı Kainatın Efendisi, ...yoruldum asırlardır aynı filmi görmekten! Bilseniz kaç nesilde böyle kaç savaş, kaç yangın izledim ben .
Kederle avucunda çevirdiği taşları, yerküreye doğru attı.
Taşlar, karanlıkta alevli ışıklar saçarak süzüldü aşağı...
* * *
Aşağıda umutla pencerelere üşüştü biçare Ademoğulları...
Kainatın ışıkla dansı başlamıştı.
Bu ışıltılı yıldız yağmuru na türlü çeşit manalar vehmettiler.
Toprağa yan yana uzanıp gözlerini gökyüzüne diktiler ve kayan her yıldız için ayrı dilek tuttular:
Sevdiğime kavuşayım dedi biri, Yoksulluktan kurtulayım diye yalvardı öteki...
Gökyüzünün taş yağmuru nu, yeryüzü dilek yağmuru ile yanıtladı sanki:
Acı çekmeyeyim , Yalnız kalmayayım , Mutsuz olmayayım .
* * *
Acı acı güldü Tanrı yukarıda...
Ah kullarım dedi, Buradan ne kadar da zavallı görünüyorsunuz.
Göktaşları, gözyaşlarını dindirir mi sanıyorsunuz.
Bu mu onca asırda yaratabildiğiniz uygarlık?
Yağanın taş olduğunu biliyor, ama hala o taşlardan medet umuyorsunuz. Derdinizin devasını onlarda arıyorsunuz.
Oysa attığım taşlardan duvarlar ören sizsiniz. Birbirinin önüne setler çeken siz...
Alçakgönüllülük istedim sizlerden gönülsüz davrandınız, geriye kala kala sadece alçaklık kaldı .
Ah zavallı ümmetim diye dertlendi Tanrı,
Yıldızlara baktığınız kadar, birbirlerinize baksanız çok daha mutlu olacaksınız.
Benimle konuştuğunuz kadar birbirlerinizle konuşsanız, hiç de böyle yalnız kalmayacaksınız.
Gökyüzünde arayıp durduğunuz çareyi kendinizde, birbirinizde bulacaksınız .
* * *
Sonra efkarla dev aynasına çevirdi yüzünü... Yalnızlığını savmak için onunla dertleşmeye başladı:
Onca kalabalıkta kendilerini yalnız sanıyorlar. Asıl ebedi yalnızlığa mahkum olan benim, bilmiyorlar diye iç geçirdi.
Aynada kendini süzdü uzun uzadıya...
Sonra aşağıya baktı.
Yeryüzünde çaresiz gözbebeklerinden uçsuz bucaksız bir samanyolu vardı.
Milyonlarca çift göz, yalnızlığından kurtulmak için umutla kendisine çevrilmiş bakıyordu.
Aniden aynasını çevirip dünyaya tuttu.
Milyonlarca ışıltılı gözbebeği yansıdı göğün yüzünden...
İnsanlar, gökkubbenin aynasında kendi gözbebeklerinin ışığını görüp, takımyıldızı sandılar.
Tanrım, bu ne mucizevi güzellik, keşke biz de yıldızların gibi ışıldayabilsek diyerek hayran hayran dilek tutup duaya daldılar.
Bulutlandı Tanrı nın yüzü...
Tuvalindeki resme kızan bir ressam gibi çevirdi aynasını geri...
Söndü gökkubbenin ışıkları...
Sabah oldu.
Can Dündar
cok begendigim bir yazi sizde begenirsiniz insallah
-
-
Yazı duygusallığı ve insanlığın durumunu anlatması bakımından çok güzel de "Tanrı" betimlemesi beni rahatsız etti. "Onca kalabalıkta kendilerini yalnız sanıyorlar. Asıl ebedi yalnızlığa mahkum olan benim, bilmiyorlar" gibi ifadeler Allah'ın isim ve sıfatları ile çelişkili değil mi? Yine de etkileyici bir yazı.
-
Avmine cok Tesekürler yorumun icin ; elbette tabiki böyle bir Tanri betimlemesi düsünülmesi yanlis bu bizleri asar tövbe haddimiz degil böyle bir yorum yapilmasi sadece bir görüs bence cünkü insan icinden bazen neler düsünür kendimizce günaha gireriz , bu yazida Can Dündar in kendince düsüncelerini aktardigi bir yazi bence.
Fakat su bir gercekki Asirlardir Dünya kuruldu kurulali nice kavimler ,uygarliklar yok olup gitmisler birden arastirirsak ,söyle gözlemliyorumda hicbirsey iyiye gitmiyor kötüye gidiyor bence genel olarak düsünürsek bir zaman gelecekki Dünyada siliniverecek birden bu yaziyi okudugumda cok etkilendim elbette bende senin fikrindeyim yani tersine degil Tesekürler .