Re: Boşanma ve eşya davası
Alıntı:
elifnazz2 rumuzlu üyeden alıntı
Benim birkaç sorum olacak yardımcı olabilirseniz sevinirim.Özet olarak 1,5 senelik evliyim fakat eşimle 9 aydır ayrıyız ve 6 aylık bir kızım var boşanma davası açmayı düşünüyorumevliliğimizde şiddet aşağılama ve hakaret vardı bu arada bana terk ihtarıda yolladı ama korktuğum için eve dönmedim sorularıma gelince
1.Evlendikten 2 ay sonra bütün takılarımı satarak ve kendi parasıyla birleştirerek bir ev aldık bu ev de bir hakkım varmı?
2.takılarımı geri alabilirmiyim ve çeyiz olarak evin çoğu eşyasını ben aldım bunlar için dava mı açmam gerekir?
3.kızımı bugüne kadar 1 kez gördü velayet talep edebilirmi ve 4 yaşına gelsin alacağım elinden diye konuşuyor sizce alabilirmi
4.Tazminat talep edebilirmiyim
Şimdiden teşekkürler
CEVAP
1: 2002 Yılından sonra alınmış ise yarısı sizindir
2: Düğün kaseti sizdemi eğer sizde ise mahkemeye sunun, takılar kadına aittir
3: Velayeti genelde hakimler çocukların yaşı itibari ile anne bakımına muhtaç olduğu için anneye veriyor, aksi bir durum yoksa, yani maddi olarak veya annenin yüz kızartıcı suçu varsa, annelik görevlerini yerine getirmeyecek kusurları varsa ve benzeri şeyler dışında anneye verilir içiniz rahat olsun arkadaşım.
4: tazminat talep edebilirsiniz tabiki, maddi manevi, ama az kusurlu olan taraf buna hak sahibi olur, maddi olarak kaybınız varsa alırsınız tabi delil ve belgeleriniz ile magdur durumda nasıl kaldığınızı kanıtlamanız lazım, manevi olarakda aynı şekilde
Re: Boşanma ve eşya davası
Alıntı:
garip8688 rumuzlu üyeden alıntı
1: 2002 Yılından sonra alınmış ise yarısı sizindir
2002 yılından sonra "edinilmiş" mallar ortaktır. Kişisel mallar paylaşıma tabi değildir. Evin alınmasında kullanılan paranın hangi kaynaklardan ne oranda geldiği hesaplanır. Kaynağa göre paylaşım yapılır.
Mesela 2002 yılından sonra eşinize miras kalan, bağışlanan veya piyangodan çıkan parayla alınan evde hiç hakkınız olmaz. Kazandığı, kira, faiz vs. gibi gelirlerinden biriktirdiği parayla alınan kısmın yarısı sizindir.
Re: Boşanma ve eşya davası
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
2002 yılından sonra "edinilmiş" mallar ortaktır. Kişisel mallar paylaşıma tabi değildir. Evin alınmasında kullanılan paranın hangi kaynaklardan ne oranda geldiği hesaplanır. Kaynağa göre paylaşım yapılır.
Mesela 2002 yılından sonra eşinize miras kalan, bağışlanan veya piyangodan çıkan parayla alınan evde hiç hakkınız olmaz. Kazandığı, kira, faiz vs. gibi gelirlerinden biriktirdiği parayla alınan kısmın yarısı sizindir.
teşekkürler cevabınız için faiz geliriyle ve benim takılarımla alınmıştı bu arada evi başka birinin üzerine geçirdiyse bir hakkım olurmu ?
Re: Boşanma ve eşya davası
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
2002 yılından sonra "edinilmiş" mallar ortaktır. Kişisel mallar paylaşıma tabi değildir. Evin alınmasında kullanılan paranın hangi kaynaklardan ne oranda geldiği hesaplanır. Kaynağa göre paylaşım yapılır.
Mesela 2002 yılından sonra eşinize miras kalan, bağışlanan veya piyangodan çıkan parayla alınan evde hiç hakkınız olmaz. Kazandığı, kira, faiz vs. gibi gelirlerinden biriktirdiği parayla alınan kısmın yarısı sizindir.
Bende aynısını dedim 2002 yılından sonra alınan malların yarısı sizindir diye :)
Re: Boşanma ve eşya davası
Alıntı:
garip8688 rumuzlu üyeden alıntı
Bende aynısını dedim 2002 yılından sonra alınan malların yarısı sizindir diye :)
Aynısı değil. Birisine miras olarak para kalsa ve o parayla 2002 yılından sonra evlilik içinde bir ev alsa, o ev kişisel maldır. Paylaşıma tabi değildir.
3 şart birden sağlanacak:
1. 2002 yılından sonra alınacak.
2. Evliyken alınacak.
3. Kişisel mal sayılan malların satılması sonucunda elde edilen malla alınmayacak.
Ayrıca yarısı yani yarı hissesi değil, yarı bedeli verilir.
Re: Boşanma ve eşya davası
Alıntı:
sdt23 rumuzlu üyeden alıntı
Aynısı değil. Birisine miras olarak para kalsa ve o parayla 2002 yılından sonra evlilik içinde bir ev alsa, o ev kişisel maldır. Paylaşıma tabi değildir.
3 şart birden sağlanacak:
1. 2002 yılından sonra alınacak.
2. Evliyken alınacak.
3. Kişisel mal sayılan malların satılması sonucunda elde edilen malla alınmayacak.
Ayrıca yarısı yani yarı hissesi değil, yarı bedeli verilir.
benim durumuma göre nasıl olacak bide hisse yada bedel ne fark edecek
Re: Boşanma ve eşya davası
Özellikle bayanlar için belirtiyorum! Hayatınızı birleştirdiğiniz eş olarak seçtiğiniz ve ileride anlaşamayıp ayrılmak zorunda kaldığınız,(suçu yoksa/kusursuzsa) erkekten nafaka/tazminat almak için mecbur kaldığınızı düşünmeyin. Hiç bir erkek/bayan ileride ayrılmak için evlilik yapmaz > Hayatın gidişatıdır ve bu şekilde yapılan nikahın tek suçlusu erkek değildir.
Ayrıca az bilinen bir uygulama daha vardır. Medeni Kanun’un 364. maddesine göre “Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan annesine, babasına, çocuklarına ve kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.” Zor durumda olan, boşanma nedeniyle ailesinin sırt çevirdiği bir kadın, bu maddeyi kullanarak aile veya kardeşlerinden nafaka talep edebilir.
Velayet
Çocuğun velayeti TMK’ya göre ana-baba ayrımı yapılmaksızın her iki tarafa aittir. Evlilik dışı doğan çocukların velayeti annenindir.
163’üncü madde kaldırılmıştır.
Taraflardan birinin ölümü halinde, velayeti sağ kalan taraf tek başına kullanma hakkına sahiptir.
Boşanma durumunda hâkim, hangi tarafın çocuğa daha iyi bakabileceğine inanıyorsa velayeti o tarafa verir. Bu konuda erkeğin ya da kadının her hangi bir üstünlüğü yoktur. Çocuğun kendisine verilmediği taraf mali gücüne göre çocuğun bakım ve beslenme giderlerine katılmak zorundadır (iştirak nafakası ödeyerek). Velayet hakkına sahip olmayan tarafla çocuğun bireysel ilişkisinin nasıl olacağına da, tarafların anlaşmaları ya da anlaşamamaları hallerine göre—ancak her durumda çocuğun menfaatlerini gözeterek—hâkim karar verir (madde 182).
Ayrıca “küçük düşürücü suçlar veya haysiyetsiz yaşam sürme”ye dayalı boşanma davalarında, yargıç kusurlu olduğu kabul edilen tarafa çocuğun velayetini veremez.
Ana veya babanın yeniden evlenmesi halinde (madde 349). İstisnaları uygulanır.
BOŞANMA / AYRILIK KARARI / AYRI YAŞAMA
Boşanma: Medeni Kanuna göre kadın ve erkek için boşanma nedenleri farklılık göstermez, her iki taraf için de aynıdır. Boşanma nedenlerini şöyle sıralayabiliriz:
a) Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir (madde 161). Zina eylemi (sadakatsizlik) nedeniyle geçimsizliğe dayanarak boşanma davası açmak mümkündür. Dava açma hakkı olan eşin, zina olayını öğrendiği günden başlayarak altı ay içinde, ve zinanın yapıldığı tarihten itibaren her durumda dava açmaya hakkı vardır. Beş sene geçince dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur.
Erkeğin zinasını düzenleyen 441. madde, Anayasa’nın 10. maddesine yani “kanun önünde eşitlik” ilkesine aykırı bulunarak 27.12.1997’de iptal edildi. Kadının zinasını düzenleyen TCK 440. madde de 23.06.1998 itibariyle iptal edildi. Böylece, zina ceza gerektiren bir suç olmaktan çıkarıldı. Artık zina sadece Medeni Kanuna göre boşanma sebepleri arasında yer alan bir fiil.
b) Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir (madde 162).
Boşanma nedenini öğrendiği tarihten itibaren altı ay ve her durumda, boşanmaya yol açan olayın meydana geldiği günden itibaren beş sene içinde dava açmayan eşin dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur.
Cana kastın anlamı açıktır: Bir kimse için yaşamsal tehlike doğuracak nitelikteki eylemler diyebiliriz. Pek kötü davranma kavramı içine ise bir çok olay ve eylem girebilir. Örneğin, dövmek, eziyet etmek, ağır hakaretlerde bulunmak gibi. Onur kırıcı davranışın yorumu asıl olarak yargıca bırakılmıştır. Örneğin, kocanın/kadının çalıştığı işyerine veya katıldığı kurs yerine gelip ona hakaret etmesi onur kırıcı bir davranış olarak kabul edilir.
c) Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir (madde 163).
“Küçük düşürücü” suçlar, yüz kızartıcı olan ve olmayan suçları kapsayan geniş bir kavramdır. Bu eylemler belirli bir sınırlamaya tabi değildir ancak;
örneklersek; hırsızlık, dolandırıcılık, ırza geçmek, fuhuşa zorlamak, adam öldürmek bu tür suçlar arasında sayılabilir. Bu ve benzeri birçok durumda boşanma davası açmak mümkündür.
“Haysiyetsiz bir yaşam süren,” örneğin sarhoş gezip olay çıkaran, ya da “küçük düşürücü suçlar” işleyen, örneğin hırsızlık yapan bir bayana karşı açılan davada, boşanma kararının verilmesi için durumun diğer eş için birlikte yaşamayı çekilmez hale getirmiş olması gerekmektedir.
Bu gerekçelerle her zaman boşanma davası açılabilir. Bir zaman sınırlaması yoktur.
d) Eşlerden biri, evlenmenin kendisine yüklediği görevleri yerine getirmemek için eşini terk ettiği veya haklı bir neden olmaksızın evine dönmediği takdirde, ayrılık en az altı ay sürmüş (dört ay ayrı yaşama, iki ay da ihtardan sonra eve dönmeyi bekleme süresidir) ve devam etmekte ise, terk edilen eş boşanma davası açabilir. Diğerini evi terketmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın eve dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır (madde 164).
Davaya hakkı olanın isteği üzerine hakim, diğer tarafa, iki ay içinde eve dönmesini ihtar eder. İhtar, gerektiğinde ilanen (gazete ilanıyla olduğu gibi) yapılır. Ancak, ayrı yaşama süresi dört ayı doldurmadıkça ihtar kararı verilmesi istenemeyeceği gibi, ihtar kararının karşı tarafa ulaşmasından itibaren iki ay geçmedikçe boşanma davası açılamaz.
Medeni Kanun’a göre eşler evlerini beraber seçerler, kendilerine yapılacak olan bütün tebligatlar bu adrese yapılır ve hukuken işleyecek süreler bu tarihten itibaren işler. Bununla birlikte, evli bir erkek/kadın isterse ayrı bir ev tutarak orada yaşayabilir, kimse onu kocasıyla beraber yaşadığı eve dönmeye zorlayamaz. Ancak kocası onun evine dönmesini isterse ona resmi bir yazı göndererek “terk” nedeniyle boşanma davası prosedürünü başlatabilir.
e) Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tesbit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açılabilir (madde 165).
f) Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenemeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir (madde 166).
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.
……………………………………………………………………………………………………………………
Madde 166 dışında saydıklarımız özel boşanma nedenleridir. Madde 166 ise genel boşanma nedenidir. “Terk” dışında kalan bütün diğer boşanma nedenleri, aslında genel boşanmanın kapsamına da girmektedir. Bunun yanı sıra, boşanmaya yol açabilecek bir çok neden bu maddenin kapsamına girer; sevgi ve saygının bitmesi, erkegin/kadının gelirinin zorla elinden alınması, aşağılama, eşin suç işlediğini ihbar ederek cezalandırılmasına yol açmak gibi. Ancak madde 166 dışındaki boşanma maddeleriyle dava açıldığı taktirde, boşanma daha hızlı ve daha kesin olarak gerçekleşir. Genel boşanma maddesi ile dava açmak, hakimin takdir yetkisini artırmakta, davaların uzamasına neden olmaktadır.
Yine bu maddeye dayanarak, evliliği bir yıldan fazla sürmüş olan tarafların, her konuda anlaşmaları ve mahkemede hazır bulunmaları halinde, tanık dinlenmesine de gerek olmadan tek celsede boşanmaları mümkündür.
Bu maddeye göre; boşanma nedenlerinden herhangi birine dayanarak açılmış olan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleşmesinden itibaren üç yıl geçmesi halinde, hangi nedenle olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa, eşlerden birinin talebi üzerine boşanmaya karar verilir.
Kadının boşandığı erkekle tekrar evlenmesi veya evlenmeden bir araya gelmesi konusunda hiç bir kısıtlama yoktur.
Ayrılık kararı / Ayrı Yaşama Medeni Kanun madde 170’e göre “Boşanma sebebi ispatlanmış olursa hâkim boşanmaya veya ayrılığa karar verir.”
Boşanmak için mahkemeye başvurulmuş ise ve hâkim tarafların barışabileceklerini düşünüyorsa ayrılık kararı verebilir ama ayrılık istemi ile mahkemeye başvurulmuş ise boşanmaya karar verilemez (madde 170).
Boşanma nedenlerinden birine dayanarak ayrılık kararı için mahkemeye başvurulabilir, bu takdirde yargıç bir yıldan üç yıla kadar ayrılık kararı verebilir. Bu ayrı yaşama kararından sonra taraflar hâlâ bir araya gelmemişlerse, bir tarafın isteği ile boşanmaya karar verilir (madde 171-172).
Mallarda tasarruf yetkisi
Madde 199, sırf erkege/kadına nafaka veya tazminat ödememek için mevcut mallarını başkalarına devretme yoluna giden, boşanmaya kararlı eşlere karşı bir önlem getirmektedir. Bu maddeye göre, eşlerden birinin tasarruf yetkisinin kısıtlanmasına karar verme yetkisi hakimdedir. Hakim ayrıca taşınmaz mallarla ilgili olarak tasarruf yetkisinin kısıtlanmasına kendiliğinden de karar verebiliyor. Böylece başkalarının üstüne ev yaparak, başkalarına devrederek, eşlerin birbirlerinden mal kaçırmaları engellenmiş oluyor.
SONUÇ:
Boşanma davası devam ederken, mağdur olan kadın/erkek ve varsa çocukların geçimini sağlamak üzere, hakim, talebe bağlı olmaksızın tedbir nafakasına karar verir. Tedbir nafakası, dava tarihinden itibaren bağlanıp dava sonuçlanana kadar devam eden bir nafakadır (madde 169).
Tedbir nafakasının dava sonrasında yoksulluk nafakasına dönüşmesi talep edilebilir. Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan eş, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer eşten mali gücü oranında süresiz nafaka isteyebilir (madde 175). Buna yoksulluk nafakası diyoruz. Ancak eski Medeni Kanun’a göre erkeğin kadından yoksulluk nafakası talep edememesi> edebilmesi için (bu madde “eşitlik” adına kaldırılmıştır.) Yoksulluk nafakasının, istenirse her ay değil toptan ödenmesine de karar verilebilir (madde 176).
Velayet kendisine verilmemiş olan taraf, mali gücü oranında, çocuğun geçim ve eğitim-öğrenim masraflarına katılmakla yükümlüdür. Çocuk lehine bağlanan bu nafakaya da iştirak nafakası adı verilir.
Maddi-manevi tazminat (madde 174) : Maddi tazminat talep edebilmekiçin “mevcut veya beklenen bir yararın boşanma nedeniyle zedelenmiş olması” gerekmektedir. Manevi tazminat talep edebilmek için ise boşanmaya yol açan olaylar nedeniyle “kişilik haklarının saldırıya uğramış olması” gerekiyor. Yani, dayak, kötü muamele, hakaret, tecavüz, zina, itibarın zedelenmesi, sosyal çevrede yaşayamaz duruma gelmek vb. koşullarda manevi tazminat talep etmek mümkün.