Dün bu saatlerde sekreterimiz büro telefonunu bana bağladı ve "İzmir'den bir bey sizinle görüşmek istiyor, randevu alacakmış." dedi.
Telefonun ucunda bir beyfendi kendisini tanıttı ama hiç tanıdık bir isim değildi. Sonra devam etti, "Benim orada bir miras davam olacak, bir arkadaşım sizi tanıyormuş isminizi söyledi, yarın gelip sizinle görüşmek istiyorum, randevu verebilir misiniz?" dedi. Arkadaşının ismini sordum, bir isim verdi ama onu da tanıyamadım, herhalde beni tanıyan biri ya da ismini hatırlayamadım diye düşünerek, "Buyrun yarın saat ... da gelin görüşelim." deyip telefonu kapattım.
Bugün randevu saatinde büroma bir bey ile bir bayan geldi. İkisinin de gözlerinin içi gülüyordu ve aynı zamanda yüzlerinde muzip bir ifade vardı.
Buyrun, hoşgeldiniz deyip odaya davet ettim. Tokalaşırken beyfendi kendini tanıttı, "Ben Mehmet Emin Sezen..." Kulaklarıma inanamadım, şaşkınlıktan önce ne diyeceğimi şaşırdım. Sitemizin saygıdeğer üyelerinden Mehmet Bey ve değerli eşini karşımda görünce nasıl şaşırdım ve nasıl sevindim anlatamam.
Oturup sohbete başladık, meğer Mehmet Bey bana sürpriz yapmak için kendi ismini kullanmadan randevu almış, buraya sadece beni ziyaret etmek için gelmiş, davası falan da yokmuş. Şaşkınlığımı üzerimden attıktan sonra, oturduk uzun uzun konuştuk. Yazılarından tanıdığım Mehmet Bey hiç farklı değildi, tüm içtenliği ve sıcaklığı ile karşımda idiler eşi ile birlikte...
Çaylarımızı yudumlarken epey sohbet ettik, İzmir'e dönmek üzere izin istediler. Ne kadar ısrar ettiysek de yemeğe kalmaya maalesef ikna edemedik. Az önce "Bunu saymıyorum, yine bekliyoruz." diyerek uğurladım...
Bana getirdiği anlamlı hediyeyi de ömrüm boyunca saklayacağım, Mehmet Bey'in kendi el ürünü pirinç çubukların üzerinde yer alan iki adet Türk Bayrağı...
Yaşadığım garip ama güzel duyguyu sizlerle paylaşmak istedim. Ben adını koyamıyorum bunun, dotluk mu, vefa mı, samimiyet mi, insanlık mı?.. Yoksa hepsi mi, hadi adını siz koyun...
Size ve eşinize bir kez daha saygı ve sevgilerimi sunuyorum Mehmet Bey, iyi ki varsınız...