Milletimin En Mutsuz Olduğu Gün
Bugün 2 Haziran Orhan Kemal ile Ahmed Arif in ölüm yıldönümleri allahtan rahmet diliyorum. Ama konum bu değil. Muhtemel 3 haziranda yokum o yüzden bugünden yazayım istedim.
3 Haziran 1963 te Büyük yazar şair düşünür Nazım hikmet RAN vefat etti bundan tam 40 sene sonrada Bir dangalak otobüs şöförü Ercan ARIKLIYI öldürdü ve serbest dolaşıyor... Şimdi diyeceğim ki eğer birini öldüreceksen... Neyse konuyu dağıtmayayım. Konum Nazım Hikmet RAN...
Kurtuşuş Savaşı Destanı bile vatana ihanet sayılan eli öpülesi yazarımızdır kendisi toprağı bol olsun. Başında ulu bir çınar var şimdi. Tam şiirindeki gibi...
Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü,
ölürsem kurtuluştan önce yani,
alıp götürün
Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni,
Hasan beyin vurdurduğu
Irgat Osman yatsın bir yanımda
ve çavdarın dibinde toprağa çocuklayıp
kırkı çıkmadan ölen şehit Ayşe öbür yanımda.
Traktörle türküler geçsin alt başından mezarlığın
seher aydınlığında taze insan, yanık benzin kokusu,
tarlalar ortamalı, kanallarda su,
ne kuraklık, ne candarma korkusu.
Biz bu türküleri elbette işitecek değiliz,
toprağın altında yatar upuzun
çürür kara dallar gibi ölüler,
toprağın altında sağır, kör, dilsiz.
Ama bu türküleri söylemişim ben,
daha onlar düzülmeden
duymuşum yanık benzin kokusunu
traktörlerin resmi bile çizilmeden.
Komşulara gelince,
şehit Ayşe’yle ırgat Osman,
çektiler büyük hasreti sağlıklarında
belki farkında bile olmadan.
Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
öyle gibi de görünüyor
Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni
ve de uyarına gelirse
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani...
Nazım "Vatanım "diye ,diye hasret çekerek öldü..İstediği tek bir şey vardı. Herhangi bir köyde bir çınar ağacının altına gömülmek .Oysa kemiklerinden bile korkup vatanına getiremediler..İyi ki gelmedi orda o kadar saygı ve sevgi görüyor ki..Gelmesin zaten..Burda mezarını yerle bir ederler....Utancımıza utanç katılır....
Çok kişi bilmez 1957 yılında Nazım bir Şiir yazdı Adnan Menderese... Ama ne gariptirki onun o gün dediğini ben bugün bir kişi için değil birileri için diyorum... İşte o şiirin dizeleriyle Nazım Hikmet RAN'ı anıyorum. O vatan hainiyse bugünkülerin ne olduğu sorusunun yanıtını ise vermiyorum....
Milletimin en mutsuz Olduğu gün;
Senin ana rahmine düştüğüm gündür....
Re: Milletimin En Mutsuz Olduğu Gün ...
Nazım Hikmet'in bir çok şiirini ben de beğenerek okurum. Ama farklı yönlerini de bilmekte yarar var.
Adnan Menderes için şiir yazmış ama Atatürk için de yazmıştı.
Trabzon'da TKP'li Mustafa Suphi ve arkadaşları (15'ler) boğularak öldürülmüştü. Olayın arkasında kimlerin olduğu hala tartışmalıdır. Tarihçiler bazı ihtimallerden bahseder. Bu ihtimallerden biri de olayı Mustafa Kemal'in bir tertibi olarak görmektedir. Özellikle bir kısım solcular ve Nazım Hikmet bu düşüncededir. Bu olayla ilgili Nazım Hikmet'in yazdığı şiir aşağıdadır. Şiirde Mustafa Kemal'den "burjuva Kemal" diye bahsedilir. Şiir aşağıda;
"28 kanunı sanı
-ta ata aa ta ta ha ta tta ta
tarih
sınıf-ların
mücadelesidir
1921kanunisani 28
karadeniz
burjuvazi
biz
on beş kassap çengelinde sallanan
on beş kesik baş
yoldaş
bunların sen
isimlerini aklında tutma
fakat
28 kanunisaniyi unutma!
'siyah gece
'beyaz kar
'rüzgar
'rüzgar'.
trabzondan bir motor açılıyor
sa-hil-de-ka-la-ba-lık!
motoru taşlıyorlar
son perdeye başlıyorlar!
burjuva kemal'in omuzuna binmiş
kemal kumandanın kordonuna
kumandan kahyanın cebine inmiş
kahya adamlarının donuna
uluyorlar
hav... hav... hak... tü"
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömülmek isteyen Nazım Hikmet'in sovyet vatandaşı olmak için Sovyet lider N. Kuruşçev'e yazdığı mektup aşağıdadır;
"saygıdeğer nikita sergeyeviç
19 yaşından beri, yalnızca kalbim ve kafamla değil, geçmişimle de sovyetler birliği’ne bağlıyım.
bolşevik partisi’ne, ilk olarak 1923 yılında üye oldum. ardından, 1924 yılında, yine moskova'da ı925 yılı başında türkiye komünist partisi (tkp) üyesi oldum. doğu emekçileri komünist üniversitesi’ni bitirdim ve parti işleri için türkiye'ye gittim. 1925 yılı sonunda, ankara'da yeraltı çalışmaları gösterdiğim için gıyaben 15 yıl hapis cezasına çarptırıldım.
sonra, yine moskova'ya döndüm. 1928 yılında türkiye'de parti işleriyle uğraştım. o zamandan 1950 yılına kadar toplam 56 yıl hapis cezasına çarptırılmama karşın, toplam 17 yıl cezaevinde kaldım. başta sovyet halkı olmak üzere, ilerici insanların mücadelesi sonucu cezaevinden çıkarıldım.
ben, sayılı komünist şairlerdenim. çok mutluyum, çünkü büyük ekim devrimi'nin beşinci yıldönümünü moskova'da kutladım. bu nedenle de şiir yazdım. sbkp'nin 22'nci kongresini kutladım. bu nedenle de şiir yazdım.
artık 10 yıldır moskova’da yaşıyorum. ailem de yanımda. bütün sovyet halkı gibi, buradaki yaşama alıştım.
saygıdeğer nikita sergeyeviç, yardım edin, ben sovyet vatandaşı olmak istiyorum.
en iyi dileklerimle
saygılarımla
nâzım hikmet
7 aralık 1961"
Bunları Nazım Hikmet düşmanlığı yapmak için alıntıladığım zannedilmesin. Menderes için yazdığını anımsatacaksak Mustafa Kemal için de yazdığını hatırlatamkta yarar var. Tablo eksik kalmasın. Anadolu'da bir köy mezarlığına gömülmek istendiğini hatırlatacksak, sovyet vatandaşı olmak için yazdığı mektubu da hatırlatmakta yarar var. Tablo bu yanıyla da eksik kalmasın. Nazım Hikmet'in Türkiye'deki ömrü büyük ölçüde zindanda geçti. Ama Menderes döneminde değil, tek parti (Atatürk - İnönü dönemi) döneminde zindanda geçti. Yanılmıyorsam Demokrat Parti'nin iktidara geldiği 1950'de Menderes'in çıkarttığı genel aftan yararlanarak zindandan çıktı.
Bu ülke Nazım Hikmet'e yazık etti. Özgür düşünceyi büyük tehlike gören tek parti yönetimi; komünizm, sosyalizm, liberalizm, islamcılık gibi düşüncelere hayat hakkı tanımadı. Hep bastırdı. Zindanlara tıktı. Tek partiden sonrakiler de aslında aldıkları mirası devam ettirerek farklı fikirlere tahammülsüz davrandılar. Bizim aydın kesim dediğimizin yolu hep cezaevinden geçmiştir. Nazım da bunlardan biri idi. Keşke fikirlerini bu ülkede özgürce dile getirebilseydi. Başına gelmedik iş kalmadı. Sovyetlere kaçmak zorunda bırakıldı. Onu Sovyet cehennemine muhtaç eden, bizdeki baskı rejimidir.
Re: Milletimin En Mutsuz Olduğu Gün ...
orhan kemal'in güzel anısına
işten çıktım
sokaktayım
elim yüzüm üstümbaşım gazete
sokakta tank paleti
sokakta düdük sesi
sokakta tomson
sokağa çıkmak yasak
sokaktayım
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
yaralı bir şahin olmuş yüreğim
uy anam anam
haziranda ölmek zor!
havada tüy
havada kuş
havada kuş soluğu kokusu
hava leylâk
ve tomurcuk kokuyor
ne anlar acılardan/güzel haziran
ne anlar güzel bahar!
kopuk bir kol sokakta
çırpınıp durur
çalışmışım onbeş saat
tükenmişim onbeş saat
acıkmışım yorulmuşum uykusamışım
anama sövmüş patron
ter döktüğüm gazetede
sıkmışım dişlerimi
ıslıkla söylemişim umutlarımı
susarak söylemişim
sıcak bir ev özlemişim
sıcak bir yemek
ve sıcacık bir yatakta
unutturan öpücükler
çıkmışım bir kavgadan
vurmuşum sokaklara
sokakta tank paleti
sokakta düdük sesi
sarı sarı yapraklarla birlikte sanki
dallarda insan iskeletleri
asacaklar aydemir'i
asacaklar gürcan'ı
belki başkalarını
pis bir ota değmiş gibi sızlıyor genzim
dökülüyor etlerim
sarı yapraklar gibi
asmak neyi kurtarır
sarı sarı yaprakları kuru dallara?
yolunmuş yaprakları
kırılmış dallarıyla
ne anlatır bir ağaç
hani rüzgâr
hani kuş
hani nerde rüzgârlı kuş sesleri?
asılmak sorun değil
asılmamak da değil
kimin kimi astığı
kimin kimi neden niçin astığı
budur işte asıl sorun!
sevdim gelin morunu
sevdim şiir morunu
moru sevdim tomurcukta
moru sevdim memede
ve öptüğüm dudakta
ama sevmedim, hayır
iğrendim insanoğlunun
yağlı ipte sallanan morluğundan!
neden böyle acılıyım
neden böyle ağrılı
neden niçin bu sokaklar böyle boş
niçin neden bu evler böyle dolu?
sokaklarla solur evler
sokaklarla atar nabzı
kentlerin
sokaksız kent
kentsiz ülke
kahkahanın yanıbaşı gözyaşı
işten çıktım
elim yüzüm üstümbaşım gazete
karanlıkta akan bir su
gibi vurdum kendimi caddelere
hava leylâk
ve tomurcuk kokusu
havada köryoluna
havada suçsuz günahsız
gitme korkusu
ah desem
eriyecek demirleri bu korkuluğun
oh desem
tutuşacak soluğum
asmak neyi kurtarır
öldürmek neyi
yaşatmaktır önemlisi
güzel yaşatmak
abeceden geçirmek kıracın çekirgesini
ekmeksiz yuvasız hekimsiz bırakmamak
ah yavrum
ah güzelim
canım benim / sevdiceğim
bitanem
kısa sürdü bu yolculuk
n'eylersin ki sonu yok!
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor!
nerdeyim ben
nerdeyim ben
nerdeyim?
kimsiniz siz
kimsiniz siz
kimsiniz?
ne söyler bu radyolar
gazeteler ne yazar
kim ölmüş uzaklarda
göçen kim dünyamızdan?
asmak neyi kurtarır
öldürmek neyi?
yolunmuş yaprakları
ve kırılmış dallarıyla bir ağaç
söyler hangi güzelliği?
kökü burda
yüreğimde
yaprakları uzaklarda bir çınar
ıslık çala çala göçtü bir çınar
göçtü memet diye diye
şafak vakti bir çınar
silkeledi kuşlarını
güneşlerini:
«oğlum sana sesleniyorum işitiyor musun, memet,
memet!»
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
üstümbaşım elim yüzüm gazete
vurmuşum sokaklara
vurmuşum karanlığa
uy anam anam
haziranda ölmek zor!
bu acılar
bu ağrılar
bu yürek
neyi kimden esirgiyor bu buz gibi sokaklar
bu ağaçlar niçin böyle yapraksız
bu geceler niçin böyle insansız
bu insanlar niçin böyle yarınsız
bu niçinler niçin böyle yanıtsız?
kim bu korku
kim bu umut
ne adına
kim için?
«uyarına gelirse
tepemde bir de çınar»
demişti on yıl önce
demek ki on yıl sonra
demek ki sabah sabah
demek ki «manda gönü»
demek ki «şile bezi»
demek ki «yeşil biber»
bir de memet'in yüzü
bir de güzel istanbul
bir de «saman sarısı»
bir de özlem kırmızısı
demek ki göçtü usta
kaldı yürek sızısı
geride kalanlara
nerdeyim ben
nerdeyim?
kimsiniz siz
kimsiniz?
yıllar var ki ter içinde
taşıdım ben bu yükü
bıraktım acının alkışlarına
3 haziran '63'ü
bir kırmızı gül dalı
şimdi uzakta
bir kırmızı gül dalı
iğilmiş üzerine
yatıyor oralarda
bir eski gömütlükte
yatıyor usta
bir kırmızı gül dalı
iğilmiş üzerine
okşar yanan alnını
bir kırmızı gül dalı
nâzım ustanın
gece leylâk
ve tomurcuk kokuyor
bir basın işçisiyim
elim yüzüm üstümbaşım gazete
geçsem de gölgesinden tankların tomsonların
şuramda bir çalıkuşu ötüyor
uy anam anam
haziranda ölmek zor!
Hasan Hüseyin