Re: 19 Yaşında profösör oldu
Bizim ülkemizde de üstün zekalı ve yeteneklilerinin oranının %15 olduğunu biliyor muydunuz. Ancak gelin görün ki bu çocuklarımızın büyük bir kısmını tespit edemediğimiz ve yeterince destekleyemediğimiz için bu gücümüzden yararlanamıyor ve daha da önemlisi bu insanların sahip olmaları gereken bu hakkı onlara sunamıyoruz..
harika bir şey bu. 14 yaşında doktora ve 19 yaşında da profesör olmak yani.
Re: 19 Yaşında profösör oldu
7 yaşında üniversite öğrencisi
Singapurlu anne ve İrlandalı babanın 7 yaşındaki dahi çocuğu dünyanın üniversiteye en erken giden öğrencisi olmaya hazırlanıyor
Yürümeye altı aylıkken başlayan Ainan Celeste Cawley, bir yaşında konuşmayı söktü. Üç yaşına geldiğinde gördüğü bütün objelerin üç boyutlu resmini rahatlıkla çizebiliyordu. Yaşıtları ilkokula başlarken o kimya kitapları okumaya başladı ve 6 yaşında lise son sınıf düzeyindeki tüm kimya sorularına doğru cevap verdi. Daha sonra da Singapur’da kendi yaşındaki öğrencilere uygulamalı fen dersi anlattı. Ainan şimdi 7 yaşında ve dünyanın üniversiteye en genç giden dahisi olmaya hazırlanıyor.
Dahiye üniversite aranıyor
Ailesi dahi çocuklarını kabul edecek bir üniversite bulabilmek için dünya çapında araştırma yapıyor. Annesi, çocuğunun hayata daha gerçekçi baktığını belirterek, “Üç yaşında ona bir pelerin aldım. Superman oldun dedim, Havaya zıpladı ve ‘Öyle bir şey yok. Gördün mü uçamıyorum’ diye pelerini çıkarttı” dedi. Babası ise, “Bu yaştaki çocuğu bir üniversite kabul edebilecek mi? Eğer kabul edilmezse büyük kayıp olacak” dedi.
http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=113099
Re: 19 Yaşında profösör oldu
Bizde İse;
Türkiye'de üstün zekâlılara eğitim veren tek ilköğretim okulunda müdürle öğretmen yumruk yumruğa dövüştü. Olaya polis el koydu. Okul, müdürün kızlara getirdiği saçlarını iki örgü yapma zorunluluğu yüzünden gergindi.
Türkiye'de ilköğretim çağındaki üstün zekâlılara eğitim veren bir tek okul bulunuyor. İstanbul Beyazıt'taki Ford Otoson İlköğretim Okulu. Ancak bu okulda da sorunlar bitmiyor. Dün yaşanan kavga, okuldaki 'huzur ortamını' gözler önüne serdi. Okul müdürü Eşref Karagözoğlu ve Türkçe öğretmeni Tanzel Afat yumruk yumruğa kavga etti. Kavga, polis ekiplerinin okula gelip Karagözoğlu ve Afat'ı Vezneciler Karakolu'na götürmesiyle bitti. Okuldaki huzursuzluktan, öğretmenlerin sürekli değişmesinden ve kız öğrencilere çift örgü zorunluluğu getiren müdürden dert yanan veliler, valiliğe ikinci kez şikâyet dilekçesi verdi.
Öğretmenle müdür arasında uzun süredir sürtüşme olduğunu söyleyen velilere göre, sorun Afat'ın 15 öğretmenle birlikte müdürü İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne şikâyet etmesiyle tırmandı. Afat sevk kâğıdı için müdürün odasına girdiğinde de olanlar oldu.
Eski adıyla Beyazıt İlköğretim Okulu, Koç Grubu sponsorluğuyla yenilendi, binanın adı Ford Otosan İlköğretim Okulu oldu. İÜ Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi'nin önerisiyle İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve İÜ arasında imzalanan protokolle okul, 2002 yılında üstün yetenekli çocukları da almaya başladı. Okulda AB desteğiyle üstün zekâlı çocuklara özel program uygulanıyor. Aileler üstün zekâlıların tek seçeneği olan okula girmek için sırada bekliyor ama...
'İki örgü temiz görünüyor'
Okul Aile Birliği'nden Zeynep Yüksek müdür Karagözoğlu'nun kızlara çift örgü baskısından dertli:
"Bu yıl böyle bir çift örgü zorunluluğu getirmişti. Bazı veliler tepki gösterdik, bize karşı cephe aldı. Sürekli öğretmenleri tahrik ettiği için kavga ortamına çekmeye çalışıyor. Bugün de (dün) onu yaptı. Çocukların psikolojileri bozuluyor. Biz zaten gerekli dilekçeleri valiliğe ve il milli eğitime verdik. Olaylar yüzünden öğretmenlerin motivasyonu yok, idare kimseye güvenmiyor.
Müdür ve yardımcısı arasında da sürekli problem var."
Çocuğu altıncı sınıf öğrencisi olan Öznur Bulut ise altı yıldır aynı sıkıntıların devam ettiğini ileri sürdü:
"İdare ve öğretmenlerden kaynaklanan sıkıntı. Sebebi bilmiyoruz. Öğretmenler sürekli değişiyor, tayin isteyip gidiyor. Ama müdür bey devam edip bir sonraki sene başka bir öğretmenle sorun yaşayabiliyor. Saçlara iki örgü zorluluğu koydu. 'Bunlar 5'inci, 6'ncı sınıf öğrencisi, kendilerini çok çirkin hissediyorlar' dedik, 'Tek örgü olsun, arkadan toplayalım' dedik. İki örgü olmadığı zaman çocuklar tertemiz gözükmüyorlarmış! Veli arkadaşlarım, sürekli terapi halindeyiz evde.
Ama çocuklar bilgiye aç oldukları için o kadar severek gidiyorlar ki okula."
Çocuğunu Küçükçekmece'den her gün iki saat yolculukla okula getiren Filiz Kekeç endişeli: "Uzun zamandır, öğretmenler ve müdür arasında gerilim olduğunu biliyorduk. Benim kızım 6'ncı sınıf öğrencisi. Kızım iki kez saçlarını örmeden gitti. Okula girişte saçlarını örmeyenleri ayırdı. Öğretmenlere bu çocukların numaralarını almaları için talimat verdi. Müdahale etmeye çalıştık ama etkili olamadık. Çocuklarımıza disiplin cezası vermesinden çekiniyoruz."
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=235387
Re: 19 Yaşında profösör oldu
Hemen burada gazate haberinde verilen bir yanlışı düzeltmemiz sanırım uygun olur.
Ülkemizde üstün zekalı ve yetenekli öğrencilerin eğitimine destek olmak amacı ile MEB e bağlı olarak kurulan BİLSEM (Bilim Sanat Merkezleri) bulunmaktadır. Çeşitli test teknikleri ile belirli aralıklarda yapılan taramalar ya da okullardan, ailelerden sevk edilen öğrenciler bu merkezlerde kendileri gibi olabildiğince seçme kadrolarla geliştirilmeye çalışılıyor.
Yeterli mi? Hayır.! Sayıca Türkiyenin her yerinde mevcut mu? Buna da Hayır maalesef.Şu an için Türkiyede 43 adet bulunmakta. Yukarıdaki haberde belirtildiği gibi bu konuda hizmet veren tek bir okulumuz yok çok şükür:))
Aşağıdaki linkte Türkiyedeki Bilim Sanat Merkezlerinin listesi "Bütün BİLSEM'ler" başlığında bulunmakta. Bakılabilir.
http://www.amasyabilsem.com/index.html
Re: 19 Yaşında profösör oldu
Yeni bir haber olmamakla beraber, haberi ilk okuduğumda da 'tek' mi diye araştırmıştım ki, tek okul olmadığı gibi mantıklı da gelmemişti zaten, haberi olduğu gibi ekledim, ancak daha sonra ilgili bilgileri içeren site ile gereken düzeltmeyi düşünmüştüm ama unutmuşum.
Duyarlılığınız için teşekkürler Sayın Akademik Sultan.
Dalıp içinde kaybolduğum site ise şu idi:
http://site.mynet.com/ustunveozel/
Psikologlar bu konuda ne düşünüyorlar? bilgim yok ancak ben "üstün zekalı çocuklar/insanlar" diye değil de öğrenme yetisi daha erken ve hızlı gelişen çocuklar olarak düşünüyorum; yani öğrenme yetisi erken gelişip belli bir yaştan sonra normale dönen, buna karşılık, öğrenme yetisi normal yaşta başlayanların ise , daha geç fakat daha uzun sürdüğüne inanıyorum. Bu da benim tezim..
Ne olursa olsun, ülkemizde haberdeki gibi durumlar söz konusu oldukça, bu gibi engeller aşılmadıkça, üstün zekalı çocuklarımız olmuş neye yarar. O zeka, başlı başına bir sorun olmaktan öteye gitmez, örneklerine şahit olmuşumdur.
Saygılarımla, tekrar teşekkürler...
Re: 19 Yaşında profösör oldu
Alıntı:
Mehtap Deniz rumuzlu üyeden alıntı
Yeni bir haber olmamakla beraber, haberi ilk okuduğumda da 'tek' mi diye araştırmıştım ki, tek okul olmadığı gibi mantıklı da gelmemişti zaten, haberi olduğu gibi ekledim, ancak daha sonra ilgili bilgileri içeren site ile gereken düzeltmeyi düşünmüştüm ama unutmuşum.
Duyarlılığınız için teşekkürler Sayın Akademik Sultan.
Dalıp içinde kaybolduğum site ise şu idi:
http://site.mynet.com/ustunveozel/
Psikologlar bu konuda ne düşünüyorlar? bilgim yok ancak ben "üstün zekalı çocuklar/insanlar" diye değil de öğrenme yetisi daha erken ve hızlı gelişen çocuklar olarak düşünüyorum; yani öğrenme yetisi erken gelişip belli bir yaştan sonra normale dönen, buna karşılık, öğrenme yetisi normal yaşta başlayanların ise , daha geç fakat daha uzun sürdüğüne inanıyorum. Bu da benim tezim..
Ne olursa olsun, ülkemizde haberdeki gibi durumlar söz konusu oldukça, bu gibi engeller aşılmadıkça, üstün zekalı çocuklarımız olmuş neye yarar. O zeka, başlı başına bir sorun olmaktan öteye gitmez, örneklerine şahit olmuşumdur.
Saygılarımla, tekrar teşekkürler...
Sayın Mehtap Deniz:)
Öncelikle konuya olan ilginizden ötürü ben teşekkür ederim. Öğrenme yetisi erken gelişen ve yaşıtlarından daha üst düzeyde olan çocuklar olduklarına ilişkin görüşünüze katılıyorum.. Esasen üstün zekalı çocukların en önemli özelliği, öğrenme hızlarıdır. Bu tür çocuklar, diğerlerine göre daha erken yaşta konuşma, okuma ve yazmayı öğrenirler. Doymak bilmez meraklarıyla sürekli yeni seyler öğrenme azmi taşırlar. Eğer anne ve babaları, öğretmenleri ve arkadaşları, bu çocuklara gerekli ilgiyi gösterir, sabırla onları dinler ve motive ederlerse, ruhi krizlere düşmeden kendilerinden beklenen performansı gösterirler. Aksi takdirde ilgisizlik, hor görülme ve baskı gibi sebepler yüzünden yetenekleri körelir.
Bu çocukların yaklaşık yarısı, okula gitmeden önce okumayı öğrenmekte, bağımsız olarak çalışmaya ve araştırmaya da daha erken yaşta başlamaktadırlar. Tükenme bilmeyen enerjileri sebebiyle yanlış olarak bazen kendilerinin hiperaktif olduğu söylenmektedir. Görev ve problemleri organizeli, hedefli ve verimli bir şekilde ele alarak çözerler. Öğrenme, araştırma ve keşfetme konusunda fıtri motivasyonları mevcuttur.
Ancak ileriki yaşlarda bunun durulduğu ve yaşıtlarıyla aynı düzeye geldiği görüşünüze katılamıyorum. Gelişim süreklidir.
Üstün zekalı ve yetenekli çocuklar “bir ya da birden fazla yetenek alanında veya zeka özelliğinde akranlarından üstün performans gösteren bireylerdir” şeklinde tanımlannaktadır.(Ataman).
Önemli olan bu çocuklarımızı erken yaşta tespit ederek almaları gereken desteği sağlamak olmalı. Haberdeki örnekler sadece butür okul ya da merkezlerimizde değil tüm okullarımızda ya da kurumlarımızda rastlanabilecek türde, hoşumuza gitmeyen olaylar. Konuyu bundan bağımsız düşünmek gerekli diyorum ben.
Haberdeki konuya da bir yorum eklemek isterim. Çocuklarımızın dış görünüşleri, saçlarını tek ya da iki örmeleri ya da yakası paçasıyla,etek boyu, çorabıyla ilgilendiğimiz kadar onların gelecekten beklentileri, duyguları, düşünceleri, hayalleri, bilgiye aç bakan gözleriyle ilgilensek gelecek kuşaklar en azından daha rahat olacak diye düşünüyorum..
Saygılarımla:)
Re: 19 Yaşında profösör oldu
Bu tür den "dahi" ler sadece yabancı ülkelere değil bizim ülkemizden de çıkmaktadır
Profesör Doktor Oktay Sinanoğlu dünyanın en genç yaşta profesör olmuş kişisi ve Nobel adayı. 1953 yılında Ankara’da TED’in Yenişehir Lisesini birincilikle bitirdi. O zaman lisenin eğitim dili tamamen Türkçe’ydi, takviyeli yabancı dil dersleri vardı, sonradan kolej oldu. TED tarafından Amerika’ya burslu Kimya Mühendisliği için gönderildi. 1956 yılında Amerika Birleşik Devletleri Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley’de Kimya Mühendisliğini birincilikle bitirdi. 1957’de Amerika Birleşik Devletlerinde MIT’den birincilikle Yüksek Kimya Mühendisi oldu. Alfred Sloan ödülünü aldı. 1959’da Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley’de; Kuramsal Kimya Doktorasını yaptı, doktorasını yaparken iki ödül kazandı.
1959-1960 yıllarında Amerika Birleşik Devletleri Atom Enerjisi Merkezinde araştırmalar yaptı. 1961’de hem Harward, hem de Yale’de kendisinin yeni Nicem (”Kuvantum”)Kimyası ve fiziği üzerine teorileri hakkında üst düzey derslerde yeni buluşlarını anlattı. 1962 yılında Batının 300 yılda en genç profesörü oldu (26 yaşında Yale Üniversitesinde); 1962 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi mütevelli heyeti yalnız Oktay Sinanoğlu’na mahsus olmak üzere kendisine Danışman Profesör unvanını verdi. Türkiye’de de kuramsal kimya bölümünü kurdu. Ortadoğu Teknik Üniversitesinde eğitimin Türkçe olması için uğraş verdi. Ama, tabii olmadı. 1964’de Moleküler Biyoloji konusunda ikinci kürsüsüne Yale Üniversitesine atandı.
1973’te Almanya’nın en yüksek Aleksander von Humboldt Bilim Ödülünü ilk kazanan kişi oldu. 1975’te Japonya’nın Uluslararası Seçkin Bilimci Ödülünü kazandı; yine 1975 yılında özel kanunla Oktay Sinanoğlu’na ilk ve tek, Türkiye Cumhuriyeti Profesörü unvanı verildi. 1976’da Japonya’ya Türkiye Cumhuriyeti Özel Elçisi olarak gönderildi. Kendisi Türk-Japon kültür, bilim ve eğitim ilişkilerinin temellerini atmıştır. Amerika Bilim ve Sanat Akademisinin ilk ve tek Türk üyesidir. Hindistan’ın Devlet Misafiri olarak, Hintli Bakanlarla ve Cumhurbaşkanıyla görüşmüştür. Meksika’da aynı seviyede Üçüncü Dünya Bağımsızlığı için çalışmıştır. Yıldız Teknik Üniversitesi’nden yaş sınırında (67) emekli oldu.
Yale’deki hayat kaydıyla, ömür boyu olan iki kürsülü profesörlüğünü, Türkiye’nin ve Türkçe’nin başına gelenlerle daha verimli mücadele edebilmek için, “emeritus professor” ünvanına çevirterek Türkiye’deki faaliyetlerini daha da yoğunlaştırdı. O ara Türkiye genelinde ki herhangi bir bir evrenkentte (üniversitede) yetenekli gençlere, fizik kimya, matematik, moleküler biyoloji dallarında Mastır, doktora araştırmaları yaptırması, herşeyi YÖK’ten soran rektörlerce engellendi. Ama Oktay Sinanoğlu, bir yandan bilimsel araştırmalarına dış ülkelerde devam ediyor. 1962’den günümüze dek ilk TÜBITAK Bilim Ödülünü, ilk Sedat Simavi ödülünü, 1992’de Bilgi Çağı, 1995’te ILESAM Üstün Hizmet Ödülünü, ayrıca Yılın Fikir Adamı, Yılın Bilim Adamı ödüllerini aldı.
Yesevi Kazakistan ve benzeri bir çok kuruluşta profesör, mütevelli heyeti üyesi, Atatürk Kültür Kurumu aslı üyesidir. 2001′de Yerel gazeteler Birliği’nce “halk Kahramanı Ödülü” verildi. Bu yılda Antalya’da Uğur Mumcu Bilim Ödülü (2002), TÜRKSAV Türk Dünyası’na Hizmet Ödülü (2002) verildi. 250 kadar uluslararasi bilimsel yayını, bilim kuramları, çeşitli dillere çevrilmiş kitapları vardır. Türkiye’de de Türkçe pek çok yayın yapmıştır. Değişik ülkelerde iki kez Nobel’e aday gösterilmiştir.
alıntıdır :www.bilimadamlari.net
bizim de gurur kaynaklarımız vardır, ve her daim bunların hatırlanması gerekmektedir.