"Ayaklar baş olmasın, kıyametler kopmasın" kafası ağır bastı, Taksim Meydanı bu 1 Mayıs'ta da işçilere kapatıldı.
Bizim Başbakan, bakanlar, vali haklılar aslında... Ne o öyle Taksim'de toplanmak, haklarını haykırmak, emeğin dayanışması içerisinde olmak? Sonra gelsin provakatörler, ortalık karışsın. 34 kişi ölsün, yüzlercesi yaralansın.
Bizimkiler 31 yıldır çok üzgünler, çok utanıyorlar zaten provakatörleri yakalayamadıklarına. Yani kolay birşey mi otel pencerelerinden , Sular İdaresi'nin çatısından , beyaz Renault'un içinden kalabalığa ateş edenleri yakalayabilmek? Şimdi işçiler yine Taksim'e çıksın, o acı günleri hatırlatsınlar, olacak şey mi?
Ya, utancından ve üzüntüsünden o dönemin Başbakanı bugünlerin emekli Cumhurbaşkanı, kahrolur da bir tarafına inme inerse... 31 yıldır provakötörleri yakalayamayanlar gözyaşlarına hakim olamazlarsa. Ya, Netekim Paşa "ah ben bu memlekete ne ettim de, bu hallere getirdim" diye düşünmeye başlar da ince hastalığa yakalanıp kan kusarsa...
Başbakan açıkladı, bakanlar açıkladı, Vali açıkladı. "Taksim yassah hemşerim". Hatta bir Bakan sendikalara gözdağı verdi, "Taksim inadı, Anayasal suç"...
1961 Anayasası ile verilmiş hakları, 1982 Anayasası ile gasp etmek suç değil neyse ki... Renksiz , kokusuz Anayasa yapacağız derken, sendikal haklardan hiç bahsetmemek aslında ortaya bir koku çıkarıyor ama biz aynı zamanda "burunları var, koku almazlar" sınıfındanız.
Koca koca adamların "demokrat" açıklamaları sonrası bizim gariban işçiler baktılar ki olacak gibi değil, "inadımız inat ama Taksim'e üç koldan girecektik, hadi sadece bir koldan girelim" dediler. Yine olmadı, üçün biri de fazla geldi. "Yassah hemşerim" cilere...
Madem Taksim'de kutlanamıyor, Emek ve Dayanışma Günü kutlama programı konusunda benim önerim; Başbakan, Meclis Başkanı, Vali ve diğer protokol, koltuklarına sembolik olarak işçileri oturtsunlar. Eminim cemaate rezil olmazlar...
1 Mayıs İşçi Bayramı kutlu olsun.

