Dürüst ve ahlaki değerleri olan bir avukat, bir duruşmada suçlu müvekkilini nasıl temsil edebilir?
Printable View
Dürüst ve ahlaki değerleri olan bir avukat, bir duruşmada suçlu müvekkilini nasıl temsil edebilir?
Hukukun kendisine sağlayacağı haklardan yararlanmasını sağlamak için orada bulunmaktadır. Avukatın asli görevi '' Müvekkilim suçsuzdur hakim bey'' demek değildir. Avukatın ASIL görevi müvekkilinin hukuksal haklarının en üst düzeyde korunmasıdır. Bir avukatla görüşmeye giden kişi bunu bilmelidir.
Kisi suclu olsa dahi sucu ile orantili bir ceza almalidir,bu noktada suclu sahis avukatin yardimindan yararlanacaktir.
Sayın İlgili;
Suçlu dahi olsa bir kimseyi savunma hakkından yoksun bırakamazsınız..Savunma adil yargılanma hakkının vazgeçilemez koşuludur...Gerek yerel gerekse evrensel yasa ve sözleşmelerle savunma hakkı teminat altına alınmıştır....Bu hak ve görev de bilindiği özere meslek olarak avukatlara verilmiştir...
Bu silsilenin doğal sonucu olarak da suçlunun olduğu yerde savunma savunmanın olduğu yerde de avukat her zaman olacaktır...
Mesleğimizin amacı ; Hukuki münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamaktır.
AVUKAT KENDİSİNE GELEN HER DAVAYI KABUL ETMEK ZORUNDA DA DEĞİLDİR..AVUKAT KENDİSİNE GELEN İŞİ AŞAĞIDAKİ HALLERDE
REDDİ GEREKMEKTEDİR..
A.V.Yasası ,Madde 38 - Avukat;
a) Kendisine yapılan teklifi yolsuz veya haksız görür yahut sonradan yolsuz veya haksız olduğu kanısına varırsa,
b) Aynı işte menfaati zıt olan bir tarafa avukatlık etmiş veya mütalâa vermiş olursa,
c) (Değişik: 4667 - 2.5.2001 / m.26) Evvelce hakim, hakem, Cumhuriyet savcısı, bilirkişi veya memur olarak o işte görev yapmış olursa,
d) Kendisinin düzenlediği bir senet veya sözleşmenin hükümsüzlüğünü ileri sürmek durumu ortaya çıkmışsa,
e) (...) (Madde 38 in (e) bendi, Anayasa Mahkemesinin 2 Haziran 1977 gün ve E.1977/43, K.1977/84 sayılı karariyle iptal edilmiştir.)
f) Görmesi istenilen iş, Türkiye Barolar Birliği tarafından tespit edilen meslekî dayanışma ve düzen gereklerine uygun değilse,
Teklifi reddetmek zorunluğundadır.
Bu zorunluluk, avukatların ortaklarını ve yanlarında çalıştırdıkları avukatları kapsar.
Yukarıdaki açıklamalardan da görüleceği özere avukatlar mesleklerini icra ederken ve müvekkillerinin haklarını savunurken tamamen yasal sınırlar içinde hareket etmek ve keyfilikten kaçınmak zorundadırlar...
Suçlu dahi olsa bir kimsenin temel hak ve hürriyetleri ancak kanunla ve mahkeme kararları ile sınırlandırılabilir...
Kaldı ki kesinleşmiş bir mahkeme kararı ile suçu sabit olmadığı müddetçe yargılanan her sanık masumiyet karinesinden de faydalanır....
Hiç kimse kendisini hukukun dışında ya da üstünde ayrıcalıklı görmemesi gerektiği gibi yine unutulmamalıdır ki hukuk her kes için bir gün bir şekilde gerekli olabilecektir...
Suçlular ömürleri boyunca suç işleyecekler ya da suçsuzlar ömür boyu suçtan uzak kalacaklar diye genel ya da özel bir kural bulunmamaktadır...
Neticede asıl önemli olan ;İnsanları suç işlemeye iten genel ya da özel nedenleri ortadan kaldırmaya çalışmak,suça karışanları yasal sınırlar içinde cezalandırmak ve ıslah etmek hukuk devletinin asli fonksiyonlarındandır...
Suçlu olarak tabir ettiğiniz sanığın haklarını savunan avukatı dürüst olmayan avukat olarak görmek,sırf bu bakış açısıyla avukatları dürüst ya da dürüst olmayan gibi bir ayırışmaya tabi tutmak yasal,sağlıklı ve sağduyulu bir yaklaşım değildir...
Saygılarımla....
Sayın erolkara , sorunuza bu fazlası ile tatmin edici yanıtların yanında, ayrıca adaletin hassas bir terazi olduğunu, terazinin bir kefesinde Avukatlar olduğu gibi diğer kefede ise karşı tarafın avukatları veya Cumhuriyetimizin Savcıları bulunduğunu ve teraziyi direyen ve tartıyı alan Hakimlerimizin olduğunu da hatırlatmak isterim. İşte bu hassas düzenin adına biz kendi aramızda hukuk diyoruz.
Selamlar,
Adalet , sadece suçsuz bir kişiye suçsuzlugunu vermek demek değildir.
Adalet aynı zamanda , suçlu kişiye de hak ettiği cezayı vermek veya hak ettiği cezayı almasını sağlamaktır.
Bir kişi suçlu olabilir , ama O ' nu savunarak hak ettiğinden fazla ceza almasını engellemeye çalışmakta , adalet kökenli bir davranıştır kanaatindeyim.
Avukatlar'da diğer tüm hukukçular gibi tavırlarını ADALETTEN yana koyarlar. En cani kişi bile olsa, onunda mutlaka adil yargılanma hakkı vardır. Yargının 3 kurucu unsuru vardır. Sav, Savunma ve Hüküm. Sav bölümünü ceza davalarında Savcılık ve suçtan zarar gören kişinin avukatı temsil eder. Savunma bölümünü sanığın avukatı temsil eder. Hüküm ise Sav ve Savunmanın tartışmalarını Adil olarak değerlendiren Hakimlerce verilir.
Suçluyu iyi savundu avukat ve o kişi beraat etti veya toplumda elini kolunu sallıyarak geziyor derken burada asıl Sav ve Hüküm makamlarında bulunanlara laf söylenmekte ve bu makamlarda olanlar bir nev'i hukuku bilmeyen, cahil hatta düşünme yeteneği olmayan, kandırılmaya müsait kişiler olarak gösterilmektedir. Bu düşünce sonuçta tüm hukukçuları rencide edecek bir yaklaşımdır. Bu düşünceye sahip olan kişiler hukuk ve hukukun işleyişi ile bilgi sahibi olmayan kişilerdir. Kendi sübjektif düşüncelerine uymayan kural ve hükümleri, hukukçuları karalayacak kadar sert eleştirmekteler. Ne yazıkki bu sert eleştirilerini de her defasında suçluyu bile bile savunan avukat edebiyatı üzerinden yaparlar.
Unutmamak gereken bir şey var, yargının kurucu unsurlarını işgal edenler en az 4 yıl hukuk eğitimi almış kişilerdir. (İdari Yargı ve Anayasa Yargısında bazı istisnai durumlar müstesna)