arkadaşlar ilçede kaymakam belediye beşkanına hitaben yazılan bi yazıda arz mı eder rica mı eder
Printable View
arkadaşlar ilçede kaymakam belediye beşkanına hitaben yazılan bi yazıda arz mı eder rica mı eder
Rica eder.
Eğer,Belediye başkanı AKPli ise;arz etmesi daha uygun olur.(?!)
'Eğer,Belediye başkanı AKPli ise;arz etmesi daha uygun olur.(?!) '
Vallahi çok haklısın
Aslında eşitler arasında bir uslup icat edilip buna uygun bir dil kullanılmalıdır.(konudan bağımsız bir istem bu) Rica yakışık durmuyor bence.( tabi bizim idari sistemimizde merkezi yönetimin vesayet yetkisi vb hallerle öne geçirten avantajları var, ancak yerel yönetimlerin yetkileri yerelde daha güçlü olmalı, tabi bana göre :) )
Sayın hukukdar,
Kaymakamlık makamı ile Belediye Başkanlığı makamı eşit değildir.
Kaymakamlık makamı merkezi idarede yer alır ve Devlet ile Hükümeti temsil eder.
Belediye başkanlığı makamı ise bir yerel otoritedir. Devleti temsil yetkisi yoktur.
Ayrıca bildiğimiz gibi yerel otoriteler, merkezi idarenin vesayet denetimi altındadır.
Bu sebeplerden Kaymakamlık makamı, Belediye başkanlığı makamına arz etmez, rica eder.
Belediye makamı ise kaymakamlık makamına yanlızca arz eder.
Merkezi yönetim kural olarak yerel yönetimin kuvvet, amaç vs. açılarından üstünde yer alır.
kurumlar arsaı resmi yazışmalarla ilgili yönrtmrliğin ilgili maddesinde ast üste arz eder üst asta rica eder diyor ve ast üstlüğüde hiyerarşik anlamda değerlendiriyor vesayet denetimi ile hiyerarşik denetim farklı şeyler olduğuna göre burda vesat denetiminde ast üst ilişkisi yoktur.
aymakam rica eder. Belediye başkanı arz eder.
Resmi yazışmalarda uygulanacak esas ve usuller hakkında yönetmeliğin 15/son.maddesinde "Alt makama yazılan yazılar "Rica ederim.", üst ve aynı düzey makamlara yazılan yazılar "Arz ederim.", üst ve alt makamlara dağıtımlı olarak yazılan yazılar "Arz ve rica ederim." biçiminde bitirilir.
Dolayısıyla eşit olduğunu bile kabul etsek belediye kaymakamlığa arz edecektir.
Belediyenin kaymakamlık makamından üst olmadığı çok açık olduğundan sanırım bu konuda tereddüt etmek çok yanlış olur. Zira eyalet başkanından değil, belediye başkanından bahsediyoruz. Vesayet denetimi ve il ile ilçe protokolleri bunu açıkça zaten göstermektedir.
YÖNETİM:Lütfen iletilerinizin tamamını büyük harfle yazmayınız.
Oktay EKŞİ oeksi@hurriyet.com.tr
'O'
DENİZ Baykal yol yordam bilen bir politikacıdır. Zaman zaman yaptığı fevri çıkışlarla kafaları karıştırsa bile üslubunda terbiye ve saygı her zaman egemendir.
Zaten o nedenle geçen gün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün çağrısı üzerine gazetecilere bilgi verirken kullandığı üslup dikkatimizi çekti.
Konuya ilişkin yazıda da belirttiğimiz gibi Baykal, Cumhurbaşkanı'ndansöz ederken "o" diyordu.
Gramer açısından Cumhurbaşkanı da elbet "o"dur. Ama siyasi nezaket açısından hiçbir zaman "o" değildir. Olsa olsa "Sayın Cumhurbaşkanı"dır veya eğer "Sayın" kelimesini kullanmak içinizden gelmiyorsa sadece "Cumhurbaşkanı"dır.
Dahası... Turgut Özal Cumhurbaşkanı iken Süleyman Demirel'in, Ahmet Necdet Sezer Cumhurbaşkanı iken de Tayyip Erdoğan'ın yaptığı gibi "Cumhurbaşkanına .... dedim" de denmez. Çünkü Cumhurbaşkanı'na sadece "arz" edilir.
"Cumhurbaşkanı bana ... dedi" de denmez. Cumhurbaşkanı'nın "görüşleri"nden veya "talimatları"ndan söz edilir.
Bu dediklerimiz Çankaya'da insana değil, kendi devletimize olan saygının kaçınılmaz gereğidir. O nedenle belirtelim, Abdullah Gül'ün Çankaya Köşkü'ne çıkmasını ve "Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı" unvanını kullanmasını içine sindiremeyen -bu satırların yazarı dahil- bireyler için de geçerli bir şey söylüyoruz.
Aslını ararsanız bu dediklerimizi en iyi bilen kişilerden biri de Deniz Baykal'dır.
Baykal'ın o ifadesini okuyunca, "Acaba bu dikkatsiz üslup Başbakan Tayyip Erdoğan'dan mı ona bulaştı" diye düşünmeden kendimizi alamadık.
Tayyip Erdoğan'ın sinir kontrolünü kaybettiği zaman ağzından çıkanlardan örneğin o, "Artistlik yapma lan!" türü beyanlarından söz etmiyoruz. Başbakanlığını unutmadan yaptığı konuşmalara, örneğin sakin bir şekilde kamuoyuna bilgi verirken tanığı olduğumuz üsluba işaret ediyoruz.
Dikkat ediniz, Başbakan Erdoğan hükümetin bir üyesinden söz ederken çoğu kez, "Benim bakanım... Benim Müsteşarım... Benim İl Başkanım" der.
O bakanı kendi cebinden ödediği maaşla istihdam etse, "Hadi neyse" dersiniz. İl Başkanı eğer babasının çiftliğindeki káhya olsa, o zaman da mazur görmeye çalışırsınız. Çünkü olayın "şahsi sahiplenme" ile açıklanabilecek bir boyutu vardır.
Ama ömrünü devlet hizmetinde geçirmiş birini "Benim müsteşarım" veya "Benim genel müdürüm" diyerek anmanız, o insanın makamına da kendi devletinize de saygı ile bağdaşmayan bir tutumdur. Adını anacağınız insan "..... Bakanı"dır, "..... Müsteşarı"dır veya en yumuşak ifadeyle örneğin "Malatya İl Başkanımız"dır.
Bazılarımız Süleyman Demirel'in, siyasi literatüre soktuğu, "Benim köylüm!"; "Benim çiftçim!"; "Benim emeklim!" gibi sözcükleri yukarıdakilerle karşılaştırmaya kalkmasın. Siyasetin popülizmi o kadarını kaldırır ama bin yıllık devlet geçmişine sahip bir ulusun çocuklarına, "aşiret" üslubu yakışmaz. 30/Mart/2008 Hürriyet