Tashih-i Karar Tâlebi Alt Sınırı ve Müktesep Hak
bilindiği üzre; 5219 sayılı, bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair Kanun ile, muhtelif kanunlarda ve bu arada H.U.M.K.'da da değişiklik yapılmış olup; yeni tashih-i karar tâlebi alt sınırı da 6 milyar lira olarak tespit edilmiştir.
her ne kadar, kanunda, (bu hüküm, yasanın resmi gazetede yayım tarihinden önce açılmış dâvâlara uygulanmaz) meâlinde bir hüküm bulunmamakta ise de, karar düzeltme ile ilgili bu yasa hükmünün, - kanunda mevcut, yürürlük ile ilgili maddesine rağmen- yeterince açık olmadığını düşünmekteyim. daha doğrusu, müktesep hak kavramını da nazara aldığımda; burada bir tenakûz bulunduğu görüşündeyim.
Olaylar: 1) 2001 yılında açılmış bir dâvâm, yaklaşık on aydır, yargıtayda -karar düzeltme tâlebi ile- tetkik sırası beklemektedir. bu dâvâ, harca tabi esas değer bakımından, 3800 ABD doları değerinin türk lirası karşılığı tutarında bir dâvâ olup; dâvânın açılış tarihindeki döviz kuru olan 1.650.000 TL. kuruna göre, bugünkü alt sınırın bile üzerinde bir meblağ olmaktadır.
2001 yılında bile 6 milyar liradan fazla tutan bu dosyanın (fer'iler haricindeki) tâlebi, ABD dolarının düşüşü nedeni ile, bugün itibari ile karar düzeltme alt sınırının da altına düşmüştür. (ancak; dâvâ harcı, türk lirası üzerinden alınmış olmasına karşın, döviz olarak tâlepte bulunma hakkı seçilmiştir.)
ayrıca; bu dosyanın, -dâvânın açılış tarihini bile kenara bırakacak olursak- (karar düzeltme tâlebi ile ilgili yasa değişikliğinin resmi gazetede yayım tarihinden ÖNCE, yaklaşık on aydır yargıtayda sıra beklediği düşünülürse, yukarıdaki yasa değişikliğinin burada uygulanmaması gerektiği, açıktır.
bu durumda; dâvânın açılış tarihi, -yasanın yürürlük maddesi gereğince- göz önüne alınmayacaksa; on ay önce karar düzeltme tâlebi ile yargıtaya gönderilmiş olan söz konusu dosya tetkik edilerek (yasa değişikliği nedeni ile,karar düzeltme tâlebinin reddi kararı) ile yerel mahkemeye dönebilecek olması, en azından yargı sürecinin uzaması ve bu durumun usûl ekonomisine de aykırı olması nedeni ile haksızlık olmayacak mıdır?
2) yine başka bir dâvâda; dâvâ tarihi 2002 olmasına karşın, asıl alacak bölümü, -esasında müktesep hak gereği tashih- i karar tâlep hakkı tanınması gereken-, fakat yeni yasal düzenleme ile belirlenen alt sınırı aşmadığından; tashih- i karar tâlebi mümkün gözükmemektedir.
bu dâvâda; yargı sürecini uzatmak pahasına, karar düzeltme tâlebinde bulunmayı denemek, veyahut kısmi bozma kapsamında yerel mahkemede yargılamaya devam etmek arasında seçim yapmakta haklı tereddütlerim bulunmaktadır.
kısaca; ya; yeni yasal düzenlemede (haksızlık niteliğinde) bir eksiklik bulunmaktadır ya da, uygulamada dâvânın açılış tarihi veya yargıtaya sevk tarihi göz önüne alınması gerekir(di). yoksa; bu kanun değişkliğinde, benim gözümden kaçan veya anlayamadığım bir nokta mı var??