Oturumda Hazır Bulunan Diğer Vekil Eliyle Süresinde Temyiz Yoluna Başvurma Olanağı Mevcut İken Yasal Sürede Temyiz Taleb
.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2007/6-329
K. 2007/333
T. 6.6.2007
• İKİ AYRI VEKİLLE TEMSİL ( Oturumda Hazır Bulunan Diğer Vekil Eliyle Süresinde Temyiz Yoluna Başvurma Olanağı Mevcut İken Yasal Sürede Temyiz Talebinde Bulunulmaması Nedeniyle Temyiz Talebinin Reddi Gereği )
• TEMYİZ TALEBİ ( İki Ayrı Vekille Temsil - Oturumda Hazır Bulunan Diğer Vekil Eliyle Süresinde Temyiz Yoluna Başvurma Olanağı Mevcut İken Yasal Sürede Temyiz Talebinde Bulunulmaması Nedeniyle Reddi Gereği )
• OTURUMDA HAZIR BULUNAN VEKİL ( İki Ayrı Vekille Temsil - Süresinde Temyiz Yoluna Başvurma Olanağı Mevcut İken Yasal Sürede Temyiz Talebinde Bulunulmaması Nedeniyle Temyiz Talebinin Reddi Gereği )
1086/m.167
2004/m.363
ÖZET : Dava, itirazın kaldırılması ve tahliye istemine ilişkindir. Somut olayda, davalı vekili Av. Nazike Altıntaş'ın temyiz dilekçesine eklediği, 20 gün süreyle istirahatının uygun olduğunu bildiren rapor münderecatından, adı geçen vekilin temyiz dilekçesini süresinde birisi ile gönderme imkanı bulunmadığı sonucuna yarılamadığı gibi; esasen davalı vekilinin, HUMK.nun 167. maddesi hükmü uyarınca eski hale getirme talebinin de olmadığı anlaşılmaktadır.
Yine, az yukarıda yapılan açıklamalardan da anlaşıldığı gibi, davalı iki ayrı vekille temsil edilmekte olup; on günlük süre geçirildikten sonra temyiz talebinde bulunan Av. Nazike Altıntaş dışında, direnme kararının tefhim edildiği oturumda hazır bulunan diğer vekil Av. Sevilay Altıntaş eliyle süresinde temyiz yoluna başvurma olanağı mevcut iken, yasal sürede temyiz talebinde bulunulmamıştır.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, direnme hükmünün tefhim edildiği 22.03.2007 tarihinden başlayarak on günlük süre geçirildikten sonra 09.04.2007 günü yapıldığı anlaşılan davalı vekilinin temyiz talebinin süre nedeniyle reddine dair verilen 09.04.2007 tarihli ek kararı usul ve yasaya uygun olup, onanmalıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki "İtirazın kaldırılması ve tahliye" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya 4.İcra Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 04.05.2006 gün ve 2006/145-335 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6.Hukuk Dairesi'nin 05.10.2006 gün ve 2006/7456-9619 sayılı ilamıyla;
( ... Davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine kira alacağı ve tahliye istekli olarak başlatılan icra takibine davalı borçlunun vaki itirazı üzerine davacı icra mahkemesinden itirazın kaldırılması ve tahliye isteminde bulunmuş mahkemece itirazın kaldırılmasına, asıl alacak üzerinden %40 oranında icra inkar tazminatının davacıya verilmesine ve 12 ve 13 no'lu dükkanların eklentilerinden tahliyeye karar verilmiş karar davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Takip 01.08.2001 başlangıç tarihli kira sözleşmesine dayanılarak yapılmış olup, bu sözleşme 12 ve 13 no'lu dükkanları kapsamaktadır. Oysa yargılama sırasında istem borçlunun eklentilerden tahliyesine ilişkin olarak düzeltilmiş ve mahkemece, eklentilerden tahliyeye karar verilmiştir. Bu durumda tahliyesi istenen yer ile tahliyesine karar verilen yer farklı olup bu husus yargılamayı gerektirdiğinden mahkemece davanın bu sebeple reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir... ) ,
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek, dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, itirazın kaldırılması ve tahliye istemine ilişkindir.
Davacı/kiralayan tarafından davalı/kiracı aleyhine kira alacağı ve tahliye istemiyle girişilen icra takibine, davalı/kiracının itirazı üzerine davacı, İcra Mahkemesinden itirazın kaldırılması ve tahliye talebinde bulunmuş; Mahkemece "davanın kabulü ile, davalının 12 ve 13 nolu dükkanın eklentilerinden tahliyesine" dair verilen karar; Özel Daire'ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
İcra Mahkemesince verilen 22.03.2007 gün ve E: 2007/68 K: 2007/225 sayılı direnme kararı, davacı vekili ile, davalı vekillerinden Av.Sevilay Aslantaş'ın yüzlerine karşı tefhim edilmiş; direnme kararına karşı, davalının diğer vekili Av. Nazike Altıntaş tarafından 09.04.2007 harç ve hakim havale tarihli dilekçe ile temyiz talebinde bulunularak, mazeretine ilişkin 20.03.2007 tarihli doktor raporu temyiz dilekçesine eklenmiştir.
Mahkemenin, "davalı vekilinin temyiz isteminin süre yönünden reddine" dair verdiği 09.04.2007 tarihli ek karar, davalı vekillerinden Av. Nazike Altıntaş tarafından temyiz edilmektedir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 363/son maddesi uyarınca İcra Mahkemesi kararlarına karşı temyiz süresi on gün olup; bu süre, kararın taraflara tefhim edildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. İcra Mahkemesi kararı taraflardan birinin yokluğunda verilmiş ( tefhim edilmiş ) ise, on günlük temyiz süresi, yokluğunda karar verilmiş olan taraf için icra mahkemesi kararının kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
Gerçekten, davalı vekillerinden Av. Nazike Altıntaş tarafından verilen temyiz dilekçesinin; direnme hükmünün, davalının diğer vekili olan Av. Sevilay Aslantaş'ın hazır bulunduğu 22.03.2007 tefhim tarihinden itibaren on günlük temyiz süresi geçirildikten sonra, 09.04.2007 tarihinde ibraz edildiği anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan; 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 167. maddesine göre, belirli bir süre içinde belli bir işlem yapması gereken tarafın veya vekilinin, arzu ve ihtiyarı dışında olarak o işlemi yapmaktan aciz bulunduğunun tahakkuk etmiş olması, eski hale getirme sebebidir.
Somut olayda, davalı vekili Av. Nazike Altıntaş'ın temyiz dilekçesine eklediği, 20 gün süreyle istirahatının uygun olduğunu bildiren rapor münderecatından, adı geçen vekilin temyiz dilekçesini süresinde birisi ile gönderme imkanı bulunmadığı sonucuna yarılamadığı gibi; esasen davalı vekilinin, HUMK.nun 167. maddesi hükmü uyarınca eski hale getirme talebinin de olmadığı anlaşılmaktadır.
Yine, az yukarıda yapılan açıklamalardan da anlaşıldığı gibi, davalı iki ayrı vekille temsil edilmekte olup; on günlük süre geçirildikten sonra temyiz talebinde bulunan Av. Nazike Altıntaş dışında, direnme kararının tefhim edildiği oturumda hazır bulunan diğer vekil Av. Sevilay Altıntaş eliyle süresinde temyiz yoluna başvurma olanağı mevcut iken, yasal sürede temyiz talebinde bulunulmamıştır.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, direnme hükmünün tefhim edildiği 22.03.2007 tarihinden başlayarak on günlük süre geçirildikten sonra 09.04.2007 günü yapıldığı anlaşılan davalı vekilinin temyiz talebinin süre nedeniyle reddine dair verilen 09.04.2007 tarihli ek kararı usul ve yasaya uygun olup, onanmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının temyizine ilişkin talebin süre nedeniyle reddine dair verilen 09.04.2007 tarihli ek kararın yukarıda açıklanan nedenle ONANMASINA, gerekli ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 06.06.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.
yarx
Re: Oturumda Hazır Bulunan Diğer Vekil Eliyle Süresinde Temyiz Yoluna Başvurma Olanağı Mevcut İken Yasal Sürede Temyiz T
Vekalatnamelerde münferiden temsil yetkisi verilmiş olabilir. Ancak nasıl ki hakimler ve savcılar duruşmalara "ARIZİ olarak" yani yedek olarak katılabilmekteseler ve genellikle karar vermeyip duruşmaları erteleyebiliyorlarsa, vekaletnamede yazan her avukatın davayı takip ettiği söylenemez. Mazeret koyup, yargılamayı uzatmak istemeyen bir avukatın, diğer avukatı duruşmaya arızi olarak göndermesi son derece etik ve hukuki bir yaklaşımdır. Sırf iyiniyetle duruşmaya girip, neredeyse hiçbir usuli işleme katılmamış ve hatta belki de dava dosyası ile ilgisi ve bilgisi olmayan birini icbar etmek hukuk mantığına aykırıdır. Günümüzde hukuk büroları artıyor ve dosyalar vekaletnamelerdeki avukatlara tevzi ediliyor. Herkes yetkilidir değil, yetkiyi kullanan sorumludur.
Re: Oturumda Hazır Bulunan Diğer Vekil Eliyle Süresinde Temyiz Yoluna Başvurma Olanağı Mevcut İken Yasal Sürede Temyiz T
Basri Bey, ben gene sizinle aynı fikirde değilim. Bakın ben de çok avukatlı bir büroda çalışmaktayım ve yaptığımız işbölümüne göre herkes kendi dosyasından sorumlu. Ancak buradaki durum çok farklı, bizde örneğin benim dosyamda ben ve tevkil eden avukat meslektaşım sorumlu, büromuzdaki diğer avukatların vekaletnamesi ya da yetki belgesi olmadığı için onların sorumluluğundan söz etmek mümkün değildir tabi. Ama karara konu olayda, her iki avukat da dosyaya vekaletname ibraz etmiş, dolayısıyla sadece duruşmaya giren sorumlu demek bana anlamsız geliyor. Açıkçası sizin gerekçenizi de biraz tuhaf buldum, kusura bakmayın ama hakimlerin duruşmaya arızi çıkması ile avukatların dosyaya vekaletname ibraz etmesi arasında nasıl bir bağlantı kurduğunuzu anlayamadım.Saygılar...
Re: Oturumda Hazır Bulunan Diğer Vekil Eliyle Süresinde Temyiz Yoluna Başvurma Olanağı Mevcut İken Yasal Sürede Temyiz T
Yani iki meslektaştan biri mazeret koysaydı duruşma tecil edilecekti öyle mi?
Uygulamada nedense bir vekil girip, diğer avukat mazeret beyan etse duruşmaya devam ediliyor. Asil tarafın belki de ayrı ayrı iki vekil tutmakta hukuki menfaati vardır. Örneğin bir vekil tazminat hukukunda uzman iken diğeri haksız rekabet hususunda uzmandır. Birbirlerini tamamlamak amacıyla davada temsil yetkilerini kullanıyorlardır.
Arızi meselesine gelince, evet tam dosyanız karara çıkacak, uzun süreç sona erecek ve hatta malesef bakiye avukatlık ücretinizi alacaksınız diye sevinirken, o da ne? Hakim izinde... Tamam güzel, yerine bakan hakim karar verir... İmkansız.
Duruşmada hakim, hakim değişikliği nedeniyle zabıtlar okundu der, tabiri caizse topu taça atacak bir çözümle dosyada karar vermez ve duruşmayı erteler. En kötü ihtimalle açıkça söylemese bile dosyanın tetkike alınmasına karar verir, gider 2 ayınız daha.
Şimdi aramızda astlık üstlük ilişkisi olmayan hakim ve savcıların bu tip usuli veyahut fiili haklardan yararlanmaları sözkonusu iken avukatın bu haklardan yararlanması düşünülmez? Bence bu tip olaylarda hele hele farklı bürolarda ise her vekile ayrı ayrı tebligat yapılmalıdır.
Re: Oturumda Hazır Bulunan Diğer Vekil Eliyle Süresinde Temyiz Yoluna Başvurma Olanağı Mevcut İken Yasal Sürede Temyiz T
Ayrı bürolarda çalışan avukatların her birine ayrı tebligat yapılması gerektiğine dair görüşünüze katılıyorum. Ancak aynı büroda çalışan avukatlardan sadece birine tebligat yapılmasının yeterli olacağını ve her iki avukatı da bağlayacağını düşünüyorum. Dolayısıyla olaydaki gibi, bu avukatlardan birinin kararı temyiz etmemesi neticesinde kararın kesinleşeceği, artık diğer avukatın kararı temyiz edemeyeceği kanaatindeyim.
Hakim ve savcıların durumuna gelince, aslında arızi olarak bakmanın dosya hakkında karar vermemek için mazeret olamayacağı kanısındayım. Hatta ve hatta bunun görevi ihmal olduğunu dahi düşünmekteyim. Bu nedenle hakimlere ilişkin örneğinizi anlamakta güçlük çekiyorum, hakimlerin görevlerini yapmaktan kaçınıyor olmaları bizlerin gerçekleri görmezden gelmemize mazeret olmamalıdır.
Re: Oturumda Hazır Bulunan Diğer Vekil Eliyle Süresinde Temyiz Yoluna Başvurma Olanağı Mevcut İken Yasal Sürede Temyiz T
Uyulama "arızi" ile geçiştirilmekte iken bunu Yargıtay üyeleri dahi yapmakta iken ikircikli bu düzenleme bana hiç adil gelmiyor.
Re: Oturumda Hazır Bulunan Diğer Vekil Eliyle Süresinde Temyiz Yoluna Başvurma Olanağı Mevcut İken Yasal Sürede Temyiz T
Sayın meslektaşım Av.Basri, asil vekille temsil olunduğuna göre temyiz dilekçesini kimin verdiği önemsizdir. Temyiz dilekçesinin verilip verilmemesi vekil ve müvekkil arasındaki iç ilişkiyi ilgilendirir. Yargıtayı ve yargıyı ilgilendirmez.