Hayat hep birlikte olma çabalarının yalnız kalmaların kayalarında parçalanışından ibarettir diyordu biri. Peki yaşamak ve ölmek sebep sonuç ilişkisinde ise,ve ölüm yaşantımızın haklı bir sonucuysa yaşamak icin sebeplerimiz neler?Aslında çok ta sevmedigimiz bir hayata çogu zaman kıyısından köşesinden tutunuruz,bir mutluluk ararız bizi baglayacak..Bir yerden baktıgımızda aslında kedinin fare ile oynadıgı gibi oynar ne büyük ironidir bu!Düsünmeden yaşarız çoğu zaman düsündüğümüzde de aman be bosver deriz,koca dünyada ben merkezli yaşamaya çalışırken evrende çok ufak bir nokta olmak kaçış noktamızdır cogu zaman,yalnız degiliz diye kendimizi avuturuz..Aslında o kadar yalnızız ki..Söylesenize kim çift doguyor anne karnından ya da kim mezara iki kişi gömülüyor?Kendimizi kandırıyoruz sanki -mış gibi yapıyoruz...Ama kabullenemiyoruz yalnız olmayı,ilişkilerimiz oluyor bir yerden sonra hayatımız,degilmi ki biz ölüyoruz ilişkilerimiz nasıl kalsın?Ve bitiremediklerimiz(ilişkilerimiz) boğuyor bizi,kaçmaya çalıstığımız anlarda sorumluluklarımız ya da baska sebepler yakalıyor ve keşke ler başlıyor etrafımızı sarmaya sonra yaşamamış olmayı diliyoruz çaresizce..
Peki ya ölüm?En sıkı dostumuz gibi sarıldıgımız hayatımızda çokta haketmedigimiz bir tekedişmi ya da terkedilişmi?
Aslında sormak istedigim çok soru var,ne yazık ki hayat her zaman sevinçli olmuyor..