-
Türk'ün Kaderi
Yıllarca hep adalet duygusuyla, kardeşçe yaşadığımız bu topraklarda hep ihanete uğramış,dost gördüğümüz ülkelerden hep düşmanlık görmüşüz,fakat her ne hikmetse içimizdeki hainleri bir türlü temizleyememiş bir milletiz.Hala en yoğun olduğumuz terör konusunda bile ortam en üst düzeye gelmiş,ülke bütünlüğü ve bağımsızlığımızın tartışılır olduğu bir dönemde bile dış güçlerin oyuncağı olmaktan kurtulamadık.Düşünün terör diye binlerce kilometre öteden gelip ülkelerle savaşan avrupa zihniyeti bizim haklı olduğumuz terör davasında bile nekadar ikiyüzlü oynamakta.Bizdeki hainler ise hala onlardan olur beklemekte.Yazık çok yazık.Koskoca Türkiye Cumhuriyetini iki adım ileri atamaz hale getirdiler.Beş pare etmez peşmergenin kafa tutar tutumları hazmedilir gibi değil.Bizler tek vücut olup ne pahasına olursa olsun sınır ötesine gitmeli ve gerekeni yapmalıyız.Tabiiki hükümet askeri gönderip sadece askeri harekatla yetinmemeli,oranın bütün lojistik imkanlarını da kesmeli.Ancak bu şekilde bu iş bir şekil alır.Sonuç her ne olursa olsun geleceğimiz ve yarınlarımız,Türkün kudreti için tüm bunlar biran önce yapılmalı.Amerikan forumlarında boy boy parçalanmış vatan toprağı haritaları dağıtılırken yarın çok geç kalınmış olabilir.Ne Mutlu Türküm Diyene.
-
Re: Türk'ün Kaderi
SAKARYA TÜRKÜSÜ
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat?
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..
Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?
İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
Sakarya, kandillere katran döktü geceler.
Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
Sakarya; sâf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
Sen ve ben, gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız;
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!
Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!..
Necip Fazıl KISAKÜREK