Radikal Gazetesi'nin beğenerek okuduğum köşe yazarlarından Prof. Dr. Türker Alkan'ın "Türban Üstü Kep" başlıklı yazısını aşağıdaki linkten sizlerle paylaşmak istedim.
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=224981
Printable View
Radikal Gazetesi'nin beğenerek okuduğum köşe yazarlarından Prof. Dr. Türker Alkan'ın "Türban Üstü Kep" başlıklı yazısını aşağıdaki linkten sizlerle paylaşmak istedim.
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=224981
Can Ataklı catakli@gazetevatan.com05.07.2007http://www4.gazetevatan.com/images/kategorititle1.gif Türbanın tarihine kısa bir bakış
http://www.gazetevatan.com/pics/yazarlar/142.jpgDünkü yazımda türbanla baş örtüsünü karıştıran Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ü internet üzerinden gelecek hakaret dolu saldırılardan bir parça korumak için türbanın gelişimi ile ilgili kısa bir bilgi vermiştim.
Ancak sizlerden gelen mesajlardan bu konunun gerçekten daha fazla merak edildiğini anladığım için konuyu biraz daha açmak istiyorum.
Türk toplumunda türban diye bir örtünme biçimi 1965 yılına kadar yoktu. Kadınlarımız genellikle başlarını örtmeye özen gösterirler; bunun için başta baş örtüsü olmak üzere, yöresine göre örtü, tül, yaşmak, ferace gibi isimler kullanırdı. Kadınlar bunları kullanırken saçlarının ve boyunlarının tamamen örtülmesine de pek dikkat etmezdi.
Kadının başını örtmesi çok dar bir çevre dışında dini olarak ele alınmazdı. Bu taa Orta Asya’dan gelen Türk geleneklerinden biridir.
Ne zaman ki Şule Yüksel Şenler 1965’te ortaya çıktı, türban kavramı da, o yıllardaki adıyla sıkmabaş, tartışılmaya başlandı.
Şule Yüksel Şenler 1938 doğumlu. Yani bugün 69 yaşında. Şenler 1965 yılına kadar batılı tarz yaşamı seçmiş bir Türk kadınıydı. Çeşitli dergi ve gazetelerde makale, şiir ve hikâyeler yazıyordu. Şenler 1965 yılında İslami yaşam biçimine geçmeye karar verdi ve tesettüre girdi.
Şenler topuklarına kadar uzun mantosu, boynunu tamamen saran ve saçının tek bir telinin bile görünmesine izin vermeyen örtüsüyle ilk kez ortaya çıktığında büyük ilgi görmüştü. O güne kadar ama dini inançtan, ama gelenekten başını örten kadınların yanında “gizemli” havasıyla sanki bir devrim lideri gibi gezmeye başladı.
1960’lı yılların ortaları, 1961 Anayasa’nın sağladığı özgürlükler çerçevesinde her türlü görüşün rahatlıkla sergilendiği bir ortam yaratmıştı. Sosyalist, komünist fikirlerin yanı sıra milliyetçilik adı altında faşist görüşlerle ilk siyasal İslamcı görüşler bu dönemde ortaya çıkmıştı.
Şenler siyasette ve toplum yaşamında İslama çok bağlı kadının da yeri olduğunu ileri sürerek yurt gezilerine çıktı. Pek çok ilde tesettür konusunda konferanslar verdi. O dönemin dinci bazı gazeteleri de Şenler’i bayrak yaparak arkasında durdu.
1971 yılında Şenler, dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a bir mektup yazdı. İslama çağrı niteliğindeki bu mektupta Cumhurbaşkanı’na hakaret olduğu gerekçesiyle hakkında dava açıldı ve Şenler hapse girdi. 3 ay cezaevinde kaldı.
Şenler 1975 yılına kadar basındaki en ateşli polemikçilerden biri olarak irticaya karşı çıkan çevrelerle adeta savaştı.
Çok sayıda kitabı olan Şule Yüksel Şenler bugün de kitap çalışmalarına devam ediyor.
Şimdi gelelim Şenler’in bugünkü hükümetle olan çok yakın ilişkisine. Türkiye’de türbanı bayrak yapan ilk kadın olan Şule Yüksel Şenler Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı, AB müzakerecimiz ve Irak’a girmemek koşuluyla Amerika’dan alınacak 1 milyar dolarlık anlaşmaya imza atan Ali Babacan’ın halası.
Seçilene kadar bir gün siyaset yapmamış, orta büyüklükteki bir şirketi bile yönetmemiş Ali Babacan’ın Türkiye hazinesinin başına geçirilmesiyle taçlandırılan gelişmesinde halasının verdiği büyük mücadelenin payı olabilir mi dersiniz?
Sayın ataklı islamiyette insanların gecmişine bakmazlar omların samimiyetine bakarlar yüce peygamberiniz zamanında vede peygamberimize karşı savaşan insanlar vardır peygamberimizin sayesinde gercegi görüp o mübarek nebiinin ugrunda seve seve canlarını vermişlerdir.. türbana gelince zannedersem zatalinizin de biraz gecmişe dönük hatıralarını yoklayıp türbanın yök tarafından dayatıldıgını hatırkayacaktır olay şöyle gelişti adını yanlış hatırlamıyorsam zamanın yök başkanı ihsan dogramacı ve avanesi okuyan kızların baş örtüsünü cıkarmadan okuyamayacaklarını dayatınca rahmetli özal zorlayınca dayatmacılar cıkış yolunu türbana endeksleyip üniversitelere hediye ettiler asıl amacları müslüman kızları okutmamak olan plan geri tepti vede yılardır kendi dayatmaları olan türbanı ve türbanlı ögrencilere üniversitelerin kapısını sur ediyorlar nicelerini dayatmalarla dünyayı onlara dar ettiler hayallerini ve geleceklerini caldılar amacları örtü falan degil müslüman coban olmasın sürüde bir koyun olsun daima güdülsün... Saygılarimla tüm güzellikler Türkiye'nin olsun...
Ben hep Türbanı Elizabeth Taylorda esinlenerek aldılar sanırdım yanılmışım. Şule Yüksel Şenler , o dönemde filmlerine hayran olduğu ünlü aktris Audrey Hepburn’un başörtüsü stilinden etkilenerek şimdiki türban modelini tasarladığını söyledi. Hayret Taylor a daha yakışmıştı.
http://www12.gazetevatan.com/fotogal...08022008_1.jpg
http://www12.gazetevatan.com/fotogal...08022008_2.jpgYönetmenliğini William Wyler'ın üstlendiği 1953 yapımı Roma Tatili adlı filmde, gerçek kimliğini gizleyerek Roma sokaklarında gönlünce dolaşan bir prensesi canlandıran Audrey Hepburn böyle bir aksesuar kullanmıştı. Filmde Hepburn'e dönemin gözde aktörlerinden Gregory Peck eşlik ediyordu.
http://www12.gazetevatan.com/fotogal...08022008_5.jpg
Şimdi işin garibi zavallı Audrey Hepburn'u bizim dinciler ( dikkat dindarlar değil ) acilen müslüman yapacak ve ondan taktı diyecekler. Garibim Kaptan Jacques Cousteau' da bundan kurtulamamıştı. Adamcağız sonunda '' yakın beni küllerimi denize atın'' bile dedi ama heyhat gene dinci tayfası harekete geçti ve ''Adam aslında müslümandı ama yayılmasın diye böyle yaptılar''diyip çıkmışlardı işin işinden. Vah benim memleketim ..