'Ekonomik Tecavüz'

herkese merhaba...
3 yıldır çalışmakta olduğum büyük firmadan rakip firmaya transfer oldum.yaklaşık 4 ay içinde yeni bir şube daha açan eski iş yerim beni geri çağırdı ve döndüm.yeni açılacak olan şubenin inşaatında problem olduğu için yaklaşık 2 hafta ücretli olarak izin yaptım ardından kendi teklifimle eski şubeme geçici olarak geri döndüm.kurumsallaşmak adına adım atan ,aile şirketi yani firmanın aldığı genel müdür tarafından sözlü ve elle tacize uğradım.
diğer şubeye geçmeme 1-2 haftalık bir süre olduğunu ve o şahsın iş yerindeki ağırlığını düşünerek sessiz kaldım.fakat şahsın bana tacizleri boyut değiştirerek devam etti.(maaşımı düşürmesi haklarımı kısıtlaması insiyatifinde olan hiç birşeyi tolare etmeyerek çalışmamı zorlaştırması vb.)firmanın eski elemanı olduğumdan bu sorunların hepsinle baş edebiliyordum.(direk patronla iletişim kurarak)fakat işimle ilgili yapmış olduğum bir hata dan dolayı benim ağzımdan bir istifa mektubu yazılarak imza atmam üzere masama yollandı.bunun üzerine patronlarımdan birine tüm olayı anlattım kanıt olarakta ilk tacizinden sora göndermiş olduğu sms leri gösterdim.
patronum beni diğer şubeye yollayarak olayı ört pas etmemiz gerktiğini olay duyulursa benim denizde bir damla olacağımı bana söyleyemiyecekleri bir nedenden dolayı o şahsa bişey yapayacaklarını söyledi.her şeye rağmen bu konun onların yanında konuşulması gerktiğinde ısrar ettim.2 patronum ben ve şahıs aynı odada konuyu sölediğimizde bana hakaret etmeye devam ederek yaptığını daha sonrada yapmadığını söyledi.
sonuç olarak ben 1 hafta izne yollandım paramın kesilmediği iznim bittikten sonra diğer şubeye gideceğimi söylediler.iznim bittiğinde bana daha ilerki bi tarih verip ozaman gelmemi söylediler.bu sırada sigortamın yeni ödenmeye başladığını öğrendim.ve 1 aylık sigortam ödendikten sora artık benle çalışmak istemediklerini söylediler.ve iş yerimden ayrılalı nerdeyse 1 ay olmasına rağmen ne sigortamın yapıldığı ayki maaşımı nede tazminatımı alabildim.
firma ile aramda asla yazılı bir anlaşma veya şahsım tarafından imzalanmış bir mukabele yoktur.olaylar tamamen sözlü olduğundan ne ye dayanarak dava edebileceğimi bilmiyorum.
maddi ve manevi büyük zarar gördüğüm ve gelecekte ki herhangi bir iş başvurumda verilecek kötü bir referans ile mağduriyetimin devamından büyük endişe duyuyorum.
bana bu konuyla ilgili yardımcı olursanız çok sevinirim.şimdiden teşekkürler.

--------------------------------------------------------------------------
Radikal
10/08/2004 Adnan KESKİN
--------------------------------------------------------------------------
BİA (Ankara) - Yargıtay, cinsel taciz mağduru kadınların "Şahit yoktu, tek başımaydım. Şikâyet etsem bile kanıtlayamam" korkusunu bitirecek tarihi bir karar vererek, şahit olmasa da cinsel taciz suçlarına ceza verilmesi dönemini başlattı.

Görgü şahidi olmadığı halde, yanında çalışan avukata sarkıntılık suçundan sekiz ay hapse mahkûm edilen avukatın cezası Yargıtay 5. Ceza Dairesi tarafından oybirliğiyle onandı.

Yaygın olarak çalışan kadınların şikâyetçi olduğu "gizli taciz" suçunu cezalandırmaya kapı aralayan Yargıtay kararı, "Suç kanıtı olarak mutlaka görgü tanığı aranması, birçok olayın karşılıksız ve cezasız kalması gibi hukuken istenmeyen sonuca yol açar" gerekçesine dayandırıldı.

Sanık avukatın "İftiradır" savunmasını, "Yakınıcının başkasını zarara uğratmak isterken, kendisini zarara uğratması insanın doğasına aykırıdır" diyerek reddeden Yargıtay, suçun yanında çalıştırdığı kişiye yönelik işlenmesini cezada alt sınırı aşma nedeni saydı.

Yargıtay, "İffete taarruz cezasının paraya çevrilmesi suçu özendirir" görüşüne de kararında yer verdi.

Avukattan avukata taciz

Tacizcilerin cezalandırılmasında kadınlara cesaret veren Yargıtay kararına konu dava, 2001 yılında Ankara'da yaşanan olayla gelişti. Ankara Barosu avukatlarından avukat M.T nin bürosunda işe başlayan avukat E.C.
büroda yalnız bulundukları sırada avukatın kendisini yanaklarından öptüğünü ve onun da kendisini öpmesini istediğini belirterek, savcılığa şikâyette bulundu.

Ankara Başsavcılığı, bunun üzerine sanık avukat Memduh Tekelioğlu'na Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 421. maddesindeki sarkıntılık suçundan altı aydan iki yıla kadar hapis istemiyle dava açtı.
İftira savunması geçersiz

Davaya Ankara 9. Sulh Ceza Mahkemesi Yargıcı A.Z.D baktı. Sanık avukat, yargılama boyunca sarkıntılık suçlamasını reddetti, şikâyetçinin "iş konusunda yetersiz olması nedeniyle kendisini birkaç kez uyardığı" için kendisine iftira attığını öne sürdü ve beraatını istedi.

Ancak, bu klasik savunmaları inandırıcı bulmayan yargıç A.Z.D., avukat E.C.'nin yaşadığı şoku ve olayın hemen ardından ağlayarak aktardığı arkadaşını da dinledi. Bu tanık, olay sonrası büroya gittiğini, arkadaşının durumu kendisine anlattığını, daha sonra sanığı ayıplayarak şikâyetçi olmak üzere bürodan ayrıldıklarını anlattı. Yargıç da bu ifadeleri ciddiye alarak
sanığı şu gerekçelerle cezalandırdı:

Suç cezasız kalır: Olayın görgü tanığı ve maddi delilin bulunmadığı muhakkaktır. Ancak tarafların ve olayın özellikleri göz ardı edilerek suç kanıtı olarak mutlaka tanık aranması birçok olayın da cezasız kalması gibi hukuken tecviz olunmayacak bir sonuca yol açar ki, uygulamada da böyle bir anlayış
zorunlu görülmemektedir.

Doğaya aykırı: Söz konusu olan olayda henüz avukatlık mesleğinin başlangıcında bekâr genç bir bayan olup kendisiyle ilgili böyle bir iddiayı ortaya koymasında toplumumuzda hâkim olan sosyal ve ahlaki değerler de gözetildiğinde, kişiliğinin ve mesleki saygınlığının zarara uğrayacağı muhakkaktır. Başkasını zarara uğratmak isterken kendisini zarara uğratması
insanın doğasına aykırı bir olgudur.

Başka yollar bulabilirdi: İddia bir an, savunma tarafının ileri sürüldüğü gibi şikâyetçinin sanığın mesleki yetersizliği nedeniyle kendisini uyarması vs. nedeniyle kırgınlıkla iftira ettiği düşünülse dahi.. kendisine zarar vermeyecek başka yol-yöntemlere başvurma olanağının varlığı karşısında bu düşünceye
geçerlilik ve üstünlük tanımak hayatın olağan akışına uygun değildir. Bu itibarla yakınıcı tanıklarının anlatımları gibi yan delillerle doğrulanan kendi iffetini ortaya koyarak ileri sürdüğü iddiaları mahkemezice sabit görülerek
sanığın eylemlerinin sübutunu kabul için yeterli görülmüştür.

'Şikâyetçi sanığa güvenmiş'

Çalışanı istismar: Sanık yaşı ve mesleki yönden deneyimli bir kimse olup yakınıcı da bu özelliği itibarıyla kendisine güven duyarak yanında çalışmaya başlamış, diğer anlatımla birbirine yabancı iki insan olmayıp sanık kendisinden
deneyimsiz bir kimsenin ekonomik beklentilerini karşılamak durumunda olan bir hukukçu, yakınıcı da sanığı gözetiminde ekonomik ihtiyaçlarını karşılamak ve mesleki yönden gelişmeyi amaçlayan sanığa bağımlı bir insandır. Yakınıcının bu
bağımlılığının istismar edilmesi suretiyle suçun işlenmiş olması oluşu ve suçun işlenmesindeki davranış ve ısrarı itibarıyla suç işleme konusundaki karşılığı gözetilerek, asgari hadler aşılmak suretiyle ceza tayininin kişilik ve eylemine
uygun olacağı düşünülmüştür.

Cezası ertelendi

"Yine suç aşamasındaki konumu ve davranışları itibarıyla verilen hapis cezasının paraya çevrilmesinin uygun olmayacağı, iffete taarruz cezasının paraya çevrilmesinin suçu özendireceği ve caydırıcılığı ortadan kaldıracağı değerlendirmesiyle para cezasına çevrilmesi uygun görülmemiştir."

Yargıç sanığa TCK 421. madde uyarınca "takdiren ve teşdiden" sekiz ay hapis cezası verdi, bu cezada indirim yapmadı, ancak sanığın "sabıkasız oluşu ve sosyo-kültürel durumu"nu gerekçe gösterip bu cezayı erteledi.

Daha sonra karar sanık avukat tarafından temyiz edildi. Yargıtay 5. Ceza Dairesi, tacizden mahkûm avukatın tüm itirazlarını reddetti ve mahkemenin alt
sınırdan uzaklaşarak verdiği sekiz aylık hapis cezasını oybirliğiyle onaylarak kesinleştirdi. (AK/BB)

ceteris paribus

Sevgili Fırat Bayındır beni aydınlatırsanız sevinirim bir hukukçu olarak bu olayda magdurun rızası oluşmuş mudur.Çünkü göz yumduğunu söylemiş değerli arkadaşımız.Ve aradan biraz zaman geçtikten sonra bu olayı ifade etmesi dürüstlük kuralları ile çelişmez mi acaba sadece aklıma gelen ilk şey buydu henüz bir öğrenci olduğumu ve yanlış bir söz söylediysem bağışlamanızı dilerim.Ama merak ediyorum.Tacize belli bir süre ses çıkarılmazsa ve daha sonra verilen bir istifa mektubu ile bunu bildirirse bu ne kadar dürüstce olur

sayın alisinkay olayı inceleyerek bu soruyu soruyorsanız muhattabı olarak cevap vermek isterim:ataerkil bir toplumda yaşıyorsanız ve geçindirmekle yüklümlü olduğunuz bir aileniz varsa bu şartlarda ne acıdır ki hakkınızı savunmayı ancak bu endişeleriniz dibe vurduğunda yani ekonomik tecavüze uğradığınızda yapabilyorsunuz.
ve fırat bey in de eklediği gibi türkiye de ve benzer ülkelerde daha 'taciz'kanunda tanımı olmayan bir kavramken legal olarak nasıl bir savunma yapabileceğimi bana söylermisiniz?bu nedenle bende iş yerimde ki ağırlığımı kullanarak belli bir süre mücadele etmeyi denedim.
gelen istifa kağıdınınsa adil olmadığı olay sonrası firmanın yön kurulu tarafındanda onaylanmıştır.aksi bile söylense bu herzaman kanıtlayabileceğim bir olgudur.
ilk formdada yazdığım gibi gelen istifa kağıdı ile taciz yön değiştirerek devam etmiştir.olayın akibinde arkamda olduğunu sandığım firmamda mağduriyetimi idame ettirdiği için hukuka baş vurdum.
biz çalışan kadınlar da olsak türkiyede geçim sıkıntısı içindeyken malesef haklarımızdan ödün vermeye mecbur bırakılıyoruz.adil çalışma ve para kazanma hakkım buna rağmen elimden alınmışsa ve bu ülkede hukuk varsa ben hakkımı arıyorum.
yukarıda da belirttiğim gibi sorunuz olaya yönelikse cevabım budur.sadece konuya ilişkinse ek bir açıklama olarak okuyun.
alakanıza teşşekkür ederim.

sevgili alisinkay

taciz tabirimi bağışlayın sson derece b..tan iğrenç bir hadise. Tacize uğrayan ister kadın ister erkek ister çocuk olsun bunu kimseyle kolay kolay paylaşamaz.Hele hele tacizi yapanın emrinde çalışıyorsa işi kaybetmek, toplumda tacize uğrayana mağdur olmasına rağmen farklı gözle bakılmak, en kötüsü bir insan olarak başına gelebilecek en kötü aşağılanmaya uğramış olmak.
Sizin başınıza gelse nasıl davranırsınız acaba? Ama hukukçu olarak da doğru bir soru sormuşsunuz:sessiz kalmak kabulleniş midir? Kimi zaman hukukta buna evet cevabı verilebiliyor ama her olayın kendine özgü oluşunu da gözardı etmemek lazım. Sessiz kalış bir tepki olabileceği gibi başka bazı değerleri,kazanımları kaybetmek korku ne endişesiyle de olabilir.Dürüstlük kuralına aykırılık var mıdır? Yine oluşa ve olaylara göre bakmak lazım ama kesin olarak dürüstlük kuralına aykırıdır denemez.Mağdurun sessiz kalışının içsel nedenlerini de ortaya koymak gerekir.

ceteris paribus

sayın klinekatze öncelikle geçmiş olsun diyorum. taciz, en ağır hastalıktan dha kötü kalıcı etkiler bırakabiliyor, bunu deneyimlerinden biliyorum. Sayın Fırat bayındırın görüşleri sanıyorum yeterince ayrıntılı. ancak, şu konuyu da açıklamak isterim.
Bizim gibi, sosyal açıdan geri kalmış toplumlarda, maalesef gerek taci gerekse tecavüz olaylarında genellikle kadın suçlanır. "dişi köpek kuyruğunu sallamazsa erkek köpek peşinden gitmez" biçiminde şekil bulan bir anlayış toplumda yerleşmiş durumdadır. (bu paragrafı, hukukçuluğumdan ve daha önemlisi insanlığımdan utanarak yazdım)
Bu durum, tacizin mağduru olan insan tarafından da bilinmekle, genellikle tacize sessiz kalınmaktadır. Tanık olduğum tecavüz davalarında, genellikle mağdurlar olayı utanarak anlatırken, sanık sanki bakkladan sakız almış gibi rahat tavırlar içersinde.
siz yine de aydın ve kültürlü bir insansınız. Pek çok mağdur, böyle bir durumda kendini lekelenmiş hissederek sorununu açamamakta ve yargıya da intikal ettirmemektedir.
Ancak taciz, bana göre bir insanlık suçudur. gerekli yasal girişimleri yapın, bu forumda bulunan meslektaşlarımızın çoğunun arkanızda olacağından emin olabilirsiniz. Ayrıca İstanbul Barosu kadın hakları komisyonuna da başvurabilir ve gerekli desteği alabilirsiniz

Elbette arkanızdayız insan olduğumuz için de arkanızda olmalıyız.Ben sadece hukuki olarak bir soru sordum değerli arkadaşımızı aşağılak veya üzmek gibi bir düşüncem yoktu kesinlikle de olmaz sadece olaya objektif gözle bir hukukçu olarak baktım ve öğrenci olarak da kafama takılanı sordum bu konud fırat bayındıra ve forumu açan sevgili kardeşime de teşekkür etmek isterim

Yapamam deme yapan senden iyi değildir