Ben aslında önce yazıyı yazar, sonra başlık atarım ama bu yazıda ilk defa başlığa göre yazmak istedim. Beynelmilel Sinema Filmini izleyenler anımsayacaklardır, izlemeyenler de gözlerinde canlandırmaya çalışsınlar; filmin yakışıklı delikanlısı ile güzel kızı yolda yürüyorlar, delikanlı; "Ben Artık Devrimci Oldum" diyor genç kıza, genç kız tereddüt ifadesinde ve çok da iyi anlamadan "iyi yapmışsın" diyor tüm masumluğuyla… O yıllarda devrimci olmak ya da sosyal mücadele gruplarının içine girmek, giren kişi için büyük bir umut ancak anlamakta güçlük çekenler için büyük tehlikenin adıydı. "Olaylara karışma" replikleri bu yüzden çıkmıştır, kimse olaylara karışmamalı ya da karışsa da kıyısından köşesinden sıyrılmalıydı…
Ben o yılları çok zor hatırlamakla birlikte, dayılarımın ve amcalarımın başlarına gelenleri çocuk gözlerimden izlemekle yetiniyordum, rüyalarıma giren zamanlar anımsıyorum mesela; evin perdelerinin annem tarafından gündüzleri kapatılmasını, hasan amcamın koşarak evin kapısından içeri girmesini, odasındaki posterleri, kitapları, dağıtılan evimizi, ortalıklara dağılan her şeyi, umutların yokoloşunu, mücadelenin adının değişimini, hayata başka gözlerle bakabilmenin masum beklentisini, herkesi, her şeyi, sokakları, sokağa çıkma yasaklarını, yasaklılıkları, ilkokul yıllarımı, unutamadıklarımı, yapmak istediklerimi ben hala rüyalarımda görüyorum ve üzülmekten başka bir şey yapamıyorum.
Umutlarımızın tükendiği ve mücadelenin adının, şeklinin ve duruşunun değiştiği zamanlar yaşadı benim gençliğim, ülkemizde en son yapılan darbenin ardından bizleri korkutup sindirip ve farklılaştırıp başka uğraşlara sürüklediler, teknoloji zamanlarının bilgisayar dönemi çocukları olarak yetiştik hepimiz… Doğru ya da yanlış bunu tartışmak ya da bu konuyla ilgili yorum yapmak benim tecrübe alanlarımın dışında olsa da, günümüzdeki değişen mücadelenin adının ne olduğunu sorgulamak istiyorum… Biz kıyısından köşesinden bile olsa, tepkilerin ne zaman nerede ve neden gösterilmesi gerektiğini anlayarak ve yaşayarak büyüdük, hakkımızı aramasını öğrendik, aradık kendi çapımızda kendi devrimciliğimizle, devrimciliğin tarifi değişse de biraz olsun ben devrimci oldum diyebilirim… Bu ülkede, yirmili yaşlardaki gençler sokaklarda yürüdüler ve ülke düzenini değiştirmeye çalıştılar diye asıldı… Bence dünyanın en büyük devrimcilerinden biri olan Atatürk'ün, Türk Gençliğine emanet ettiği ve gençleri bir umut olarak gördüğü yaklaşımına günümüz gençliği cevap verebiliyor mu ? Yirmili yaşlarda "yanlış gidiyor bu düzen" diye ülkenin düzenini değiştirme mücadelesine soyunan gençlik o yıllarda daha akıllı ve daha mantıklıydı da şimdi daha mı geri ? Bırakalım düzeni değiştirmek istemeyi, inkılap tarihimizden bihaber yetişen büyük bir çoğunluk bizim geleceğimizi mi yönetecek ? Korkuyorum o yüzden… Milletvekili seçilme yaşının geriye çekilmesi ve meclise genç milletvekillerinin alınması gündeme gelmişti…
Şimdi soruyorum; 25 yaşında cep telefonu elinden düşmeyen, aşklarını, sevdalarını, mücadelelerini eksik yaşamış ve bunların aslında ne demek olduğunu bile hala anlayamamış bir çoğunluğun karar verme noktasındaki güvenine kefil olur musunuz ? Zengin babaların zengin çocukları mı girecek yeni meclise, parasızlığın ne demek olduğunu bilmeyen, yokluk ve zorluk nedir yaşamamış bir topluluk mu olacak acaba yeni parlamentoda… Sokaklarda yapılan demokrasi eylemlerinde ya da sivil toplum kuruluşlarının toplu haykırışlarında, kaç tane yirmili yaşlarda genç görüyoruz sokakta ? Siyasi duruşun ve görüşün kimden yana olduğunu bir kenara bırakarak bilmeliyiz ki, bu ülkeyi gençler kurtaracak, gençler kurtarır… Çabuk tüketen ve yok eden bir gençlik karşımızda ve bu ülkenin içişleri bakanının ismini dahi bilmeyen, genel kurmay başkanının kim olduğunu ve bunu neden bilmesi gerektiğini anlamayan bir çoğunlukla karşı karşıyayız… Benim bu yazım, neyin ne olduğunu bilenlere değil, bilmeyen ve bilmediğini de bilmeyenlere… O yüzden bence siz, ya da onlar, en azından kendi içinizde yaşadığınız dünya ve kendi kendinizle yaptığınız mücadele içinde "Artık Devrimci Olun" ülke düzeninin değiştirilmesi bir kenara, kendi düzenimizin değiştirilmesi konusunda hepimizin yeniliklere ihtiyacı var çünkü, devrim aynı zamanda yeniliğin adıdır, değişimin adıdır…
Gençlerimize, yanlış yazılmış senaryoların yanlış kahramanlarını yüceltmeye devam ettiğimiz sürece, Polat Alemdar olduğunu zanneden ve ülkenin çıkarı için kurşun sıktığını sanan onyedi yaşındaki katiller yetiştirmeye devam edeceğiz.
Barış KARAOĞLAN