Muvafakat ve İbra Belgesi

Merhaba,
İşverenimin belli bir süre için ikramiye hakkımızdan vazgeçtiğimizi ve matbu olarak bilgisayarda hazırlamış olduğu ve bizlere imzalatmış olduğu yazı aynen şöyledir ;

MUVAFAKAT VE İBRANAME BELGESİ"

İşyerim olan ..............Sanayi ve Ticaret A.Ş.'nin (Şirket ismini belirtmiyorum)içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıyı atlatabilmesine destek olmak amacıyla işyerimizde tarafıma uygulanmakta olan ikramiye uygulamasının...........(boşluk bırakılan yerlere bizim kendi el yazımızla tarih yazdırarak doldurttuğu 30.06.2003 ) tarihine kadar kaldırılmasına muvafakat ediyorum.

İşbu muvafakat sonucu..................(boşlukla yine bize yazdırdıkları30.06.2003) tarihine kadar tarafıma ödenmeyecek olan ikramiyelerden dolayı işverenimden herhangi bir talepte bulunmayacağımı beyanla bu konu ile alakalı dava ve alacak haklarımdan feragat ederek işverenimi ibra ediyorum.

İlerde doğabilecek iş akdimin feshi ve benzer hallerde kıdem ve ihbar tazminatı hesabında belirli bir süre için feragat etmiş bulunduğum hesaplanacak tutarda geçerli olacaktır.

Yukarıda belirtilen hususlarda taraflar mutabık kalmışlardır.

İşbu belge iki nüsha olarak imzalanmıştır.

Tarih : ...............(Bizim el yazımızla yazdığımız tarih 29.11.2002)
Adı-Soyadı :...............( Bizim el yazımızla yazdığımız isim ve soyadımız)
İmza : İmzamızı attık "


İşveren
İşverenin kaşesi
Muhasebe Müdürü ve Genel Müdür'ün
imzaları mevcuttur.

Not : Kapsamdışı personelin bir kısmının imzaladığı, bir kısmının da imzalamadığı bir ibranamedir. İbra edenlerinde, etmeyenlerinde ikramiyeleri ödenmemiştir.
30.06.2003 tarihinine kadar muvafakat edilen ikramiyelere (01.07.2003 'de tekrar ikramiye ödemesine geçmesi gereken işveren bu tarihe de uymamış ikramiye ödemesini yapmamıştır.)

Siz yetkililerden öğrenmek istediğim böyle bir Muvafakat ve İbranamede hukuki olarak ikramiye alacaklarımız konusunda düşüncelerinizi istirham ediyorum.

Selamlar,

İşten ayrılanlara ikramiye ödenmeyeceğine ilişkin şart geçersizdir.Bu çözüm şekli İş Hukukunun işçiyi koruyucu ilkesi gereğidir.

Sayın Av.Ergün Vardar,

Öncelikle cevabınız için teşekkür ederim.

İşveren bu Muvafakatname ve İbranameyi işten ayrılanlara değil bizler çalışırken bu İbranameyi imzalattırmışlardır.Şirketin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıyı atlatabilmesine yardımcı olmak üzere hazırladıklarını ,

1- 29.11.2002-30.06.2003 yani 8 (sekiz aylık bir süreç için vazgeçmemizi istemişlerdir.) özgür irademiz dışında imzalatmışlardır.İmzalamayanların iş akitlerinin sonlandırılacağı hakkında sözlü tehditte bulunmuşlardır.

2- 01.07.2003 tarihinde ikramiye uygulamasına tekrar geçmeleri gerekir iken
bu tarihine de uymamış ikramiye uygulamasına devam etmeyip,müktesep iş koşulu haline gelmiş ikramiye uygulamasından tek taraflı dönmüştür.

3- Bir önceki yazımda belirtmiş olduğum Muvafakatname ve İbraname örneği ve geçerliliği siz değerli Hukukçuların nezdinde Hukuki yönden ne kadar doğru
dur.Bizlerden alınan bu ikramiyelerimizi Hukuki zeminlerde geri alabilme şansımızın ne olduğunu öğrenmek istiyoruz.

Selamlar,

Sayın mucella1955,
4857 sayılı İş Yasası,
Ücretten indirim yapılamayacak haller
MADDE 62. - Her türlü işte uygulanmakta olan çalışma sürelerinin yasal olarak daha aşağı sınırlara indirilmesi veya işverene düşen yasal bir yükümlülüğün yerine getirilmesi nedeniyle ya da bu Kanun hükümlerinden herhangi birinin uygulanması sonucuna dayanılarak işçi ücretlerinden her ne şekilde olursa olsun eksiltme yapılamaz.
Doç Dr. Cevdet İlhan Günay (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Üyesi) "YENİ İŞ YASALARI" kitabının 400. sayfasında bu maddeyle ilgili yorumunda, İşverenin böyle bir değişiklik önerisini, işçinin 6 işgünü içerisinde kabul etmesi halinde iş ilişkisinin yeni koşullarla devam edeceğini söylemiş; tarafların anlaşarak ücrette indirim yapabileceklerinden sözetmiştir.
Aynı kitabın (sayfa 387) "ibranameler" başlığı altında ise, "İşçi, ibranameyi yanılma zorlama veya aldatma sonucu imzaladığını ispatlamak suretiyle iptal ettirebilir." denilmektedir.
YORUMUM :
1- Sözkonusu belgeyi, mahkemeyi şahitlerle ikna ederek kanımca iptal ettirebilirsiniz. ( maddi ve manevi baskı sonucu imzalandığına dair)
2- Muvafakatınız 30.06.2003 tarihine kadar olduğuna göre, bu tarihten sonra, ücret eki olup kazanılmış hak olan ikramiyelerinizi alabilirsiniz. İşveren tek taraflı böyle bir kesintiye gidemez.
3- Bence ne yapmak istediğinize karar verin ve işi bir avukatla takip edin.
Esenlikler,

Sn. mucella1955,

Sn. KASIMAN'ın görüşlerine katılıyorum. Siz ancak ibranameyi baskı altında kalarak zorla imzaladığınızı kanıtlayabilirseniz, bir dava durumunda şansınız olabilecektir. Ancak çalışanların bir kısmının ibranameyi imzalarken bir kısmının imzalamamış olması; işvereninizin "işverenin bu konuda baskı yapmadığı, imza konusunu seçimlik bıraktığı , sonuç olarak çalışanların bir kısmının da seçim haklarını imzalamamak yönünde kullandığı " yönünde bir savunma yapması halinde elini kuvvetlendirebilecek önemli bir argüman olacaktır. Diğer yandan çalışanların haklarının ödenmemesi İş Kanunu 24. madddeye göre işçiye iş akdini haklı nedenle fesih hakkı vermektedir. Aradan geçen 4 sene boyunca bu hakkın kullanılmamış olması, ödenmeyen ikramiyeler hakkında tekrar talepte bulunulmaması (sorunuzda talepte bulunup bulunmadığınız açık değildir.) bu durumu artık bir işyeri uygulaması haline getirebilir.

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2004 yılında verdiği bir kararında, "Davalı işverence ikramiyelerin azaltılmasına dair uygulamalar 1475 sayılı Yasa'nın yürürlükte olduğu dönemde 04.07.2001 ve 01.05.2002 tarihli olup, her ne kadar davacı bu uygulamaların yapıldığı anda haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazı kayıt koymuş ise de, fesih tarihine kadar herhangi bir istemi olmadığından, fesih tarihinden sonra fark ikramiye alacağı isteğinde bulunması doğru değildir. Zira davacı uzun süre talepte bulunmayarak, yapılan yeni uygulamayı kabul etmiş sayılır. Fark ikramiye alacağının reddi yerine kabulü hatalıdır." sonucuna varmıştır.

Bu kararda; bırakın ibrayı, işçinin ihtirazi kayıt koymasına rağmen uzun süre talep etmediği alacakları isteyemeyeceğini, zira artık bu durumun işyeri uygulaması haline dönüştüğü açık olarak belirtilmektedir.

Bu nedenle işiniz oldukça zor, bir avukatla konuyu teferruatlı olarak görüşmenizde yarar var.

Selamlar,

Muvafakat ve İbraname ;

Selamlar,
Sayın Harun Gür ve Siz Sayın Kasıman'ın verdiğiniz yanıtlar için öncelikle çok teşekkür ederim.

29.11.2002-30.06.2003 tarihinde feshedilen iş aktimi
haksız fesih davası hakkında beni yasalar nezdinde savunmak için hem işe iade hemde verilmeyen haklarımla ilgili davaları İş Hukuku konusunda tecrübeli olan bir Avukat tuttum.Avukatım "Önce işe iade davasını açalım,daha sonra verilmeyen haklarla ilgili davaları açarız" önerisinde bulundu. İş Hukuku hakkında fazlaca bir bilgim olmadığı için önerisinikabul ettim.İşe iade davamız 2(iki)yıl sürdü.İşe iade davasını kazanmıştım, fakat diğer alacaklarımla ilgili zaman geçmeye başlamıştı.Avukatıma hatırlattığımda haketmediğim bir cevap tarzıyla karşılaştım.

Bende diğer alacaklarımla ilgili ,İş Hukukundan ,Siz Değerli Hukukçulardan ve Hukuki konularda tecrübe kazanmış üyelerin yardımıyla kendim araştırmaya ve hazırlamaya başladım.

Branşı diğer hukuki konularda uzman olan fakat beni yasalar nezdinde temsile yetkili olan yakın bir arkadaşımın eşi davamı üstlendi.

2003 yılında açtığımız işe iade davamız 2005 yılında sonuçlandıktan sonra diğer hukuki alacaklarımla ilgili davamı 2005 yılı Eylül ayında açtım.
1-Muvafakat ve İbraname hazırlatılarak imzaladığım
İbraname , verilmeye ücret zamları,fazla mesai,kötü niyet tazminatı ,Kıdem tazminatı farkı gibi başlıklar altında sıraladığım konularla ilgili davalarım devam etmektedir. İki Şahit yukarıda sıraladığım başlıklarla ilgili davalarımla şahitlik yaptılar.

Dosyam 10 Şubat'da Bilirkişiye gönderildi.Bilirkişi raporunu bekliyorum.

Sayın Harun Gür'ün "Siz ancak ibranameyi baskı altında kalarak zorla imzaladığınızı kanıtlayabilirseniz, bir dava durumunda şansınız olabilecektir. Ancak çalışanların bir kısmının ibranameyi imzalarken bir kısmının imzalamamış olması; işvereninizin "işverenin bu konuda baskı yapmadığı, imza konusunu seçimlik bıraktığı , sonuç olarak çalışanların bir kısmının da seçim haklarını imzalamamak yönünde kullandığı " yönünde bir savunma yapması halinde elini kuvvetlendirebilecek önemli bir argüman olacaktır." yazılarında İşveren seçim şansı verdi fakat imzalamayanların iş akitleri fesh edilecek tehditleriyle.
Seçim şansı bırakılan imzalamayan arkadaşlarında ikramiyeleri bizimle birlikte aynı dönemlerde ödenmedi.Muvafakat vereni de vermeyeni de ikramiye ödemelerini yapmadı.

Yargıtay'ın bu kararı ile ilgili yorumlarınızı alabilirmiyim.

YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/5272
K. 2004/20002
T. 27.9.2004
• İŞÇİLERiN RIZASI DIŞINDA YAPILAN UYGULAMAYLA İŞYERİ ŞARTI OLUŞMAYACAĞI ( İkramiye Alacağının Ödetilmesi Talebi - Mahkemece İkramiye Ödenmemesinin İşyeri Şartı Haline Geldiğinin Kabul Edilemeyeceği )
• İŞYERİ ŞARTI OLUŞMAMASI ( İşçilerin Rızası Dışında Yapılan Uygulamalarla - İkramiye Alacağının Ödetilmesi Talebiyle Açılan Davada İkramiye Ödenmemesinin İşyeri Şartı Haline Geldiği Kabulünün Doğru Olmaması )
• İKRAMİYE ALACAĞI TALEBİ ( Mahkemenin İkramiye Ödenmemesinin İşyeri Şartı Haline Geldiği Kabulünün Doğru Olmaması - Aynı Dönemde İşyerinde İkramiye Uygulaması Bulunduğunun Anlaşılması - İşçilerin Rızası Dışında Yapılan Uygulamayla İşyeri Şartı Oluşmayacağı )
4857/m.22
ÖZET : Davacı, ikramiye alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Aynı işverene karşı aynı işyerinde çalışan işçiler tarafından açılan davalar sonucu verilen ve dairemizce de onanarak kesinleşen karar muhteviyatlarından işyerinde Mart 2000 tarihine kadar ikramiye ödemesi mevcut olduğu ve Nisan 2000 tarihinde yayınlanan tanıtım broşüründe de işyerinde ikramiye uygulamasının mevcut olduğunun açıklandığı, buna rağmen davacıya dava konusu dönemlerle ilgili ikramiye ödemesi yapılmadığı anlaşılmaktadır. Mahkeme ikramiye ödenmemesinin işyeri uygulaması haline geldiği gerekçesiyle ikramiye alacak isteğini reddetmişse de, kesinleşen mahkeme kararlarında aynı döneme ilişkin ikramiye alacak istekleri kabul edildiği gibi işçilerin rızası dışında yapılan uygulamanın işyeri şartı haline geldiğini de kabul etmek mümkün değildir. Nitekim 4857 sayılı yeni İş Kanununun 22. maddesindeki düzenleme de bu yoldadır. Açıklanan bu nedenlerle davanın kabulü gerekir.
DAVA : Davacı, ikramiye alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dosya içeriğinden ve aynı işverene karşı aynı işyerinde çalışan işçiler tarafından açılan davalar sonucu verilen ve dairemizce de onanarak kesinleşen karar muhteviyatlarından işyerinde Mart 2000 tarihine kadar ikramiye ödemesi mevcut olduğu ve Nisan 2000 tarihinde yayınlanan tanıtım broşüründe de işyerinde ikramiye uygulamasının mevcut olduğunun açıklandığı, buna rağmen davacıya dava konusu dönemlerle ilgili ikramiye ödemesi yapılmadığı anlaşılmaktadır. Mahkeme ikramiye ödenmemesinin işyeri uygulaması haline geldiği gerekçesiyle ikramiye alacak isteğini reddetmişse de, kesinleşen mahkeme kararlarında aynı döneme ilişkin ikramiye alacak istekleri kabul edildiği gibi işçilerin rızası dışında yapılan uygulamanın işyeri şartı haline geldiğini de kabul etmek mümkün değildir. Nitekim 4857 sayılı yeni İş Kanununun 22. maddesindeki düzenleme de bu yoldadır.
Açıklanan bu nedenlerle davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde reddi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27.9.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Selamlar,
__________________
umut her zaman vardır.

Sayın mucella1955,
Bu detayları başta verseydiniz yaklaşımlar ve bilgilendirme farklı olabilirdi. Yorumlarımızı genel bilgiler ışığında genel olarak yaptık.

Alıntı:

---

mucella1955 rumuzlu üyeden alıntı

Sayın Harun Gür'ün "Siz ancak ibranameyi baskı altında kalarak zorla imzaladığınızı kanıtlayabilirseniz, bir dava durumunda şansınız olabilecektir. Ancak çalışanların bir kısmının ibranameyi imzalarken bir kısmının imzalamamış olması; işvereninizin "işverenin bu konuda baskı yapmadığı, imza konusunu seçimlik bıraktığı , sonuç olarak çalışanların bir kısmının da seçim haklarını imzalamamak yönünde kullandığı " yönünde bir savunma yapması halinde elini kuvvetlendirebilecek önemli bir argüman olacaktır."

---

görüşlerinde bir hata olduğunu düşünmüyorum. Dikkat ederseniz, bu bir kesin yargı olmayıp, ihtimal dahilindeki bir durum olarak size verilmiştir ve doğrudur. Nitekim mahkeme sizin aleyhinizde karar vermiştir. Maalesef aynı durumlarda mahkemeler tamamen zıt kararlar verebiliyor. Neyse ki durum yargıtay tarafından düzeltilmiş ve karar bozulmuş. Onanabilirdi de.
Sizin durumunuz, 22. madde kapsamında değerlendirilmeliydi; oysa değişikliği kabul etmeyenler bu kapsamda işlem görmemiş işe devam ettirilmiş. Demek ki işveren onlar için ikramiye uygulamasına devam etmeyi kabullenmiş. Halbuki 5. maddeye göre size farklı uygulama yapması mümkün değil. Uygulamalar hukukta hiçbir şeyin 2*2=4 gibi kesin olmadığını (ki bunun kesinliği bile tartışma konusudur.), yoruma açık olduğunu gösteriyor. Yargıtay'ın kararını doğru buluyorum. Kutlarım. Mücadelenizde haklı çıkmışsınız.
Esenlikler,

Sn. mucella1955,

Her davayı kendi şartları içerisinde değerlendirmek gerektiği muhakkaktır.

Avukatınızın ilk önce işe iade davası açma ve sonradan başka bir dava ile diğer alacaklarınızı isteme stratejisi tamamen doğrudur. Nitekim işe iade davasını da kazandığınızı belirtiyorsunuz. Aranızda geçen diyaloğu bilmemiz mümkün değil, ama bence keşke konuyu başından beri takip etmiş vekille yolunuza devam etmiş olsaydınız, bu daha doğru bir hareket olurdu.

Daha önce de başka bir mesajımda vurgulamıştım : "Haklı olmak başka bir şeydir, hukuki olarak haklılığını ispat edebilmek başka birşeydir."

İşverenin ibraname imzası için sizleri işten çıkarmak ile tehdit ettiğini söylüyorsunuz. Doğrudur. Peki imzalamayan personelden işten çıkardığı oldu mu? Cevabınız hayır ise ilk iddianızı nasıl ispatlayacaksınız? Tanık ifadeleri bir yere kadar geçerlidir, husumet veya ihtiyari dava arkadaşlığı benzeri durumlar mevcut ise geçerliliği yoktur.

Örnek verdiğiniz Yargıtay kararı sizin veya arkadaşlarınızın davasına ait mi ? Bence değil. Kararda belirtilen olay sizin durumunuzdan farklı. İlk mesajımda da belirttim , karar örneği verdim. Hakların uzun süre talep edilmemiş olması , iş akdinin feshinden sonra talepte bulunulması karşısında, talep Yargıtay'ca reddedilmektedir.

Örneklediğiniz Yargıtay kararında ise, uzun süre talepte bulunmama durumu sözkonusu değildir. İkramiyelerin ödenmemesi karşısında bir kısım işçi, üzerinden fazla zaman geçmeden dava açmış ve Mahkeme bu davaları kabul etmiştir. Elbette bu durumda uzun süre sessiz kalma ile işçinin yeni çalışma koşulunu kabul ettiği ve bu durumun işyeri uygulaması haline geldiğinden söz edilemez. Yargıtay kararına konu olan dava da, aynı işyerinden bir başka işçinin davasıdır. Muhtemelen Yargıtay'ın çalışma arkadaşları ile ilgili önceden onadığı kararlara atıf yapılmıştır. Yargıtay da kararında:

"Dosya içeriğinden ve aynı işverene karşı aynı işyerinde çalışan işçiler tarafından açılan davalar sonucu verilen ve dairemizce de onanarak kesinleşen karar muhteviyatlarından işyerinde Mart 2000 tarihine kadar ikramiye ödemesi mevcut olduğu ve Nisan 2000 tarihinde yayınlanan tanıtım broşüründe de işyerinde ikramiye uygulamasının mevcut olduğunun açıklandığı, buna rağmen davacıya dava konusu dönemlerle ilgili ikramiye ödemesi yapılmadığı anlaşılmaktadır."

diyerek bu durumu teyid etmektedir.

Açıkladığım sebeple; sizin durumunuzun Yargıtay kararında belirtilen durumla uzaktan yakından bir ilgisi bulunmamaktadır.

Selamlar,