Ben senin yalanlarınla ve hilelerinle başedemedim,bu bana dert oldu.
senin önünde diz çökmedim, bu da sana dert olsun...(yazarını bilmiyorum)
Printable View
Ben senin yalanlarınla ve hilelerinle başedemedim,bu bana dert oldu.
senin önünde diz çökmedim, bu da sana dert olsun...(yazarını bilmiyorum)
Affetsem.. Unutabilir miyim herseyi?
Affetsem.. Bir daha sevebilir miyim seni?
Affetsem.. Sever misin beni?
Affetsem.. Silinir mi beynimdeki grilikler?
Affetsem...Açar mı solan güller?
Affetsem.. Kapanır mı açtığın yara?
Affetsem.. Duyar mısın?
Affetsem.. Içimi bir daha kanatmaz mısın?
Affetsem.. Yitirmez mi kendini benliğim?
Affetsem.. Dönebilir miyim sana?
Affetsem.. Isınacak mı ellerim?
Affetsem...Dolar mı gönlümdeki yerin?
Affetsem..Dallarımın yeşilleri kendini mi eğer?
Affetsem.. Başım göğe eğer mi?
Affetsem..İnanır mısın buna?
Affetsem... O saf kız döner mi sana?
Affetsem.. Pişman etmez misin beni?
Affetsem.. Affeder mi yüreğim seni?
Affetsem.. Affedebilir miyim?!...
A f f e d e b i l s e m!..
I l k ö n c e s e n i
A f f e t m e z m i y i m?
Yazari Bilinmiyor
Affetmekle neler kazandığımızı bize zaman gösterir arkadaşlar,en azından kendimiz için affededlim derim.Ya sizler ne dersiniz?
İşte Affetmemenin dayanılmaz ağırlığı
Bir lise öğretmeni günün birinde derste öğrencilerine bir teklifte bulunur: “Bir hayat deneyimine katılmak ister misiniz?”Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler. “O zaman” der öğretmen. “Bundan sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin.” Öğrenciler bunu da yaparlar. “Şimdi yarınki ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!”
Öğrenciler, bu işten pek birşey anlamamışlardır. Ama, ertesi sabah hepsinin sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Kendisine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen:
“Şimdi, bugüne dek affetmeyi istemediğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun.”
Bazı öğrenciler torbalarına üçer–beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur.
Öğretmen, kendisine “Peki şimdi ne olacak?” der gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar:
“Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde.. hep yanınızda olacaklar.”
Aradan bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış olan öğrenciler şikayete başlarlar:
– “Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor.”
– “Hocam, patatesler kokmaya başladı. Vallahi, insanlar tuhaf gözlerle bakıyorlar bana artık.”
– “Hem sıkıldık, hem yorulduk...”
Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir:
“Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkûm ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz, halbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir.
Gönül bu elbet,
Yandığı yere kadar,
Herşeyin bedeli var,
İhanetin en ağır,
Evet elbetteki yaşayan bilir ve yaşamadan yaşanılan bir olayı anlamak imkansız.Ancak yine de önceki zamanların aşkına,yani yaşanmış olan güzellikler aşkına yine de affedebilmeli insan diyorum..Saygılarımla..
Hiç affetmedim mi sanıyorsunuz...
Benimde bir onurum var, herşey bir yere kadar affedilir.
Ben LEYLA oldum, ama o MECNUN olamadı.
Ben affetsemde, tanrım onu affedermi?
sayın romantıc,
Leyla ile mecnunda birleşememişler.
gerçek sevdalar insanların yüreklerinde olanlardır. yani yaşanmamışlardır. Yaşananlar ise erken tükeniyor.
Öyle bir hayat yaşıyorum ki,
Cenneti de gördüm,cehennemi de,
Öyle bir aşk yaşadım ki,
Tutkuyu da gördüm,pes etmeyi de.
Bazıları seyrederken hayatı en önden,
Kendime bir sahne buldum oynadım.
Öyle bir rol vermişler ki,
Okudum,okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde,
Hem kızdım hem güldüm halime,
Sonra dedim ki Söz ver kendine
Denizleri seviyorsan,dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan,önce sevmeyi bileceksin,
Uçmayı seviyorsan,düşmeyi de bileceksin,
Korkarak yaşıyorsan,yanlızca hayatı seyredersin.
Öyle bir hayat yaşadım ki,son yolculukları erken tanıdım.
Öyle değerliymiş ki zaman,
Hep acele etmem bundan,anlamadım.
NİETZSCHE
Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiçbir seyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.
Ataol Behramoğlu
(Evet Leyla ile Mecnun da kavuşamamış, ama en güzel yanı Mecnun sevdiğine ihanet etmemişti, aşk ihanete uğramadığı zaman güzeldir, asildir.)
ramantıc, ihanete bende karşıyım o anlamda kullanmadım, ama bütün büyük sevdalar kavuşmayan ların sevdası olarak anılmıştır.
hep aklıma birşey gelir aşk denince
AŞIK OLUP DÜŞÜNMEKTENSE
UYUZ OLUP KAŞINMAK DAHA GÜZELDİR. DERLER
ALINTI