Felaket kapıda

FELAKET KAPIDA...

Bu gidişle 2015'i göremeyebiliriz.Açık Radyo Genel Yayın Yönetmeni ve Bilgi Üniversitesi'nde küresel ısınma konulu dersler veren Ömer Madra, CNN'de Gece Görüşü programında yayınlanan bir söyleşisinde oldukça ürkütücü tespitlerden bahsediyor. İşte geçen haftalarda yayınlana söyleşiden çırpıcı başlıklar ve Madra'nın korkutan tespitleri:
• Sorun enerji dengesinin bozulmasından kaynaklanıyor. Medeniyet büyük tehlike altında. Okyanuslar ısınıyor.
• Dünyanın akciğeri dediğimiz tropik yağmur ormanları, kuraklık yüzünden bir-iki yıl içinde yok olabilir, milyonlarca yıldır var olan 200 metrelik dev ağaçlar kökünden devrilebilir. (Yaşarken karbondioksit emen ağaçlar, öldükten sonra karbondioksiti geri bırakıyor.)
• NASA'dan James Hanson'a gore gezegen 1 milyon yıldan beri en sıcak günlerini yaşıyor. Hanson ekliyor: "Bir şeyler yapmazsak "2015'i zor görürüz."
• Bu ne karamsar tahmin demeyin. Beteri var. Tabiat ana teorisini ortaya atan bilim insanı James Lovelock ise "Artık iş işten geçti, ne yapsak boş" görüşünü savunuyor ve o da ekliyor: "Kuzey Kutbu'nda bir 500 milyon kişi kalırsa kalır, diğerleri için yapacak bir şey yok."
• Kutuplar ısınıyor. Beyazken güneş ışınlarını yansıtan buzullar eridikçe, alttan lacivert deniz ya da kara parçası çıkıyor. Daha koyu olan buzul güneşi geri yansıtamıyor ve böylece daha çok ısınıp daha çok eriyor. Tam bir kısır döngü.
• Eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore bu konuda bir belgesele imza attı. Adı "An Inconvenient Truth". Türkçeye "uygunsuz gerçek ya da rahatsız edici gerçek" olarak çevrilebilir. Hâlâ ülkemizde gösterime girmedi, bekliyoruz.
• Konuyla ilgili yeni bir de keşif var. Okyanusların dibinde buz kristalleri şeklinde metan gazı yumruları milyonlarca yıldır kimseyi rahatsız etmeden bekliyordu. Isınmayla ve altında kaldıkları buzulların erimesiyle ortaya çıkmaya başladılar. Bu ne demek? Metan salınımının artması demek. Şöyle söyleyeyim: Metan, küresel ısınmada, karbondioksitten 20-22 kat daha etkili.
• Dünya tarihinde ilk kez bir meskun ada haritadan silindi, üstünü sular kapladı. Yok artık. Hindistan'da Bengal Körfezi'nde, 10 bin kişinin binlerce yıldır yaşadığı bir ada geçtiğimiz ay boşaltıldı. Yani küresel ısınma dünya haritasını değiştirecek kadar "cüretkar." Üstelik bu sadece başlangıç, devamı gelecek göreceksiniz.
• Aslında gezegen 251 milyon yıl once de benzer bir felaket yaşamıştı. Nedeni tam belli olmasa da, Sibirya'daki volkanik patlamalar etkili olmuştu. O zamanki sıcaklık artışı 6 dereceymiş. Dünya 15 yılda 6 derece ısınmış ve felaket olmuş. Şimdiki beklenti ne, biliyor musunuz? Önümüzdeki yıllarda gezegenin ısısı yine 6 derece artacak. O zaman sadece metan salınımıymış problem, şimdi bir de endüstri devrimiyle gelen karbondioksit de var. Uzun lafın kısası yaşamın yüzde 90'ı yok olacak.
Peki ne yapılmalı?
Tüm yük bizim kuşağın omuzlarında. Yani çocuğumuz ya da torunumuzun elinden bir şey gelmez, vakit yok çünkü. Herkesin bildiği, bizim de içinde bulunduğumuz birkaç ülke dışında tüm dünyanın taraf olduğu KYOTO Protokolü aslında sembolik bir anlam taşıyor. Herkes uysa, gaz salınımları yüzde 5 azalacak. Ama dünyanın acilen ihtiyacı olan rakam ne? Yüzde 60! Hatta bu rakam ABD için yüzde 90!
Haydi bunlar devlet politikaları, bireysel olarak ne yapabilirim derseniz, işte size Ömer Madra'dan birkaç tavsiye:
• Evlerde, bildiğimiz Tungsten ampuller artık kullanılmamalı. Yerine yüzde 75 daha az enerji harcayan tasarruflu ampuller var. Her yerde satılıyor.
• Göğü ısıtmak kadar çılgınca bir şey olamaz. Kafelerin bahçelerindeki o gazlı, şemsiye şeklindeki ısıtıcılar kullanılmamalı. Fenerbahçe taraftarı kış mevsiminde üşümesin diye Saracoğlu Stadı ısıtılmamalı.
• Plazma TV'ler, gerçekten ihtiyaç yoksa satın alınmamalı. Vergi oranları artırılmalı. Muazzam enerji harcıyorlar çünkü.
• Otomobil kullanımında ortak havuza geçilmeli.
• Belki de en yaygın yanlış, elektrikli cihazlar "stand by" yani bekleme konumunda bırakılmamalı. Orada da yüzde 25'e varan enerji kaybı söz konusu çünkü. Üstünden kapatmak o kadar da zor değil.

Bazıları eskidende büyük bir medeniyet olduğunu ve yok olduğunu savunuyor,acaba bu gerçek olabilir mi ? kim bilir ? belki de...
Doğa dengesini korumak zorunda,savunma mekanizmalarını harekete geçiriyor,tıpkı bizim de kendimizi savunduğumuz gibi,tehlike karşısında göz kapaklarımızı kapadığımız gibi; Doğada gözünü kırpıştırıyor... ben doğayı üzmemek için üzerime düşeni yapıyorum,umarım herkes benden daha çoğunu yapıyordur.

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) Başkanı Okay Çakıroğlu, 2015 yılına kadar ilk milli nükleer enerji reaktörünün yapılacağını açıkladı. AK Parti Kayseri Milletvekili Adem Baştürk'ün başkanlığında toplanan TBMM Küresel Isınma Komisyonu, TAEK Başkanı Çakıroğlu ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığı yetkililerini dinledi.
Çakıroğlu, Kyoto Protokolünün küresel ısınmayı önlemek için tek araç olmadığını, bu protokolün sadece atmosfere bırakılan karbondioksit salınım miktarını azaltmayı öngördüğünü söyledi.
Küresel ısınmayı önlemek için insanlığın karbondioksit salınımını yarına kalmadan sıfırlaması gerektiğini, ancak bunun da mümkün olmadığını ifade eden Çakıroğlu, diğer enerji türlerine göre nükleer enerjinin çok az karbondioksit salınımının bulunduğunu kaydetti.
Okay Çakıroğlu, nükleer enerjinin küresel ısınmaya neden olan karbondioksit salınımını durdurabilecek en önemli enerji üretim seçeneklerinden biri olduğunu dile getirerek, "Nükleer enerji dünyadaki karbondioksit emisyonunun yüzde 25'ine mani oluyor" dedi.
Nükleer enerjinin dünya elektrik enerjisi üretimindeki payının yüzde 16 olduğunu, 436 nükleer santralının olmaması durumunda iklim değişikliği emarelerinin daha erken görüleceğini vurgulayan Çakıroğlu, "Zira 436 nükleer santral yerine kömür santrali kullanılsaydı, yaklaşık 2.5 milyar ton daha fazla karbondioksit salınımı olacaktı. Dolayısıyla nükleer enerji santralleri, dünyadaki karbondioksit emisyonunun yüzde 25'ine mani oluyor" dedi.

"NÜKLEERE YOĞUN TALEP VAR"
TAEK Başkanı Çakıroğlu, dünyada nükleer enerjiye doğru yoğun bir talep olduğunu, başka Çin olmak üzere birçok ülkenin nükleer enerji santrali kurmak için büyük çaba harcadığını belirterek, "Türkiye bir an önce nükleer enerjiye karar vermeli, dünyada bu enerjiye o kadar talep var ki bunu yapmak için ileride sıra alamayacağız" diye konuştu.
Okay Çakıroğlu, denizaltılardaki reaktörlerin kullanılması durumunda, dünyaya verilecek karbondioksit salınımının yüzde 30 civarında azalacağını söyledi.
CHP Ankara Milletvekili Yakup Kepenek, Çakıroğlu'na Çernobil nükleer kazasının Karadeniz'e etkisini ve Rusya'dan tazminat talebinde bulunulmamasının nedenini sordu.
Çakıroğlu, yapılan araştırmalarda Çernobil kazasına bağlı olarak kanserlerin arttığına yönelik bir bulguya ulaşamadıklarını ileri sürdü.
Bazı yerlerde radyasyon miktarının normalin üzerinde çıktığını, ama bunun insan sağlığını etkileyecek düzeyde olmadığının belirlendiğini vurgulayan Çakıroğlu, "Karadeniz Bölgesi Çernobil'den ciddi bir şekilde etkilenmedi" dedi.

"KARADENİZ DEĞİL, GÜNEYDOĞU ETKİLENMİŞ"
Kazadan etkilenen 18 ülke içinde Türkiye'nin 16. sırada olduğunu, bu duruma sevinilmesi gerektiğini öne süren Çakıroğlu, kanser sayısı artan ülkelerin Rusya'dan tazminat talebinde bulunduğunu, ancak Türkiye'nin tazminat talep edecek kanıta ulaşamadığı için bu yola başvurmadığını bildirdi.
Kazanın ardından bulut kütlesinin kuzey ülkelerine ulaştıktan sonra 5.
günde Türkiye'ye geldiğini ifade eden Çakıroğlu, "Aslında Cernobil kazasında, Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Karadeniz Bölgesinden daha çok etkilenmiştir" dedi.

"ELİNE SAZI ALAN 'VAH ÇERNOBİL' DİYE ŞARKI YAPIYOR"
Çakıroğlu'nun "Eline sazı alan 'Vah Çernobil' diye şarkı yapıyor" sözlerine CHP'li Kepenek tepki gösterdi. Bu konuyla ilgili Kazım Koyuncu'nun şarkılarının bulunduğunu hatırlatan Kepenek, "Koyuncu'yu kaybettik. Kanserden öldü" diye konuştu. Bunun üzerine Çakıroğlu, Kazım Koyuncu'nun kanser nedeninin Çernobil'e bağlı olduğu yönünde bir bulgunun olmadığını söyledi.
Nükleer enerji santrallerinin atıkları konusunda da kamuoyunda yanlış bilgilerin bulunduğunu dile getiren Çakıroğlu, Türkiye'nin bugün karar verse 5 yıl sonra nükleer enerji santrali kurabileceğini bildirdi.
Çakıroğlu, "Türkiye istese de 2029 yılından önce 1 gram atık sahibi olamaz. Atık yakma konusunda dünyada çalışmalar devam ediyor. Belki o zamana kadar bu atıklar da bertaraf edilebilecek" diye konuştu.
Toroslar'a ya da Gümüşhane'ye nükleer atık depolama tesisi yapılacağı yönündeki değerlendirmelerin de yanlış olduğunu, başta Rusya ve ABD olmak üzere dünyadaki atıkları toplamaya çalıştığını söyledi.

"ATIKLAR DEĞERLİ"
Küçükçekmece'deki tesislerin atıklarını alabilmek için ABD'nin kendilerine baskı yaptığını ancak bunu kabul etmediklerini ifade eden Çakıroğlu, değerli olan atığın tehlikesinin bulunduğunu, ama bunun yönetilebileceğini söyledi.
Nükleer enerji santrali kurulmasıyla ilgili TBMM'de yapılan görüşmeler sırasında "kaza riskinin yüzde 16" olduğu yönünde değerlendirmelerin yapıldığını, ama bunun yanlış olduğunu belirten Çakıroğlu, "100 milyon reaktörden 1'inin kaza riski var. Dünyada 436 nükleer santral var. Bu değerlendirmeye göre 16 reaktörün şu ana kadar kaza yapması gerekirdi.
Şu ana kadar olan tek kaza Çernobil" diye konuştu.
TAEK Başkanı Çakıroğlu, Sinop'ta toryum yakıtı mükemmeliyet merkezi kurduklarını da belirterek, "'2015 yılına kadar ilk milli nükleer enerji reaktörümüzü Türkiye'de yapacağız. Bunun için gerekli birikimimiz var. Bunun için uzmanlarımız yeterli. Biz dün doğmuş bir kurum değiliz.
27 bin tıbbi cihaza lisans vermiş bir kurumuz" dedi.
Özellikle Sovyetler Birliği'nin dağılması ve Irak'ın bombalanması nedeniyle bu ülkedeki laboratuvarların boşaldığını, vatandaşın radyasyon yayan cihazları cebine koyarak, para edeceği düşüncesiyle Türkiye'ye getirdiğini vurgulayan Çakıroğlu, yaptıkları sıkı denetimlerle bunları yakaladıklarını sözlerine ekledi.
Yaklaşık 3 ay süren çalışmalarını bugün tamamlayan Komisyon, rapor yazma çalışmalarına devam edecek.

www.kanalturk.com.tr