Boğazın donduğu yıl 1954-Beşiktaş
http://img57.imageshack.us/img57/891...lbeikta7se.jpg
Printable View
Boğazın donduğu yıl 1954-Beşiktaş
http://img57.imageshack.us/img57/891...lbeikta7se.jpg
Acaba o zaman da küresel ısınma mı var diyorlardı(?)
Bu anıyı paylaştığın için, teşekkürler Sayın Ergün Vardar
Buz üstünde fotoğraf
http://www.milliyet.com.tr/2001/03/0...esim/paz01.jpg
24 Şubat 1954’te görünen buz kütleleri yine Boğaz trafiğini aksatmıştı. Meraklılar buz üstünde yürümüş, hatta kimileri sandallara atlayıp bu buz kütlelerinin yanına gitmiş, yanlarında getirdikleri bayrakları dikerek fotoğraf çektirmişlerdi. Bu olayın en önemli yanı ise, bu tarihten sonra böyle bir tecrübenin yaşanmamış olmasıdır.
Küresel ısınmadan mıdır bilinmez, bu kış İstanbul’da sıcaklık hep mevsim normallerinin üzerinde seyretti. Gazetelerde üç günde bir çıkan "Müthiş soğuk geliyor, kar her yeri vuracak" haberleri hep ıska geçti. Bayram sırasında bol bol edilecek "Nerede o eski bayramlar" muhabbetine ısınma hareketleri dahilinde, gittik tarihçi Eser Tutel’in kapısını çaldık; "Nerede İstanbul’un o eski kışları?" diye sorduk. İşte kimi Tutel’in ağzından dökülen, kimi kitaplarında yazılı eski İstanbul kışları:
• 401 yılında, Bizans İmparatoru Arkadius zamanındaki donma 20 gün sürmüş. 739 yılında bir kez daha... 755’teki kışta ise Karadeniz kıyılarının, bütün Haliç’in, hatta Marmara’nın kuzey kesiminin baştan sona buzlarla kaplandığına dair belgeler var.
• 763 kışında Haliç’in çevresindeki kıyılar 100 adım mesafeye kadar donmuş. Hem de yer yer 30 metre derinliğe kadar. Karadeniz’deki buzlar çözülürken, kütleler kenetlenince Boğaziçi ve Haliç tıkanmış. Dönemin metinlerinde, insanların ve hayvanların Üsküdar’dan Galata’ya yürüdükleri yazıyor.
• Tam 100 yıl sonra bu hadise yeniden gerçekleşmiş. Sonra 928’de bir daha. Üstelik buzların erimesi dört ay sürmüş. Ardından 934’te bir daha... 1232’de bir daha...
• İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu’nun himayesine girdikten sonraki ilk büyük don olayı 9 Şubat 1621’de gerçekleşmiş. Yine Boğaziçi ve Haliç donmuş. İnsanlar çoluk çocuk, yaşlı genç demeden Üsküdar’dan Galata’ya yürümüşler; buzların arasında sıkışıp kalan kayıkların arasından geçerek.
• 1823’te, II. Mahmud padişahken yaşanan dondurucu soğuklarda sadece Haliç değil, şehrin çeşmeleri de donunca halk susuz kalmış.
• 1878 yılında aynı olay yaşandığında, Osmanlılar, Plevne’de Ruslar’la savaş halindeymiş. Rumeli’yi kırıp geçiren soğuklar nedeniyle Sultan II. Abdülhamid orduya yardım gönderememiş.
• Günümüzde hayatta olanların anımsayabilecekleri en şiddetli kış 1929 kışıdır. Önce, şubat ayında Haliç dondu. Ardından 1 Mart’ta Karadeniz’den Boğaz’a giren büyük buz kütleleri limanın ağzına yığıldı, şehir hattı vapurları çalışamadı. Sadece Galata Köprüsü-Harem seferleri yapılabildi. Köprü ile Kadıköy arasındaki seferler de aksadı. Buzların üzerinde bulunan, Macar katanalarına ait nal izleri, bu buzların Tuna’dan geldiklerini gösteriyordu.
Çocukların hokkalarındaki mürekkeplerin bile donduğu, kümeslerde yaşayan tavukların
kaskatı kesilerek buzdan heykele döndüğü o günleri yaşayanlar, ağaçlarda donarak dallardan düşecek kuşları kapmak için ağızları açık, ağacın altında bekleyen uyanık sokak kedilerini anlatırlar.
İstanbul’un tarihi, ‘denizin buz kesmesi’ hikâyeleriyle dolu. Kayda geçenler şunlar:
• 401 yılında Bizans İmparatoru Arkadius zamanında donma 20 gün sürdü.
• 739 yılında yine dondu.
• 755 yılında Karadeniz kıyıları, bütün Haliç ve Marmara’nın kuzey kesimleri boydan boya dondu.
• 763 yılında Haliç’te kıyılar 100 adım mesafeye, 30 metre derinliğe kadar dondu.
• 928’de buzların erimesi dört ay sürdü.
• 1823’te 2. Mahmud döneminde hem deniz hem musluklardan akan su donmuştu.
http://www.ataunili.org
.......................................
O zaman ki insanların duruşu da farklı imiş, sanki daha bir düzgün gibi geldi bana... :)
Her şey birbirine paralel olarak değişiyor, sonumuz nereye varır bilinmez ama ben küresel ısınma olduğunu düşünüyorum; çünkü her yıl biraz daha deniz suyunun yükseldiğini görebiliyoruz, örneğin yazlıkta belirlediğim (kayaları işaretledim) yerlere baktığımda her yıl işaretlediğim noktanın su altında kalmış olduğunu gözlemleyebiliyorum.
Eskiden kar yağardı bu memlekete, lapa lapa, pençe pençe. Sokak lambalarının ışığında o dansı seyretmeye doyamazdım.
Kar yağardı eskiden bu memlekete,
balıkların kulaklarına kar suyu kaçardı da bi bolluk bi bereket ki sormayın gitsin.
Her kar yağışında boğaza çıkıp bakardık kar yağarken
"aha aha işte kaçtı kar suyu balığa"
"tü bee şunu ıskaladı"
Ne torikler ne uskumrular çıkardı ortaya sersem sepelek, kulaklarına kar suyu kaçmış,
Artık o kardan yağmıyor ama biz neden kar suyu kaçmış gibiyiz?
‘Küresel ısınma inkar edilemez’
Küresel ısınmanın ilk somut getirilerinin gelecek 10 yıl içinde görülmeye başlayacak. İlk etapta bazı hayvan türleri yeryüzünden silinecek.
MAMMOTH LAKES - NASA’nın önde gelen uzmanlarından James E. Hansen, meteorologları bir araya getiren Operation Sierra Storm toplantısında yaptığı bir konuşmada, küresel ısınmanın sonuçlarına dair uyarılar yaptı. Hansen, konuşmasında “Küresel ısınma şimdiden başladı ve artarak devam edecek. Küresel ısınmayla mücadele etmek için hala zamanımız var, ancak çabuk hareket etmeliyiz” ifadesini kullandı.
Alıntı.
Eskiden aşk vardı bu şehirde ... Lapa lapa yağan karın direklerdeki lambaların önünde birbirlerine yaptıkları romantik dansı seyreder sevgilinin elini tutmakla ısınırdık....
Küresel ısınma da içimizdeydi... Sevdiceğin bir soğuk bakışı yakıcı Temmuz u buza çevirir içimizi titretirdi... Tatlı gülümsemesi ise buzları eritir Ocağı temmuz yapardı...
Bunu neden buraya yazdım hemde ben bilmiyorum işte öyle birşey...
1)Ölmek ;istiyorsunuz ama tek başına yapamıyorsunuz okadar gücünüz yok ve hemen olmasınıda istemiyorsunuz zaten. Asabınız bozuluyor yakıyorsunuz bir sigara yavaş yavaş ölüyoryorsunuz!!!
2)Ödürmek yada zarar vermek istiyorsunuz ;Korkuyorsunuz içkiye sığınıyorsun cesur manyak bir seseri oluyorsun yada bir süt dökmüş bir kedi kendine zarar veriyorsun!!! yada bir başkasına!
3)Kendini düşünüyorsun Yaşamak çin :Ava gidyorsun spor yapmak için halan teyzen komşun içinde öldürüyorsun...Baraj yapıyorsun sulamak ve su içmek için içine çöp atıyorsun kirletiyor ve öldürmek için ...
4)Rahat yaşam için teknoloji:Araştıyor buluyorsun kendiliğinden çalışıyor içindeki gücün nerden geldiğini bilmiyrosun ama yere atıyorsun kansaer yapıyor öldürüyor sağlık için buluyorsun başın ağrıyor ağrısını keisyor ama karaciğerine zararveriyor siroz yapııp öldürüyorsun parfüm yapıyorsun koksn kötü kokulardan kurtulama için ozon tabakasını deliyor yine öldürüyorsun ...
5)Yaşamak için öldürüyorsun ama kendi bindiğin dalı kesiyorsun sende öleceksin!!!!!!!!!!!!
NOt:BU ölenler içinde hergün ölüp ölüp dirilenler var !!!
Tabiata müdahale edilemez
Birgün bir kozada küzük bir delik acıldı ve bir adam bedenini bu kücücük delikten cıkarmaya calısan kelebegi saatlerce seyretti sonra kelebek sanki daha fazla ilerlemek istiyormuş gibi durdu sanki ilerleyebileceği kadar ilerlemisti ve artık daha fazla ilerleyemiyordu. ve adam kelebeğe yardım etmeye karar verdi.Eline bir makas aldı ve kozayı keserek deliği büyüttü. Kelebek kolayca dısarı cıkdı ama bedeni kocaman kanatları kücük kuru ve burusuktu. Adam kelebeği seyretmeye devam etti çünkü zamanla kanatlarının büyüyüp bedenini tasıyabilecek kadar genisleyebileceğini ümid ediyordu fakat bu olmadı Kelebek ömrünün geri kalanını o kocaman bedeni ve kuru burusuk küçük kanatları ile etrafa sürünerek gecirdi Uçmayı hiç muvaffak olamadı.Adamın bu aceleci iyiliği içinde anlayamadığı bu kısıtlayıcı kozanın ve kelebegin o küçücük delikten dısarı çıkmak için verdği mücadelenin kelebek için elzem olduğuydu çünkü bu Allah'ın hayat sıvısının kelebegin bedeninden kanatlarına doğru akmasını temin etmek için kurdugu bir sistemdi böylece kelebekin kozadan kurtuldğu anda uçmaya hazır olabilecekti .Bazen mücadeleler hayatımızda tam olarak hayatımızda tam olarak ihtiyac duyduğumuz şeylerdir Eyer Allah, hayatımıza hiçbir mani ile karşılaşmadan devam etmemize izin verseydi belki de sakat ve zayıf kalırdık .Şimdi ve daha sonra olabileceğimiz kadar kuvvetli olmazdık.Asla uçamazdık.