Her ile, bir töre cinayeti komitesi
Töre cinayetlerini önlemek için her ilde bir komite kurulacak... İçişleri Bakanlığı, son günlerde kamuoyunun gündemine sıklıkla gelen töre cinayetleri ve aile içi şiddet konusunda harekete geçti.
Bunların yol açtığı zararın toplumda derin ve kalıcı izler bırakmaması amacıyla bir tedbir paketi hazırlayan Bakanlık, çalışmayı genelge halinde bütün valiliklere gönderdi. İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun imzasıyla yayımlanan genelgede, töre cinayetleri, "kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet olaylarının en uç noktası" olarak nitelendiriliyor. 81 ilde töre komitelerinin oluşturulmasının istendiği 11 maddelik eylem planında, mağdurlarla ilgili ihtiyaçların karşılanması amacıyla özel bir fon kurulması talep ediliyor. Çeşitli sebeplerle cinayete maruz kalabileceğini beyan edenler ve aile içinde şiddet gören kadın ve çocuklar konusunda ivedilikle adım atılması gerektiği vurgulanan pakette, koruma altına alınan kişiler ve bulundukları yerler konusunda üst seviyede gizliliğe riayet edilmesinin önemine dikkat çekiliyor. Belediyelerden kadın ve çocuklar için sığınma evleri açmaları talep edilen eylem planına göre, töre konusunda toplumda yerleşik önyargı veya geleneksel anlayışların değiştirilmesi amacıyla halkı bilinçlendirecek eğitim çalışmaları, sempozyumlar, kampanyalar düzenlenecek. Bu tür olaylarla ilgili soruşturma sürecinde görev alan güvenlik birimlerinin eğitimine ağırlık verilecek. Bu konuda çalışma yapmış akademisyenler, bilim adamları ve uzmanlardan destek alınacak.
İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, töre ve namus cinayetleri ile aile içinde kadınlara ve çocuklara karşı şiddetin önlenmesi amacıyla 11 maddelik bir eylem planını uygulamaya koydu. İçişleri Bakanı yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
Komiteler oluşturulacak: İllerde mülki idare amiri başkanlığında komiteler oluşturulacak.
Fon kurulacak: Mağdurların iaşe, konaklama ve ulaşım gibi ihtiyaçları için fon oluşturacak.
Üst seviyede gizlilik: Çeşitli sebeplerle töre veya namus cinayetine maruz kalabileceğini beyan eden kadın ve çocuklarla ilgili her türlü koruma tedbiri alınacak. SHÇEK'e ya da belediyelere bağlı kadın sığınma evlerinde koruma altına alınan bu kişilerin bulundukları yerlerle ilgili üst seviyede gizlilik esaslarına raiyet edilecek.
Belediyelere sığınma evi görevi: Belediyelerin kadın ve çocuklar için sığınma evleri açmaları gerekmektedir. Öncelikle SHÇEK'e bağlı kadın sığınma evi bulunmayan yerlerde, belediyeler tarafından 24 saat görevli bulundurulacak ve gerekli güvenlik tedbirleri sağlanacak şekilde kadın ve çocuk sığınma evleri açılacak. Kadın sığınma evi bulunmayan yerlerde, mağdurların ilgili yere sevkine kadar muhafaza edilecekleri yerler güvenlik birimlerine bildirilecek.
Kampanyalar düzenlenecek: Töre ve namus konusunda toplumda yerleşik önyargı veya geleneksel anlayışların değiştirilmesi bağlamında halkı bilinçlendirecek eğitim çalışmaları, sempozyumlar, kampanyalar düzenlenecek.
Kolluk kuvvetleri eğitilecek: Bu tür olaylarla ilgili soruşturma sürecinde görev alan güvenlik birimlerine dönük, bu konuda çalışma yapmış akademisyenler, bilim adamları ve uzmanların desteği alınarak hizmet içi eğitim çalışmaları düzenlenecek.
Ruhsal durumlarına göre hareket edilecek: Kolluk birimlerine müracaat eden şiddet mağduru kadın ve çocukların yaşadıkları travmaya bağlı olarak içinde bulundukları ruhsal durum göz önünde bulundurularak yapılması gereken her türlü işlem insani yaklaşım içerisinde yerine getirilecek. Şiddet mağdurları ile ilgili kolluk birimlerine intikal eden ihbar ya da müracaatlara ilişkin yapılması gereken adli işlemler Cumhuriyet savcıları bilgilendirilerek Ailenin Korunmasına Dair Kanun'a göre uygulanacak.
Belirtilen konularla ilgili yapılan çalışmalara ilişkin raporlar, oluşturulan komiteler tarafından hazırlanarak, Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü'ne gönderilecek.
Cinayetlere aile meclisi karar verdi
07 Haziran: Ankara Mamak'ta Yasemin Ç., gerdek gecesi bakire çıkmadığı gerekçesiyle ağabeyi Gökhan Ç. tarafından öldürüldü.
18 Ekim: Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ilçesinde Fatma A. (33), 'kötü yola düştüğü' söylentileri nedeniyle evinde babası tarafından vuruldu.
16 Aralık: Şanlıurfa'da amcasının oğluyla evlenmek istemeyen G.D. çamaşır suyuyla intihara sürüklendi.
21 Kasım: Van'ın Başkale ilçesinde evlilik dışı ilişkiden hamile kalan Naile Erdaş, ağabeyi tarafından öldürüldü.
9 Ekim: Diyarbakır'da Gülistan Gümüş sandıkta taranak öldürüldü.
Emniyet'ten namus ve töre cinayetleri raporu
Emniyet Genel Müdürlüğü töre cinayetlerinin yaygın olduğu 15 ilde 'Töre ve Namus Cinayetleri Raporu' hazırladı. Raporda 2000-2006 yılları arasında polis sorumluluk bölgesinde işlenen cinayetlerin 1091'inin töre cinayeti olduğu bilgisine yer verildi. Bu cinayetlerde 1.190 kişinin öldüğünün vurgulandığı raporda, bunlardan 710'unun erkek, 480'inin kadın olduğu belirlendi. Öldürülen kadınların yüzde 20'sinin 19-25, yüzde 20'sinin 26-30, öldürülen erkeklerin yüzde 20'sinin 45 yaşının üzerinde, yüzde 18'inin 31-35 yaş grubunda olduğu tespit edildi. Töre cinayeti işlediği şüphesiyle bin 593 kişi gözaltına alındı. Töre cinayetlerinin sebeplerinin de incelendiği raporda bu cinayetlerden 322'sinin namus, 318'inin aile içi uyuşmazlık, 159'unun yasak ilişki, 109'unun kan davası, 95'inin cinsel taciz, 35'inin tecavüz, 33'ünün kız alıp verme ve 19'unun diğer töresel sebeplerle işlendiği vurgulandı. Son altı yılda işlenen töre cinayetlerinin yüzde 29,51'i namus, yüzde 29,15'i aile içi uyuşmazlık, yüzde 14,57'si yasak ilişki, yüzde 9,99'u kan davası, yüzde 8,71'i cinsel taciz, yüzde 3,30'u tecavüz, yüzde 3,03'ü kız alıp verme ve yüzde 1,74'ü de diğer töresel sebepler olarak hesaplandı.
Emniyet raporuna göre cinayetler doğuda değil batıda işleniyor
Emniyet'in Töre ve Namus Cinayetleri Raporu'nda son 6 yılın rakamlarına yer verildi. Bölgelere göre dağılımdan da şaşırtıcı sonuçlar çıktı. Cinayetler en çok, törenin yaygın olduğu doğu bölgelerinde değil, Marmara'da işleniyor. İkinci sırada Ege Bölgesi geliyor.
http://www.kenthaber.com/Arsiv/Haber...er_194300.aspx
Re: Her ile, bir töre cinayeti komitesi
“8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde
72 yaşındaki kadına koca dayağı
ISPARTA'da 75 yaşındaki Hüseyin Eratik, kendisini aldattığını düşündüğü 72 yaşındaki eşi Fadime Eratik'i demir sopayla öldüresiye dövdü. Kaburgasında, kafa tasında, göğüs kafesinde ve burnunda kırıklar oluşan 5 çocuk annesi ve 12 torun sahibi yaşlı kadın, yoğun bakıma alındı.
Olay, bu sabah erken saatlerde Eratik çiftinin yaşadığı Gülistan Mahallesi'ndeki evde meydana geldi. Eşinin kendisini aldattığını düşünen Hüseyin Eratik, “Sen beni aldatıyorsun, kötü yola düştün” diyerek kavgaya tutuştu. Bir anda çılgına dönen ve kontrolünü kaybeden Eratik, iddiaya göre eline geçirdiği demir sopayla 55 yıllık eşine vurmaya başladı. Dakikalarca dayak yiyip çığlıklar atan 5 çocuk annesi ve 12 torun sahibi yaşlı kadının imdadına gürültüyü duyan komşuları yetişti.
Araya giren komşular, Fadime Eratik'i öfkeli eşinin elinden kurtarıp hemen ambulans çağırdı. Isparta Devlet Hastanesi'ne kaldırılan Fadime Eratik, çekilen beyin tomografisi ve yapılan ilk müdahalesinin ardından Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Tıp Fakületesi Hastanesi'ne sevk edildi. Yoğun bakıma alınan yaşlı kadının, kaburgasında, kafa tasında, göğüs kafesinde ve burnunda kırıklar olduğu, hayati tehlikeyi atlatamadığı açıklandı.
GEÇEN YIL DA DÖVMÜŞ
Olaydan sonra kaçan Hüseyin Eratik bir süre sonra polis tarafından yakalanarak gözaltına alındı. Yaşlı kadının çocukları ve torunları hastaneye akın etti. Hüseyin Eratik'in geçen yıl da hacca gitmek için biriktirdiği paralar kaybolunca eşi Fadime Eratik'i dövüp hastanelik ettiği ortaya çıktı. Yakınları, yaşlı adamın son derece sinirli bir ruh haline sahip olduğunu anlattı.
BELEDİYE KORUMAYA ALACAK
Isparta Belediye Başkanı AKP'li Hasan Balaman ve eşi Havva Balaman da hastaneye giderek, durumu ciddiyetini koruyan Fadime Eratik'i ziyaret etti. Balaman, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde yaşadığımız bu olay son derece vahimdir. Kadınlarımıza el kaldırılmasını şiddetle kınıyorum. Bu annemizin tüm hastane masraflarını belediye olarak karşılayacağız. Ayrıca, psikolojisi düzelene kadar da Isparta Belediyesi Kadın Konukevi'nde bakıma alacağız” diye konuştu.
www.hurriyet.com.tr
Re: Her ile, bir töre cinayeti komitesi
60 ilde sığınma evi yok
Konya merkezli ŞEFKAT-DER’in Başkanı Hayrettin Bulan, Türkiye’de 62 genelev, 32 kadın sığınma evi bulunduğunu, 60 ilde ise sığınma evi olmadığını belirterek, “Genelev sayısının kadın sığınma evi sayısından fazla olması, Türkiye’nin bir ayıbıdır” dedi.
Bulan, ŞEFKAT-DER İrtibat Bürosu’nda şiddet ve töre mağduru kadınlarla düzenlediği basın toplantısında, Türkiye’de sadece aile-aşiret töresi değil, kadınlara yönelik devlet töresinin de olduğunu ileri sürdü.
Devlete göre, kadının yerinin, dayak da yese, komalık da olsa kocasının yeri olduğunu iddia eden Bulan, “Devletin de görünmeyen ama kadınları cinayetlere, intihara sürükleyen bir töresi var. Kadın dayak yese de kocasının yanına gönderiliyor. Devlet töresi gereği birçok belediye yasal mecburiyet olmasına karşın kadın sığınma evi açmıyor. Kadına şiddetin en acımasızca yaşandığı Türkiye’de, 62 genelev, 32 kadın sığınma evi var. 60 ilde sığınma evi bulunmuyor. Genelev sayısının kadın sığınma evi sayısından fazla olması, Türkiye’nin bir ayıbıdır” dedi.
Kadınları korumaya yönelik çıkarılan kanunların kağıt üzerinde kaldığını savunan Bulan, “Aile-aşiret töresi, gücünü devlet töresinden almaktadır. Aşiret töresinin uygulanmasına devlet uygun zemin hazırlıyor. Aşiret töresi köyde kadını başlık parasıyla satar, devlet töresi ise kadını vizite ücretiyle genelevde satar.” dedi.
‘DELİ DEĞİLİM VESİKALIYIM’
Daha önce genelevde çalışan A.T ise yıllardır mücadele etmesine karşın vesikasından kurtulamadığını, bu konuda kendisine hiçbir kolaylık sağlanmadığını savundu.
Vesikalı olması nedeniyle devlete ait kadın sığınma evlerinin kendisini kabul etmediğini ileri süren A.T, “Evimin kadını olmayı isterdim. Kucağımda oyuncak bebek taşıdığım için beni deli sanıyorlar. Deli değilim vesikalıyım. Bundan da kurtulamıyorum. Bir genelev patronuna madalyanın verildiği ülkede biz köşeye atılmış durumdayız” dedi.
Birkaç gün önce şiddet mağduru olarak çocuğuyla ortada kaldığını anlatan başka bir kadın ise Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne başvuruda bulunduğunu, ancak sığınabilmesi için sağlık raporu getirmesi gerektiğinin söylendiğini kaydetti.
Hastaneye gittiğinde 100 YTL istendiğini belirten kadın, “Zaten param pulum yoktu. Tanıdıklarımdan bu parayı zorla temin ettim ama yetmedi. Hastanede adım attığım yerden para istediler. Sonuçta istenilen evrakları toplayamadım, devlet de beni kabul etmedi. Bizim gibi ortada kalan kadınlara destek çıkılsın” diye konuştu.
Toplantıya katılan töre ve şiddet mağduru kadınlar, dayak yedikleri için polise gittiklerini, ancak kimsenin kendilerine yardımcı olamadığını iddia ettiler.
www.ntv.com.tr
Re: Her ile, bir töre cinayeti komitesi
Anne ve kızının boğazını kestiler
Boğazları bıçıkla kesilerek öldürülen 33 yaşındaki 3 çocuk annesi Taybet Görendaş ile 11 yaşındaki kızı Berfin Görendaş'in cesetleri Yenibosna'da boş bir arsada bulundu. Polis, Van’dan bir süre önce İstanbul’a gelen anne ile kızın töre yüzünden öldürülmüş olabileceğini ileri sürdü.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/6189766.asp?gid=48
:( :kızgın:
Re: Her ile, bir töre cinayeti komitesi
Hamile kadın 9 aylık bebeğiyle sokağa atıldı
GAZİANTEP’in Nizip İlçesi’nde, işsiz eşi 32 yaşındaki Yunus Pak tarafından 9 aylık kızıyla birlikte sokağa atıldığını iddia eden 4 aylık hamile 27 yaşındaki Günayyer Pak, Kaymakamlık'tan sığınma talebinde bulundu. İlçede kadın sığınmaevi bulunmadığını belirten Kaymakam Mustafa Canarslan, Yunus Pak’a iş vererek çifti barıştırdı.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/6206264.asp?gid=71
Re: Her ile, bir töre cinayeti komitesi
Re: Her ile, bir töre cinayeti komitesi
Re: Her ile, bir töre cinayeti komitesi
Töre ve namus cinayetinden mahkumlar, pişman değiller!
Diyarbakır Dicle Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mazhar Bağlı (41), Şanlıurfalı. Güneydoğu’daki göç, eşi ölenin kayın-baldızla evlendirilmesi ve intiharlarla ilgili araştırmalar yaptı. Şimdi de sekiz kişilik ekiple "Töre ve Namus Adına Cinayet İşleyen Suçlu ve Zanlıların Sahip Oldukları Toplumsal Değer Yapıları, Aile İlişkileri ve Kişilik Özellikleri ile Bunların Sosyo-Ekonomik Analizi" başlıklı bir araştırma yürütüyor.
TÜBİTAK’ın desteklediği proje, başlangıçta Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa, Siirt, Şırnak, Gaziantep ve Batman cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlüleri kapsıyordu. Adalet Bakanlığı araştırmanın 43 cezaevine yayılmasını önerdi. Araştırma ekibi, Türkiye’de töre-namus cinayetinden mahkum olanların toplam sayısını henüz bilmiyor. Çünkü mahkemelerde böyle bir kayıt tutulmuyor. Hazirana kadar Adalet Bakanlığı’nın isteği üzerine cezaevi müdürlerinin tespit ettiği 250 mahkûmla görüşülecek. Araştırma sonuçlarının değerlendirilip TÜBİTAK’a sunulması 2008’i bulacak.
Bugüne kadar 16-75 yaş arasında dördü kadın, 51 mahkumla yüz yüze görüşüldü, 300 soru yöneltildi. Her görüşme yaklaşık bir saat sürdü. Konya Selçuk Üniversitesi’nden Ertan Özensel, Ankara Üniversitesi’nden Fatime Sağanda ve Dicle Üniversitesi’nden Yunus Emre Ayna, Osman Çakır ve Abdülkadir Binici’yle birlikte iki üniversite öğrencisinin de bulunduğu sekiz kişilik araştırma ekibi, sosyolog, antropolog ve psikologlardan oluşuyor. Proje yürütücüsü Doç. Mazhar Bağlı ile töre-namus cinayeti işleyenlere ilişkin gözlem ve tespitlerini konuştuk.
Cinayetler özellikle çocukların yanında işleniyor
Kadınlar genellikle silah, zehir, çoğunlukla bıçakla öldürülüyor. Hem de onlarca darbeyle ve özellikle çocukların gözü önünde. Böylelikle kız çocuklarına, gelecekte aynı şeyi yaptıklarında başlarına gelecekler, erkek çocuklarına da görevleri öğretiliyor. Mahkûm babasını ziyarete gelmeyen çocuk yok. Namus meselesi çevrede duyulmamışsa intihar süsü vererek öldürmeyi tercih ediyorlar. Duyulmuşsa alenen öldürülüyor ki namus hassasiyetlerini herkes bilsin. Mahkumların çoğu, kadın kurbanın yalvarmadığını, tam tersine "yapamazsın, beni öldüremezsin" dediğini anlattı. Batman Cezaevi’nde bir mahkum, kız kardeşinin evli ve altı çocuklu olduğunu, kocasını aldattığı için çok uyardığını, çocuklarını bırakıp başka şehre gitmesini istediğini anlattı. Kız kardeşi, yapamazsın, deyip savcılığa başvurmuş, ağabeyi hakkında suç duyurusunda bulunmuş. Bunun üzerine ağabey, altı çocuğunun gözü önünde defalarca bıçaklayarak öldürmüş kardeşini. Namus, aileye ait. Cinayet için önce damatla görüşülüyor. Damat üstlenmezse aileye düşüyor.
51 kişiden sadece üçü pişman
Namus-töre cinayeti mahkûmları arasında tüm sosyo-ekonomik gruplardan, eğitim düzeyinden kişiye rastlamak mümkün. Görüştüklerimizin en genci 16, en yaşlısı 75 yaşındaydı. Mahkûmların hepsi, kadın bedeni-teninin kutsal olduğunu, namusu temsil ettiğini düşünüyor. Bu yaklaşım, mistik Doğu felsefesiyle uyuşmuyor. Görünür olanla Batı toplumu ilgilenir. Pişman mısınız, sorusuna 51 mahkumdan üçü "evet" dedi. Gaziantep cezaevinde, amcasının kızını öldüren bir genç "Yaptığı, hayatı beni hiç ilgilendirmiyordu. Aile meclisi kararıyla öldürdüm, pişmanım" dedi. Diğerlerinden "Gerekçelerim olmasaydı öldürmezdim" cevabını aldık. Mutlu değiller, rahat uyuyamıyorlar. Ama çoğu tedirgin değil. Karabasan görmüyor, rahat.
Dedektiflik yapıp ispatlıyor sonra da hemen öldürüyorlar
Dedikoduyu duyar duymaz öldürdüm, diyene rastlamadık. Hepsi iddiayı ispatladıktan sonra kadını öldürmüş. Çoğu dedikoduyu direkt duymasa da hissediyor. Cuma namazında cemaatın kendisini görmezden gelerek mesaj verdiğini söylüyor. Mesela Diyarbakır Cezaevi’ndeki bir mahkum, karısını altı ay takip etmiş, yatakta yakaladıktan sonra öldürmüş. Bir diğeri karısını çok sevdiği için söylenenleri önemsememiş. Komşusu, karınla ilgili mahkeme kararı var, onu bul, deyince araştırmaya başlamış. Kendisi başka suçtan cezaevindeyken karısı başka birinden hamile kalmış. Düşük yaptığı bebeği bir yere bırakırken polise yakalanmış. Kadın mahkemede "eşim duyarsa beni öldürür" deyince mahkumiyeti para cezasına çevrilmiş. Adam, resmi evraktan olanları öğrenince tereddütsüz gidip karısını öldürmüş.
Öldürdüğü kızından öteki dünyada da davacı
Kızını öldüren baba (75, Siirt Cezaevi): İtibarımı, şerefimi, haysiyetimi kurtarmak için geçen yıl kızımı öldürdüm. Çevremde sözü dinlenen, saygı duyulan bir adamdım. Ama kızım gayrimeşru bir ilişkiden hamile kaldı. Kim olduğunu öğrenmek için çok zorladım, söylemedi. Onu da öldüreceğimi biliyordu çünkü. Alnımı yere eğdirdiği için ona öfkem hiç dinmeyecek. Kızımdan bu dünyada da öteki dünyada da davacıyım. Kızımı çok severdim (ağlıyor).
Namus cinayetinde erkeği öldüren yok
Töre-namus cinayeti işleyenler cezaevinde, diğer mahkûmlardan itibar görüyor. Tecavüze uğrayan ya da yasak ilişki yaşayan kadınları öldürmüşlerdi ama hiçbiri kadınla ilişki kuran erkeği öldürmemişti. Tek istisna, Gaziantep Cezaevi’ndeydi. "Çıktığımda ilk yapacağım şey, kız kardeşimi yoldan çıkaran o adamı da bulup öldürmek," dedi.
Proje yürütücüsü Doç. Dr. Mazhar Bağlı
Mahkemede anlatmadıklarını bize anlatıyorlar
Araştırma umduğumuzdan iyi gidiyor. Ekibimiz Kürtçe bilmeseydi mahkumlardan sohbet rahatlığıyla, sağlıklı bilgi alamazdık. Bize güvenmelerinde ekipteki psikologların da büyük etkisi var. Mahkemede anlatmadıkları, sakladıkları gerçekleri bize anlatıyorlar. Türkiye’deki töre ve namus cinayetleri, TV dizilerine konu oluyor, Avrupa’da konuşuluyor. Hukuki düzenlemelerin yapılması, kadın derneklerinin toplumsal bilinci diri tutması önemli. Ama akademik çalışma yok. Töre adına cinayet işleyenlerin töreden, namustan ne anladıkları, ne tür aile değerlerine sahip oldukları, toplumsal değerleri ne kadar önemsedikleri, bu değerlerle ilişkileri bilinmeden sorunu sağlıklı biçimde anlamak mümkün değil.
Bugün yükü hukuk taşıyor. Çözümde hukukun payı yüzde 30 ise toplumsal düzenlemeler ve değer yargılarının dönüşmesinin payı yüzde 70 olmalı. Hukukun verdiği ceza, töre-namus katillerinin mağduriyet duygusunu silmiyor. Örneğin Gaziantep Cezaevi’ndeki genç kız, kendisine altı yıl boyunca tecavüz eden babasını öldürerek beynindeki zehirli kıymığı söküp attığını söylüyor. Başka cezaevlerindeki iki kadın, namus cinayetini azmettiricilikten mahkum olmuş. Bir başka kadın tacizci kayınbiraderini öldürmüş. Verilen cezanın miktarı hiç önemli değil onun için. Ayrıca yasak ilişki yaşayan kadın maktullerin hepsi hamile kalmış. Korunmayı bilmiyorlar çünkü. Bir mahkum, kızının hamile kaldığını fark edince önce kürtaj yaptırmak istediklerini, başaramadıklarını söyledi. Hamilelik saklanamaz hale gelince çözümü kızı öldürmekte bulmuşlar. Aile meclisinden çıkan cinayet kararında kadının da söz hakkı ve etkisi var.
Mahkumla araştırmacının diyaloğu
Bir erkek için namus nedir?
- Ailesinin geçimini sağlaması, çoluk çocuğuna bakmasıdır.
ÊAilesini geçindirmeyen namussuzun öldürülmesi kanaatine sahip misin?
- Hayır.
Bir kadın için namus nedir?
- İffetini korumasıdır.
Bunu korumazsa öldürülmesi gerekir mi?
- Elbette. Öldürmenin dışındaki hiçbir şey bunu temizlemez.
Hürriyet