-
Aradaki Fark
21 Kasım 2006
Emin ÇÖLAŞAN ecolasan@hurriyet.com.tr
Bir bakan, bir komutan!.. Aradaki fark
HAZİNE'den Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan geçen hafta Danimarka'ya gitti.
Kopenhag Havaalanı'nda güvenlikçiler tarafından üzeri aranmak istendi. Bakan şaşkındı! Orada bulunan büyükelçimiz devreye girdi. Güvenlikçilere "He is not a terrorist, he is a Turkish minister (O terörist değil, Türk bakandır)" dedi ama dinletemedi.
Ali Babacan Bey minibüsün içinde çaresiz oturuyordu. Bu bekleyiş tam 35 dakika sürdü.
Onun kişiliğinde Türkiye Cumhuriyeti aşağılanıyor, bunun farkında bile olmayan Bakan Bey minibüsün içerisinde tek başına, beklemesini sürdürüyordu.
Bu rezaletin fotoğrafları gazetelerde yayınlandı.
Sonunda üzeri aranmadı! Beyefendi minibüsten indirildi ve havaalanının arka kapılarından dışarı çıkarıldı.
Sanki hiçbir şey olmamış gibi Danimarka yetkilileriyle görüşmelerini bitirdi ve dönüşte heyetimiz havaalanına bu kez yine arka kapıdan getirildi. Kargo bölümünden geçirilerek özel jet uçağına bindi ve salimen Türkiye'ye ulaştı.
Bu yüz kızartıcı davranış konusunda elbette ki AB üyesi Danimarka'ya tavır koyamazdı. Geride Türk devletinin çiğnenen onuru, ayaklar altında ezilen haysiyeti kalmıştı.
* * *
Aynı olay birkaç gün önce ABD'de yaşandı. Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun, Washington ziyaretinde Beyaz Saray'a gitti. Orada ABD'li üst düzey yetkililerle görüşme yapacaktı.
Beyaz Saray girişinde güvenlik görevlileri, Orgeneral Saygun'un üzerini aramaya kalkıştılar.
Saygun bu küstahlığı derhal reddetti ve oteline döndü.
Olayın ötesini diplomasi muhabirimiz Uğur Ergan'ın dün bizim gazetede yer alan haberinden izleyelim:
"Olaydan haberdar olan Crouch (Saygun'un ABD'li muhatabı), Saygun'u telefonla arayarak özür diledi ve (Beyaz Saray'a) dönmesi için ricada bulundu.
Bu saygısızlığı kabul edemeyeceğini, ABD'nin daveti ile bu ülkede bulunduğunu, yapılan bu çirkin uygulamanın şahsından öte Türk halkına ve Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşı bir saygısızlık olduğunu bildiren Saygun, arzu ettiği takdirde Crouch'u kaldığı otelde ağırlayacağını söyledi.
Bunun üzerine Crouch, Saygun'un kaldığı otele gitti ve görüşme gecikmeli de olsa, otelde gerçekleşti. Crouch, yapılan uygulama için Saygun'dan özür diledi."
Bu kadar.
Ali Babacan gibilere örnek olsun. Devletin onuru işte böyle korunur.
Şimdi, geçen hafta içinde yaşadığımız iki benzer olaya bakıp sonuç çıkaralım.
Birinde Kopenhag Havaalanı'nda tek başına minibüste oturan, üzerinin dedektörlerle aranmak istenmesine karşın tepki verip Türkiye'ye dönmeyi akıl edemeyen ve dönüşte kargo kapısından çıkarılan çaresiz bir AKP'li bakan...
Öbür olayda ise gerekeni derhal yapan onurlu bir asker...
Yorumu siz yapın, kararı siz verin!
-
Buna yapılacak bir yorum yok amma... gerçekten yorum yapılmasını isteyip istemediğini bir daha düşün bence...
-
-
AFERİN SANA BAY PROF.!
ATİLLA Yayla isimli şahıs Ankara'da Gazi Üniversitesi'nde profesör! "Liberal kafalı" biri.
İzmir'de AKP İl Gençlik Kolları tarafından düzenlenen bir panele özellikle çağrılıyor. (Herhalde bizim gibiler çağrılacak değil!) Bay prof. seminerde atıp tutmaya başlıyor:
"Kemalizm (Atatürkçülük) ilerlemeden çok gerilemek demektir. Kemalizm, medeniyeti çözücü (gevşetici) bir süreçtir..."
Sonra AB ilişkilerine değiniyor:
"AB sürecinde bize neden her yerde bu adamın (Atatürk'ün) heykelleri, fotoğrafları var diye soracaklar. Üstünü örtemezsiniz. Bu mutlaka tartışılacaktır."
Bu sözler büyük tepki yaratıyor. Oturuma katılan AKP milletvekilleri telaşlanıyor, "Sözleri bizi değil kendisini bağlar, fikir ve ifade özgürlüğüdür" diye kendilerini kurtarmaya çalışıyor.
Bunlar AB hayranı tiplerdir. Bunların başında olduğu, ya da üyesi bulunduğu dernekleri falan vardır. Buralara AB fonları oluk gibi akar. Milyonlarca Euro'yu AB'den alırlar ve AB için çalışırlar.
Adama bakın siz!
Atatürk'ten 'bu adam' diye söz etmeye cüret edene bakın!
Atilla Yayla kafası Ankara'da, hem de Gazi Üniversitesi'nde öğrenci yetiştiriyor. AKP toplantılarına bu gibiler boşuna çağrılmıyor.
(Emin Çölaşan'ın yazısının devamı)
-
Emin Çölaşan gerçekten yorum yapılmasını ister mi istemez mi bilemem ama ben tabloyu çizeyim.
Bir tarafta Atatürk'ün AB ve dış politika anlayışı,
Bir tarafta bu anlayıştan yola çıkılarak yapılan onurlu bir davranış,
Bir tarafta onurumuzun ayaklar altına alınmasına göz yuman bir bakan,
Bir tarafta da Kemalizmin geriye götürdüğünü dile getiren kendini bilmez bir profesör.
Aslında yoruma da gerek yokmuş hani, arif olan anlar...
-
Aradaki fark için şahin gözlü olmaya gerek yok 20 numara miyopta görür.
-
Arada ki fark ;
Onurla onursuzluğun ;
Türk olmakla ne olduğunu bilmemenin,
Kendine saygı duymakla ona esir olmanın
Kendini bilmekle bilmemenin
Ulusunla gurur duymakla ulussuzluğun,
Türk olmakla övünmekle utanmanın
Değerlerini bilmekle hiçbirşey bilmemenin
Vatanını korumakla satmanın
Saygın bir duruşla el öpmenin
Adam olmakla ..... olmanın
farklarıdır....
Daha var ama ben yeterince suç işledim :))
-
22 Kasım 2006
Emin ÇÖLAŞAN ecolasan@hurriyet.com.tr
Telefonda Atilla Yayla
SEVGİLİ okuyucularım, Türkiye Atilla Yayla isimli bir profesörün İzmir'de AKP toplantısında Atatürk için söylediği anlamsız-aşağılayıcı sözlerle çalkalanıyor.
Bu konuya dünkü yazımda ben de değinmiş ve "Atilla Yayla kafası Ankara'da, Gazi Üniversitesi'nde öğrenci yetiştiriyor. AKP toplantılarına bu gibiler boşuna çağrılmıyor" demiştim.
Dün öğlene doğru Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kadri Yamaç bir açıklama yaptı ve bu şahıstan ders verme yetkisinin alındığını bildirdi. Çok doğru bir karardır.
Dün saat 13.00 dolaylarında asistanımız Leyla dahili telefondan arıyor. "Emin Abi Atilla Yayla telefonda. Fakat benimle çok sert ve kırıcı konuştu, biraz da tartıştık. Sizinle görüşmek istiyormuş." Bağlamasını söyledim.
Karşımda avazı çıktığı kadar bağıran bir ses... Aramızda geçen konuşmayı özetleyerek yazıyorum:
- Ben size fikir açısından meydan okuyorum. Sizinle nerede isterseniz Kemalizm'i tartışmak istiyorum. İster televizyonda, ister başka yerde. Karşıma isterseniz 8-10 kişi çıkın. Benim yaptığım şövalyeliktir. Geçin karşıma. Geçin ve kolaysa beni perişan edin.
- Beyefendi bu kadar bağırmanıza gerek yok, biraz sakin olun. Siz Atatürk için o sözleri söylediniz mi, söylemediniz mi?
- Söyledim.
- Daha ne? Ben de yazımda sizi eleştirdim.
- Ben sözünün arkasında duran adamım. Aynen söylediğimi bugünkü (dünkü) Zaman gazetesine de açıkladım. Ben fikir adamıyım. Yazılarımı 15 günde bir Zaman'da yazarım. Ben mücadelemi sürdüreceğim. Bu memlekette ifade özgürlüğü olmayacak mı?
- Bu söylediğiniz Atatürk'e hakaret etmeyi de kapsıyor mu?
- Atatürk tartışılabilir... İfade özgürlüğü bunu gerektirir.
- Gazi Üniversitesi Rektörlüğü, ders verme yetkinizin alındığını açıkladı.
- Bana tebligat henüz gelmedi. Fakat ben mücadelemi sürdüreceğim. Bundan sonra derslerimi gerekirse meydanlarda, spor salonlarında, düğün salonlarında vereceğim. Siz benim çağrıma cevap verin, televizyona çıkalım. Ya da Hürriyet'teki köşenizde bir gün siz yazın, bir gün ben yazayım ve size cevap vereyim!
- Elbette, neden olmasın! Hatta her gün siz yazın... Beyefendi, şu ses tonunuz, şu söyledikleriniz bir üniversite hocasına yakışıyor mu?
***
AKP tarafından düzenlenen panelde Atatürk'ten "Bu adam" diye söz etmeye cüret eden Atilla Yayla belli ki çok kızmış ve ezilmişti! Kendisine iki günden beri çok sayıda küfür mesajı geldiğinden yakınıyordu. Sordum:
- Hep küfür mü geliyor?
- Hayır, öğrencilerimden de övgüler geliyor.
Kendisine bir soru daha sordum:
- Siz Liberal Düşünce Topluluğu isimli bir kuruluşun başındasınız. AB sizin topluluğunuza paralar veriyor. Bugüne kadar AB'den toplam kaç para aldınız?
- Bu sorunun sorulması bile çirkindir. Biz yasal bir kuruluşuz. Cevabını devlete sorun, öğrenin. Her şeyimiz yasaldır.
- Ben size soruyorum. Gizleyecek bir şey yok ki! AB size para veriyor, siz Türkiye'de AB adına konuşup onların sözcülüğünü yapıyorsunuz.
Epey üsteledikten sonra Atilla Yayla rakamı açıkladı:
- İki adet ifade özgürlüğü projesi için AB'den (400 artı 50) 450 bin Euro aldık. Ne var bunda!
***
Çarkın nasıl işlediğini görüyorsunuz. Türkiye'de "kayıtsız şartsız AB teslimiyetçisi" bir iktidar var. İzmir'de AKP'nin toplantısı yapılıyor. Buraya AB'ci Atilla Yayla konuşmacı olarak özellikle çağrılıyor. Kürsüde ipin ucu kaçınca, toplantıya katılan AKP milletvekilleri bile "Bu sözleri kınıyoruz" demek zorunda kalıyor!
Yayla'nın başında olduğu kuruluş AB'den paralar alıyor. Yayla ve benzerleri ülkemizde bir yandan öğrenci yetiştiriyor, öte yanda ise "ifade özgürlüğü" adı altında (Atatürk'ü aşağılamak dahil) AB2nin her alanda ve konuda sözcülüğünü yapıyor!
Türkiye2de AB fonları, kendi yandaşları olan bu gibilerin kuruluşlarına oluk gibi akıtılıyor. Mekanizma doğrusu iyi kurulmuş!
Emme basma tulumba böyle çalışıyor.
Hürriyet