-
Gaiplik
bir karı-koca nın hukuki durumundan bahsetmek istiyorum....koca nın alacaklısı çoktur ve bu durumda koca intihar mektubu yazarak boğazdan intihar ettiğinı söylüyor.tabi ki durum böyle değildir alacaklılarından kurtulmak içn bu yalanı söylemiştir.bu durumdan ise sadece eşi haberdardır.daha sonraki günlerda eşi gaiplik kararı çıkartmıştır.tabi karı-koca gizli gizli görüşmektedir.gaiplik kararı verildikten yıllar sonra kadın bir çocuk doğurur ve çocuğun nufusa katdettirdiği srada baba hanesine koca nın ismini yazdırmıştır.bu duruma sinirlenen kocanın babası(oğlunu kaybolduğunu zannediyor).ve medeni kanun 131. maddesi gereğince soybağı reddi davası açıyor.hakim evliliğin halen devem ettiği gerekçisiyle davayı reddediyor. DURUM BİRAZ KARIŞIK AMA BU HUKUKİ OLAY NASIL ÇÖZÜMLENMELİDİR....VEYA YUKARDAKİDURUMDAKİ YARGILARDA HUKUKA AYKIRI UNSURLAR BULUYOR MUSUNUZ??
-
Bence hakim hatalı burada...
Kocanın intihar ettiği mektubu zaten bir ölüm karinesidir. Cesedin bulunup bulunamamış olması çok önemli değildir. Velevki kişi yani koca bir seneden fazla ortaya çıkmadıysa bu kesinleşir. Burada önemli olan medeni kanunun 131. maddesinden önce olayın oluşumudur.
Bakınız kanuna göre yorum yaparsak ( Ben avukat değilim ... sadece zevkle yorum yapıyorum sayenizde medeni kanunu da okumuş olduk... ) Medeni kanunun 31. maddesi ne göre... ''bir kimse, ölümüne kesin gözle bakılmayı gerektiren durumlar içinde kaybolursa, cesedi bulunamamış olsa bile gerçekten ölmüş sayılır." Burada kişi kanun hükmü gereği ölmüş sayılır. ayrıca bir işleme gerek yoktur. Evlilik ölümle sona erdiğine göre bu durumda da evlilik sona ermiş sayılır. Ayrıca 32. madde ise ''Ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa, hakları bu ölüme bağlı olanların başvurusu üzerine mahkeme bu kişinin gaipliğine karar verebilir.
Yetkili mahkeme, kişinin Türkiye'deki son yerleşim yeri; eğer Türkiye'de hiç yerleş-memişse nüfus sicilinde kayıtlı olduğu yer; böyle bir kayıt da yoksa anasının veya babasının kayıtlı bulunduğu yer mahkemesidir. '' hükmüne haizdir.
Şimdi aynı kanunun 44. maddesi ve 131. maddesini de işin içine katarak bir değerlendirme yaparsak... ''Hakimin gaiplik kararı vermesi ile birlikte gaiplik kararı ölüm siciline işlenir ve verilen karar geçmişe etkili olur. Ancak gaip evli ise, evliliği kendiliğinden sona ermez.Bunun için ya gaiplik kararı istenirken evlilik birliğinin sona erdiğine karar verilmesi talep edilir yada eş, ayrı bir dava ile evliliğin feshini isteyebilir. MK.m.131 Evliliğin sora ermesini talep etmediği takdirde eş gaibin mirasçısı olur ama evlilik birliği devam eder.
Bununla beraber ölüm karinesinin varlığı halinde, karineden yararlanmak isteyenler sadece olayı ispatla yükümlüdürler. Ölüm karinesinden yararlanmak için mahkeme kararına gerek yoktur. (MK.m.44) En büyük mülki amirin emriyle kütüğe ölü kaydı düşülür. Hakkında ölüm karinesi olan bir kimsenin evliliği kendiliğinden sona erer''gibi sonuca ulaşabiliriz...
Bu durumda intihar mektubu gibi çok kuvvetli bir karine hatta daha ötesinde bir delil olan kişinin ölümüne hükmetmek gerekmektedir. Gaiplik malumunuz yokluk demektir. 131. madde eşin yasal mirastan yararlanması amacıyla konulmuş bir maddedir. Bir kişinin Gaip olabilmesi için gereken şartlar oluştuktan sonra o kişinin eşini hamile bırakması hukuken mümkün değildir. ( 1 yıl geçmesi veya son haberden beş yıl ) Bu durumda olmayana ergi oluşur. Yani ya gaiplik kararı yanlıştır kişi yaşıyor eşi biliyor hile ile sahtekarlık yapılıyordur. yada eşi bir başkasından hamile kalmıştır..
Örneğinizde çocuk doğduğuna göre hakimin yapması gereken bence öncelikle DNA testinin yapılması... Kadının sorguya çekilmesi... Hukukun ve insanların kandırılmasını önlemek amacıyla tedbir alması gereklidir.
kadın ya korkudan yalan söylemiş... Yada eşiyle birlikte sahtekarlık suçuna ortak olmuştur. hakimin tespit etmesi gereken budur...
Saygılarımla...