Evi aldığım kişinin Muvazaalı Satışı
Merhaba, geçen gün evime keşif için gelen hakim nedeniyle öğrenmiş olduğum 8 sene önce aldığım evin önceki sahibinin kredi çekip ödemediği için icra borçları nedeniyle evi eşinin üstüne yapması ve bu nedenlede icra borçlarından kaçtığını öğrendim. Eve hakim keşif ve rayiç beden tayini için geldiler. Ben evi onlardan kredi ile aldım exper vs raporu mevcut ve halen ev kredisini ödüyorum. Banka borçlarını tahsil etmek için borçları ortak varlık fonuna devretmiş ve onlarda önceki sahipleri için tapu devri iptal davası açmışlar.Hatta rayiç bedeli düşük falan göstermişler. Hatta eve tedbir şerhi koyulmasını istemişler. Ben aldığım adamları tanımam etmem 8 sene sonra başıma böyle bir olay geliyor.Ben satın almayı yasaya uygun yapmışım hatta evin parasını bile banka kendisi onlara gönderdi. Dava dosyasına da ulaştım bizim hiç bir yerde ismimiz geçmiyor. Bize herhangi bir sıkıntı oluştutur mu merak ediyorum. Düğün takılarımızı satıp üstüne kredi çekip 8 senedir evin borcunu ödüyorum.
Cevap: Evi aldığım kişinin Muvazaalı Satışı
Tapuda 3. kişi iyi niyetli ise korunur. Gerçekten sizin edinme sırasında iyi niyetli olmanız gerekir.
Örnek bir yargı yorumu; "Bilindiği üzere; Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2. maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke M.K'nın 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ancak; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir."