Re: İdareye karşı davalar
Merhaba,
Uzun bir zamandır hukuki.net'e girmemiştim. Bir ara da sanırım site erişilmez durumdaydı. 2004 yılında yazmış olduğum bu konunun silinmiş olabileceğini düşünüyordum. Silinmediğine çok sevindim açıkçası. Zaman ne çabuk geçmiş, neredeyse 3 sene olmuş. Yazıma konu olan davalarımın ne aşamada olduklarını eklemek istedim.
1. Yapı Kredi Yaşam Sigorta'ya karşı açmış olduğum davamın 7. yılı doldu. Davayı bir kez kazandık, bir kez de kaybettik. Ama hala karar kesinleşmiş değil. Mahkeme önce davamızı kabul etti. Yargıtay ise davanın konusu bile olmayan bir nedenle "araştırılmamış bir nokta var, araştırılsın" diyerek kararı bozdu. Davaya bakan ve daha 1 sene önce davamızı kabul eden mahkeme heyeti bu kez, hem de yargıtayın araştırılsın dediği noktayı bile araştırmadan, ilk celsede davayı reddetti. Şimdi dava yeniden yargıtay'da. Bakalım nasıl bir sonuç çıkacak?
Ben bu arada, 6. yılın sonunda artık sabrımı kaybettim ve AİHM'e "davaların makul sürede görülmesi" şartının ihlali ile ilgili olarak başvurumu yaptım. Eğer yargıtay bizim temyizimizi reddeder ve kararı onarsa dava yaklaşık 7 yılda, yok eğer bozar da yeniden yerel mahkemeye gönderirse en iyi ihtimalle yaklaşık 9 yılda bu dava bitecek gibi görünüyor. Akla zarar. Şimdi AİHM başvurumun üzerinden 1 sene geçti. Sanırım en az 1 sene daha beklemem gerekecek görülüp görülmeyeceğinin bildirilmesi için. Bu konuda, karar kesinleşmeden doğrudan başvuru mümkün. Buna en iyi örnek de, sanıklarından biri arkadaşım olan ve yılan hikayesine ve hukuk komedisine dönen Dev-Yol davası. İki kez aynı nedenle tazminat aldılar ve üçüncüsü de yolda.
2. Roche Diagnostik Sistemleri A.Ş.'ye karşı açmış olduğumuz "iş akdinin kötü niyetle feshi" davamızı da kaybettik. Ne yazık ki, ne iş mahkemesi ne de yargıtay, 158 nolu ILO sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerektiğine dair uyarılarımızı dinlemedi ve eski iş kanunu hükümlerine göre karar verdi. Oysa anayasamızın 90 maddesi der ki;
"Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz."
Ayrıca 7.5.2004 tarihinde konulan ek cümle ile de şöyle der;
"Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır."
Bu kadar açık anayasa hükümlerine karşın, 1994 yılında onaylanarak iç hukukun üzerinde yer edinen 158 nolu ILO anlaşmasının hükümleri gerek yerel mahkeme gerekse yargıtay tarafından gözardı edilerek, hukuk bilinçli bir şekilde çiğnendi. Hem de yargının en üst organı tarafından. Anlaşılmaz, akıl almaz bir durum ama oldu. Ben de 2006 yılının başlarında kararın kesinleşmesinin hemen ardından AİHM başvurumu yaptım. Görüştüğüm uluslararası anlaşmalar konusunda bilgi sahibi herkes haklı olduğumu söylüyor. Davayı kaybetmem hemen hemen olanaksız gibi. Yargı mensuplarının anayasanın açık hükümlerine rağmen bu ülkeyi bu duruma neden düşürdüklerini anlamak mümkün değil.
AİHM deki bu davayı kazanmam durumunda ortaya garip de bir durum çıkacak. Şöyle ki; 158 nolu ILO sözleşme hükümleri 2003 yılında yürürlüğe girmiş olan iş güvencesi yasasının da temelini oluşturuyor. Yani şu anki yasa ile sözleşmeyi alıp yanyana koyduğunuzda cümleler bile aynı. Tek fark tazminatlar konusu. Yani ILO sadece tazminat oranlarını ülkelerin ekonomik şartlarına göre belirlenecek şekilde açık bırakmış. Bu durumda, 1994 yılından beri, işlerinden sebepsiz atılan onlarca insan, emekçi "kanunsuz olarak" atılmışlar. Dava açıp da kaybedenler de gene benim gibi davalarını hukuka aykırı olarak kaybetmiş olacaklar. Dava açmayanlar da uluslararası sözleşmeler konusunda bilgisizliklerinden dolayı hak kaybına uğramış olacaklar. Emin değilim ama, davayı kazanmam durumunda AİHM'de bazı toplu davalara yol açabilir bu durum. Süre aşımları konusunu bilmediğimden bundan emin olamıyorum.
İnsan düşünmeden edemiyor; Neredeydi 1994 yılından beri bu işçi sendikaları, sivil toplum örgütleri, bu örgütlerin hukukçuları? Bütün bunların farkedemediği birşeyi, hukukçu bile olmayan ben nasıl farkedebildim? Ortada bir danışıklı döğüş mü var diye düşünmeden edemiyorum.
Davaların bundan sonraki durumları için de bilgilendirme yapacağım. Gün ola harman ola. :)
Saygılar,
Dersu Erol Uyar