Soy bağı reddi-babalık ve velayet hakkı
Öncelikle sağlıklı ve tarafsız bir yaklaşım sergilenebilmesi için yazımı olayların akışı içerisinde, sırasıyla ve netlik kazanması açısından uzun yazmak zorunda kaldım. Yazıyı tam olarak ve sırasıyla okumadan konuya vakıf olunamamaktadır.
2012 yılı sonlarında bana kendisini bekar olarak tanıtan bir kadın ile birlikteliğim oldu. Benden sürekli çocuk yapma talepleri oldu ben her defasında bunu red ettim. Devam eden ilişkimizde 2014 yılı sonunda kızı ile beni tanıştırarak, bekar olduğunun yalan olduğunu öğrendim. Kızı ile başlayan arkadaşlığımız sosyal medya üzerinde devam etti. Kızı üniversite eğitimini il dışında alıyor ve sorunlu ilişkileri olduğu için annesi kızına sahip çıkıp başında durmam için ayrı bir ev açıp kızı ile beni o eve yerleştirdi ve ben kızı ile 8 ay bir fiil aynı evde yaşadım. Aslında kızı ile beni aynı eve yerleştirme sebebinin kızını yem olarak kullanıp benden çocuk sahibi olabilmenin önünü açmak olduğunu çok geçmeden anladım. Bu 8 aylık süreç içerisinde kızı ile gönül ilişkimiz başladı ve biz evlilik kararı aldık. Kızına annesi ile olan ilişki sürecimi oturup eksiksiz bir şekilde anlattım. Akabinde annesi bizim yanımıza geldiği zaman kızı ile karşısına çıkıp birlikteliğimizi ve evlilik isteğimizi belittik.
Normal karşıladı ve aradan geçen zaman içinde kızının okula gittiği her fırsatta baskı, tehdit ve şantajlar ile benden cinsel ilişki talebinde bulunup benden çocuk sahibi olmak için bana baskı uyguladı. Ben red ettiğim zaman gözümün önünde avuç dolusu hapı yutarak intihar girişiminde bulundu. 112 acil servisinden çağırmış olduğum ambulans ile hastanede tedavi gördü. Hap içerek intihar ettiğini belgeleyen yazışma kayıtları delil olarak bulunmaktadır.
Tedavi sonrası ben daha fazla dayanamayıp İstanbul'daki evime geri dönerek bulunmuş olduğum ortamı terk ettim. Kızına olan aşkım onu yüzüstü bırakmış olmam ve annesinin bir daha senden çocuk istemeyeceğim sözüne istinaden ve evden ayrılması sonucu o eve kızının yanına geri döndüm.
Fakat bir kaç hafta sonra geri dönerek kızı ile olan ilişkimi resmiyete dökmek için bizim söz yüzüklerimizi taktı. Fotoğraflar ile o anlar delil olarak bulunmaktadır. Lakin sapkın cinsel ilişki isteği ve benden çocuk yapma fikrinden hiç vazgeçmedi.
Okul sonrası defalarca İstanbul'daki evime gelerek evliliğin önünü keseceği yönünde tehditlerde bulunarak benden çocuk sahibi olma talebini söyledi. Bende kızı ile telefonda konuşarak evlilik önündeki engeli, annesini ve benden çocuk sahibi olma talebini kızına açıkladım. Kızı evliliğimizin önündeki engeli kaldır, annem bebek sahibi olmak istiyor bende kardeşimin olmasını çok istiyorum diyerek bu işe razı olduğunu söyledi.
Ben ve kızı mecburen annesine boyun eğmek zorunda kalarak annesinin çocuk sahibi olabilmesi için girişimlerde bulunduk. Kaçınılmaz son sonucu 2016 yılı ortalarında bebek dünyaya geldi, evlilik içi doğum gerçekleştiği için bebeğin babası kocanın nüfusuna geçirildi. Hamile kaldığı dönemde haftalarca İstanbul'daki evimde kaldığına dair fotoğraflar ve hamilelik sırasında bana göndermiş olduğu müstehcen içerikli "NÜ" tarzı fotoğraflar delil olarak bende bulunmaktadır.
Hamilelik dönemi içerisinde aile büyükleri devreye girerek evlilik yolunda aile tanışması gibi adımlar atılarak doğumdan sonra kız isteme işlemi sonrasını takip eden süreçte söz ve nişan bir arada yapıldı. 2017 ortasında ise kızı ile 2 düğün yaparak evlendik. Evlilik sürecinde annesi bu evliliğin olmaması için elinden geleni ardına koymadı ve bütün masrafları abartılacak seviyede bizim sırtımıza yükledi fakat aile büyükleri devrede olduğu için evliliğimize engel olamadı. Fakat ailemin yaşadığı yerden "Marmara bölgesi" ev tutulmaması ve kendi yaşadığı şehirde "Karadeniz bölgesi" ev tutulmamasını sağlayarak bizi Akdeniz bölgesinde ev tutmaya ve evlilik sonrası orada yaşamaya itti. Bana göre bunu yapmasının nedeni doğan çocuğun bana benziyor olması ve herkesin çocuğu bana benzetmesi nedeniyle uzak bir şehirde yaşamaya itmesidir. Aynı zamanda yerimden, ailemden, çevremden ve işimden beni uzaklaştırarak sudan çıkmış bir balık misali ekonomik ve sosyal zorluklarla karşılaşacağım bir başka şehire bizi itti.
Evlendikten 1,5 ay sonra nikahlı eşim hamile kaldı. El öpmeye ve bayram ziyaretine gittiğimiz zaman kızın bütün takılarına kocası ile el koydu ve eşimi boşanma konusunda baskı ile ikna ettiler. Eşimde bana destek olmadı, zira her daim annesinin etkisi altındaydı.
Tartışma neticesinde annesi ve babasıyla oturup eşim ile boşanma konusunu konuştuk. Almış olduğumuz karar neticesi olarak eşim kürtaj olacak ve boşanacağız. Bunun sonucu olarak evlilik dışı doğan çocuğun nüfustan düşürülüp velayetinin bana verilmesine karar alarak adliyeye gittik fakat dava dilekçesi yazmak için kimseyi bulamadık. Kayınpeder çocuğun babasının kendisi olmadığını o gün öğrendi. Bu esnada boşanma ve kürtaj konusunda eşimin diğer hısım ve akrabaların haberi olup konuya müdahil olarak orta yolu bulup bizleri ikna ederek sadece anne, baba ve kardeşimin takılarını geri verip eşimle beni "32 gün" sonrasında evimize gönderdiler. Kendi çevresi ve akrabalarının takmış olduğu bütün takılar baba evinde kaldı.
Eşimin hamileliği boyunca annesi eşim ile sürekli iletişim içerisinde olup "kızım biz sana ve çocuğuna bakarız" şeklinde sürekli sözler ile ve yine bana ve evliliğimize karşı eşimi bana karşı doldurdu. Keza babasıda aynı yaklaşım içerisindeydi. Hamileliğin son ayında evimize habersiz gelerek dinlenmesi gereken eşimi iki gün boyunca sürekli dışarılarda gezdirdi. Sonunda eşim akşam vakti rahatsızlandı ve hastaneye kaldırdık erken doğum riski tespit edildi ve 3 gün hastanede kaldı. Eşimin annesi eşimi hastaneden çıkarıp 27 saat süren otobüs yolculuğu ile kendi yaşadığı şehire götürüp eşimin doğumunun orada yapmasını istedi. Ben ve doktor buna karşı çıktık, doktordan uçak ile seyahat edebilir raporu almaya 3 defa uğraştı en sonunda doktur eşimin annesini kovdu. Eşim ve annesi benim rızam olmadan ve doktor taburcu etmeden hastaneden her türlü sorumluluğu ve ölüm riskinide göz önüne alarak hastaneden imza ile taburcusuz çıkış yaptılar. Hastaneden imza ile alınan çıkış raporunu delil niteliği için hastaneden temin edeceğim.
Hepimiz kendi evime geldik 2 gün sonra annesi yaşadığı şehire geri döndü. 10 gün sonra diğer kızı kocaya kaçarak evleniyor ve düğün tarihi olarak eşimin doğum yapacağı tarihle çakışan bir tarih belirliyorlar. Düğün nedeniyle bizim oraya gitmemizi istiyorlar fakat ben buna karşı çıkıyorum eşim doğum yaparsa gelemez ancak ben düğüne uçakla gelir katılır aynı gün geri dönerim dedim. Eşim valizini toplayıp gitmek istedi ben buna müsade etmedim tartışma sonucu karşılıklı hakaretlerde bulunduk. Eşim ertesi günü jandarmaya giderek hakaretten dolayı kadına şiddet kapsamında 30 günlük uzaklaştırma kararı çıkartarak babasının evine gidiyor.
Bu süre zarfında "30 günlük uzaklaştırma kararı içerisinde" düğünden 2 gün sonra doğum yapıyor. Bana ve aileme haber verilmiyor ve çocuğum doğduktan 3 gün sonra biz başkasından öğreniyoruz oğlumun dünyaya geldiğini.
Ne eşim ile -ki benim için bu evlilik bitmiştir görüşmüyorum ve görüşmeyeceğim. Ne annesi ile nede babası ile iletişim kuramıyorum. Babası ile iletişim kurduğum zaman sinkaflı küfürler ile birlikte boşanacaksınız, doğan çocuk benim çocuğum sana çocuk yok demekte. Ben ise hakkımı hukuktan yana kullanacağımı ve her iki çocuğumunda velayeti hususunda gerekli olan girişimleri başlatacağımı belirttim. Bu sözlerime karşı babası karımı ve çocuklarımı öldürmekle tehdit etmektedir. Keza annesi ile yazılı olarak internetten iletişim kurmaya çalıştığımda ise sürekli ağır hakaretlerde bulunmuştur.
Olayların özeti aslında şudur.
Annesi benden çocuk sahibi olabilmek için kızını kullanıp emeline ulaşıp benden bir erkek çocuğu sahibi olmuştur. Evliliğimize engel olamayıp, binbir güçlük ile kurmuş olduğumuz evliliğimizi yıkmış ve kızı ile evliliğim esnasında doğan ikinci erkek evladımı ise benden almıştır. Uzaklaştırma kararıyla birlikte 5 haftadır eşim babasının evinde ve 15 günlük doğan çocuğumun yüzünü dahi göremedim. Sonuç olarak bu evliliğin yürümesi imkansız ve bende artık bu evliliği istememekteyim ve her iki evladımında o aile içerisinde kalmasına gönlüm razı değildir.
Aranızda beni yargılayıp hatalı olduğumu düşünenler olacaktır, elbetteki hatalıyım lakin bu süreç içerisinde benim neler yaşadığımı ve nelere göğüs gerdiğimi bir ben birde Allah biliyor. Başıma böyle bir şey gelmez demeyin, benim yaşadığım süreci yaşayan bir çok kişi benimle aynı kaderi paylaşmak zorunda kalabilir.
- Siz değerli hukuk insanlarından talebim her iki evladımı nasıl bu çıkmazın içerisinden kurtarabilirim?
- Öncelikle deliller ile sabit olan kayınvalide için hakaret davasımı açmalıyım?
- Eşim ile olan boşanma davasını ben mi açmalıyım, yoksa onların davayı açmasını mı beklemeliyim?
- Eşimin annesinden evlilik dışı olan çocuğum için ne tür yol izlemeliyim?
- Eşimden olma "15 günlük Erkek" evladımın velayeti konusunda kayınvalideden olan "1,5 yaşında Erkek" evladımın bir katkısı olur mu?
- Eşimin babasının ölüm tehditleri yüzünden eşimden olma evladımın daha yüzünü göremedim. Evladımı görebilmek için hangi yolu izlemeliyim.
- Her iki evladımın can güvenliklerinden endişe duymaktayım. Kayınpederimin ölüm tehditi telefon görüşmesi neticesinde olduğu için ispat edemeyeceğimi düşünmekteyim. Fakat ölüm tehdidi aldığım günü jandarmaya giderek ifade verdim ve vermiş olduğum ifademin bir kopyası bende mevcuttur. Evlatlarımın can güvenliği için hangi yolu izlemem gerekiyor. Zira babalık davası açıldığı vakit her iki evladımında can güvenliklerinin tehdit altına gireceği aşikardır.
- Son olarak İstanbul'dan kalkıp Akdeniz bölgesine yerleşen biri ve yine yaşanan süreç içerisinde çalışmam ve iş bulabilmem imkansız hale geldiği için şimdilik avukat tutabilmem çok zor. Baro'dan vekil tayini istemem dava sürecine olumlu ve olumsuz katkıları olur mu?
Değerli yorum, eleştiri ve dava süreci için izlemem gereken önerileriniz için şimdiden teşekkür eder ve minnettar kaldığımı belirterek yardımlarınızı bekliyorum.
Cevap: Soy bağı reddi-babalık ve velayet hakkı
Böylesine karmaşık bir hukuki problem ile mücadele sabırlı ve dikkatli bir dava sürecini gerektiriyor.
İnternetten veya forumlardan edineceğiniz 3-5 bilgi ile bunu yürütmeniz imkansız.
Vakit geçirmeden bir avukata vekalet verin.
Bulunduğunuz yerdeki Adliye'nin adli yardım bürosuna giderek ücretsiz avukat için şartları sağlayıp sağlamadığınızı araştırın.
Cevap: Soy bağı reddi-babalık ve velayet hakkı
Sayın @Av.Yusuf Selçuk Ateşkan; Öncelikle konuyu dikkate alıp cevap yazdığız için minnettarım.
Hukuki yardımın özellikle usulde hata kısmında elzem öneme sahip olduğunun farkındayım. Bunun için ne gerekiyorsa yapacağım. Lakin hukuki süreci başlatmadan önce kafi derecede bilgi sahibi olmamın faydalı olacağına inanıyorum.
Evet olaylar karmaşık görünüyor olsa bile mesele tek bir dava içerisinde ele alınamayacağı kanaatindeyim. Bunun içinde sırasıyla ayrı ayrı davaların açılması gerektiğini düşünüyorum.
Öncelik olarak evlilik içinde doğan, kayınvalideden olma 1,5 yaşındaki oğlumun biyolojik babasının tespiti ve nüfus kaydın iptali sonrasında nüfus kaydın düzeltilmesi gerekir. Sonrasında boşanma ve geride kalan her iki çocuğumun velayeti hususunda ayrı davaların sırasıyla açılması gerekmezmi?.
Elde olan maddi deliller ile babalık karinesini çürüterek soy bağının tespiti yönünde aşama kaydedilmesi gerektiğini düşünüyorum. Fakat davayı Aile mahkemesinden nüfusta baba olarak görünen kişi ve biyolojik babaya "kendime" karşı nüfus kaydının iptali ve soy bağının tespiti yönünde açmanın ne denli doğru olduğu konusunda endişelerim var. Aile mahkemesi, Sulh hukuk mahkemesine ihbar ederek çocuk için resen kayyım atar mı?
Yada davayı Sulh hukuk mahkemesinden açarak 1,5 yaşındaki çocuğum için kayyım aracılığıyla nüfustaki baba aleyhine soy bağının reddi davası açılarak babalık karinesini çürütebilir miyim?
Aile mahkemesimi yoksa Sulh hukuk mahkemesesindenmi dava açmam daha iyi sonuç sağlar?