Reşit Bir Vatandaşın Kamu Kurumunda Çocuk Yerine Koyulması
Öncelikle herkese merhabalar. Soruma geçmeden önce durumumun daha iyi anlaşılabilmesi için kendim hakkında biraz bilgi vermek istiyorum.
Ben 19 yaşında reşit, seçimlerde oy kullanan, kendi kararlarını verebilen, 20 yaşına merdiven dayamış, aklı hür vicdanı hür, aynı zamanda bir ailenin yükünü omuzlarında taşıyan bir vatandaşım. Özellikle hukuk bölümüne öğrenci yetiştiren 5 yıllık bir lisede öğrenim görmekteyim. Yapım itibariyle sessiz ve içe kapanık bir insanım. Karşımdaki insanlara aşırı ve gereksiz saygılı olmam ve içimdeki tepkiyi karşımdaki insana gösterememem içime atmam sebebiyle psikolojik sorunlar yaşıyorum. 2016 yılında babamın vefatı ve 15 Temmuz gecesinin ardından ciddi psikolojik hastalıklar yaşadım 6 ay öncesine kadar antidepresan kullanıyordum.
Öğrenim gördüğüm lisede okul idaresi ihtiyacım olduğunda ve ya 1 saatlik öğle aralarında okuldan dışarı dışarı çıkmamı engellemekte. Okul son 1 yıl içinde cezaevine çevrildi, kapıya bekçi dikildi. İdareden izin almak istediğimde ise beni çocuk yerine koyup "velin bizi arasın" tarzı isteklerde bulunmaktalar. 19 yaşında bir vatandaşın üzerinde hiç kimsenin velayet hakkı yok diye biliyorum. Annemin aranıp bilgilendirilmesi ve ya izninin sorulmasının benim için hiç bir zararı ve ya işimi engeller bir yanı yok fakat bana sürekli yapılan bu muamele iyice canımı sıkmaya başladı. Ben o idarecilerden çok daha fazla sorumluluk sahibiyim. Hakımın ihlal edildiğini ve çok sessiz, efendi birisi olduğum için enayi yerine koyulduğumu düşünmeye başladım.
Ayrıca okul müdürü benim bir mülküm hakkında sağda solda konuşuyor ve alakası olmayan konularda lafı bu mülküme bağlıyor. Annem müdürle konuştuğunda dilini rahmetli babama kadar uzatıp "Bu onun zayıflığı bu yaşta bu mülkiyeti ona satın almış" tarzı söylemlerde bulundu. Şu günler kullanma bu günler kullan diyecek kadar ileri gitti. Zavallı annem ne yapsın buna hiç bir şey söylemediği için ben de sesimi çıkaramadım. Oysa o bana babamdan biricik yadigardı, babamın en büyük hatırasıydı alırken "bana değil, senin için alıyorum" diyerek almıştı ömrümün sonuna kadar saklayacak ve gururla kullanacağım. O laflardan sonra eve dönerken titreme krizine girdim bir hafta boyunca strese bağlı çarpıntılarım ve baş dönmelerim oldu. O an sesimi çıkarıp hakkımı savunmadığım için şimdi kafamı duvarlara vuruyorum. Kendime bir söz verdim ne olursa olsun kendimi bir daha ne pahasına olursa olsun bir daha asla ezdirmeyeceğim kavga ise kavga dava ise dava.
Ciddi ciddi okul değiştirmeyi düşunmeye başladım. Bu konu iyice canımı sıkmaya başladı. Konu hakkında kesin bir bilgi sahibi olmadığım için okul idaresine karşı kesin bir talepte bulunamıyor ve ya kesin bir aksiyona geçemiyorum. Bu dışarı çıkma konusunda bana net bir bilgi verebilir misiniz? Bir TC vatandaşı tıpkı demokratik ve özgür, medeni bir ülkedeki gibi kendi sorumluluğuna sahip midir yoksa sırf öğrenim görüp Türkçe ve Matematik dersleri aldığı için okula hapsolmaya ve okul yönetiminin kölesi olmaya mecbur mudur? Ne yapabilirim? Nasıl bir yol izleyebilirim? Yasal haklarım neler? Yardımcı olursanız sevinirim. Şimdiden teşekkür ediyorum
Cevap: Reşit Bir Vatandaşın Kamu Kurumunda Çocuk Yerine Koyulması
Okulların bazı kuralları olabilir. Bu reşit olup olmamak ile ilgili bir durum değildir.
Mesela üniversite yurtlarında da belli saatten sonra giriş çıkış yapmak yasaktır.
Üniversite öğrencisi ben reşit oldum, buna uymak zorunda değilim diyemez.
Olgun bir birey içinde bulunduğu toplumun kurallarına uyar. Bu onu küçültmez.
Okul müdürünün iddia ettiğiniz gibi davranışları dedikodu boyutunda, hoş olmayan davranışlar olsa da suç değildir.
Böyle şeyleri fazla dert etmemek gerekir. Gerekirse bu konuda psikologunuzdan destek alın.
Cevap: Reşit Bir Vatandaşın Kamu Kurumunda Çocuk Yerine Koyulması
Alıntı:
Av.Yusuf Selçuk Ateşkan rumuzlu üyeden alıntı
Okulların bazı kuralları olabilir. Bu reşit olup olmamak ile ilgili bir durum değildir.
Mesela üniversite yurtlarında da belli saatten sonra giriş çıkış yapmak yasaktır.
Üniversite öğrencisi ben reşit oldum, buna uymak zorunda değilim diyemez.
Olgun bir birey içinde bulunduğu toplumun kurallarına uyar. Bu onu küçültmez.
Okul müdürünün iddia ettiğiniz gibi davranışları dedikodu boyutunda, hoş olmayan davranışlar olsa da suç değildir.
Böyle şeyleri fazla dert etmemek gerekir. Gerekirse bu konuda psikologunuzdan destek alın.
Sn. Yusuf Selçuk Ateşkan, yanıtınız için teşekkür ediyorum.
Reşit olmak ile ilgili tek sorunum reşit olduğum halde yapmak istediğim her işlemde üzerimde velayet hakkı bulunmayan birisinden onay ve ya izin dilekçesi istenmesidir.
Okul yönetmeliğine göre öğrencinin okuldan kaçması suçtur ve idari yaptırım uygulanır. Mesela 8 ders eğitim veren bir kurumda öğrenci ilk derslere giripte yarım günü tamamlamadan birinci, ikinci ve ya üçüncü derse girip dördüncü derse girmezse okuldan kaçmış sayılır ve işlem yapılır. Aynı şey 5., 6., 7. derslere giripte 8. derse girmemek için de geçerli. Fakat öğrenci ilk 4 derse girip sonraki 4 derse girmezse buna hiç kimsenin işlem yapma ve ya cezalandırma ve ya engelleme yetkisi yok ve suç değil. Kurala göre ya dörtten sonra çıkar ya da hiç çıkamaz çıkarsa kaçmış sayılır
Asıl sorun M.E.B.'nın bunu yapma hakkını öğrenciye verdiği halde ve "özürsüz 10 günü, toplamda 30
günü aşan öğrenciler, ders puanları ne olursa olsun başarısız sayılır" diyerek bu işe bir limit koyduğu halde okul müdürünün 'Burada amir benim. Benim dediğim olur. Her öğrencinin de tepesine binebilirim, özgürlüğünü de elinden alırım. Okul dışındaki hayatlarına da elimi ayağımı sokarım' düşüncesi ile öğrenciyi alıkoyması. Mesela son 4 dersi boş olan öğrenci kapıdan geri döndürülüyor. İdareciler de yasa, yönetmelik nedir, ne yazar, ne söyler bilmedikleri için öğrenci idareden izin de alamıyor.
Verdikleri cevap "burada kalman senin faydan, otur burada kitap oku" oluyor. Sonuçta öğrenci de idarecilerin üzerinde kurduğu psikolojik baskı nedeniyle hakkını arayamadığı, "zorla yaptırdığınız eylemin ban faydası olmaz" diyemediği için ya okulda alıkoyulmayı kabul ediyor ya da duvardan atlamak, kantine gelen ekmek arabasının kasasına atlamak gibi yollardan çıkmak zorunda bırakılıyor.
Bu konuda benim "Ben reşit oldum, buna uymak zorunda değilim" dediğim bir kural yoktur. Yaptıkları iş kanuna, kurala, yönetmeliğe uysa zaten bu konuya kafa yorup buraya yazmazdım. Bu kural değil 1940'lı yılların devlet anlayışına sahip idarecilerin "biz ne dersek o" mantığıyla uyguladığı bir dayatmadır. Bakın Türkiye'nin her köşesine gidebiliyorum, seçimlerde oy kullanıyorum, diplomam olsa milletvekili bile olabiliyorum, Giremediğim, gidemediğim yer yok, etrafımdaki herkesten daha fazla yükü omuzlarımda taşıyorum ama bir okul müdürü kendi kafasına göre beni haklarımdan alıkoyuyor ve ben buna itiraz etmeyip ses çıkarmayacağım bu mudur olgun birey olmak Yusuf Selçuk Bey. Psikoloğa gidin kaderinize razı olun demek böbrek ağrısı çeken bir hastaya ağrı kesici kullan böbreğini de böyle idare et demekle aynı şey değil midir? Doktorun görevi hastalığı tedavi etmek mi yoksa ağrı kesici kullan mı demektir? Tabii siz bir hukukçu olarak daha iyi bilirsiniz ama benim görüşüm budur.
Yani cevap aradığım sorum şu: Ben yasak ve ya suç olan hiç bir şeye başvurmadan, okuldan "Kaçmadan" idareyle yüz göz olmadan 4. dersten sonra çıkmak istiyorum. Fakat okulun kapısındaki güvenlik tarafından engelleniyorum. Ormandan çıkıp okulu terk etmek yerine daha insanca yöntemlerle okuldan çıkmamın bir yolu var mı ve ya bunu engellettiği , beni alıkoyduğu için okul müdürüne dava mı açmalıyım? Hakkımı aramamın yolu nedir?
2. Sorum ise mesela benim yazıp imzaladığım dilekçeyi kabul etmediklerinde nasıl hakkımı arayacağım?