-
DeFacto'ya
Merhaba !
Sorunuz :
Madem ki geçici görevinizin dördüncü yılında Ağrı İl'i İlköğretim Müfettiş Yardımcılığı'na atandınız ve bu göreve, geçici göreviniz bittikten sonra başlama talebinizi de MEB reddetti ise, neden talebinizin reddedilmesi üzerine gelip İlköğretim Müfettiş Yardımcılığı görevine başlamadınız?
Cevap :
Ben bir memurum. Memurların hak ve görevleri 657 sayılı DMK.da belirtilmiş. Anayasamız’a göre devletimiz bir hukuk devletidir. 657 sayılı DMK.62. ve 63.maddesine dayanarak, (çünkü bu konuda, görev alanımla ilgili özel bir kanun bulunmamaktadır) bana tanınan hakkı kullanmak için yurtdışı geçici görevimi yarıda bırakmadım.
Sorunuz :
Fransa'da 5 yıl süre ile çalışmanız kanuni bir mecburiyet miydi?
Cevap :
5 yıl süre çalışmak kanunen mecburi değildi.
Sorunuz :
Yoksa yurtdışı ücretinden mi vazgeçemediniz ?
Cevap :
Para biriktiren, mal ve mülk edinenlerden değilim. Ceketimden başka mülküm yok. İnsanlar, haklarına ve sorumluluklarına göre hayat planlaması yaparlar.
Devletimize sıfır maliyetle bir üniversitede doktora yapıyordum ve bu öğrenimim geçici görevimin 4.yılında bitmemişti. Çünkü hem çalışıyor, hemde araştırma yapıyordum.
Aynı şartlarda görevli meslektaşlarım gezip, eğlenirken ve hoşça vakit harcarken ben; « Fransa ‘daki eğitim sisteminde elenen ve sonuçta ameleleşen Türk yurttaşlarımızın çocuklarını, bu durumdan nasıl kurtarır da, daha uzun süreli eğitim olanağı sağlar ve Fransız toplumunun hizmetkârlığı yerine, daha nitelikli iş edinme yollarını açabiliriz» konulu bir araştırma yapıyordum. Bu araştırmayı dayanak alarak da, Fransa’da 40 yıldır ders kitapları olmaksızın verilen Türkçe derslerini, İlkokul çağı çocuklarımız için -görev haricinde- iki yıl fazladan emek harcayarak yazdığım kitaplarla ders kitapsızlıktan kurtarmaya çalıştım.
YÖK, MEB ve diğer kamu kuruluşları, yüksek lisans ve doktora öğrenimi için her yıl yüzlerce öğrenciyi milyonlarca dolar tutar ödeyerek yurtdışına gönderiyor. Bu öğrencilerin yüzde yetmişi geri dönmüyor. Bu verileri ilgili kuruluşların raporlarında görebilirsiniz.
Sorunuz :
Siz atanmış olduğunuz Ağrı İl'i İlköğretim Müfettiş Yardımcılığı'na başlamadığınız takdirde, buradaki denetim hizmetlerinde bir aksama olmayacak mı ?
Yönetmelik hükmü ne diyor: "Ataması yapılıp kanunî süre içinde göreve başlamayanların atamaları geçersiz sayılır. Bu durumda olanların sınav sonuçları hiç bir biçimde kazanılmış hak sayılmaz."
Cevap :
Denetim hizmetleri aksamayacak. Çünkü, kadroda başka müfettişler görevlendirilmektedir.
Yönetmelik hükmünde ifade edilen kanuni süre bir üst hukuk metni olan 657 sayılı DMK.62.maddesinde yöneticilere takdir yetkisi gibi istisnai bir hal bırakmadan açıklanmaktadır. 657 sayılı kanun kişisel çıkar değil, kamu yararı önceliğe alınarak uzmanlarca hazırlanmış ve TBMM’ce kanun haline getirilmiştir. Bizim gibi hukuk devletlerinde idarecilerin işlemleri kanunlara aykırı olamaz.
Yorumunuz :
Mevzuatın ve mahkeme kararlarının sadece kişisel menfaatlere göre değerlendirilip, haksız olduğu neticesine varılmak suretiyle hakimlerin ve idarenin yerden yere vurulması çok büyük bir haksızlık diye düşünüyorum.
Cavap :
Mevzuatı eleştirmiyorum. Aksine mevzuatın uygulanmasını talep ediyorum. Eleştirim, bir suçlama değildir. Ayrıca tüm hukukçularımız ve idarecilerimiz şeklinde bir genelleme içinde değilim. Akla ve bilime dayalı hukuk alanını araştıran, alanına gönül vermiş onlarca hukukçumuzun olduğunu biliyor, bir kısmını tanıyorum da.
Bir hukukçu arkadaşımızın İYUK.nun ilgili maddelerinde bir hak olarak tanındığını açıklamak suretiyle bilgilendirdiği, AİHM’ne başvurma hakkını kullanmak istemediğimi de belirtmiştim.
Doğrusu yazdıklarımın, sizin anladığınız şekilde anlaşılacağını tahmin edemedim. Çünkü ben yazdıklarıma, sizin anladığınız şekilde anlam yüklemediğim kanısındayım. Üzgünüm.
Saygılarımla.
-
Sayın Yılmaz,
"Kanuna aykırı Danıştay kararı" başlıklı sorunuzda aynen şöyle diyorsunuz: "Yönetmeliğin 14. md. belirtilen kanunî süre, 657 sayılı DMK.nun 62.md.sinde açıklanmış. Bunu hakimler nasıl göremez aklım almıyor. Bu duruma isyan ediyorum. Hakimlerimiz böyle olmamalı ! Yürütme gücünü elinde tutan, yandaşlık, hemşehrilik, adamcılıkla makam edinmiş ve hatalı karar veren yönetecilere, kanuna rağmen boyun eğmemeli !"
Bu ifadeler hakimleri suçlama değil de nedir? 657 sayılı Kanunun 62 nci maddesi genel hüküm getirmiş. Bahsettiğiniz İlköğretim Müfettişlikleri Başkanlıkları Yönetmeliği ise özel bir düzenleme. İdarenin bu gibi konularda özel düzenleme yetkisi var.
Şayet Yönetmelik hükmünün Kanun'a aykırı olduğunu düşünüyor idiyseniz, açtığınız davada neden Yönetmelik hükmünün iptalini talep etmediniz. Genel Düzenleyici işlemler üst hukuk normlarına aykırı olsalar dahi hukuk aleminde var oldukları sürece idareyi bağlar ve uygulanmaları gerekir. Dolayısı ile Yönetmelik hükmü iptal edilmediği veya idarece değiştirilmediği sürece uygulanması gerekir.
Ancak siz bu Yönetmeliğin iptalini talep etmemişsiniz ve Danıştay da yürürlükte bulunan bir Yönetmeliğe göre yapılan idari işlemi yerinde bularak davanızı reddetmiş. Ondan sonra da hakimler bu hükmü neden görmedi diye hakimleri suçluyorsunuz.
Dava açmadan önce bir avukattan hukuki yardım alsaydınız veya hiç olmazsa danışsaydınız bu dava lehinize neticelenebilirdi. Ancak siz yaptığınız hatanızı hakimlere maletmeye çalışıyorsunuz.
Saygılarımla.
DeFacto