Kamu yararı kararının etkisi
Bir önceki iletimde 18. madde uygulaması sebebiyle devam eden davamızda belediyenin avukatının söz konusu parsellerde kamu yararı kararımız vardır içişleri bakanlığı mahalli idareler genel müdürlüğünden tarzı bir savunma verdiğini dile getirmiştik.Parselimin tamamı benden alındı ve farklı istemediğimiz bir yere kaydırıldı.Önceki iletimde açıklık olmaması sebebiyle belki cevap veren olmadı.Bu sebeple savunmada yer alan kamu yararı kararını da yazıyorum ki belki açıklık kazanır sorum.
K A R A R : Karacasumandıra Mahallesi, Çatalyol Mevkiinde bulunan 105 Ada
11,12, 13,14, 15,16,17,18, 19,20,21,22,23,24,25,26,27,28,29,30,31,32,33,34,35 ,36,37,38,39,40,41,42, 43,44,45,47,48,49,50,51,52,53,54,55,56,57,58,59,60 ,62,63,64,65,66,67,68,69,70,72,74,75, 82,83, 84, 85, 86,87,88,89,106,107,109,115,116, 121, 122,123, 124,125, 126,127, 128,129,130,131,132, 133,134,135, 142,149,151,152,153,155, 114 Ada 17,18, 14, 115 Ada 1,2,3, 117 Ada 12, 118 Ada 5,6,7,8,9,11, 12,13, 18,19,20,29,30 nolu parsellere ilave imar planı yapılması halinde, Beldenin gelişmesi için yeni yerleşim yerleri, yeni tesisler ve sosyal donatı alanlarının yapılacağı, gelişmesine ekonomik, sosyal ve istihdam açısından önemli faydalar sağlayacağından, adı geçen parsellerin ilave imar planı yapılması için kamu yararı bulunduğununa karar verildi.
Bu karar sebebi ile hakim planın iptalini red edebilir mi?
Cevap: Kamu yararı kararının etkisi
1.GENEL OLARAK KAMU YARARI KAVRAMI
Kamu yararı, 1789 Fransız Devrimi sonucunda o zamana kadar başat kavram olan “ortak iyilik”e tepki olarak ortaya çıkmıştır. “Ortak İyilik” sanayi ticaret toplumuna geçiş öncesi Avrupa toplumlarının siyasi tarihinin ortak kavramıdır. Bu kavram Yunan sitelerinden Roma’ya, uzun Ortaçağ’a aynı özellikleri ortaya koyarak geçmiş ve 1789 öncesi monarşileri beslemiştir. Bu anlayış, devletten önce mevcut bir toplum yararı reddedildiği gibi her şeyden önce toplum yararı dünyevi, akılcı ve anlaşılabilir bir değer ölçüsü haline gelmiştir. “Genel Yarar”, bireysel yararların toplum yararı ile çelişebileceğinin kabul edilmesidir. Bireysel yarar toplum yararı ile aynı olmak zorunda değildir.Toplum yararı bireysel yararların toplamı değil, kendi varlığı olan ayrı bir şeydir.Kamu yararı, yasa koyucunun iradesi ile belirlenecektir. Haklar kamu yararı amacıyla yasa ile sınırlandırılabilir, kamu yararı yasa ile belirlenir, yasa ve kamu yararı üstündür.(Akıllıoğlu,1988:16). 1789 Fransız Devriminden sonra Fransız kamu hukukuna yerleşen3 ve daha sonra çağdaş kamu hukuku tarafından benimsenen bu ilkeye göre “yasa, kamu yararıdır.” Yasama organı tarafından usulüne uygun olarak yapılan her yasa hem kamu yararına uygundur, hem kamu yararının kendisidir.
2. ANAYASAL BİR DÜZENLEME OLARAK KAMU YARARI
KAVRAMI
Anayasamızda, “kamu yararı” başlığı altında ayrı bir düzenleme mevcuttur. Bu başlık altında “Kıyılardan yararlanma”(md.43), “Toprak mülkiyeti”(md.44), “Tarım, hayvancılık ve üretim alanlarında çalışanların korunması” (md.45), “Kamulaştırma” (md.46), “Devletleştirme ve özelleştirme” (md. 47) maddeleri yer almaktadır.“Temel Haklar ve Ödevler” kısmının “Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler” bölümünün III’üncü alt başlığı olarak belirlenen kamu yararı kavramı dizaynında dikkati çeken nokta, kavramın içeriği yönünden belirlenmesidir. Öte yandan, anayasa yapıcısı tarafından hem bir hak ve ödev olarak, hem de temel hak ve ödevlerin sınırlanmasının başat unsuru olarak dizayn edilmiştir. Bunu hemen örneklemek gerekirse, AYM, kıyıların “doğal niteliği itibariyle herkesin kullanımına açık bulundurulması gereken yerler” olduğuna hükmetmiştir.(Anayasa Mahkemesi, T.25.2.1986, E.1981/1,K.1986/4). Öte yandan düzenlemenin bireyler bakımından temel hak olmaktan çok ödev niteliği taşıdığı, bu hakları temin etmekle mükellef kılınan yönetim (Devlet) vasıtasıyla toplum içinde bireylerin bu haklardan istifadesi mümkün olmaktadır. Sözgelimi, Anayasa kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu belirtmektedir(md.43/1). Bu, kamu malları rejiminin bir hükmüdür. Bu kuralın muhatabı Devlettir. Yine toprağın verimli kılınması, topraksız köylüye toprak verilmesi önlemleri(md.44) nde de bireylere sosyal haklar tanınmasından ziyade, iktisadi açıdan zayıf bir toplum kesimi ile doğal kaynakların korunması amaçlanmaktadır.Oysa, temel haklar doğrudan doğruya ilgililerin durumlarını düzenleyen kurallardır(Akıllıoğlu,1988:13). Anayasanın bağlayıcılığının bu noktada, bu ve benzeri düzenlemelerle anayasanın güttüğü amaçların ilgilileri anayasaya uygun yorum ve uygulama yapma yönünde tecelli ettiği belirtilmektedir.Kamulaştırma ve Devletleştirme kurumlarının da aynı yerde düzenlenmiş olmasından, düzenlemenin amacının temel haklar değil, kamu yararının ne olduğu konusunda yasa koyucuya yol göstermek olduğu anlaşılmaktadır. 1961 Anayasası, kamu yararını sadece mülkiyet (md.36), kamulaştırma (md.38), devletleştirme (md.39), çalışma ve sözleşme hürriyeti (md.40) açısından özel sınırlama nedeni olarak belirlerken 1982 Anayasasının 13’üncü maddesiyle -diğer unsurlarla birlikte- bütün temel haklar için sınırlama nedeni sayılmıştır. Cumhuriyet dönemi Anayasalarımızda kamu yararı kavramının iki ana konuda kullanıldığı gözlemlenmektedir. Bu konuların birincisi, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması sorunu; ikincisi, mülkiyet hakkına ilişkin –özellikle kamulaştırma konusunda- düzenlemeleridir.(