imar bankası hazine bonolarında yapılan kasıtlı veya kasıtsız ciddi hatalar.

öncelikle ben iktisat mezunuyum, banka devlet tarafından batırıldığı dönemde tramva yaşadım zira olayın ne olduğunu ve kasıt olduğnu bilirseniz çok ciddi etkilenirsiniz. psikoloji doktorum konudan uzak kalmamı tavsiye etti ve mümkün olduğunca uzak kaldım. bu sırada davalar kazanıldı fakat devlet hukuku katlederek mahkeme kararlarını hiçe sayarak mecsilten kanun çıkarıp bu kanuna göre 5 yıl sonra neredeyse nominal parayı ödedi,

öncelikle mevduat toplama yetkisi olan bir bankanın doğal olarak hazine bonosu satış yetkisi vardır, şu an bütün bankalarda hazine bonosu satılır ve likid fonlar içinde hazine bonosu enstrumanı vardır. yani devletin hazine bonosu satma yetkisi yoktu iddası tamamen gerçek dışıdır. devlet nasıl yalan söyleyeceğini şaşırmıştır yoktu dese spk nın görevleri arasında olan ve kasıtlı olarak görevini yerine getirmeme durumu var, vardı dese ödemeyi yapmak durumundaydı. onlar açısından en karlı olabilecek yalan yetkisi yoktu iddaasıydı ve onu yaptılar.

avukatların asla dikkate almadığı (bilmediklerinden de olabilir) hazine bonosu ve devlet tahvillerinin digital yani kaydi olarak satılmasının alt yapısı yoktu. avukatlar bunuda bilmiyorlardı.. imar bankası gibi lisansı iptal edilen iflasa sürüklenen hangi banka olursa olsun yetkisi ve karşılığı olsa bile asla devlet kağıtları tmsf ve benzeri kurumlar tarafından ödenemezdi. devletin mutlaka karşılığı ve yetkisi olan lisansı iptal edilen bankada ki devlet kağıdı yatırımcılarının paralarını ödemek için insiyatif alması gerekiyordu. özetle karşılığı olsada devlet kağıtları eğer bankanın lisansı iptal edildiyse bankanın varlığı sayılacaktı bunun nedeni devlet kağıtlarının o dönemde kişi adına tescil edilmemesinden kaynaklanmaktaydı. yani konut alıyorsunuz fakat tapusu asla size ait olmuyor gibi.

bir başka konu ve en önemlisi bankayı devletin kasıtlı olarak batırdığıdır. finanss çevrelerinde çoknet olarak bilinirki bir banka hakkında en küçük dedikodu yapılması suçtur. çalışan-işleyen hiç bir ödeme sorunu yaşamayan bir banka asla batmaz bankanın batması ödeme güçlüğü -likidite sorunu yaşamasından kaynaklanabilir imar bankasında bu durum yoktu devlet uzan grubunun yok edilmesinin bankasını batırmaktan geçeceğini doğal olarak biliyordu, banka batacak ki karşılığında uzan grubunun bütün malvarlığına el koyma hakkı olsun. çeaş-kepez e polis eşliğinde devlet tarafından el koyma görüntüleri kasıtlı olaarak haftalarca yazılı ve görsel medyada yer alınca banka müşterileri doğal olarak bankaya hucum ettiler, hiç bir banka çok sayıda mudinin (vadesi gelmeyen mevduatlarda dahil) paralarını bir çırpıda ödeyemeyeceği için ödeme güçlüğüne likid sıkıntısına düştü BU ARADA ÇEAŞ KEPEZ LE İLGİLİ BANKANIN NAKİT AKIŞI VARDI EL KONULUNCA O DA DEVREDEN ÇIKIT. banka merkez bankasından likitide istedi fakat zaten bankayı batırmak isteyen devlet bu isteği geri çevirdi.

diğer bir konu ... normal insan aklı ve mantığının almadığı bir başka konu şudur; devlet bir bankaya haksız kazanç elde etmek için el koymaz, finansal istikrarın bozulmaması ve müşterilerinin daha fazla zarar görmemesi için el koyar. yani banka sahibinden alacaklı mudiler ve müşterilerin parasını bir şekilde tahsil edebiliyorsa bütün hak sahiplerine paralarını öder. tam anlamıyla faiz ve reel kayıpları karşılayıncaya kadar alacaklıların paraları ödenir. tabi devlet kendi alacağınıda (varsa) alır. devlet alacağında manipulasyon yapmaz. yani alacağı rakamları belli kayıtlara esasen hesaplar farazi bir rakam ortaya atamaz. ayrıca banka yaptıysa manipulasyonları devlet sözle değil belgelere dayandırarak ortaya koyar.

bu anlamda 2003 2001 arasında çeaş kepez in net geliri 9.1 milyar dolardır. devletin diğer el koyduğu para ve mallar da hesaba katıldığında ödediğini iddaa ettiği paradan çok daha fazlasını tahsil etmiştir.

birbaşka bilgisizlik ve hata aihm de yapılmıştır, türkiye de kazanılan davalar aihm de kaybedilmiştir (tahhütname imzalayanlar açısından) tahhütname davacıların tahhütname imzalamasının inanılmaz zorunluluktan kaynaklandığını hukukçular aihm e izah edememişlerdir: örnekle: t.c devleti günlerce susuz bıraktığı insanlara 250cc suyu 100bin tl ye satmış ve bunun karşılığında 100bin tl yi kendi rızasıyla ödediğine dair imza almıştır. bunun mutlaka hukukta karşılğı vardır . bu şartlarda dünya da su kıtlığı olmadığı bir durumda hiç bir insan bir şişe suya 100bin tl ödemez. ödemesi için özellikle susus bırakılması gerekmektedir. borcu olan ve/veya parasını almadığı takdirde bu davanın sonuçlanacağını düşünmeyen insanlar (kaldı ki hala sonuçlanmış değil) paralarını zorunlu olarak almak durumunda kaldılar ve tahhütnameyi imzaladılar. bu insanan başına silah dayamakla eş anlama gelir. hukukçular kasıtlı yada kasıtsız bunu izah edemimişlerdir.

ben avukatlar dahil türkiye de hukukun yanında olan ve hukuku kendi çıkarları için değil sadece doğrunun ve gerçeğin ortaya çıkması adına araştıran ve savunan hukukçu görmedim gören varsa söylesin.

not: başka bir başlıkta kenan evrenin cenazesi ile ilgili sayfalarca yanıt yazılmış, bu hukukçuların neye önem verdiğinin açık göstergesidir. bu zihniyet bozukluğudur. insanlığın nereye gideceğinin göstergesidir. 100 yaşına gelmiş adamın cenazesi hakkında bu derece konuşmak-tartışmak iyi niyetli hukukçular açısından algı bozukluğu kötü niyetli hukukçular açısından zihniyet bozukluğudur. imar banaksı olayında hayatı - geleceği kaybolmuş gençler vardır. yani parası devlet tarafından gasp edilen ve ödenmeyen yada 1/3 ü ödenen insanların çocukları. bu onbinlerce genç insan mı önemli yoksa kenan evrenin cenazesi mi?


saygılar.

bir başka konu hazine bonoları / tahvillerinin çok büyük yatırımcılar hariç aslının asla devlet tarafından yatırımcıya verilmemesidir. bu durumu hiç bir hukukçu bilmiyor ve araştırmaya gerek duymuyordu, zira ki satır dilekçe yazıp %4 -%6 komisyon almak varken araştırmaya ne gerek vardı. göbeğini kaşıyan adam zihniyetiyle de bu iş olurdu. merkez bankası ve hazine o dönem savunmalarında 2. elde yani kaydi olarak satılan devlet kağıtlarının asla kendileri tarafından ödenmedğini ve ödeyemiyeceklerini net birşekilde ortaya koydular. peki soru şuydu; siz devlet kağıtlarının aslını istediklerinde küçük yatırımcıya veriyormusunuz? bunun cevabı kesinlikle HAYIR. o zaman arkasından gelen soru yine aynı; aslını vermediğiniz devlet kağıtlarının ikinci elde bankalar tarafından (ki en güvenilir aracı kurumlardır) hukuki alt yapısı olmadan yani sahte belgeler olarak yatırımcılara verilmesine nasıl olanak ve yetki verdiniz?