Çocuğun Suça Sürüklemesi (Yalan Tanıklıkta bulundurma ve bu fiile tehdit ve korku ile azmettirme), Fuhuşa Teşvik...

Öncelikle şahsıma üye olma fırsatı verilerek;

-Hukuka ve pek kıymetli hukukçularımıza; 'başımıza gelenler' geniş başatıyla; durum, bilgi ve hukukçu olmayan 'hukuk sever' tecrübesinin nakli ile katkıda bulunabileceğimden;
-Hukuk mücadelemde oluşacak suallerime cevap verme gayretinde bulunabilecek muazzez hukukçu üyelerin 'tecrübe, bilgi, görgü ve katkı paylaşımları' ndan ötürü müteşekkirim.

Her kesimden forum paydaşlarına saygı öncülü ile merhaba diyerek rumuzumda olduğu üzere 'Başıma Gelenleri' paylaşmak ve fikri çare aramak gayesi dahlindeyim. Ve akabinde maddeler halinde nakşedeceğim bir takım suallerime lütfedip cevap/yorumda bulunabilecek mensuplara peşinen teşekkür ve rıza eylerim. Detaylı anlatı olacak lakin başıma gelenleri ömrü hayatımda ne duydum, ne bir romanına ne de dizi filmine rast geldim! o yüzden... Bir nev'i İBRET-İ ALEM'dir...Af ve sabrınıza sığınıyorum..

Şikayetçi olacağım kişi; yaklaşık 2 ay süreyle kızımla beraber yaşadığımız evimde kendi heves ve rızasıyla nikahsız; 10 ay da resmi nikahlı yaşadıktan sonra halen hukuken evli olup an itibariyle ortak hayatı terk etmiş (hakkımda 6284/Koruma Kararı aldırdığının sabahı terk etmiştir.) ahvalde ki eşim ve öz kızım olan yaşı küçüğün de üvey annesi olmaktadır. Benim ikinci, kişinin de bilinen 3. evliliğidir. Benleyken 2 aylık nikahsız yaşama tabiatı kendi beyanına göre ikinci evliliğinde 2 yılı aşkındır. İlk eşinin öyküsüne yabancıyım, bilmiyorum...

Önceleri iyi halli ve imtizaç sahibi olan eşim; nasıl bir hikmetse nikâh kıyıldıktan sonra başkalaşmış, öncesinden bildiği ve kabullendiği (hatta ilk tanıştığımız o anki kendi ifadesiyle annesiz olması hasebiyle acıdığı, üzüldüğü ve kendisinin o'nun için nimet olacağını söylediği kızımı) sonrasında benimsememiş, çocuğum hakkında olur olmaz, küçük büyük, hemen her fırsatta (en fazlası gün aşırıyı geçmeyen) şikâyetlerle sürekli bana gelerek huzursuzluk yaratmış, husumeten türlü entrika ve düzmecelerle kızımı bana, beni de kızıma kötü belletmiş, nifak tohumu saçmıştır.

Keza (x) şehrinde yaşamaktayken bensiz anlarda çocuğumla; iken ilk eşinden olma aynı yaşlardaki öz kızını mukayeseye giderek “…Aynı yaştasınız… Her şey okumak değil… Okuyanların başı göğe mi eriyor sanki?.. Kızım lise-1’den terk etti de n’oldu.. Bak nasıl bakımlı ve güzel, makyajsız çıkmaz sokağa… Birçok erkek arkadaşı oldu.. Birkaç aya da nişanlanacak… Sen de bunları öğrenmelisin” ve; sebze pazarı gidiş ya da dönüşlerinde birkaç kez olmak üzere, mahalledeki berber dükkânında yahut da karşısında ki konfeksiyon atölyesinde bekleşen oğlan çocuklarından bahisle “…Bak şunlardan birini ayarla… Hala yok mu bir şey?” gibi doldurma ve akla sokma yöntem/teşvikleriyle tahsil çağındaki çocuğu cinselliğe özendirmiş, aklına sokmuş ve kanımca fuhşiyyata heveslendirerek ..........Lisesi’nde ilk 2 senesini başarı ve onur belgeleriyle tamamlayan çocuğu okul ve eğitim hayatından soğutmuş, bana da sanki okumasını çok istiyormuş da kızım bu şehirde okumak istemiyormuşçasına tavırlarla başkaca ve de hiç alakamız olmayacak kızımın denk okulunun da bulunduğu yere gidersek okuyacağını belirtmiş, kızım da bunu tasdik etmiş ve ..... (y) şehrine tayin isteterek yaşadığımız yeri eğitim mazereti (!) gerekçesiyle terk ettirerek kızımla 5 sene birlikte yaşadığımız (x) şehri ile sosyal ve de tarihsel bağlantımızı keserek düşünceme göre eşit şartlarda bulunabileceğimiz (her ikimizin de tanıdığımızın olmadığı, tamamen yabancı olunan) (y) şehrine taşınmamızı sağlamıştır.

Taşındıktan yaklaşık 1 ay sonra yine aynı mukayese ve cinselliğe özendirme halleriyle aynı site içinde uzak bloklarda komşu edindiği evin oğluyla kızımı tanıştırmış, gönül ilişkisi başlatmış bana da "Bak benden bilme sakın ola, kızın böyle ben n'apabilirim baksana taşınalı 1 ay oldu hevesi var flörtlere şuna buna, okumayacak işte, yanılmışız" diye bahsetmiştir. Uzun lafın kısası nişanlanmasına salık ve destek vermiş kızım nişanlanmıştır. bundan yaklaşık 8 ay önce bir akşam işten eve geldiğim de; 3-4 gündür devamlı sataşmaya, yoktan sebeplerle benimle kavga çıkartmaya çalışan, ev hanımlığı ve diğer sorumluluklarını zaten aylar öncesinden terk etmişliğiyle çelişmeyen halde eş kavramından bihaber eşim; kızımın gıyabında bana O’nun sorumsuzluğundan bahisle "hep nişanlısıyla fink atıyor, bu ne yaaa! Vazgeçtim ev işlerinden odasını bile b.k götürüyor" gibi her zamanki gibi yüksek perdeden sesiyle şikayete başladığında benim "...Bir hoş geldin de, bir yüzün gülsün, şu elimdeki poşetleri bir al yardımcı ol Allah aşkına” demeye çalıştığımda birden bire fevri halde bağırıp hakaretlere hatta sin-kaflı küfür de savurarak ne dediği anlaşılmaz hale bürünüp gözü dönmüş biçimde üstüme yürüdü. Tartıştık (ben de de onda da çizik ve kızarıklar oluşmuş/BTT yani) Sonrasında ben artık oralı olmayarak, elimde ki nevaleleri yerlerine koyup TV odasına geçtim. Bir müddet sonra koridorda dev gibi bir yabancı adam gördüm! O an ki şaşkınlığımı görmeliydiniz... Sonradan öğreneceğime göre işin aslı şu şekilde olmuş. Eşim tartıştıktan sonra polisi aramış. Artık nasıl bir CIA maharet ve kalibresinde çalışılmışsa ne arayanın farkında oldum ne de TV odasına adım atmakla meşgul adamın (polis)! Velhasıl sonraki süreci geçiyorum. gece yarısından itibaren kolluk makamı olarak hakkımda 6284 hükümlerini uyguladıklarını, mahkemenin kesinlikle bu tip verdikleri kararları onayladığını söyler söylemez zamanı geldiğinde kararı tebliğ ederiz sen kaybol (!) dediler. O an anladım; ne Ön Lisansına sahip olduğum tıbbi tahsilin, ne Lisansına sahip olduğum Sosyal Bilim dalının ne de o an 'hazırlığı içinde olduğum yüksek lisans müracaatımın' statü olarak biraz daha 'kelime/cümle' nezaketine fayda getirmediğine... Bu kadar basit.. Kaybol!...

Ertesi sabah tüm bu olanlara anlam veremememin ve ilk defa 'kaybol'manın tadını almanın dayanılmaz hafifliği ile soluğu; dün gece ki karakol muameleleri esnasında talebim üzerine gelen Avukat beyin bürosunda aldım. Av. bey beni çok güzel karşıladı ilk edindiği bilgileri hıfzettiğinden olsa gerek kaybolculardan farklı lakin aslında normuna göre davrandı mutlu etti işte nedensizce...Hasılı, yasanın böyle olduğunu, kadın cinayetleri, pozitif ayrımcılığın yasallığı, delil aranmasına lüzum olmadığı, şikayetçi kim olursa olsun müstehzi bir ifadeyle (haklı tabi ki de) kaybolması gerekenin %99,99 oranında erkek bireyin olacağı (sesli gülüştük falan) hukuki bilgileri verdikten sonra itiraz edebileceğimizi ama öz kızının aleyhinde tanıklık yaptığı itiraz edenin itirazının ne derece kabul göreceğini derken başımdan kaynar sular döküldü dersem mübalağa olmaz inanın.. Neyse bu öz evladın öz ebeveynine karşı taraf alması olayının ne usulüne ne de esasına girmeden (hoş girmeye hevesli de değildik zaten) vedalaştık. Aynı gün kapı komşum hem geçmiş olsun demek için telefon açmış hem de eşimin opel combo tarzı bir arabayla birkaç adamla birlikte eşya taşıyarak bir şey demeden çekip gittiğini kızımın da evde olmadığını söyledi. Aynı günün sabahındaki öğrendiğim aleyhte tanıklık mevzusundan sonra hem üzüntümden hem de kırıcı olmamak adına aramamıştım. Komşumdan olayı duyunca hemen kızımı aradım cep tel.i kapalıydı, nişanlısının da öyle.. dünür olacakları aradım bilmediklerini söyleyerek panik yaptılar falan vah'lar tüh'ler...(sonradan öğrendiğime göre teca-ü-hül arif!) Sizin de anlayacağınız üzere öyle bir tiyatro ki bu bir ben yabancıyım!... Ya da çaylak oyuncu... Neyse kızım bulundu (!) kaçtı dediler, şikayetçi olma dediler bizim namusumuzdur.üstü kapalı tehdit, korku feodalite ahlakı ve gerekliliklerini az çok tahmin edebilirsiniz değerli forum üyeleri... Kızımla beni hiç görüştürmediler, bana kızın görüşmek istemiyor, onlar mutlu rahatsız etme tarzı abukluklar falan (dikkat! öz babasına bu söylem)
Neyse bizimkisi 10 gün sonra pişmanım ben seni çok seviyorum (gerisi klasik...mutlaka aşinasınızdır eminim) geleyim mi dedi ben de mantık ekseninde tasımlara ulaşmak neden? Nasıl? lar dan kurtulmak, konuşmak konuşabilmek adına gel dedim. Koruma kararını (4 Ay) tebliğ ettikleri 9. günde biz aynı adliye savcılığına giderek savcı beyle görüştük o da dosyanıza koyarız yazın isterseniz bir dilekçe dedi kaleme yönlendirdi bizi, dilekçelerimizi verdik. Aramızda evlilik normlarında ufak çaplı tartışma yaşadık pişmanız şikayetçi değiliz diye... Bu arada dilekçe verdik nasıl olsa hallolur savcı bey müdahil olduya olaya tarzı bir yanılsamaya düşereş yasl süresi içinde elzem itirazı yapmadım!!! Karar süresi bittiğinde otomatikman kesinleşti.Peki neden bunlar geldi başıma/başımıza? Bunlara ne gerek vardı diye konuşmaya çalıştığımda sevgili, biricik ve müstakbel eşim "her şeyi kızımın planladığını, benimle arasındaki bütün sırları bile kendisine söylediğini/bildiğini, polisi çağırmanın onun aklı olduğu, hatta karakol ifadelerinde bu da var dı şu da var dı diye tamamlamalar/hatırlatmalar yaptığını, bütün bunları benden bıktığı (!) biran evvel evlenip yuva kurmak için yaptığını v.s v.s " diyerek ağzımın payını (!) verdi. Peki dedim giderken eşyaları yüklemek neyin nesi? Ben ne yaptığımı biliyor muydun sinirden sitresten onun tezgahlarıyla seni kaybetme korkumdan v.s v.s diye kulp buldu buna da süslü sempatik ve nemli gözlerle... Aradan 15 gün geçti geçmedi eşim küçük kızının çok hasta olduğundan bahisle 3-4 günlüğüne babaevine gidip gelmesini söyledi. Hay hay ne demek dedim hemen otobüs biletini aldım. Aradan 3 gün geçti telefonda hal hatır ve küçüğün durumunu falan sorduktan sonra ne zaman dönüş biletini alayım diye sorduğumda "Yaa ben buraya gelirken (babaevine) otobüste çok düşündüm, düşünme fırsatım oldu sen kızını haklı buluyorsun ben bu töhmetle yaşayamam sen gel, buraya buraya tayinini yaptırırız olmazsa taksicilik yaparsın ben de çalışırım çocuğumuzu büyütürüz (derken 2.eşinden olma ufaklığı kastediyor! aforizmaya bak hizaya gel derler ya hani)" falan... Neyse dönmedi ben de ısrar etmedim. kızımla ne yüz yüze ne de telefon v.s. görüşemedik. Ben de için için kızıyorum zaten.. Acabalarla had safhada yüklüyüm.. Aklımı oynatmanın eşiğindeyim. Ne kızım dürüst, ne eşim dediğim diğer yarım tabir ettiğim insan ne de dünür tarafı.. Yalanlar havalarda uçuşuyor.. Matematik disiplini literatüründe böyle bir üç bilinmeyenli denklem tiyatrosuna şahit olmamıştır. A-B yi yalanlıyor+suçluyor, B-A yı, C her ikisini yalanlıyor+suçluyor, B diyor ki A daha hatalı, C diyo ki aslında kabahatin büyüğü A'da bak...Ama hakkını yemeyeyim hiç birisi de beni suçlamadı (6284 hariç, o'nu da 16 yaş çocuğun tahrik ve yönlendirmeyle yapmış 2 çocuk annesi 40 yaşında feleğin çemberinden 3 ncü taklasını atmakla meşgul hanımefendi hazretleri...) yeminler, kuran-a el basmalar heyhat!!! Aman Allah'm aklımı zayi etme diye her sabah dua ederek ayakkabımı giyerken buldum artık kendimi. Süreci kısa geçeceğim:

Kızım şiddet mağduru olarak şu an yanımda ve benle kalmak istiyor. 'Şiddetin her türlüsüne' maruz kaldığından (kuvvetli deliller mevcut) beni istemesi üzerine kolluk bana teslim etti. İlk bir hafta yüzüme bakamadı.. 10 gün boyunca kimseyle tek kelime konuşmadı, için için sessizce ağlamaktan önlüğüne mamasını döken bebekler gibi bağrını hep gözyaşlarıyla ıslattı... Süreçleri geçiyorum...

Derhal koruma kararı verildi (4 ay) , Savcılığa gerekli suç duyurularında bulunuldu, derhal takip ve gözetim altına alındı, hemen hemen 2-3 güne bir karakol ya da ilgili kurumlardan yetkililerce aranıyor, ilgileniliyor Allah hepsinden katı katı razı olsun.. Özellikle Karakol'dan bu sefer de kaybolma deniliyor...

Kızım da bütün bu yaptıklarına anlam veremiyor. Ağlamaktan heder oluyor ne kadar saçmalamışım nasıl oyuna gelmişim. Bana da farklı farklı konuştu o kadın ve diğerleri. Resmen birbirimize düşman bellemişler diye kahroluyor entrikalara nasıl geldik diye.. Ben de üzülüyorum o üzüldükçe..

Bu arada yaklaşık 10 gün önce lady'm (eşim) "Şiddetli Geçimsizlik , Evlilik Birlikteliğinin Temelinden Sarsılması Nedeniyle Boşanma- Çekişmeli " diye de özellikle yazmakta yanında. Önceki iki evliliğinden; ne nafaka ne tazminat tek celsede anlaşmalı olarak boşanan biricik eşim (!) sizce Devlet Memuru olmam hasebiyle garanti para (nafaka) ve salaklığım ve de psikolojik taciz ve dırdırlarından bıktırdığı için 9 ay öncesinde 30 bin liralık arabayı (ilk 5 ay ödedim 31 ay daha var taksit ödemesi) onun üzerine yaptığımdan mı bu sürtüşmeli boşanmak istemektedir??

Aleyhte tanıklık için de kızımı " bak baban hapsoldu istediğimi yapabiliyorum, ben de giderim buralardan sen tek kalırsın ona göre beni dövdü diyeceksin tamam mı? diye cebir, hile ve baskı altına almış (baban dövdü mü diye sormuş karakol ifade memuru (ne tanıklıktan çekinme hakkının olduğu hatırlatılmış ne de başka bir usul...garabet!) o da ifade vermem mecburdu baba diyerek evet vurdu bir kez demiş.. Olay bayağı bir brezilya dizisi gibi sayın forum üyeleri lakin hakikatin ta kendisi de bu... fazlası var noksanı olmamakla beraber. Bu anlatımlara göre:

1) Genel kanaat oluşmuşsa sizce kimin eli kimin cebindedir?

2) Kağıt üzeri haliyle Eşim; entrika şartlarını bir güzel oluşturup edinimlerini sağladıktan sonra düzgün bir son vuruş tabiriyle aleyhimde aldırdığı 6284 KK'nı hukuk mahkemesinde (boşanma) delil olarak kullanabilir mi? ki zaten eğilim bu yönde.. Kullanmasını savuşturabilmek için neler yapılabilir?

3) Bu karar kesinleşmiştir. Kızım yeniden serbest iradesiyle ifade vermeyi talep etmektedir. Böyle bir olay var mıdır? Yani bu karar bozulabilir mi? Bildiğim kadarıyla duruşmasız ve delil
aranmaksızın davalardan ve dahi itiraz incelemesi olmaksızın kesinleştiğinden imkansız mıdır?
4) Yukarıdaki öyküde;
a) Çocuğu suça sürükleme suçu var mıdır? (unsurları oluşmuş mudur?=Yalan İfade )
b) Suça Azmettirme var mıdır? (Yalan İfade vermesi için şaşkınlık ve çaresizliğinden faydalanma, vaad verme v.s.)
c) Bakım ve Gözetim Sorumluluğu bulunan aile efradına kötü muamele, zor durumda, çaresiz bırakma suçu işlenmiş midir? (6284/KK aldıktan 9 saat sonra (sabahı) çocuk
okuldayken, çantasından gizlice çocuğa ait evin anahtarını almak suretiyle anahtarsız bırakarak habersizce ve de eşyaları, paralar,ziynet v.s. yüklenerek gidip çocuk akşam üzeri
okuldan gelince kapıda kalıyor)
d) Cinsel İstismar ya da Fuhşa Sürüklemek Suçu işlenmiş midir? Unsurları nelerdir?

Dipnot: 4/a ve b fıkrasında tek tanık çocuğun kendisidir. (c) fıkrasında ben sorduğum da neden anahtarını almışsın diye eşim yanlışlıkla aldığını (çantadan!) söyledi. Tanık olabilir miyim?
d) fıkrasına sıhri kan bağım olmayan iki farklı kişi kızımdan duyduklarını mahkemede eğer sorulursa gördüklerini değil (görme yok zaten sadece kızımdan serzeniş ve sitemle karışık böyle böyle diyor yapıyor okulumdan soğutuyor işte v.s. gibi duymaları) duyumlarını aktarabileceklerini söylediler. Bu durum tanıklığa girer mi?

Hakkınızı helal edin, çok uzun oldu biliyorum ama öyle çıkmazdayım ki, bu eş beni hayatımın hiç bir döneminde görmediğim şekilde ekonomik batağa da sapladı. Söylerken hicap duyarım lakin vekil de tayin edemiyorum. Danışabildiğim (Ancak kadın ve Çocuk Komisyonu üyesi olmak koşuluyla zor erişebildiğim) Baro sayın Avukatları da sadece şunu yap diyebiliyorlar ama nasıl, nereye, neler ile gibi önemli hususlardan bahsetmiyorlar maalesef.. Süreç takibi ve yazışma yapmıyoruz diyorlar haklıdırlar belki de saygı duyuyorum. Meslek etiği dene bir şey var sonuçta. Ama inanın değerli forum üyeleri, istediğim sadece ipin ucu'nun buldurulması.. gerisini sökebilecek kuvvet ve kabiliyette olduğuma inanıyorum.. Yardımlarınızı esirgemezseniz mesut bahtiyar olurum. Yapıcı bağlamda her türlü eleştiriye genişim..

Saygı ve hürmetlerimle...