Dini nikah akdi, takılar, boşanma, yanıtsız kalan konu :)

-Konumuz boşanma ve tazminat olup eşlerin dört aylık fiili bir birliktelikleri söz konusudur. A takılarını eşine verdiğini eşinin sattığını iddia ve parasını talep etmektedir B iddiaları kabul etmemektedir her iki tarafta iddiasını somut bir şekilde ispat edememiştir bu notada benim merak ettiğim konular sırası ile aşağıda belirtilmekle birlikte; yapılacak yorumlardan beklediğim, uygulamalar ve doktirin ışığında hangi gerekçe ile ne gibi karar verilebilir? Öğreti açısından durum nedir? hukuk çerçevesinde öğreti ve uygulamadan bağımsız görüşünüz ne şekildedir?
-Örfi ve dini açıdan takılar: erkek evi tarafından yapılan takılar yeni kurulan yuvaya maddi destek geleceğe yatırım olarak kabul edilir ve bu maksatla yapılır. Kadının dinen gebeliği belli olana kadar evlenmesi yasaktır bu süreçte kadına bakmakla yükümlü olan kocadır ve bu maksatla takdiren 80 gr altın kadına mihir adı altında verilir ve bu mihir olmadan nikah kıyılmaz hoca nikahı kıymadan mihri görmek ister yine bu bağlamda resmi nikah öncesi kıyılması yasak olan dini nikah akdi resmi nikahtan sonra kıyılabilmekle yasa önünde yazısız bir akdin varlığının kabulü gerek yine hakim hukuk davalarında vicdani kananat oluştururken örfi dini geleneksel olguları dikkate alır.
Kadının iddiasının kabulünden hareketle;
1-Takılar satılmış olup iadesi mümkün değildir o vakit bu durum adi alacak konusu olup icrayı mı gerektirir? yada bu alacak tazminat konusu mu olur? Yoksa farklı bir durum mu söz konusudur ?
2- Bahsi geçen takılar yakınlar tarafından baloda takılmış olup mihir olarak adledilen takılarla alakası yoktur gelenekler gereği bu takılar erkek tarafından getirenlere özel günlerinde iade edilecektir bu noktada bu takıların kadından istenmesi mümkün müdür?
3-Eşler arasındaki her şey tanıkla ispat olunabilir bu bağlamda dini nikah akdi ki bu akit evlilik içi ve boşanma durumlarında ayrıntılı bir şekilde sonuçlar içerir bu akdin hukuki bağlayıcılığı nedir?
4- Dava hakkı kişiye bağlı haklardan olup vazgeçilemez, doğmamış bir haktan da vaz geçilemez , doktirin temelini oluşturan bu görüşlerin 3. maddeyi bağladığı kabul edilebilir mi? (edilemez diyenlerin yanıtlarını bekliyorum daha çok beklersin gibi yorumlarıda kabul etmiyorum yapmayınız :) )

Resmi nikah yoksa sadece dini nikah ile birlikte yaşam, NİŞANLI gibi kabul ediliyor.
Nişanlı kişilerin nişanı bozması durumunda herkes gelen hediyeleri geri verir.

Resmi nikah var zira dini nikahta boşama vardır. Boşanma değil.(boşanamama) Resmi nikah mı Allah korusun! bundan sonra daha da böyle bir hata olmazya dört yıldır sürünüyorum sorularımın yanıtını alsam mümkünse :)

Sitede dolanan üyelerin dikkatine şahin 41 ve hakkaniyetli vede ... konuyu transit geçmeyelim isim vermemden rahatsız olan varsa yada ismini saymadığım için kırılan gereğini yaparız :) tamam bu yanıt pek etik değil yada hiç etik değil maksat konu başlığını pekiştirmek ''yanıtsız kalan konu'' :DD

1-Takılar satılmış olup iadesi mümkün değildir o vakit bu durum adi alacak konusu olup icrayı mı gerektirir? yada bu alacak tazminat konusu mu olur? Yoksa farklı bir durum mu söz konusudur ?
Cevap:
Yargıtay içtihatlarına göre Takıların (Hediye) bayanda olduğu kabul edilir.
Takılar satılmış olduğunu beraberinde alıp gitmediğini götürmedigini bayan ispat etmekle sorumludur.
İspat ederse talep etme hakkı olur.

2- Bahsi geçen takılar yakınlar tarafından baloda takılmış olup mihir olarak adledilen takılarla alakası yoktur gelenekler gereği bu takılar erkek tarafından getirenlere özel günlerinde iade edilecektir bu noktada bu takıların kadından istenmesi mümkün müdür?

Cevap:
Takı Hediye degilde koşullu HİBE olarak veriliyorsa hibe eden tarafından koşul yerine getirilmediği için, hibeden rücu etmek geri istemek hibe edenin hakkıdır.
Hediye olarak verildiyse yargıtayın içtihatlarına göre hediye geri istenmez kime verildi ise o kişide kalır.

3-Eşler arasındaki her şey tanıkla ispat olunabilir bu bağlamda dini nikah akdi ki bu akit evlilik içi ve boşanma durumlarında ayrıntılı bir şekilde sonuçlar içerir bu akdin hukuki bağlayıcılığı nedir?

Cevap:
Hukuki bir bağlayıcılığı yok.

4- Dava hakkı kişiye bağlı haklardan olup vazgeçilemez, doğmamış bir haktan da vaz geçilemez , doktirin temelini oluşturan bu görüşlerin 3. maddeyi bağladığı kabul edilebilir mi?

Cevap:
İslami mezheplere göre kadının erkeğini boşama hakkı evlenirken kadın bu isteğini açıkça ifade edip belirtmedi ise kadının boşanma yetkisi erkeğini boşama yetkisi yoktur.
Kadının erkeğini boşama yetkisi sadece islamın Alevi-Bektaşi mezhebinde var.
islamın Alevi-Bektaşi mezhebi kadın ve erkeği eşit yetkilerde kabul eder.

Sayın hakkaniyetli öncelikle ilginize teşekkür etmek isterim bu düşüncelerime yorumlarınızı alabilirmiyim
1-Takılar satılmış olup iadesi mümkün değildir o vakit bu durum adi alacak konusu olup icrayı mı gerektirir? yada bu alacak tazminat konusu mu olur? Yoksa farklı bir durum mu söz konusudur ?

Bu noktada söylemek istediğim kadın açtığı boşanma davasında takıların iadesini yada parasını istemiştir bununla birlikte misal 50.000 tl tazminat ve nafaka talep etmiştir takıların satıldığını iddia eden kadın bunların iadesini isteyemez tazmin isteyebilir yani maddi tazminat olarak isteyebilir diye düşünüyorum aksi takdirde evlilik içindede kadın hak iddia ettiği takıları icra yolu ile talep edebilir ki bu durumda ise bu talebin harca tabi olduğunun kabulü gerek bu bağlamda aile mahkemesi konuda yetkisiz olup bu nedenle talebin reddi gerek. Talebin tazminat konusu olması gerek zira boşanma safhasından sonra konunun icraya düşmesi belli bir bedelin üstünün belge ile ispatını gündeme getirecektir her ne kadar yasa karı koca arasındaki her şeyin tanıkla ispatı yönünde olsa da 88- İBBGK içtahatı muhalefet şerhleri dolayısı ile bu yasa hükümsüz hale gelmiş olup aksi bir düşünce hukuku çelişkiye düşüp yargıya duyulan inancı sarsacağı gibi icra safhasında anayasa mahkemesi yolu da açılacaktır ve bir masraf uzama süreci başlayacaktır. Peki tazminat olarak talep neyi değiştirir tazminat ancak daha az kusurlu olmak kaydı ile talep edilebilir kadının %20 kusurlu olduğunu kabul edersek alacağı tazminatta buna orantılı olacak ortak kusurda hak talep edemeyecektir.

2- Hibe konusunda verdiğiniz bilgi için çok teşekkür ederim bu konuda elinizde içtahat varsa bana özelden atabilirmisiniz? Olayları verdiğiniz bilgi bağlamında tekrardan yorumluyorum takıları takarken erkek yakınlarının evlilik amaçalandığı için tanıdıkları bir kişiye hediye edeceklerini söylemek hayatın olağan akışına aykırı olup burada amaç erkeğe maddi destek sağlamak kötü günlerinde dayanak vermektir. Bu bağlamda takıların kadına hediyesinin mümkün olmadığını görmekle iade-i durumlarda bu borcun erkeğe ait olduğununda altını çizmek gerklidir.
3-Dini nikah akdi bazı sonuçlar doğurur derken ikinci paragrafa atıf yapmıştım nasıl adli kanunlarımız hukuk kitaplarında yazılı ise dini kanunlarımızda Kuran-ı Kerim de yazılıdır ve dini kanunlarımıza göre koca karısına bakmakla yükümlüdür yükümlülük o denli ağırdır ki bir kadın eğer bebeğini emzirmek istemez ve emzirmezse bunun kadın için günahı olmakla beraber o bebek bu durumdan dolayı bir zarar görürse hesap kadına değil kocaya sorulur haneye bakmakla yükümlü olan kocadır bu yükümlülük boşandıktan sonra kadının gebeliği belli olana kadar yaklaşık altı ay devam eder işte mihir bu noktada kadının geçimi için kadına verilen takılardır demem o ki kadın nafaka hakkını zaten almıştır boşanma ile birlikte erkeğin yükümlülükleri sona erer ki kadın ortak hayatı tatil edip nafaka talebinde bulunuyorsa ve nafakasını alıyorsa bu noktada erkeğin bakma yükümlülüğü altında olduğu görülür disiplin hapsi ise bunun ispatıdır o halde ehli kitapta erkek nafaka ödediği sürece kadını boşamamışsa kadın boş olmaz boşamışsa da kadının aldığı haramdır bunları niye anlattığıma gelince ben kitap ehli olarak bu bildiklerimi söyleme noktasında kitaba karşı sorumluyum aksi takdirde ortak olarak ahrette hesap vereceğim yine kitapta bildirilmiştir. Bu konulara girmeyi istemezdim.
Peki bunları niye anlattın diyecek olursanız Kuran da nafaka yada tazminatın erkeğe yada kadına yükletilmediği açıktır böyle bir uygulama olmamakla beraber kabul görmediği de sabittir yine üçüncü madede ikinci paragrafa atıf yaptığımdan hareketle kamera kayıtlarından ve tanık beyanlarından kimlikteki din hanesinden dini nikah akdinin olduğu sabittir bu akit nafaka ve tazminat hakkını düşürür mü?
4-- öncelikle bu maddeyi kendi içinde değerlendirmek isterim içtahatların temelinde kabul gören görüş -Dava hakkı kişiye bağlı haklardan olup vazgeçilemez, doğmamış bir haktan da vaz geçilemez- burada özetle anlatılmak istediğim nafaka ve tazminat hakları dini nikah akdi yapılırken doğmamıştır ortada bir boşanma davası dahi yoktur yine dava hakkı anayasal hak olup bu haktan vazgeçilemez ancak yine hakim görüşe göre bir otel işletmecisi 90lı yıllarda belediye ile hatırladığım %60 kira bedeli artırımı ile sözleşme yapmış daha sonra yaşanan kriz ve enfilasyon düşümü sebebi ile işletmeci dava açmış zira işletme bırakın karı ciddi anlamda zarar etmeye başlamıştır benim davalarıma da bakan hakime hanım (şimdi tayin oldu :) ) davayı reddetmiş gerekçesinde ise özetle kişinin esnaf olduğunu ve ticaretle uğraşan bir kişinin geleceği hesap etmesi gerektiğini kişinin bir ticaret erbabından beklenen özeni göstermediğini sözleşmeye sadık kalması gerektiğini beyan etmiştir gerçektende içtahatlarda sözleşmeye dair hakim olan bir görüştür bu, öyle ise hayatın olağan akışında boşanmaların ne denli yoğun olduğu ortada iken eşlerden birinin sözleşme yapmak istemesi durumunda doğmamış bir haktan bahisle reddiyat ne denli hukukidir zaten sözleşme bir hak doğması hesap edilerek yapılmıştır.Eşler kendinden beklenen özeni göstermiş ve sözleşme imza etmiştir ki boşanmada çirkinlikler yaşanmasın yıpranılmasın severek ayrılalım demiştir. :)
Nikah başvurusu yapıldığı andan itibaren taraflar ortak iradelerini bildirmiş olurlar ve bu irade doğrultusunda sözleşme imza edilebilir yani tarafların iradelerinin oluşması ile boşanma hakkının da doğacağının da hayatın olağan akışı temelinde kabulü gerekir. Bu bağlamda resmi nikah sonrası kıyılan dini nikah akdi sonuçları itibarı ile resmi nikah akdini bağlar niteliktedir o halde resmi nikahın kıyılması ile birlikte boşanma davası açma hakkı doğar dava sonuçları ise nafaka ve tazminatı kapsar bu noktada vazgeçilemeyecek dava hakkı boşanma davsıdır nafaka ve tazminat dava içi taleplerdir. Kaldı ki nafaka ve tazminat kişiye bağlı vazgeçilemez haklardan olsa talep konusu olmaz direk olarak hüküm konusu olurdu kişi bu hakkı talep etmese dahi itiraz etse istemiyorum dese vazgeçilmez hak olarak hükme bağlanması icap ederdi.
Yine bu bağlamda ibra ve dava hakkı ilişkisini inceleyelim misal bir işverensiniz sekreteriniz size karşı olan sorumluluklarını yerine getirmedi öyle ki bu durum kast derecesinde hukuk-i ve ceza-i sonuçları var sizi ciddi anlamda zarara uğrattı ve imzalanması gereken evrakların arasına bir kağıt sıkıştırdı bunuda ibra olarak doldurdu sonuç ne olur tazminat davası açsanız; açarsınız bu dava hakkınızı engellemez ama dava ibra olduğu için red olur.
Sonuç olarak dini nikah akdinin nafaka ve tazminat taleplerinin hukuken ve dinen sonuçsuz kalmasını ifade ettiği kanısındayım
Konuyu yanıtlarken birinci paragraftaki nedenlerle her maddeyi üç farklı yönde değerlendirip yanıtlarınızı vermenizi rica ederim