Cevap: Manİfesto gİbİ savunma
Bu savunma dilekçesi Mustafa Altıoklar - Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret davasına dair. Bunu yazmamışsınız. İnsanlar siz yazdınız sanacak Abdullah bey.
Konuya gelince hakaret nedeniyle yapılan yargılamada, isnad olan hakaret konusunun gerçek olduğu tespit edilirse sanığa ceza verilmez. Mahkeme muhtemelen ve mecburen Recep beyi adli tıbba göndermez. Ama bu sanığın savunma hakkını kısıtlar mahiyettedir. Bakalım hukuk kalmış mı, hukuka saygı var mı? Umutsuzum ama hadi bakalım. Ceza kanununu değiştirmezlerse tabi :)
Cevap: Manİfesto gİbİ savunma
Bu yazıyı yazan kişiye olan cevabımdır. Post eden üyeye cevap değildir.
O halde yanlış teşhis koymuşsunuz. Şöyle ki:
Ben Fatih Projesi ile ilgili görüşlerimi ve eleştirilerimi "tc kimlik numaramı kullanarak" Sayın Cumhurbaşkanımıza atfen gönderdiğim bir yazımda bizzatihi parti kanalıyla gelen email cevapta, yaptığım eleştirinin hassasiyetle değerlendirildiği ve çözüm önerilerim üzerinde durulduğu şeklinde yanıt aldım. Burada yapılan örneklemeyle, yaptığınız teşhisin kesinlikle yanlış olduğu,
Yanlış olan teşhisinizi aynı zamanda tüm dünyaya ilan etmeye çalıştığınızı dolayısıyla bir kasıtta bulunduğunuzu da vatandaş olarak ben tespit etmekteyim.
Cevap: Manİfesto gİbİ savunma
Alıntı:
bekirtas rumuzlu üyeden alıntı
Bu yazıyı yazan kişiye olan cevabımdır. Post eden üyeye cevap değildir.
O halde yanlış teşhis koymuşsunuz. Şöyle ki:
Ben Fatih Projesi ile ilgili görüşlerimi ve eleştirilerimi "tc kimlik numaramı kullanarak" Sayın Cumhurbaşkanımıza atfen gönderdiğim bir yazımda bizzatihi parti kanalıyla gelen email cevapta, yaptığım eleştirinin hassasiyetle değerlendirildiği ve çözüm önerilerim üzerinde durulduğu şeklinde yanıt aldım. Burada yapılan örneklemeyle, yaptığınız teşhisin kesinlikle yanlış olduğu,
Yanlış olan teşhisinizi aynı zamanda tüm dünyaya ilan etmeye çalıştığınızı dolayısıyla bir kasıtta bulunduğunuzu da vatandaş olarak ben tespit etmekteyim.
söylediklerinize aynen katılıyorum ve aşşağıdaki maddeleride dayanak olarak koyuyorum lutfen inceleyin ;)
AIHS - Madde 10
1. Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir almak ve vermek özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir.
2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir.
1982 ANAYASASI DÜŞÜNCE VE KANAAT HÜRRİYETİ Madde 25 - Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.
DÜŞÜNCEYİ AÇIKLAMA VE YAYMA HÜRRİYETİ
Madde 26 - Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak yada vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir. Bu hürriyetlerin kullanılması, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir. Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.
(Ek fıkra: 03/10/2001 - 4709 S.K./9 md.) Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir.
AİHS’nin 9. maddesinde teminat altına alınan “düşünce, vicdan ve din özgürlüğü” belli bir sistematik içinde öğreti bütünlüğü bulunan inanış iken 10. maddede teminat altına alınan ise bir bilgilenme sonucu kişide görüş, fikir, değer yargısıdır.
Mahkemeye göre her fert, düşünce, kanaat ve bunları açıklama, ifade etmek özgürlüğüne sahiptir, gerçek ya da tüzel kişi olmak, kar amacı gütmek ya da gütmemek, ticari olmak ya da olmamak bakımından bir ayırım söz konusu değildir. Bu hak sadece belli nitelikte grup, haber, bilgi, düşüne ve beyanlara ya da belirli bir ifade şekil ve formata inhisar ettirilemez.
Her fert, bu hakka sahip olmak birlikte kişilerin statüleri gereği bazı disiplin kuralları ile bağlı olmaları ve bu kurallar gereği ifade özgürlüğü bakımından bazı kısıtlamalara tabi olmaları da normaldir. Ancak kısıtlamanın yeterli ve gerekli ölçüde ve mümkün olan en alt seviyede olması gereklidir. Örneğin Devlet memurlarının, avukat ve doktorların, askerlerin ve diğer güvenlik görevlilerinin mesleki disiplin gereği daha dar bir ifade özgürlüğüne sahip olmaları bu hakkın ihlali sayılmayacaktır. (Kosiek/Almanya – 28.8.1986 , Vogt/Almanya – 26.9.1995)
Kişi ifade özgürlüğüne dayanarak resmi işlemleri ana dilinde yahut istediği dilde yapmak talebinde bulunamaz. Mahkemeye göre “düşünceyi açıklama özgürlüğü, demokratik toplumun başlıca temel taşlarından, kişinin ilerleyip gelişmesinin asli koşullarından birini teşkil eder. (10. Maddenin) 2. Fıkra hükmü saklı kalmak kaydıyla bu özgürlük sadece itibar gören veya zararsız yahut önemsiz sayılan haber ya da fikirler bakımından değil; aynı zamanda devlet ya da halkın bir bölümü için aykırı, kural dışı, şaşırtıcı, şoke edici, endişe verici cinsten olanlar için de geçerlidir, … demokratik toplumun vazgeçemeyeceği çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirliliğin gereği budur.”
AİHM ve Amerikan Yüksek Mahkemesi’ne (Terminello/Chicago kararı) göre sadece toplum tarafından kabul gören, makul bulunan, değer verilen fikirler değil; toplumun ön yargılarına saldıran, toplumu rahatsız eden, hoşnutsuzluk yaratan, şoke edici, kurulu düzene karşı hoşnutsuzluk oluşturan, kışkırtıcı fikirler de bu özgürlüğün teminatındadır. Toplumu rahatsız ve huzursuz etmesi ötesinde ciddi ve somut bir kötülüğün açık ve yakın tehlikesi kanıtlanmadıkça ifade hürriyeti korunmalıdır. Anayasamızın 25. Maddesine göre “herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir; birey, her ne sebep ve amaçla olursa olsun, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz, düşünce kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.” Anayasamız 25. Maddesi, kişiye düşünce ve kanaat hürriyeti tanımasının yanı sıra, bu düşünce ve kanaatlerini açıklama ve açıklamama hakkı tanımış; düşünce ve kanaatlerini açıklaması ve açıklamaması nedeniyle kınanmama ve suçlanmama teminatı vermiştir.
Anayasamızın 26. maddesi, herkese düşünce ve kanaatleri açıklama ve yayma hakkı tanımıştır. Anayasamız, düşünce ve kanaatleri açıklama ve yayma hakkının toplu olarak ya da tek başına, söz, yazı, resim ya da istenilen herhangi bir yol ya da yöntemle kullanılabileceğini, bu hakkın resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber ve fikir alma ve vermek hakkını da kapsadığını açıkça garanti etmiştir.
AİHS (10/1) ve Anayasamıza (26/1) göre haberleşme ve yayın araçlarının (radyo, televizyon ve sinema vb) kamu otoritesi tarafından bir izin rejimine tabi tutulması haberleşme ve yayını engellememek kaydıyla bu hakkın ihlali sayılmayacaktır, Anayasamız bu hususun kanun ile düzenlenmesini öngörmüştür. Haber alma özgürlüğü, haber sahibinin kendisinde saklı tutmak istediği haberi kapsamaz zira ifade özgürlüğü açıklamak gibi açıklamamak hakkını da kapsamaktadır. Duyurulmak, haber verilmek, yayılmak istenen bir bilgi, haber ya da düşüncenin üçüncü kişilerce alınmasının engellenmesi bu hakkın ihlalini teşkil eder.
AİHS ve Anayasamız ifade özgürlüğü bakımından benzer biçimde 3 kısıtlama kuralı öngörmektedir:
a) Genel Yarar: Ulusal güvenlik, toprak bütünlüğü, kamu güvenliği ve düzeni, suçu önleme, sağlık ve ahlakı koruma
b) Diğer Kişisel Hakları Koruma: Başkalarının şöhret ve itibarını koruma, gizli haberlerin açıklanmasını engelleme,
c) Yargı erkinin itibar, üstünlük ve tarafsızlığını koruma. AİHM’ne göre müdahale sebepleri ve şekli yasada açıkça belirtilmelidir, yasada öngörülmeyen bir sebebi ve şekli meşru sayılamaz. Sınırlama sebepleri sınırlayıcıdır, yorum ile genişletilemez.
AİHM’ne “kişisel hakları koruma” şeklindeki sınırlama sebebi, siyasetçiler bakımından daha dar yorumlanabilir.
Sınırlamanın meşru sayılabilmesi için yukarıdaki 3 amacı yönelik olmalıdır, yasada açıkça öngörülmelidir, demokratik toplumun gereklerine aykırı düşmemeli, amacı ulaşmak bakımından ölçülü (orantılı) olmalıdır. Örneğin kişilik haklarını ihlal eden bir ifade açıklaması, ifade sahibini gereğince BK 49 maddeye istinaden tazminata mahkum etmek, kişisel hakları koruma amacına uygun olması ve kanun ile düzenlenmesi bakımından sözleşmeye uygundur. Ancak, tazminat miktarı çok fahiş olur ise amaca uygunluk/orantılılık kriteri aşılmış ve ifade hürriyeti ihlal edilmiş sayılabilir. Pakdemirli – Türkiye Davası’nda milletvekili ve bir partinin genel başkan yardımcısı olan Ekrem Pakdemirli, bir basın açıklamasında Cumhurbaşkanı Demirel hakkında “yalancı, iftiracı, dar kafalı, Çankaya’nın şişmanı, lastikleri patlasın, Allah affetmez” gibi sözler sarf etmiş ve bu sözleri nedeniyle 7295 TL (o zamanın parasıyla 60.000 Euro) tazminata mahkum edilmiştir. Başvurucu, sözlerinin karşı tarafın siyasi tahrikine bağlı olduğu, siyasi eleştiri olduğu, tazminatın çok fahiş o zamana dek Türk Mahkemeleri tarafından hükmedilen en yüksek tazminat olduğu gerekçesiyle AİHM’ne başvurmuştur. Mahkeme, Başvurucunun sözlerinin siyasi eleştiriden çok bir hakaret ve beddua tufanı olduğu, Siyasi eleştiri, polemik olarak kabul edilemeyeceği bu nedenle diğer kişisel hakları koruma kriterine uygun olarak yaptırıma tabi tutulabileceği, Uygulanan yaptırımın Borçlar Kanunu ile açıkça belirlendiği ve bu nedenle yasa ile kısıtlama kuralına uygun olduğu bu sebeplerle ifade özgürlüğünün ihlal edilmediği, Ancak hükmedilen tazminatın diğer davalardaki kararlar ve davacının kişilik haklarının ihlalinin ağırlığı ile karşılaştırıldığında demokratik toplumun gereklerine uygun olmadığı ve amaca ulaşmak bakımından ölçülü (orantılı) olmadığına karar vermiş ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetmiştir. Mehdi Zana / Türkiye davasında, Diyarbakır Belediye Başkanı olan başvurucunun terör örgütü PKK’yı desteklediğini belirttiği bir konuşmasından dolayı aldığı 12 ay hapis cezası üzerine başvurucu, ifade özgürlüğünün ihlal edildiğinden bahisle AİHM’ne başvurmuştur. AİHM, bölgenin tanınmış bir siyasetçisi olan başvurucunun PKK’lı teröristlerin sivilleri öldürmesiyle aynı döneme gelen böyle bir açıklamasının karışıklık ve kaosu daha artırabileceğini saptamış ve şiddete başvuran bir terör örgütünü savunmanın, bölgenin içinde bulunulan şartlarda göz önüne alındığında ifade özgürlüğü içinde değerlendirilemeyeceğine karar verip başvuruyu reddetmiştir. Bir diğer sınırlama sebebi, yargının otorite ve tarafsızlığını sağlamaya yönelik sınırlamalardır. Ancak bu sınırlama yargıyı etkilemeye yönelik beyanlar ile ilgili olup yargı sistemi ve yargı kararlarının ölçülü biçimde eleştirilip tartışılmasına engel değildir. Son sınırlama sebebi ise sağlık ve ahlakın korunmasına yönelik sınırlamalardır. Bu çerçevede kamu otoriteleri, uyuşturucu, alkol, sigara, kumar, bahis, müstehcenlik, pornografi gibi genel ahlak ve sağlığı tehdit eden açıklama, reklam ve tanıtım vb gibi yayınları yasaklayabilir, sınırlandırılabilir. AİHS’nin 10/2 maddesindeki sınırlama sebepleri bu maddeye özgü özel sınırlama sebepleri olup ifade özgürlüğü AİHS 15. Maddesi gereğince savaş ve olağanüstü hal durumlarında askıya alınabilir. AİHM’de Türkiye’nin ifade özgürlüğünü ihlal nedeniyle en çok mahkum olduğu davalar, Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza Kanunu’nun örgüt propagandasına ilişkin hükümlerine ilişkin ceza davalarıdır. AİHM’ne ifade ve beyan düşmanca bir üslup içerse bile silahlı direniş, isyan ya da şiddete teşvik etmedikçe cezalandırılmamalıdır. (Goodwin/İngiltere – 27.3.1996) AİHM’ne göre gazeteciyi haber kaynağını açıklamaya zorlamak, Basın yayın aracının toplatılması, zaptı, müsaderesi, dağıtımının yasaklanması, askeri kışlaya bazı yayınların sokulmasının yasaklanması, 10. maddenin ihlalidir.