Hukuki.NET


Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


T.C.
Y A R G I T A Y
Ceza Genel Kurulu

	E.	1990/1-91
	K.	1990/115
	T.	16.4.1990

*  GÖZALTINDA VE TUTUKLULUKTA GEÇEN
    SÜRELERİN CEZADAN İNDİRİLMESİ

ÖZET : Gözaltında geçen ya da tutuklu kalınan sürenin beher gün karşılığının
 TCK.nun 40 ve 647 sayılı Kanunun, 3506 sayılı Kanunla değişik 5. maddesi
 uyarınca 10.000 lira üzerinden hesaplanıp mahsup edilmesi gerekir.

(765 s. TCK. m. 40)  (647 s. CİK. m. 5)

Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu ölüme neden olmak suçundan sanık Murat'ın
 TCK.nun 455/1, 2253 sayılı Yasanın 12, 647 sayılı Yasanın 4 ve TCK.nun 72.
 maddeleri uyarınca sonuç olarak; 113.250 lira ağır para cezasıyla
 cezalandırılmasına ilişkin, (Artvin Ağır Ceza Mahkemesi)nden verilen
 13.9.1989 gün ve 1988/48-1989/28 sayılı hüküm sanık vekilinin temyizi üzerine
 Birinci Ceza Dairesi'nce incelenerek, 27.2.1990 gün ve 435/409 sayı ile;

"23.2.1938 gün ve 23/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve konuyla ilgili
 bilimsel görüşler ışığında 3506 sayılı Yasayla yapılan değişiklikten önce
 yasa hükmünün sanık lehine olduğunu gözönünde tutarak sanığın tutuk kaldığı
 günlere ilişkin paraya çevirmeyi ve mahsubu 300 liradan yapan yerel mahkeme
 uygulamasında yasaya aykırı bir yön bulunmadığından tebliğname ile bu yönden
 bozma isteyen görüşe iştirak edilmemiştir" biçimindeki açıklamalarla
 onanmasına karar verilmiştir.

Bu karara karşı, 29.3.1990 gün ve 25 sayı ile itiraz yoluna başvuran C.
 Başsavcılığı; "647 sayılı Yasanın, 3355 sayılı Yasayla değişik 4. maddenin 4.
 fıkrasına göre hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilen para cezası asıl cezadan
 sayılmaktadır.

647 sayılı Yasanın 4. maddesinin 7. fıkrası, 3506 sayılı Yasayla yürürlükten
 kaldırılmıştır. TCK.nun 2/2. maddesi de gözetilip mahsubun TCK.nun atıfta
 bulunduğu 19. madde yerine kaim olan 647 sayılı Yasanın 5. maddesi gereğince
 günlük 10.000 liradan yapılması gerekir" görüşüyle Özel Daire onama kararının
 kaldırılarak Yerel Mahkeme hükmünün bu nedenle bozulmasına karar verilmesini
 istemiştir.

Dosya, Birinci Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği
 konuşulup düşünüldü:

İncelenen dosyaya göre;

9.8.1988 günü meydana gelen tedbirsizlik sonucu ölüme neden olmak suçundan
 sanık Murat'ın mahkumiyetine ilişkin 13.9.1989 gün ve 1988/48-1989/28 sayılı
 yerel mahkeme kararında; 647 sayılı Yasanın 4. maddesi gereğince özgürlüğü
 bağlayıcı cezanın bir günü 300 liradan paraya çevrilmiş, tutuklu kaldığı
 günlerin de bir günü 300 lira olmak üzere bu cezadan mahsubuna karar
 verilmiştir.

TCK.nun 40. maddesi uyarınca mahsup işlemi yapılırken sanığın tutuklu kaldığı
 sürenin günlüğü, özgürlüğü bağlayıcı cezanın paraya çevrildiği miktar
 üzerinden mi, yoksa 3506 sayılı Yasa ile değişik 647 sayılı Yasanın 5.
 maddesi gereğince 10.000 liradan mı hesaplanması gerektiği, Özel Daire ile C.
 Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlığın konusunu oluşturmaktadır.

Tutuklama, Ceza yargılamasının güvenli yürümesini ve amacına erişmesini
 sağlamaya yönelik ve muhakeme hukuku açısından zorunlu hallerde hakimin
 verdiği karara dayanan bir tedbirdir. Yargılamadaki amaca göre tutucu yada
 önleyici bir koruma tedbiri olduğu kadar kişi özgürlüğü ve güvenliğini
 kısıtlayan bir içerik de taşımaktadır. Suçlu olduğu henüz kesin oarak
 bilinmeyen kişilerin özgürlüklerinden yoksun bırakılması dolayısıyla ortaya
 çıkan haksızlığı gidermek için mahsup müessesesine başvurulmaktadır.

Kişinin bir ceza kovuşturması nedeniyle özgürlüğünden yoksun bırakılması, yada
 özgürlüğü ile ilgili olarak serbest hareket edebilme olanağının elinden
 alınmış olması halleri TUTUKLULUK kavramı içinde değerlendirildiğinden,
 gözaltında geçen sürenin de mahsup müessesesine dahil olduğu kabul
 edilmektedir.

Mahsup müessesesinin hukuki niteliğinin ceza infazı ile ilgili bir kurum
 olarak değerlendirildiği; uygulama ile ilgili olup, hükmün esasını
 değiştirmediği, infaza ilişkin olması nedeniyle mahkeme kararında
 gösterilmese de infaz makamları tarafından kendiliğinden uygulanacağı, keza
 infaz müessesesinin, önleyici veya tutucu amaçlarla bir koruma tedbiri olarak
 uygulanan tutuklamanın tevlit ettiği hürriyetten mahrumiyetin telafisi için
 kabul edilen bir hukuki müessese olarak diğer müesseselerle açıklanamayacağı,
 Yargıtay'ın konu ile ilgili kararlarında ve öğretide vurgulanmaktadır.

Mahsup müessesesi, Türk Ceza Kanununun 40. maddesinde (Hüküm katiyet
 kesbetmeden evvel vukubulan mevkufiyet, ceza mahkumiyetlerinden indirilir...
 Eğer cezayı nakti tertip olunmuş ise tenzil, 19. maddede gösterilen hesaba
 göre yapılır..) hükmüyle düzenlenmiş olup zorunlu mahsup sisteminin kabul
 edildiği, para cezası da hükmolunsa tutukluluğun mahsup edilebileceği ve keza
 koşulları bulunduğunda, başkaca mahkumiyetler içinde mahsubun söz konusu
 olabileceği görülmektedir.

Kanun koyucu, para cezalarına ilişkin mahkumiyetlerde yapılacak mahsup için
 tek ölçü olarak TCK.nun 19. maddesini göstermiş, sözkonusu maddenin 647
 sayılı Kanunun 5. maddesiyle yeniden düzenlenmesi karşısında BU TEK ÖLÇÜ 647
 sayılı Kanunun 5. maddesi olmuştur.

Mahsuba ilişkin bu ölçü 1973 yılına kadar korunduğu halde, 1712 sayılı Kanunla
 yapılan değişiklik sırasında, 647 sayılı Kanunun 4/7. madde ve fıkrası,
 (...kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilen para cezasını....
 ödemeyenlerin işbu cezaları mahkemece hükümde bir günlük hürriyeti bağlayıcı
 ceza ne miktar para cezasına karşılık tutulmuş ise aynı miktar üzerinden
 hürriyeti bağlayıcı cezaya çevrilir) şeklinde düzenlenerek, hürriyeti
 bağlayıcı cezadan çevrilen para cezalarında, Kanunun 5. maddesindeki ölçüden
 ayrılınmış ve bu hüküm 1979 yılında 2248 sayılı ve 1983 yılında 2788 sayılı
 Kanunlarla yapılan değişikliklerde de korunmuş, ancak; 14.12.1988 tarihinde
 yürürlüğe giren 3506 sayılı Kanunla kaldırılarak kanunun 5. maddesindeki TEK
 ÖLÇÜYE geri dönülmüştür.

Bu nedenle, mahsupta, uygulanabilir tek hüküm TCK.nun 40. maddesiyle bu
 maddenin atıfta bulunduğu TCK.nun 19. maddesi yerine geçen 647 sayılı Kanunun
 5. maddesidir. 3506 sayılı Kanunla, bu maddedeki miktarın 10.000 liraya
 yükseltilmiş olduğu gözetildiğinde, tek ölçü olması ve sanık yararına
 bulunması nedeniyle uygulanması zorunlu olan da bu miktar olacaktır.

3506 sayılı Kanunla yapılan değişikliklerle, 647 sayılı Kanunun 5.
 maddesindeki miktar 10.000 liraya yükseltilirken, 4/1. maddesinde gösterilen
 para cezaları da, cürümlerde 5000-10000 lira ve kabahatlerde 3000-5000 lira
 olarak belirlenmiştir. 3506 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 14.12.1988
 tarihinden itibaren işlenen suçlarda paraya çevirme işlemi, suç türüne
 bakılmaksızın alt sınırlardan yapılsa bile, mahsubun 10.000 lira üzerinden
 yapılması gereği, 647 sayılı Kanunun 4/7. madde ve fıkrasının kaldırılması
 sonucu, mahsupla ilgili TCK.nun 40 ve 647 sayılı Kanunun değişik 5.
 maddelerinden başka yasal düzenleme bulunmamasının doğal bir sonucudur.

3506 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 14.12.1988 tarihinde önceye ait ve
 mahsup koşullarını içeren hükümlerin varlığı bir olgu iken, 647 sayılı
 Kanunun 4/7. madde ve fıkrasının kaldırılması sırasında, bunlar yönünden
 ayrık bir kuralın getirilmemiş olması uygulama farklılığı düşünülmemesinden,
 mahsup müessesesinin kendisine özgü kuralları ile değerlendirilmesi
 gerektiğinden, lehe olan hükmün infazda gözetilmesi gerektiği ilkesine
 uygunluk sağlamak amacından kaynaklanmaktadır.

Kaldı ki, 647 sayılı Kanunun 4/4. maddesinde 24.4.1987 tarihinde yürürlüğe
 giren 3355 sayılı Kanunla yapılan düzenleme ile getirilen, (Uygulamada asıl
 mahkumiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen para cezası veya tedbirdir)
 hükmü bu şekilde verilen para cezasına ilişkin mahkumiyetleri, doğrudan para
 cezalarının durumuna getirmiş, aynı hukuksal sonuçları kazandırmıştır.
 Nitekim, tekerrür ve tecil hükümlerinin uygulanması bunu açıklıkla
 doğrulmaktadır. Bu nedenle, doğrudan para cezalarının, ödenmemesi halinde
 hapse çevrilmesinden yada mahsup işleminde 647 sayılı Kanunun 5. maddesi
 uygulanırken, 647 sayılı Kanunun 4/7. madde ve fıkrasının varlığı nedeniyle
 mevcut farklılık ve çelişki, bu fıkranın kaldırılması suretiyle
 giderilmiştir. Sanık yararına olan bu durum da gözönünde tutulduğunda, 3506
 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonraya veya önceye ait olaylarda ayırım
 gözetilmeksizin belirlenen biçimde mahsup hükümlerinin uygulanması gerektiği
 sonucuna ulaşılmıştır.

Esasen konu daha önce Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda incelenmiş yapılan
 değerlendirme sonunda verilen 2.10.1989 gün ve 1989/182-264 sayılı kararda,
 gerekçeleri açıklanarak mahsubun, 647 sayılı Kanun, 3506 sayılı Kanunla
 değişik 5. maddesi uyarınca beher gün karşılığı 10.000 lira üzerinden
 yapılması gerektiğine karar verilmiştir.

Açıklanan nedenlerle gözatında geçen yada tutuklu kalınan sürenin beher gün
 karşılığının TCK.nun 40 ve 647 sayılı Kanunun 3506 sayılı Kanunla değişik 5.
 maddesi uyarınca, 10.000 lira üzerinden hesaplanıp mahsup edilmesi
 gerektiğinden itirazın kabulüne karar verilmelidir.


*   Çoğunluk görüşüne katılmayan Üyelerden Vural SAVAŞ: (Çoğunluk görüşüne
 göre, suç tarihi, 3506 sayılı Yasanın 4. maddesinde yapılan değişiklik ve
 TCK.nun 2. maddesi hükmü gözönünde tutularak, sanığa verilen hapis cezasının
 günlüğü 300 liradan paraya çevrilmek, mahsubu ise 10.000 liradan
 yapılmalıdır.

a- Çoğunluk görüşü herşeyden önce "fiilin işlendiği zamanın kavramı ile
 sonradan yayınlanan kanunun hükümleri farklı ise yeni ve eski kanun
 hükümlerinin birbiriyle karşılaştırılması lazım geldiğine ve tatbikat
 sahasında her iki kanunun mukayesesi yeni kanundan evvel işlenen suçlar
 hakkında evvelce işlenen suçlar hakkında evvela meriyetten kaldırılmış olan
 kanuna nazaran tatbiki icap eden ceza tayin ve ondan sonra o fiilin yeni
 kanunda gösterilen cezası da hesap olunmak suretiyle, hasıl olacak neticeye
 göre hangisi lehte ise onun tatbiki şekliyle mümkün olduğuna" ilişkin
 23.2.1938 gün ve 23/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına aykırıdır. 

b- Doktirinde de, TCK.nun 2/2. maddesinin ne yürürlükten kaldırılan, ne de
 yeni bir kanun olan üçüncü bir kanun yaratılmasına imkan vermediği, başka bir
 deyişle her iki kanunun sadece lehe olan hükümlerinin uygulanması yoluna
 gidilmeyeceği hususunda oybirliği vardır (NEVZAT TOROSLU, Ceza Hukuku, 1988,
 S. 35; DÖNMEZER/ERMAN, Nazarı ve Tatkibiki Cea Hukuku, 8. Bası, Cilt 1, S.
 186; FARUK EREM, Türk Ceza Hukuku, Cilt: 1, 7. Bası, S. 83-106; T.T. YÜCE,
 Ceza Hukuku Dersleri, Cilt: 1, 1982, S. 116 ve devamı, K.İÇEL/ÇETİN ÖZEK,
 Ceza Hukuku Pratik Çalışma Gereçleri, 1987, S. 26).

c- Cezayı değiştiren kanun infaz kavramı değil, Ceza Kanunu sayılmalıdır. 647
 sayılı Yasada yer alan her hükmü, infaza ilişkin ve derhal uygulanması
 gerektiğini kabul ediyorsak, 3506 sayılı Yasa ile 647 sayılı Yasanın 4.
 maddesiyle artırılan para cezaların da birlikte uygulanması gerekirdi.
 Çoğunluk, TCK.nun 2. maddesini ve suç tarihini gözözünde tuturak, 300 liradan
 paraya çevirmeyi kabul ettiğine göre, anılan İçtihadı Birleştirme Kararı
 çerçevesinde işlem yapılmasını da kabul etmesi gerekir.

3506 sayılı Yasa ile 647 sayılı Yasanın 4. maddesinde yer alan "...mahkemece
 hükümde bir günlük hürriyeti bağlayıcı ceza ne miktar para cezasına karşılık
 tutulmuş ise aynı miktar üzerinden hürriyeti bağlayıcı cezaya çevrilir"
 hükmünün kaldırılmasındaki amaç TCK.nun 2. maddesinde belirlenen ilkelere,
 ters bir uygulamaya yol açmak değil, 3506 sayılı Yasa ile 12.12.1989
 tarihinden itibaren paraya çevirmenin 5000 liradan da yapılması imkanı
 sağlandığına ve mahsup mutlaka 10.000 liradan yapılacağına göre, yasanın
 bünyesindeki çelişkiyi ortadan kaldırmaktadır.

d- Çoğunluk, değişiklikten önceki ve sonraki yasa hükümlerini birbirine
 karıştırmakla, başka bir deyişle her iki yasayı kül halinde ele almayıp, her
 iki yasanın sadece sanık lehine olan hükümlerinin uygulanması gerektiğini
 kabul etmekle, yasa koyucunun iradesine de aykırı, 647 sayılı Yasanın
 değişiklikten önceki ve sonraki haline uymayan bir uyulamayı benimsemiş
 olmaktadır. Çünkü yasa koyucu, 3506 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikten
 önce mesela olayımızda olduğu gibi hapis cezası günlüğü 300 liradan paraya
 çevrilmişse, sanığın tutuklu kaldırı günlerin mahsubunun da 300 liradan
 yapılmasını, 3506 sayılı Yasa ile yapılan değişlikte ise, yasanın yürürlüğe
 girmesinden itibaren hapis cezasının 5000 veya 10.000 liradan paraya
 çevrilmesini, mahsubunun ise günlüğü 10.000 liradan yapılmasını istemiş ve
 yasal düzenlemeleri bu şekilde yapmıştır. Bu arada, hapis cezasının günlüğü
 300 liradan paraya çevrileceği ve mahsubunun da 10.000 liradan yapılacağı
 hususunda başka bir yasa da yürürlüğe girmiş değildir. Ortada iki yasa var,
 çoğunluk üç çeşit uygulama yapılmasını kabul ediyor ve sanıklar bir yasa
 değişikliği oldu diye, o yasadan önce ve sonra suç işleyenlere göre daha
 lehte bir uygulamaya mazhar oluyor. Bunun mantıki açıklanmasını yapmak bizce
 imkansızdır diyerek; bir kısım ÜYELER ise; Özel Daire onama kararının haklı
 nedenlere dayandığını ileri sürerek) itirazın reddi yönünde oy
 kullanmışlardır.

S o n u ç : C. Başsavcılığı itirazının açıklanan nedenlerle kabulüne ve Özel
 Daire onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün keza bu nedenle
 (BOZULMASINA), 16.4.1990 gününde oyçokluğu ile karar verildi.


    
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Alacak tahsil] Vekalet sözleşmesinde zamanaşımı süresi başlangıcı 
  • 23.04.2024 00:24
  • [Mirasçılık] Abilerim babamı sokağa atıyor. Dedem tapuyu abilerimin üzerine yapmış. 
  • 22.04.2024 06:30
  • [Boşanma davaları] Vasi ataması hk. 
  • 18.04.2024 09:43
  • Beraat sonrası yurtdışı çıkış yasağı kaldırma sorunu 
  • 16.04.2024 15:18
  • [İcra takipleri] Icrada borçlunun yaptiği işlem zamanaşimini keser mi? 
  • 16.04.2024 14:18


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini