YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ
E: 2005/12485 K: 2005/13765 T: 26.12.2005
Mülkiyet Hakkinin Sinirlari • Komşuluk Hukuku
• Malik Sifati Olmayan Komşunun Haklari
(TMK. M. 737; MK. m. 683)
Özet: Mülkiyet hakkı, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır.
Bu nedenle bir taşınmazın maliki komşusuna zarar verecek her türlü taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan iddianın ileri sürülebilmesi için, mutlaka komşu taşınmazın maliki olunması gerekmez.(*)
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden maliki olduğu 228 parsel sayılı taşınmazın 200 m2 lik kısmının otopark olarak kullanılması için bedelsiz olarak Belediyeye terk edildiğini, bu parselden ifrazen oluşan 273 nolu parsellerine lojman yapıldığını, davalılarca amacı dışında kaçak yapı yapılmak suretiyle manzaranın kapatılıp, hava akımının engellendiğini, kendi atık su giderlerine bağlantı yapıldığını ileri sürerek, muarazanın meni, yıkım ve eski hale getirme isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Hülya Gerçeker'in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
(*) Gön.: Av. Refik HANSOY Av. Şefika HANSOY
KARAR
Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi, yıkım, eski hale getirme isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Davanın, açıklanan niteliğine göre, komşuluk hukukuna ilişkin Türk Medeni Kanununun 737. ve izleyen maddelerinde tanımlanan ilkeler çerçevesinde çözüme kavuşturulacağı kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevler de yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir.
O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici , önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır.
Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur.
Somut olaya gelince; davacı kurum, davalının komşu taşınmazda imara aykırı nitelikte ve kaçak olarak yaptığı binanın kendi manzarasını kapattığını, havasını kestiğini ve kendi atık su borularına logar yapmak suretiyle bağlantı kurduğunu ileri sürerek muarazanın men'i yıkım ve eski hale getirme ile zararın giderimini istemiştir. Mahkemece, bina yapmak suretiyle oluşumuna sebebiyet veren komşu parselde, davacının mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı belirtilerek davacının korunması gereken üstün hakkının bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Oysa, davada ileri sürülen iddianın içeriğine göre; davadaki istek, Türk Medeni Kanununun 683 ve takip eden madde hükümleri gereğince mülkiyetten değil, komşuluk hukukundan kaynaklandığı açıktır.
Ancak, mahkemece bu konuda bir araştırma yapılmış değildir.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde taraf delillerinin toplanması, iddia ve savunma doğrultusunda araştırma, inceleme ve uygulama yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 26.12.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.