HUKUK GENEL KURULU KARARI
Sigortalılığın Tespiti • Kamu Kurumu Kayıtlarının Delil Olarak Değeri*
ÖZET: Kamu kuruluşlarında çalışanların kayıtlara geçirilmesi
ve ücret ödemelerinin belgelere dayanması asıldır.
PTT Genel Müdürlüğüne ait hat inşaat işyeri dosyasındaki
belgelerden davacı işçinin 1977 senesinde işçi olarak çalıştığı
ve 5 günlük prim ödemesi de yapıldığı anlaşılmaktadır.
Artık bu noktada; hizmet tespiti veya sigortalılığın
başlangıcının tespiti davalarında uygulanan klasik yönteme
başvurularak daha derin bir araştırma yapılması fazla
olacaktır. Mevcut kanıtlara göre işçinin çalışma iddiasını
ispatladığı kabul edilmelidir.
YHGK E: 2007/22-552 K: 2007/559 T: 18.07.2007
Taraflar arasındaki "hizmet tespiti" davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda; Mersin İş Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 25.11.2005
gün ve 1174 1105 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından
istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 19.12.2006 gün ve 4675 -
15812 sayılı ilamıyla; (...Davacı, davalı işverene ait işyerinde 27.7.1977
tarihinde işe başladığından 1 günlük hizmetinin tespitini istemiştir.
Mahkemece, davacının davalıya ait işyerinde 27.7.1977 tarihi itibariyle bir
gün süreyle sigortalı olarak çalıştığının tesbitine, diğer hizmetleri ile
birleştirilmesine, sigortalı gösterilen kısımların dışlanmasına karar verilmiş ise
de; bu sonuç eksik incelemeye dayalı olup usul ve yasaya aykırıdır.
Davacıya ait 01.09.1990 tarihli ise giriş bildirgesinin davalı Kuruma süresi
içerisinde verildiğine dair uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, somut
olayda fiili çalışma olgusunun yöntemince kanıtlanmış olup olmadığı,
mahkemece bu yönde yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup
bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Gerçekten; 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’nın 2 ve 6. maddelerinde
açıkça belirlendiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun
varlığı zorunludur. Eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın varlığı
saptanmadıkça, hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez.
Fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle
birlikte 506 Sayılı Yasa'nın 79, maddesinde belirtilen sigortalının gün sayısını,
kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün
bilgileri ile Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin 17. maddesinde belirtilen 4
Gönderen: Av. Hulki ÖZEL
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 85 • Sayı: 2 • Yıl: 2011
218
aylık prim bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince
düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe
alınmış olduğunu gösterirse de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması
açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Sigortalılıktan söz edebilmek için,
çalışmanın varlığı, Yargıtay uygulamasında 506 Sayılı Yasa’nın 79/10.
maddesine dayalı sigortalılığın tespiti davaları yönünden kabul edilen ilkelere
uygun biçimde belirlenmelidir. Zira, sigortalılığın başlangıcına yönelik her dava
sigortalılığın tespiti istemini de içerir. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının
kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar
arasında adaletsiz ve haksız bir durum yaratır. Bu nedenle, işe giriş
bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda
çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı,
kamu düzenine dayalı bu tür davalarda hakim, görevi gereği doğrudan
soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını
belirlemelidir, Bu yön, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 16.9.1999 gün 1999 /
21 – 510 - 527, 30.6.1999 gün 1999/21-519 555, 5.2.2003 gün 2003/21-35-
64, 15.10.2003 gün 2003/21-634-572, 3.11.2004 gün 2004/21-480-579 ve
2004/21-479-578, 10.11.2004 gün 7004/21-538 ve 1,12.2001 gün 2004/21-
629 sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
Somut olaya gelince; mahkemece açıklanan şekilde fiili çalışmanın
varlığının yöntemince araştırılmadan sonuca gidildiği ortadadır. Gerçekten
ifadesi dayanak alınan tanıklar davacıyla birlikte bu işyerinde çalışan,
kayıtlara geçmiş kişilerden olmadığı gibi, aynı çevrede benzer işi yapan başka
işverenlerin çalıştırdığı ve bordrolara geçmiş kimselerden de değildir.
Bu bakımdan tanık sözleri çalışma olgusu yönünden somut olgulara
dayanmamakta soyut düzeyde kalmaktadır. Giderek, tanık sözlerinin
inandırıcı güç ve nitelikte olduğu söylenemez. Ayrıca davacının çalışmasının
tespitini istediği 24585.26.02 sicil nolu PTT Merkez Müdürlüğü Çifteler Hanköy
hat İnşaatı isimli işyerinin 1977 yılı 3. dönemine ait bordrolarının verilmediği
kurumca bildirilmiş, Çifteler PTT Merkez Müdürlüğünce 1977 yılı 3. dönem
bordrosunun kuruma gönderildiği ve ilgili dönemde davacı ile birlikte başkaca
çalışanlarınında olduğu görülmektedir.
Yapılacak iş, 27.7.1977 tarihli bildirgenin verildiği tarihte davacı ile aynı
işyerinde çalışan ve Çifteler PTT Merkez Müdürlüğünden gelen 1977 yılı 3.
dönem bordrosunda isimleri geçen çalışanların çalışmanın niteliği ile gerçek bir
çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, gerçek çalışma
olgusunu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı şekilde 506 Sayılı Yasa’nın 2, 6. 9
ve 79/8. maddeleri gereğince kanıtladıktan sonra sonucuna göre karar
vermekten ibarettir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli
ve hüküm bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,
yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda dircnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalılar vekili
Yargıtay Kararları
219
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
Dava, sonuç itibariyle 27.07.1977 tarihi ile bir gün sigortalı hizmetin
tespiti, diğer bir ifadeyle sigortalılık başlangıcının tespiti istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece, istemin kabulüne dair verilen karar, Yüksek Dairece
yukarıda yazılı gerekçelerle bozulmuş, yerel mahkemece önceki hükümde
direnilmiştir.
Yüksek Dairenin bozma kararının üçüncü paragrafında yazılı bulunan
(01.09.1990) ifadesinin sehve dayalı olduğu, keza yerel mahkeme direnme
kararının, kısa kararı ile gerekçesinde, belgelere ve isteme uygun olarak
(27.07.1977) tarihinin tespit edilmiş olmasına karşın hüküm fıkrasında
(17.07.1977) tarihinin yazılmış olması, HUMK 80. maddesi uyarınca açık
yazım hatası olup, her zaman düzeltilmesi mümkün bulunmaktadır.
İlke olarak, bir kimsenin sigortalı sayılabilmesi için sigortalı işe giriş
bildirgesinin varlığı yeterli değildir. Aynı zamanda o kimsenin 506 Sayılı
Kanunun 2. maddesinin belirlediği biçimde eylemli olarak çalışması da
koşuldur. Bu yön özellikle Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 6. maddesinde ve
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 30.05.2007 gün ve 2007/21-306 Esas,
2007/320 sayılı kararında da vurgulanmıştır. Bu bakımdan davacının
işyerinde eylemli olarak çalışıp çalışmadığının yöntemince araştırılması
gerekir.
Uyuşmazlık, dosya içeriğinde bulunan delillerle, yerel mahkemece yapılan
araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli olup olmadığı, çalışma
olgusunun kanıtlanıp kanıtlanamadığı noktasında toplanmaktadır.
Sigortalılık için aranan eylemli çalışma olgusu her türlü delille
kanıtlanabilir. Burada önemli olan yön, ileri sürülen ya da resen elde edilen
delillerle fiili çalışma olgusunun tamamen kanıtlanabilmiş olmasıdır.
Davacının çalışmalarının geçtiğini ileri sürdüğü işyeri bir kamu
kuruluşuna aittir. Kamu kuruluşlarında çalışanların kayıtlara geçirilmesi ve
ücret ödemelerinin belgelere dayandırılması asıldır.
Davalı işveren, 25.7.1977 tarihinde açılıp, iş bitimi sonucu 20.8.1977
tarihinde kapatılan telefon hat inşaatı işyeri dosyasının incelenmesinden,
bahsedilen dönemde SSK'ya verilen üçer aylık bildirgede Y.S. adına 5 günlük
prim ödemesinde bulunulduğunu belirtmektedir.
Gerçektende, dosyaya ibraz edilen dönem bordrosunda davacı sigortalının
27.07.1977 tarihinden itibaren 5 gün sigortalı olarak çalıştığının yazılı
olduğu, istihkak bordrosunda da aynı bilginin yer aldığı anlaşılmaktadır.
Yaptırılan imza incelemesi sonucunda, İşe giriş bildirgesindeki imzanın
davacı eli ürünü Olduğu, işe giriş bildirgesinde yazılı bulunan sigortalı
ismindeki kimi yanlışlıklara karşın, Nüfus Müdürlüğünün cevabi yazısı ile
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 85 • Sayı: 2 • Yıl: 2011
220
nüfus künye bilgilerine bakıldığında, anılan kaydın davacıya ait olduğunun ve
aynı künye kaydında benzer isimde başka bir sigortalının bulunmadığının
kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlendiği de görülmektedir.
Kamu kurumlarından bildirilen ve aksi kanıtlanmamış bilgi ve belgelere
değer verilmesi gerekir. Somut uyuşmazlıkta, eldeki bilgi ve deliller
karşısında, uzun yıllar öncesine dayalı çalışma İddiasının kanıtlanması için
ayrıca tanık deliline başvurulmasına gerek bulunmamaktadır.
Yukarıda belirtilen maddi ve yasal olgular dikkate alındığında, yerel
mahkemenin, davacıya ait 27.07.1977 tarihli sigortalı çalışmayı tespit eden
kararında bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun
bulunan direnme kararının onanması gerekir,
SONUÇ: Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının
yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, 18.07.2007 gününde
oyçokluğu ile karar verildi.