YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
muris muvazaası • ölen kişinin istek ve iradesi araştırma yöntemi*
ÖZET: Muris muvazaası iddialarında, miras bırakanın
ölümünden önce yaptığı tüm temlikler birlikte incelenerek,
gerçek maksadın ne olduğu araştırılmalıdır.
YHGK E: 2007/1-44 K: 2007/31 T: 24.01.2007
Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda; Mersin 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine
dair verilen 15.12.2005 gün ve 2004/675 E- 672 K. sayılı kararın incelenmesi
davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin
20.04.2006 gün ve 2006/2837-4501 sayılı ilamı ile; (...Dava, muris muvazaası
hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; miras bırakanın 8507 ada 2 ve 3
parsel sayılı taşınmazlarını ölümünden kısa bir süre önce 6.6.2003 tarihli akitle
davalı oğluna satış yoluyla temlik ettiği görülmektedir.
Davacılar, anılan işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı
olduğunu ileri sürmüşler, aynı amaç doğrultusunda başka kişilere de taşınmaz
temlik ettiğini, bunların dava konusu olduğunu belirtmişlerdir. Ancak
mahkemece söz konusu temlikler üzerinde yeterince durulmamıştır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak
tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür.
Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu
taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından
yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği
tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya
ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle
devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1-4-1974 tarih 1/2 sayılı
İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme
tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni
Gönderen: Av. Hulki ÖZEL, Mersin Barosu Başkanı
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ • Cilt: 85 • Sayı: 2 • Yıl: 2011
216
Kanun’un 706, Borçlar Kanunu’nun 213 ve Tapu Kanunu’nun 26.
maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay
sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak
resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna
dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir
çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir
söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer
bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve
gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle
zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve
doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde
ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan
akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin
bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile
sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan
arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince, miras bırakanın dava dışı kişilere yaptığı temliklerle
ilgili dava dosyalarının getirtilip incelenmesi, yaptığı temliklerin bir bütün
halinde değerlendirilmesi ve bu suretle gerçek irade ve amacının saptanmaya
çalışılması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde
hüküm kurulmuş olması doğru değildir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine
geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki
kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacılar vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği
görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve
kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle
davalının 06.12.2004 tarihli cevap dilekçesinde ve 03.01.2005 tarihli
delillerini bildirdiği dilekçesinde davalının son 30 yıldır taşınmazlarını sattığı
belirtilmiş olmasına rağmen, bu satışlar Tapu Sicil Müdürlüğünden
araştırılmadan eksik inceleme ile karar verildiğine göre, Hukuk Genel
Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,
önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme
kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme
kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı
HUMK’un 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin
harcının geri verilmesine, 24.01.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.
Yargıtay Kararları
217